Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Mısır Arap Cumhuriyeti’ndeki Askeri Müdahale” hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması. 4 Temmuz 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
“Mısır Arap Cumhuriyeti’ndeki Askeri Müdahale” hakkında
yaptıkları yazılı basın açıklaması.
4 Temmuz 2013 

 

Yakın tarihimizin en önemli hadiselerinden birisi de hiç şüphesiz Kuzey Afrika ve Ortadoğu ekseninde cereyan eden ‘Arap Baharı’ isimli halk hareketleridir.

Tunus’ta başlayıp önce Mısır’a; ardından da Yemen, Bahreyn, Libya, Fas, Cezayir ve Suriye’ye kadar sıçrayan olayların durulması, sakinleşmesi ve meşru sınırlara çekilmesi bugüne kadar mümkün olmamıştır.

Özellikle Mısır, 25 Ocak 2011 tarihinden itibaren bir türlü düzen ve dengeye kavuşamamıştır.

Bilindiği gibi, Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, 30 yıllık baskıcı iktidarını 18 günde kaybederek 11 Şubat 2011 tarihinde görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır.

Tahrir Meydanı’ndan yükselen zorlama ve dış kaynaklı demokrasi ve özgürlük talepleri taşları yerinden oynatmış, ezberleri bozmuş ve şimdilerde daha iyi görülen dayanaksız bir iyimserlik havasına neden olmuştur.

Mısır’da 16-17 Haziran 2012 tarihinde yapılan ikinci tur seçimlerde, Özgürlük ve Adalet Partisi’nden aday olan Muhammed Mursi yüzde 52’ye yakın oy desteğiyle ilk defa seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak görev almıştır.

Ne var ki, Mursi yönetiminin bir yıllık performans ve icraatları, Mısır’ın tansiyonunu düşürememiş, cepheleşmesini hafifletememiş, gerilimini azaltamamış ve biriken sorunlarını çözememiştir.

Büyük umutlar bağlanan Mursi yönetimi, açılan demokratik krediyi çok çabuk israf etmesinin yanında, beklentileri karşılayamamış, karşılamamıştır.

Anayasa değişikliği konusunda dayatmacı tercihler, ekonomide başarısız adımlar, partizanca yaklaşımlar, farklı toplum kesimlerine soğuk ve mesafeli bakışlar Mısır’ı için için kaynatmış ve karıştırmıştır.

Hüsnü Mübarek’i protesto için Tahrir’e dökülenler, bu defa da göreve gelişi bir yılı bile dolmadan Mursi’ye karşı toplanmışlar ve geniş ölçekli itirazlarını seslendirmişlerdir.

Sonunda 3 Temmuz itibariyle Mısır ordusu yönetime el koymuş, Mursi’yi ve İhvan hareketini iktidardan uzaklaştırmıştır.

Mısır’ın bu noktaya gelmesinde iktidarıyla muhalefetiyle herkesin payı ve katkısı vardır.

Her ne kadar Mursi hali hazırda mağdur rolünde ise de, kendisine verilen imkânları adaletli ve kapsayıcı kullanamadığından dolayı kusurludur.

Ancak bu askeri müdahalenin demokrasiye sığar hiçbir yanının olmadığı ve hiçbir şekilde de hoş görülemeyeceği ortadadır.

Ne olursa olsun, demokratik mekanizmalardan süzülerek iktidara gelen, halkın iradesine riayet ederek sorumluluk alan siyasi bir yönetimin yine aynı güzergâhı takip ederek görevden ayrılması en doğru, en ahlaki ve en geçerli çıkar yoldur.

Basiretsiz, dışlayıcı, dayatmacı, demokrasiyi sadece retorik düzeyinde kabullenmiş, yüzde hesaplarıyla milli iradeye ambargo koyan zihniyetlerin tasfiyesi gayri meşru yöntemler aracılığıyla olmamalıdır.

Tüm bunların yanında, Tahrir Meydanı hem demokrasiye hem de darbeye açılan birbirine uzaktan yakından benzemez iki kapı olarak hafızalara kazınacaktır.

Mısır’daki son gelişmeler aynı zamanda 2 yılı aşkın süredir Tahrir’e yüklenen tüm pozitif anlamları boşa çıkarmakla kalmamış, demokrasiyi de sabote etmiştir.

Arap Baharı dalgasının; demokrasi, çoğulculuk ve özgürlük kanallarındaki tıkanlığı açmaya değil, aksine daha da güçlü şekilde kapatmaya ve karartmaya yarayan küresel bir tezgâh olduğu yabana atılmamalıdır.

BOP’un büyük resmine bakıldığında başka bir sonuca ulaşılması mümkün olmayacaktır.

Dün demokrasiyi tavsiye ve telkin edenlerin, bugün askeri yönetimlere düşük yoğunluklu tepki göstermeleri ve yalnızca “kaygılıyız, herkesi itidale davet ediyoruz” klişeleriyle vaziyeti idare etmeleri geri plandaki niyetleri tercüme etmesi bakımından kayda değerdir.

Demokrasi mücadelesinden darbe yönetimi mecrasına kayılması tamiri ve tarifi çok zor olacak bir kayıp ve kayma olarak şekillenecek, tescillenecektir.

Bugünkü şartlarda demokrasiye sahip çıkmak, halkın çağrılarına kulak vermek her siyasi kurumun ertelenemez ve geciktirilemez vazifesi olmalıdır.

Demokrasi dışı arayışlara, ara rejim heveslilerine, vesayetçi düzenlere ortam ve fırsat vermemek için iktidar mevkiinde bulunanların sabırlı, sorumlu, şuurlu ve sağduyulu hareket etmeleri tercihten öte bir zorunluluktur.

Mısır’daki yaşanan olumsuz gelişmelerin ve maliyeti oldukça fazla olan tecrübelerin bilhassa AKP hükümeti tarafından iyi okunması, dersler çıkarılması ve yorumlanması çok mühimdir.

Zira bu ülkedeki yeni ve vahim demokrasi dışı manzaranın Ortadoğu’ya ve ülkemize tesirleri az ya da çok muhakkak ki görülecektir.

AKP hükümetinin bundan sonra Mısır’daki darbeci yönetimle temas ve diyalog kurma konusunda ihtiyatlı davranması, gelişmelere karşı demokrasinin yanında saf tutarak bu ülkenin iç işlerine direk karışmayacak temennilerde bulunması doğal ve doğru bir tutum olacaktır.

Bunun yanı sıra, Mısır’da ikamet eden, iş ve yatırım yapan vatandaşlarımızın hak ve menfaatlerinin korunması konusunda lazım gelen tüm çabaların sergilenmesi mecburiyettir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Mısır’ın en kısa süre içinde demokrasi kulvarına girmesi en tabii ve en samimi beklentimizdir.

Bu ülkenin denge ve düzene acilen gelmesi, halkın hislerine, şikayetlerine ve yakınmalarına önem verilmesi, başkaları tarafından yazılan kaos senaryosunun yırtılıp atılması bölgesel esenlik ve istikrar için de tartışmasız gerekliliktir

Ayrıca iç çatışmaya düşmeden, olabilecek en yakın zamanda seçimler yapılarak Mısır’ın makul ve meşru araçlarla yönetiminin belirlenmesi hem bölgemiz hem de ülkemiz bakımından sürüncemede bırakılamayacak bir ihtiyaçtır.

Unutulmamalıdır ki, demokrasiye rağmen hiçbir yönetim ayakta kalamayacak, demokrasiye karşı hiçbir yönetimin meşruluğu ve ahlakiliği bulunmayacaktır.

Darbe yönetimleri tarihin eskimiş sayfalarında kaldığından, geriye dönüşler, geçmişin yanlışlarına tekrar yönelmeler zaman kaybı olmanın ötesinde; toplumsal felaketlere, bölünmüşlüklere ve yeni tip diktatörlere de kaynaklık teşkil edecektir.

Çare demokrasidir, çıkış demokrasidedir, çerçeve demokrasiyle sınırlı kalmalıdır.

Mısır’ın yapması gereken demokrasi vicdanının, demokratik kuralların kararlılıkla arkasında durmasıdır.