29.07.2001 - 6. Karadeniz Türk Kültür Kurultayı'nda Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
6. Karadeniz Türk Kültür Kurultayı'nda Yaptığı Konuşma
29 Temmuz 2001

 

Çok Kıymetli Misafirler,

Muhterem Vatandaşlarım,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Sevgili Bozkurtlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Sözlerime, 6. Karadeniz Türk Kültür Kurultayı ve Kunduz Yayla Şenlikleri ve Yağlı Güreşleri'nde sizlerle birlikte olmaktan duyduğum büyük memnuniyeti ifade ederek başlıyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Kurultayımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Hepinizin de bildiği gibi, milletimizin en büyük vasıflarından birisi, milli birlik ve beraberlik ruhunun en üst düzeyde teşekkül etmiş olmasıdır.

Kederde, tasada ve sevinçte bizim kadar çok çabuk bir araya gelebilen, birbiriyle kucaklaşabilen bir başka millet daha yoktur. Bunun içindir ki, yüzyıllardan beri sayısız badireler atlatılmış olmasına rağmen bu günlere ulaşılmıştır.

Şüphesiz ki, Türk Milleti'ni ayakta tutan, bin yıllardan beri var eden en önemli hususiyetler arasında, bu birlik ve dayanışma ruhu ile milli kültür ve medeniyet zenginliklerini yaşatma kararlılığı belirleyici bir yere sahip olmuştur.

Milletimizi bu günlere taşıyan zenginliklerimizden bir diğeri de geçmişten günümüze milletimizin yaylalara çıkma, şenlik, şölen ve kurultaylar yapma geleneğidir.

Bu tür etkinlikler, bir taraftan milli birliğimizi ve dayanışma ruhumuzu diri tutan diğer yandan da başta genç nesillere zeminler oluştururken büyük bir milletin mensubu olduklarını ve güzel bir ülkede yaşadıklarını hatırlatmaktadır.

Kökeni, Milletimizin Anadolu'yu yurt yaptığı ilk yıllara kadar uzanan bu coşku dolu anlar, tarihsel süreç içerisinde farklı renkler ve üslûplar kazansa da bin yıldır varlığını ve anlamını koruya gelmiştir.

Huzurlarınızda, öncelikle, bizleri bu güzel ve anlamlı Kurultay'da buluşturan başta değerli Samsun il yönetimimiz ve ilçe teşkilatlarımız ile Göl Belediye Başkanımız olmak üzere, bütün emeği geçenleri yürekten kutluyorum.

Er meydanının yiğit erlerine de başarılar diliyorum.

Geleneksel hale gelen kurultay ve şenliğimizin daha nice yıllar boyunca ülkemizin ve insanlarımızın birlik ve dirliğine vesile olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Kıymetli Misafirler,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Bilindiği üzere, Türkiye'miz, geçtiğimiz yılın Kasım ayında ve bu yılın Şubat ayında iki ayrı ekonomik kriz yaşamıştır. Bu krizlerin etkilerini ve ekonomik durgunluk sürecini yaşamaya da maalesef yine devam etmektedir.

Ancak, hepinizin de gayet iyi bildiği gibi, üst üste gelen bu krizlerin gerçek sebebi, ne Millet; ne de Milliyetçi Hareket'tir.

Ülkemizin bugününü ve yarınını ipotek altına sokanlar, ekonomimizi yıllardır dış ve iç borçlanma ve faiz yükü ile bunaltan, daha da önemlisi bunları yatırıma ve üretime dönüştüremeyenlerdir. Ülke kaynaklarının sorumsuzca heba olmasına göz yuman çarpık anlayışların ve sorumsuz iktidarların, bu günlerin en büyük müsebbipleri olduğu, tartışma götürmez bir gerçektir.

Bu sebeple, 57. Koalisyon Hükümeti'nin ve bu hükümet içerisinde Milliyetçi Hareket'in, büyük bir hassasiyetle üzerinde durduğu temel mesele, ülkenin kötü yönetiminin önlenmesi ve kaynakların en verimli şekilde kullanılması olmuştur.

Bunun içindir ki, bir yandan enflasyonla mücadele ve ekonomik istikrar programı, diğer yandan da, ekonomimizi yıllardır kemiren ve çökerten yolsuzluk ve yozlaşma ile mücadele aynı anda başlatılmıştır. Yine, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasını mümkün kılacak yapısal dönüşüm yasaları çıkartılmıştır.

Bu alanlarda, içinde bulunulan sıkıntılı ortama rağmen mesafe alınamadığını söylemek mümkün değildir. Gerek 2000 yılı enflasyon hedefinin gerçekleşme oranı ve gerekse bu yıl için öngörülen makro büyüklüklere ulaşma noktasında bazı olumlu gelişmeler ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bu olumlu gelişmelerin varlığı, elbette ki, her şeyin çözümlendiği anlamına gelmemektedir. Açıklıkla ifade etmek isterim ki, ne günlük hayatta ekonomik canlanma tam istenildiği gibi temin edilebilmiş, ne de mutfaktaki yangın tamamen söndürülebilmiştir.

Fakat, bir şey vardır ki, her halükârda bu husus çok önemlidir: Türkiye, bu mücadeleyi kazanma yolunda zor da olsa mesafe almaktadır. İnanıyoruz ki, yapılan reformların olumlu sonuçları yarınlar da kendisini daha fazla hissettirecektir.

Takdir edileceği üzere, ülke olarak sorunlarımız ve zorluklarımız büyük ve karmaşık, kaynaklarımız ise sınırlıdır. Bunun için, ülke olarak, birçok sorun ile aynı anda mücadele etmemiz, kaynaklarımızı hem çeşitlendirmemiz hem de çok iyi kullanmamız gerekmektedir.

Ekonomik kriz sürecinin aşılması ve istikrarın temininde mesafe kaydederken yapılması gerekenlerden biri, hiç şüphesiz ki doğrudan dış kaynak teminidir. Fakat, bunun tek başına yeterli olmadığı ve bu sebeple orta ve uzun vadede doğrudan yabancı yatırımların arttırılması büyük bir önem arz etmektedir.

İşte bu noktada, Türkiye'de istihdam arttıracak yatırımlar yapacak, sermaye ve teknoloji transfer edecek yabancı yatırımcıların önünün açılması ve özendirilmesi mecburiyeti vardır. Gerek Hükümet ve gerekse Milliyetçi Hareket olarak bu hususta hassasiyetle durmaktayız.

Fakat, yıllardan beri ihmal edilen, gerçekleştirilemeyen bir önemli boyutun da ele alınması artık elzem hale gelmiştir. O da, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın tasarruflarının ülkemize kazandırılmasıdır.

Bu tasarrufların büyük ölçüde Türkiye'ye kanalize olmasını, yatırıma dönüşmesini, sahiplerine ve insanlarımıza kazanç kapısına dönüşmesini temin edecek önlemlerin alınması önem taşımaktadır. Bunun için, gerekli hazırlıkların bir an önce tamamlanarak realize edilmesi, Türkiye'nin artık ihmal edemeyeceği bir zorunluluktur.

Huzurlarınızda açıkça ifade etmek isterim ki, Türkiye ekonomik krizi mutlak surette aşacaktır, aşmak zorundadır. Krizin aşılması hususunda bizleri umutlandıran en önemli husus ise, toplumsal dayanışmanın ve işbirliğinin varlığıdır.

Karamsarlık havasının yayılması için özel gayret sarfedenlerin varlığına rağmen, ülkemize ve geleceğimize dair ümitlerimizi kaybetmiyoruz. Hiçbir zamanda kaybetmeyeceğiz.

Bugün, özellikle dar gelirli vatandaşlarımız, çiftçimiz, esnafımız, memurumuz zor şartlar altında yaşamaktadır. Ekonomik kriz süreci reel sektörü, sanayimizi olumsuz şekilde etkilemeye devam etmektedir.

İnşallah bu gidişat en kısa zamanda duracak, güzel günlere kavuşmak mümkün olacaktır. Meclisimiz, hükümetimiz ve partimiz bunun için vardır. Bu aziz ülkeyi ve milleti, el ve güç birliği yaparak ekonomik ve sosyal açıdan rahatlatmak ve yüzünü güldürmek bizim görevimizdir.

Bizler de bu görevimizin yüceliğinin ve sorumluluğumuzun ağırlığının farkındayız. Bunun için de, her zaman sizlerin emrinde ve hizmetindeyiz.

Kıymetli Samsunlular,

Değerli Arkadaşlarım,

Unutulmamalı ki, yılların birikimi olan karmaşık meselelerin çözümünde hiç kimsenin, elini taşın altına koymaksızın ve bir sorumluluk üstlenmeksizin sadece çözümü beklemeye ve sadece eleştirmeye hakkı yoktur.

Türkiye'yi bugünlere taşıyan zihniyetlerin sahiplerinin, elbette ki, bu anlamda Hükümete destek vermelerini, en azından çözümü kolaylaştırmaya yönelik adımlar atmak gibi davranışlar sergilemelerini beklemiyoruz. Ancak, ellerinde mucizevi formüller varmış edalarıyla, sıkıntılar üzerinden şahsi veya siyasi prim yapma gayretlerini de sizlerin takdirine havale ediyoruz.

Gelinen aşamada, bazı odakların uzun yılların birikimi olan devasa sorunların çözümü için ciddi bir uzlaşma anlayışı sergileyen ve samimi bir çaba sarf eden Milliyetçi Hareket'i suçlama gayretkeşliğini de, ancak kökeni geçmişe dayanan bir ideolojik şartlanma ile izah etmek mümkündür.

Kendilerini hala soğuk savaş döneminin ilkel bakış açısından kurtaramayan bu zihniyet sahipleri yine yanılmaktadır. Onlar bizim haklılığımızı ortaya koyacak günler için, çok fazla beklemeye gerek kalmayacağını iyi bilmelidir.

Çünkü, art niyetli ve saldırgan yaklaşımlar, dün olduğu gibi bugün de başarıya ulaşamayacaktır. Tarih yine Milliyetçi Hareket'i doğrulayacak, Türk Milleti desteğini yine esirgemeyecektir.

Her türlü karalama kampanyasına ve ayak oyununa rağmen Milliyetçi Hareket dimdik ayaktadır. Ve sadece Türk Milleti'nin beklentileri ve çıkarları doğrultusunda çalışmaktadır.

Kıymetli Misafirler,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Bozkurt Kardeşlerim,

Huzurlarınızda, Milliyetçi Hareket'in Hükümet içerisindeki konumu ve yaklaşımları üzerinde biraz daha durmak istiyorum.

Bilindiği gibi, 18 Nisan seçimlerinin sonucunda ortaya çıkan tablo, parlamento içerisinde yer alan en az üç partinin uzlaşmasıyla bir hükümet oluşumunu zorunlu kılmıştır. Partimiz de, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrara, dolayısıyla, artık kökleşmiş, kronikleşmiş sorunlara derinlemesine el atılmasına imkan verecek bir yapıya ihtiyacı olduğu gerçeğinden hareketle Hükümete ortak olmuştur.

Nitekim, Hükümet içerisinde de uyum ve işbirliğine büyük bir önem verilmiş ve gereğini yerine getirme noktasında hassasiyet sergilenmiştir. Bugün, bu Hükümetin en önemli başarıları arasında yer alan ülkenin yıllar boyu ertelenmiş, çözüm bulunamamış sorunlarına getirilen çözümlerin altında büyük ölçüde Milliyetçi Hareket'in disiplinli ve düzenli çalışmayı şiar edinmiş anlayışının ve milletvekillerinin katkısı bulunmaktadır.

Fakat, parlamenter demokrasinin ne anlama geldiğini ve koalisyon kültürünün ne olduğunu kavrayamamış çevreler, hükümet içerisinde veya parlamentoda şu veya bu şekilde meydana gelen tartışmaları, olayların çeşitli boyutlarıyla irdelenmesini adeta bir uyumsuzluk gibi takdimden geri durmamıştır.

Halbuki, parlamenter demokrasilere, diğer rejimlere göre bir üstünlük kazandıran vasıf, pek çok görüşün seslendirilebilmesi ve bunları değerlendirerek ülke için en iyinin ve güzelin bulunup uygulanabilmesidir. Milliyetçi Hareket'in koalisyon içerisinde yaptığı da demokrasinin işlemesi, gelişmelere ve konulara göre toplumun farklı kesimlerinin talep ve önerilerinin dikkate alınmasına katkıda bulunmaktır.

Önemli ve gerekli olan, bunlar yapılırken çatışma ve kutuplaşma alanlarının oluşumundan kaçınılmasıdır. Partilerden ve siyasetçilerden beklenen çalışmaların ve özenin, başta medyamız olmak üzere, toplum hayatı üzerinde etkili olan her unsur tarafından gösterilmesidir.

Kim ne derse desin, Milliyetçi Hareket de bu çerçevede son derece duyarlı davranmasını bilmiştir. Fakat, milletin değer ve hissiyatlarına yabancı anlayışların tepeden inmeci ve baskıcı tavırlarını ‘evrensel doğrular' gibi takdimlerine de izin vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir.

Bugün, yine bazı malum çevreler tarafından, siyasetin tıkandığı, çözüm üretme kabiliyetini kaybettiği, ekonomik kriz süreci de dahil olmak üzere pek çok konunun siyasetle çözüme kavuşamayacağı gibi demokrasi ahlâkı ve mantığıyla bağdaşmayacak öneriler dile getirilmektedir.

Bir taraftan demokratik siyasetin hayatî unsurlarından birisi olan koalisyon ve uzlaşma kültürüne katkı sağlamaya en üst seviyede çalışan Milliyetçi Hareket'e hücum edip, diğer yandan da siyasetin tıkandığını iddia etmek, elbette ki makûl bir akıl yürütmeyle izah edilemeyecek art niyetli bir durumdur.

Özellikle, 57. Hükümetin ülkemizin son on yıllık siyaset tarihinde kurulan onbirinci hükümet olduğu gerçeği dikkate alındığı zaman, Milliyetçi Hareket'in uyum, istikrar ve yapısal dönüşümden yana geliştirmiş olduğu tavrın önemi bir kat daha ortaya çıkmaktadır.

Ümit ediyorum ki, uzlaşma ve hoşgörü iklimi ile ilkeli ve tutarlı siyasetin değerini kavrayamayanlar yanıldıklarını anlayacaklar, Milliyetçi Hareket'e karşı önyargılı tutumlarından er geç vazgeçmek zorunda kalacaklardır.

Böyle olsa da, olmasa da, bizler doğru ve hak bildiğimiz yoldan sabırla, ama kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.

Şurası da mutlak surette bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket koltuk düşkünlerinin değil, Türkiye sevdalılarının hareketidir. Bu ülke için en büyük sıkıntılara katlanmasını bilenlerin, sadece makamını, mevkiini değil, hayatlarını bile kolayca feda edebilenlerin hareketidir.

Muhterem Samsunlular,

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Sevgili Bozkurtlarım,

Huzurlarınızda bir kez daha vurgulamak isterim ki, varlığını bizatihi yüce milletinden alan Milliyetçi Hareket'i dar ve kısa vadeli çıkarlar uğruna mücadele vermekle itham etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bu anlayış sahiplerinin öncelikle, kendi geçmişlerini gözden geçirmeleri gerekir. Bunların Türkiye'yi ne kadar basit ve küçük çıkarlar ve hesaplar uğruna ne hallere düşürdüklerini hatırlamaları yeterlidir.

Dün, partimizin politikalarını ve söylemlerini kıyasıya eleştirenlerin, bugün benzer tavırlarla ortaya çıkmaya çalışmalarını iyi değerlendirmek lazımdır. Milliyetçi Hareket, Türk siyasetinde önder ve örnek olma vasfını her şart altında sürdürecek, Türk Milleti'nin ve Türk demokrasisinin en büyük güvencesi olmaya devam edecektir.

Unutulmamalı ki, bu millet büyük mücadeleler vererek bu günlere gelmiş bir millettir. Tarihinde, sayısız badireler vardır ve hepsini de atlatmasını bilmiştir.

Bu ekonomik krizi de mutlaka aşacaktır. Hem de demokrasisini geri götürüp askıya alarak değil, geliştirerek aşacaktır. Milliyetçi Hareket'in ortaya koyduğu toplumsal uzlaşma yaklaşımını ve temel sorunların çözümü için öngördüğü siyasette işbirliği şiarını anlayarak ve uygulayarak aşacaktır.

Kısacası, cennet vatanımız Türkiye'miz, "Önce ülkem, sonra partim" anlayışının anlam ve önemini gerçekten kavrayanların elinde yükselecektir. Türkiye, Milliyetçi Hareket'in önderliğinde lider ülkeye yelken açacak ve bu hedefe mutlaka ulaşacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha en içten duygularımla selamlıyorum. Huzurlarınızda bu güzel kurultay'a emeği geçen herkesi bir kez daha kutluyorum.

Sağolun, var olun. Allah'a emanet olun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı