Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Muhterem Hemşerilerim, Aziz Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Kıymetli Basın Mensupları, Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Osmaniyeli kardeşlerimle bir kez daha bir araya gelmenin bahtiyarlığını yaşıyorum. Bugün buraya, Osmaniye Belediyesi’nin gıpta edilecek başarılarını görmek için geldik. Bugün burada, Osmaniye Belediyesi’nin takdir edilmesi gereken çalışmalarını muhterem vatandaşlarımla buluşturmak için toplandık. Allah nazardan saklasın, Osmaniye Belediyesi tüm gücüyle ve imkânıyla faal haldedir. Osmaniye adeta yeni baştan imar ve inşa edilmektedir. Şehrimiz güzelleşmekte, engellerinden uzaklaşmakta ve hizmetlerle donanmaktadır. Osmaniye yüklerinden kurtulmakta, ayak bağlarından sıyrılmaktadır. Çok şükür içinde doğup büyüdüğüm bu şehrimizin talihi değişmekte, bahtı açılmaktadır. Burada temelini attığımız Yeni Belediye Hizmet Binasıyla, açılışını gerçekleştirdiğimiz; √ Yeni Hal Binası’nın, √ Kent Müzesi’nin, √ Korkutata Heykeli’nin, √ Samet Aybaba İzcilik ve Spor Tesisleri’nin √ Rahime Hatun Meydanı ve Otopark’ın Osmaniyeli kardeşlerime hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum. Osmaniye Belediye Başkanımız Sayın Kadir Kara Bey başta olmak üzere, belediye meclis üyelerini, her kademedeki belediye çalışanını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Partimizin görüşlerini yılmadan, usanmadan ve yorulmadan anlatan, mesajlarımızı Osmaniye’nin her tarafına ulaştıran başta il başkanımız olmak üzere tüm dava arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Osmaniye’de taş üstüne taş koyan, Osmaniye’nin gelişmesi için fedakârlık gösteren her kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Osmaniye’ye vefa gösteren, yetiştiği bu toprakları unutmayan herkese teşekkür ediyorum. Çünkü Osmaniye her şeyin en güzeline layıktır. Çünkü Osmaniye büyümeyi ve kalkınmayı hak etmektedir. Çünkü Osmaniye bizim için her şey demektir.
Aziz Osmaniyeli Kardeşlerim, Değerli Dava Arkadaşlarım, Türkiye’nin önündeki yaklaşık iki yıllık zaman zarfında ciddiyetle ele alınması gereken 3 siyasi dönüm noktası bulunmaktadır. Bunlardan birincisi 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimi’dir. İkincisi 28 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı Seçimi’dir. Üçüncüsü ise normal zamanı 2015 yılının Haziran ayı olan Milletvekilliği Genel Seçimi’dir. Bu üç seçim yakın tarihimizin en önemli sonuçlarına gebe demokratik süreçler olarak dikkat çekmektedir. Milletçe önümüzün aydınlanması, karşımızda dikilen korkulukların yıkılması ve çıkarılan zorlukların aşılması için bu seçimler tarihi kavşak noktasıdır. √ Devletimizi kuran yüksek ahlakın devamlılığı, √ Milletimizi yüzyıllarca yaşatan iradenin payidarlığı, √ Ecdadımızın emanetlerini yükseltecek ve zirveye çıkaracak inancın varlığı, √ Türkçeyi heyecanla taşıyacak, Türklüğü var edecek, milli haysiyete gözü gibi bakacak eşsiz sahipleşin mevcudiyeti, √ Milli ve manevi değerlerimizi koruyup kollayacak şuurun muhafazası bu üç seçime doğrudan doğruya bağlıdır. Bu kapsamda ilk durak hiç şüphesiz 30 Mart 2014 tarihindeki Mahalli İdareler Seçimi’dir. Bu seçimle yalnızca belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclis üyelerini, köy ve mahalle muhtarlarını değil, aynı zamanda geleceğinizi belirleyeceksiniz. Bu seçimle huzuru ve refahı tayin edeceksiniz. Bu seçimde Türkiye’nin içler acısı durumuna müdahale edip istikrarı, düzeni ve güvenliği oylayacaksınız. AKP bu seçimle uyarılacak, tahammül sınırlarını aşan politikaları hakkında milli irade ilk hükmünü verecektir. İnancım odur ki, Osmaniyeli kardeşim her zaman olduğu gibi yine ülkesine destek verecek, yarınlarını heba etmeyecektir. Yine Türk milletinin birlikteliğine sahip çıkacak, birlikte yaşama tercihinden kopmayacaktır. Yanlışa, yozlaşmaya, çürümeye ve karanlığa bir kez daha yüz çevirecek, cesaretle de haddini bildirecektir. Önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimi önemlidir. 358 gün sonraki bu demokratik yarış Türk milletinin kaderini yakından etkileyecektir. Bu siyasi imtihanda; √ Millet ve devlet bekası oylanacaktır. √ Türkiye’nin varlığı ve birliği oylanacaktır. √ Türk milletinin hayat hakları, bin yıllık kardeşlik hukuku oylanacaktır. √ Türkiye’nin üniter milli devlet yapısı oylanacaktır. √ Milli kimliğimiz, milli benliğimiz, milli bünyemiz, milli dilimiz ve milli geleceğimiz oylanacaktır. √ Ve elbette Türkiye ve Türk milleti topyekûn oylanacaktır. Biliniz ki bu seçim; √ İhanetle sadakatin, √ Temizlikle kirliliğin √ Doğruyla yanlışın, √ Beraberlikle ayrılığın, √ Kardeşlikle hasımlığın, √ Milliyetçilikle bölücülüğün mücadelesine sahne olacaktır. Osmaniye’nin coşkusundan anlıyorum ki, AKP önümüzdeki seçimde Gavurdağı’ndan esen milli rüzgârla sarsılacaktır. Osmaniye’nin heyecanından görüyorum ki, AKP’yi gelecek yıl çok zor günler beklemektedir. Osmaniyeli kardeşimin tepkisinden fark ediyorum ki, AKP inecek, Milliyetçi Hareket Partisi iktidara yükselecektir. Her şeyiyle ortadadır ki; √ AKP başaramamıştır. √ AKP aldığı millet iradesini sakatlamıştır. √ AKP bağlanan ümitleri boşa çıkarmıştır. √ AKP milli ve manevi emanete hıyanetlik etmiştir. √ AKP kötü niyetin, işbirlikçiliğin ve gafletin siyaset markası olmuştur. Açık yüreklilikle ve ikazla söylemek isterim ki, √ Türkiye bitmeden AKP gitmelidir. √ Türk milleti çözülmeden AKP yenilmelidir. √ Türk vatanı parçalanmadan AKP sandıkta mahkûm edilmelidir. √ Türk bayrağı daha fazla inmeden AKP düşmeli ve bir daha da başını kaldıramamalıdır. Osmaniye’nin desteği yolumuzu aydınlatacaktır. Osmaniye’nin mertliği ve milli duruşu bize güç verecektir. Allah’ın izniyle Osmaniyeli kardeşim önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimi’nde bir kez daha Üç Hilal’e mührünü vuracaktır. Bir kez daha Osmaniye Belediyesi’ni Milliyetçi Hareket’in yönetimine emanet edecektir. Hepinize sormak ve cevabınızı duymak istiyorum: √ Vatana, millete ve Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Milliyetçi Hareket’e destek verecek misiniz? (Evet) √ Türkiye’yi bölmeye çalışanlara karşı gösterdiğimiz dik duruşta yanımızda olacak mısınız? (Evet) Biz bu evetlerin hakkını vereceğiz. Umutları Allah’ın izniyle karşılıksız bırakmayacağız. Zira Osmaniye’ye daha çok şeyler yapacağımızın idrakindeyiz. Hiç kimseyi ayırt etmeden, kökenine ve mezhebine bakmadan, doğduğu yeri, anasının dilini araştırmadan herkese kucağımızı açacağız Osmaniye’de yaşayan, ekmeğini kazanan, işinin derdinden olan, geçim kaygısı güden her kardeşimi bağrımıza basacağız. Bizim için kimin nereli olduğu ya da nereden geldiği önemli değildir. Biz bu vatanın her bir karışına, her santimetrekaresine aynı göz, aynı duygu ve aynı ölçüde yaklaşırız. Bunun için milli birliği savunur, yüceltir ve sahipleniriz. Son yurdumuzun üzerinde yaşayan her bir kardeşim bizim için paha biçilmez bir değer ve etnik kantara vurularak ölçülemeyecek kadar bütünleşmiş bir cevherdir. Bunun için siyasi görüşü ne olursa olsun; geleceğini Osmaniye’de gören, bu aziz vatan köşesinde soluk alıp veren vatandaşlarıma elimizi uzatacağız ve ocaklarının tütmesini sağlayacağız. Yapay ayrımlara izin vermeyeceğiz. Sanal ayrılıklara ortam açmayacağız. Osmaniye’de yaşayan kardeşlerimi oradan geldi, buradan göçtü diyerek tasnif etmeyeceğiz. Bizim üslubumuzda ayrılık, küslük ve ötekileştirme yoktur. Bizim siyasetimizde düşmanlık, yabancılaştırma ve kutuplaştırma yoktur. Bizim anlayışımızda hizip, tahrik, kışkırtma, milleti etnik uçlara götürme yoktur. Hele hele Bizim kitabımızda terör örgütüyle görüşme, bölücülükten medet umma, şehitlerimizin katillerinden lütuf bekleme asla yoktur ve olmayacaktır. Bizim için herkes büyük Türk milletinin eşit ve onurlu birer ferdidir. Farklılıklar üzerinden millet tanımı bizim yabancı ve uzak olduğumuz bir sapma halidir. Demokrasi ve özgürlük sözlerini paravan yaparak binyıllık hukuku bozmaya çalışanlar, bizim için kötülüğün ve ihanetin bizzat temsilcileridir. Buna yardım ve yataklık edenler, her alana yaydıkları şirret kampanyayı ileri demokrasi diyerek yutturmaya çalışanlar bölünmenin teşrifatçısı, bölücülüğün tetikçisi, terörün tepeden tırnağa teşvikçisi olarak anılacaklardır. Bize göre kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Osmaniye’nin ekmeğini yiyen, suyunu içen her bir kardeşim milletimizin bir parçasıdır, vazgeçilmez bir değeridir. Bizim gönlümüz herkese açıktır. Bizim kalbimizde herkese yetecek sevgi vardır. Bizim muhabbetimiz herkese ulaşacaktır. Osmaniyeli her kardeşimi milli ve milliyetçi mücadelemize davet ediyorum. Osmaniyeli her hemşerimi Milliyetçi Hareket’in saflarına bekliyorum. Gelin birlikte olalım, bir kalalım. Gelin Türkiye’nin karşısındaki fitneyi beraberce harabeye çevirelim. Gelin Türk milletine kurulan tuzakları hurdalığa dönüştürelim. Gelin hainlere, teröristlere, kendini akil zanneden aklı karışıklara, BOP’un kıdemli eşbaşkanlarına her şeyimizle kapalı duralım. Gelin Türk milletini iktidar yapalım. Gelin bayrağımızı omuz omuza dalgalandıralım.
Değerli Hemşerilerim, Muhterem Dava Arkadaşlarım, Türkiye zor, sıkıntılı ve gergin günler geçirmektedir. Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi, ülke yönetimini eline, gözüne, yüzüne bulaştırmış ve sınıfta kalmıştır. AKP’nin 10 yıllık iktidar döneminde, bölücülük azmış, terör cesaret ve cüret kazanmış, milli kimlik erozyona uğratılmıştır. Başbakan Erdoğan Türkiye’nin kurucu ideolojisi ve Türk milletinin kurtuluş heyecanı olan Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almıştır. Türklüğü dışlamış ve Türk bayrağının saygınlığını gölgelemiştir. Kafasına göre milleti 36’ya ayırmış, üniter yapıyı temelinden dinamitleyecek eyalet modelini gündeme getirmiştir. Başbakan Erdoğan başkan olabilmek için her yola müracaat edeceğini göstermiş, hatta bu konuda İmralı canisiyle bile fikir birliğine varmıştır. Bununla da yetinmemiş, PKK ile anayasa hazırlayacak kadar kontrol ve dengeyi kaybetmiştir. AKP-BDP-PKK ve İmralı canisi ortaklığı da tüm yönleriyle deşifre olmuştur. Geçtiğimiz 10 yıl boyunca tükenmeye yüz tutmuş terör örgütünün siyasal uzantıları hükümetten yüz bulmuş, milli birlik ve beraberliğimiz ve bin yıllık kardeşliğimiz AKP tarafından temelinden sorgulanır hale getirilmiştir. Bu istikametteki gelişmeler, meseleleri Türkçe okuyan ve Türkiye perspektifinden bakabilenler için karşılaşacağımız felaketin adım adım habercisi olmuştur. Ne ilginçtir ki, bebek katili Başbakan Erdoğan’ın başkanlık heveslerine yattığı yerden destek vermiş ve bu çerçevedeki zehirli düşüncelerini bölücü ulaklar kanalıyla ilan etmiştir. Ve Başbakan Erdoğan ile İmralı canisi tamamen aynı hedefte buluşmuştur. Bu ikili Türkiye’nin parçalanması için müştereken faaliyete geçmişlerdir. İmralı’da, canibaşıyla müzakere masaları kurulmuş, ihanet görüşmeleri arkası arkasına gerçekleştirilmiştir. Ada’ya BDP’li heyetlerin birisi gitmiş, diğeri gelmiş; İmralı canisi sanki hakkı yenilmiş, özgürlüğü gasp edilmiş mağdur bir siyaset figürü seviyesine çıkarılmıştır. Başbakan Erdoğan’ın müsaadesiyle Nevruz Bayramı bölücü terörün hain emellerine teslim edilmiş, teröristbaşının kanlı mesajları kalabalıklara haysiyetsiz bir şekilde okunmuştur. Böylelikle Türk milleti vahim bir bölünme sürecine sokulmuştur. Bunun adına da çözüm denilmiştir. PKK’yla görüşmeler barış kılıfının içine saklanmıştır. Başbakan Erdoğan Türk milletini çözmek, Türkiye’yi dağıtmak için süreç isimli ihanete her şeyini bağlamıştır. Bunun da bahanesi olarak terörle mücadeleyi göstermiştir. Elbette terör son bulmalı, şiddet ortadan kalkmalı, vatandaşımız huzur ve emniyet bulmalıdır. Bunun aksini savunmak ve söylemek mümkün değildir. Biz geçmişte her fırsat ve ortamda hükümetin terörle mücadelesine destek verdik, eleştirilere rağmen arkasında durduk. Beklentimiz terörün kökünün kazınması, bölücülüğün de tümden bitirilmesi olmuştur. Ne var ki, gelişmeler aksi istikamette vuku bulmuştur. AKP, bölücü terör örgütüyle mücadele etmek yerine pazarlık yapmayı tercih etmiştir. Şüphesiz eline silah alarak ülkemizi bölmek için dağa çıkmış teröristlerin bütün taleplerini karşılamak ve cinayetle başaramadıklarını bahşetmek dünyada eşine benzerine rastlanmamış bir zafiyettir. Hiçbir güçlü devlet ve hiçbir kudretli millet teröre teslim olmamış, gönül rızasıyla hain isteklerine boyun eğmemiştir. AKP hükümeti Türk milletinin itibarını ve imrenilecek kuvvetini bir avuç eşkıyanın insafına bırakmıştır. Biliniz ki, böylesi bir acziyet ile ne Çanakkale savunulabilirdi, ne de milli mücadele yapılabilirdi. AKP zihniyeti bundan 90 yıl önce yönetimde olsaydı, İzmir’i Yunanlıya bırakır, İstanbul’u İngiliz’e teslim eder, Anadolu’yu da işgalcilere çözüm adı altında devreder ve sonra da kaybolup giderdi. Böylece pürüzler ve sorunlar ortadan kalkmış ve AKP’nin tanımındaki barış da sağlanmış olurdu. Şurası bir gerçektir ki, bugüne kadar sorunları çözmek adına isyankârlara, teröristlere ve bölücülere teslim olan hiç bir ülkenin ayakta kaldığına şahit olunmamıştır. Özellikle yakın tarihimiz bunun örnekleri ile doludur ve bundan ders almak gerekmektedir. Gelişmeler 29 yıldır Türkiye’ye musallat olan terör örgütünün görevini tamamladığını, silahlı bölücülüğün silahsız olana devir teslim yaptığını göstermektedir. PKK’nın ve uzantılarının bütün tasavvurları artık AKP tarafından temsil edilmektedir. PKK’nın teröre başvurarak isteklerini dayatmasına gerek duyacağı şart ve ortam birer birer kalkmaktadır. Bütün istekleri Başbakan tarafından zaten dile getirilmekte ve savunulmaktadır. Sonuçta böyle olacak idiyse, 1984 yılında ilk silahlı eylem başladığında ne ordu sevk etmeye gerek duyulurdu, ne de Mehmetçiklerimizin, polislerimizin ve korucularımızın yıllar süren fedakârca mücadelelerine ihtiyaç olurdu. Bölücü hainler ne istiyorsa verilir, terör örgütü ne dayatıyorsa teslim edilir ve ihanet süreci çok önceden hayata geçirilerek Türk milleti parçalanıp yutulurdu. Bu halde Türkiye’ye de gerek kalmazdı. Ve kayıplarımız olmaz, ancak Türk vatanı tam olarak karanlığa gömülmekten kurtulamazdı. Şayet geriye kalana da Türkiye diyebilirsek, bir avuç toprak parçasında haysiyetini kaybetmiş, bağımsızlığını yitirmiş, dağılmış, örselenmiş ve tükenmiş halde yaşamaktan başka bir seçeneğimiz de kalmazdı. Bugün gelinen aşamada Türkiye’nin bölünmesi için AKP, PKK’nın teklif ve tezlerine odaklanmış ve sanki PKK’yla bölücülük yarışına girişmiştir. Başbakan Erdoğan, Kandil kadrolarının bütün niyetlerini siyaset zemini içinde çözmeyi kafasına koymuş ve bölücülüğün yeni liderliğine soyunmuştur. Ve bu konuda İmralı Canisi ile uyum ve işbirliği halinde olmaktan da geri durmamıştır. Başbakan’ın tüm gücüyle sürdürdüğü sözde çözüm adımları; İmralı canisinin, terör örgütünün dağ kadrosunun, etnik bölücü mihrakların, peşmerge başının ve küresel kanlı niyetlerin etrafında kenetlendiği Türk milletine kefen biçme sürecinden başka bir anlama gelmemektedir. Başbakan’ın hesabı ortadadır: Böyle giderse, bu süreç ihaneti kapsamında, İmralı canisiyle birlikte teröristlere örtülü siyasi af çıkartılacak, etnik temelli bölücülerin kimlik ve dil eksenindeki talepleri karşılanacak, özerklik temin edilecek, bağımsız Kürdistan’a zemin açılacaktır. Bunun da adına çözüm denilecek, barış olarak tanımı yapılacaktır. Ne var ki, aziz milletimiz, çok yakında yaşayacağı vahim gelişmelerle Başbakanın ve AKP’nin foyasını görecek; kendisine huzur, esenlik, refah ve onur kazandırsın diyerek bu zihniyete verdiği desteğin pişmanlığını duyacaktır. Ve tarihimizde göremeyeceğimiz bu alçalmanın adresi AKP, mihrakı işbirlikçiler, odağı ise Başbakan Erdoğan’dan başkası olmayacaktır. İşte İmralı canisi ve PKK’nın önerdiği, Başbakan ve hükümeti tarafından şevkle, heyecanla kurulan sözde “Akil Adamlar Heyeti” Türk milletini böylesi bir karanlığa ve köhnemişliğe ikna etmek için harekete geçmişlerdir. 63 kişilik aklı kararmış ve kafası karışmış güruh çözüm diyerek PKK’nın tekliflerini milletimize anlatacaklar ve buna da inandırmaya çalışacaklardır. Osmaniye’de sormak isterim ki, bu sözde Akil Adamlar; √ Neyi çözdüklerinin farkında mıdır? √ Neye alet olduklarının bilincinde midir? Bunlar için çözüm nedir? Bu PKK elçileri barıştan ne anlamaktadır? Türk milletine ne anlatacaklar, neyi kabullendirmeye çalışacaklardır? Başbakan Erdoğan ve sözde akil kadrosu kim ya da kimlerle halleşmenin yolunu açmaktadır? Türkiye’de huzur PKK’ya teslim olunarak mı sağlanacaktır? Türkiye’de refah ve istikrar İmralı canisini kahraman, bölücülüğü de meşrulaştırarak mı temin edilecektir? Bu akılsızlar, hangi akla hizmet Başbakan Erdoğan’ın yanına sığınmışlardır? Milli değerlerimizle bu kadar ters düşen aklını yitirmişler, Türk milletinin karşısına nasıl çıkacaklar, Türkiye’de utanmadan, yüzleri kızarmadan nasıl gezeceklerdir? Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüyle oynamak, sözüm ona kanın durması için inisiyatif alıyoruz diyerek PKK’ya payandalık yapmak kimin cüret edeceği bir kepazeliktir? Başbakan ve aklını yemişler Türk milletini ne hakla küçük görmekte, terörün taleplerine ikna olacağını nasıl zannetmektedir? Bunlar Türk milletini tanımakta mıdır? Bunlar Türklüğün destansı gücünü bilmekte midir? Bunlar şehitlerimizin aziz hatırlarının, gazilerimizin mübarek mücadelelerinin farkında mıdır? Türk milletinin kutsallarıyla oynamak film çevirmeye, şarkı söylemeye, salonlarda ahkam kesmeye, ticaret yapmaya, ders anlatmaya, kuru sıkı atmaya ve gazete sayfalarında zehir kusmaya asla benzemez, benzemeyecektir. Aziz milletimiz bu ihanete çanak tutanları, bu ihanetin taraflarını affetmeyecektir. Sözde barış adına yapılan rezillikleri, kandırma girişimlerini bağışlamayacaktır. Kurulduğu günden bu yana, milli varlığı ve milli devleti benimsemekte tereddüt içinde olan bazı zavallılar, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı zaman zaman sonuçsuz kalan silahlı kalkışma eylemi içinde olmuşlardır. Vatan bütünlüğüne yönelik her isyan, milletimizin kahredici çoğunluğu tarafından lanetlenmiş, failleri başta olmak üzere, hadiselere karışanlar, destek verenler, alkışlayanlar hak ettikleri cevabı tarih boyunca almışlardır. Bundan sonra da olacak budur. Başbakan ve yanına aldığı akıl fukaraları Türk milletinin tepki ve itirazlarıyla muhakkak tanışacaklardır. Düne kadar böyle olmuştur, bugün ve yarın da bu şekilde olacaktır.
Aziz Dava Arkadaşlarım, Değerli Hemşerilerim, AKP’nin PKK’yla yürüttüğü müzakerelerin bir ayağında da Anayasa hazırlığı bulunmaktadır. Hükümet, bölücü terör örgütünü memnun etmek ve rahatlamak için her şeyi denemekte ısrarlıdır. Türklüğün anayasadan çıkarılması ve ilk üç maddenin ayıklanması konusunda AKP, PKK’yla hemfikirdir. Bu çerçevede İmralı canisi, Başbakan ve partisini her şeyiyle desteklemekte ve yön vermektedir. Bu ortam içinde, Osmaniye’den bir kez daha duyurmak ve bildirmek isterim ki, √ Türkiye Cumhuriyeti tektir ve üniter bir devlettir. √ Türk milleti ayrılık kabul etmeyen bir bütündür. √ Türk vatanı ebedi yurdumuzdur. √ Al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin sembolüdür. √ İstiklal Marşımız, kahramanlık ve bağımsızlık destanıdır. √ Milli birlik ve bütünlüğümüzün temelleri tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek dil ülküsüdür. Bunların dışında her şey bizim için uçurumdur, sonu ve dibi olmayan karanlıktır. Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini koruyacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri muhafaza etme konusunda yeminlidir. Osmaniye yanımızdadır ve tüm bölücülük aktörlerini izlemekte ve gerekli notlarını almaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olduğu müddetçe Türk milleti yaşayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olduğu sürece çözümcüler, müzakereciler, teröristler, akılsızlar ve yabancı projeler hüsrana uğrayacaktır. Bu düşüncelerle siz muhterem hemşerilerimi ve aziz dava arkadaşlarımı bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Türkiye sevdalısı olan herkesin, “Türk milleti” ortak paydasında buluşacaklarına, milli değerler etrafında kenetleneceklerine yürekten inanıyorum. Hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun. Ne Mutlu Türküm Diyene. |