Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin Düzenlemiş Olduğu Toplu Açılış ve Temel Atma Töreninde Yapmış Oldukları Konuşma. 10 Ekim 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin Düzenlemiş Olduğu Toplu Açılış ve
Temel Atma Töreninde Yapmış Oldukları Konuşma.
10 Ekim 2013

 

 

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Manisalılar,

Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Büyük ceddimizin yetiştiği “Şehzadeler Kenti” Manisa’da şahit olduğum bu coşkudan, bu ilgiden ve bu yakınlıktan son derece memnun, son derece mutluyum.

Sözlerimin başında hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Manisa Belediyemiz tarafından düzenlenen bu açılış ve temel töreninin tüm vatandaşlarıma hayırlı olmasını diliyorum.

Milli bir heyecan içinde bugünkü sevincimize ortak olmak için bir araya gelen kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

Manisa’ya kazandırılan, Manisalı kardeşlerimin hizmetine sunulan her eserin, her yatırımın güzellikler getirmesini Yüce Rabbim’den niyaz ediyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Bu kutlu kent adım adım büyümektedir.

Bu tarihi kent gün be gün ayak bağlarından kurtulmaktadır.

Manisa prangalarını kırmakta, çağdaş, reformist, dışa dönük, gelişmeye açık, insan merkezli, hizmet odaklı ve her bir vatandaşıma aynı nazarla bakan belediyecilik anlayışıyla geleceğe koşmaktadır.

Spil Dağı’nın eteklerinde Üç Hilal’li Belediye başarının hikâyesini kalın harflerle yazmaktadır.

Kısıtlı imkânlara aldırış etmeden, sudan bahanelerle oyalanmadan, iktidarın hazımsızlıklarına, kıskançlıklarına ve engellemelerine takılmadan Manisa Belediyesi yoluna ilk günkü heyecanla devam etmektedir.

Daha yapacaklarımız bitmemiştir.

İşimiz çok, arzu ve isteğimiz fazladır.

Manisalı kardeşlerimin desteğiyle, yardım ve katkısıyla nice güzel günlere, nice umut dolu yarınlara ulaşacağımız bir gerçektir.

Üretken belediyecilik vizyonumuzla, hizmette kaliteye verdimiz önemle; en ufak yılgınlığa, en küçük tereddüde fırsat vermeden sizlerin yanında olacağız, sizlerin huzur ve rahatı için çabalayacağız.

Şu güne kadar yaptıklarımız bundan sonrası için teminattır.

Manisa Belediyemizin Büyükşehir olmasıyla artık bu kentin talihi daha da açılacak, ufku daha da parlayacak ve en ücra yerlere kadar hizmet seferberliği sağlanacaktır.

Yenir kurulan Yunusemre ve Şehzadeler Belediyelerinin de siz muhterem vatandaşlarıma hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Huzurlarınızda 29 Mart 2009 tarihinden beridir var gücüyle gayret sarfederek Manisa’yı daha bir güzelleştiren, sorunları çözmek için fedakârca çalışan değerli Belediye Başkanımız Sayın Cengiz Ergün Bey’i ve mesai arkadaşlarını kutluyorum.

Partimizin il ve ilçe teşkilatlarının yorulmak nedir bilmez mücadelelerini de takdir ve tebrikle anıyor, bütün dava arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Aziz Manisalılar,

Değerli Arkadaşlarım,

Bugün buraya Ahmetli’den, Akhisar’dan Alaşehir’den, Demirci’den, Gölmarmara’dan katıldınız.

Gördes’ten, Kırkağaç’tan, Köprübaşı’ndan, Kula’dan, Salihli’den ulaştınız.

Sarıgöl’den, Saruhanlı’dan, Selendi’den, Soma’dan, Turgutlu’dan ve Manisa’nın her köşesinden geldiniz ve Milliyetçi Hareket’ten desteğinizi esirgemediniz.

Bilmenizi isterim ki, bizlere daha da büyük hamleler için ilham ve güç veriyorsunuz.

Milli mücadelemizde kuvvet sağlıyorsunuz.

Sahip olduğunuz tavrınızla, ayarı kaçmış, dengesi bozulmuş, daha acısı kimliğini kaybetmiş, inancını yitirmiş, ahlakını gömmüş bir siyasi iktidara rağmen Türkiye’ye milli bir duruş gösteriyorsunuz.

Dünya’ya Müslüman Türk milletinin gücünü, kararını, mesajını ilan ediyorsunuz.

Haykırışlarınızla milletimizde güven uyandırıyorsunuz.

Cesaretinizle umut saçıyorsunuz.

Türk ve Müslüman olmanın övüncüyle hükümdarların şehrinde bir yıldız gibi parlıyorsunuz.

Aynısını 1919’da bu toprakları işgal eden Yunan’a karşı da “İstihlâs-ı Vatan” teşkilatıyla yapmıştınız.

Bugün bunu Milliyetçi Hareket çatısı altında yeniden tekrarlıyorsunuz.

Bunu vatan ve millet sevdasıyla gerçekleştiriyorsunuz.

Sizlerle gururluyum, hepinize şükranlarımı sunuyorum.

Değerli Vatandaşlarım,

Üzülerek takip ettiğinizi biliyorum ki, Türkiye hüsran verici bir dönemi yaşamaktadır.

Hedef alınmadık hiçbir milli ve manevi değerimiz kalmamıştır.

Türkiye sanki savaştadır.

Türkiye sanki işgal altındadır.

Ve Türkiye sanki sömürgecilerin egemenliğindedir.

Asırların göz nuru ve göz bebeği, hepimizin mensubiyetinden iftihar ettiği aziz Türk milleti zor bir dönemden geçmektedir.

Şu garipliğe ve çelişkiye bakınız ki, milletimizin oylarıyla iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi bin yıllık kardeşliğe zehir kusmaktadır.

Övündüğümüz Türklüğe ölüm tehdidi yağdırmakta, manevi hasletlerimizi istismar kazanında buharlaştırmaktadır.

AKP kırmadık, dökmedik, yıkmadık, dağıtmadık neredeyse bir şey bırakmamıştır.

Tehdit büyüktür.

Tehlike ibresi son raddeye dayanmıştır.

Başbakan’ın milli varlığımıza yönelik nefret ve öfkesi kül altındaki kıvılcım olmaktan çıkmış, gittikçe alevlenen yangına dönmüştür.

Düne gelesiye kadar saman altından su yürüten, köşe bucak sinen, karanlıkları mesken tutan hainlere şimdilerde imkan ve gün doğmuştur.

Türklüğe kin duyanlara AKP eli uzatılmış, AKP desteği verilmiştir.

Bölücüler yükselme dönemine geçmiştir.

Millet düşmanlığı, Türk karşıtlığı çıraklık ve kalfalık derken ustalık döneminin semeresini toplamaya yönelmiştir.

Etnik ve mezhep ayrımcılığına soyunanlar yerlerini ve yetkilerini, enine boyuna genişletmeye başlamıştır.

Başbakan Erdoğan tüm kötülüklerin, tüm olumsuzlukların orkestra şefi mertebesine çıkmıştır.

Bu zihniyete göre;

Türk olmak suçtur.

Türk kimliği dışlayıcı ve bölücüdür.

Bayrak tahriktir.

Andımızı okumak ilkellik ve ayrımcılıktır.

Milli gün ya da bayramlar statükoculuktur.

Milliyetçilik ırkçılıktır ve çiğnenmesi lazımdır.

Buna karşılık;

Bölücü terörü İmralı’dan yönetmek haktır.

PKK’yla pazarlık yapmak çözümdür.

Teröristlere teslim olmak barıştır.

Kanlı ve terörist emellere taviz vermek müzakeredir.

Barzaniyle kucaklaşmak dostluktur.

Cinayet projelerine Eşbaşkan olmak itibardır.

Türk milletini can evinden vurmak özgürlüktür.

Başbakan Erdoğan demokrasiyi bükerek, asıl mesaj ve saygınlığından soyutlayarak silah gibi kullanmaktadır.

Özgürlüğün, hak ve hukukun gerçek ruhu hırpalanmış, bölücülüğün yol haritasına çevirilmiştir.

Bugün yaşadıklarımız kabus gibidir.

Hazmedilmesi, kabullenilmesi, normal görülmesi de mümkün değildir.

Başbakan 30 Eylül 2013 günü açıkladığı demokrasi paketiyle PKK’nın taleplerini bir bir cevaplamıştır.

Teröristler Başbakanla ümitlenmiştir.

Vatanımızda gözü ve aklı olanlar Başbakanla heyecanlanmıştır.

Çünkü PKK neyi talep etmişse, neyi buyurmuşsa, neyi emretmişse elde etmeye başlamıştır.

30 yıldır terörle mücadele tarihimiz bir kalemde çizilmiş, sözde paketlerle yok sayılmıştır.

Şehitlerimizin aziz hatıralarına yüz çevrilmiştir.

Gazilerimizin mücadelelerine nankörlük yapılmıştır.

Milli sorumluluklara vefasızlık gösterilmiş, milli vakara ve milli iradeye kast edilmiştir.

Başbakan ve hükümeti İmralı canisinin ve çetesinin kafesine girmiş, eline düşmüştür.

Artık Türkiye, tarafı bölünmeden ve terörden yana olan bir iktidar eliyle yönetilmektedir.

Artık Türkiye demokrasiyi bile eli silahlı canilerin menfaatine uyarlayan gözü dönmüşler tarafından idare edilmektedir.

Başbakan Erdoğan paketlerle demokratikleşme peşindedir.

Bu sayede PKK’nın hain hedefleri AKP’yle ten ve doku uyumu sağlamıştır.

Türkiye’nin milli refleksleri köreltilmek üzeredir.

Milletimizin tüm sinir uçları, hassasiyet duyduğu tüm konu başlıkları, varlığına anlam katan tüm tarihi ve milli emanetleri etap etap imha edilme eşiğindedir.

Başbakan Erdoğan ilkokullarda küçücük yavrularımızın her gün okudukları “Andımızı” geçtiğimiz Salı günü kaldırmış, PKK’ya erkenden bayram havası yaşatmıştır.

Başbakan Türküm demenin itibarıyla ve saygınlığıyla oynamıştır.

Çalışkanım demek Başbakan’ı aşırı ölçüde bunaltmıştır.

Doğruyum demek Başbakan’ı oldukça ürkütmüştür.

Sizlere soruyorum;

Andımızın kaldırılmasını onaylıyor musunuz? (Hayır)

√ “Türküm dediler Türkiye’nin itibarını yerlerde süründürdüler” iftirasını kabul ediyor musunuz? (Hayır)

√ “Doğruyum dediler Türkiye’yi yolsuzluklara mahkum ettiler” ithamını normal görüyor musunuz? (Hayır)

“Çalışkanım dediler, yıllarca yan gelip yattılar” sözlerini içinize sindiriyor musunuz? (Hayır)

O halde Manisa’nın tercih ve kararıyla Başbakan Erdoğan’ın ifade ve düşünceleri taban tabana zıttır.

Çünkü Başbakan bu soruların hepsine evet demektedir.

Türk olmayı itibarsızlaştırmaya çalışan birisi Ankara’da, Başbakanlık makamında oturmaktadır.

Başbakan Erdoğan kimdir, kimlere hizmetle görevlendirilmiştir?

Türklüğe savaş açan, yolsuzluğun anıtını diken, nifakın tezini yazan, bölücülüğün eşbaşkanlığını yapan bu zihniyet sözleriyle nereye varmayı, paketleriyle kimlerin gözüne girmeyi amaçlamaktadır?

Sayın Başbakan, sana bu kez de Manisa’dan sesleniyor ve soruyorum:

Türk olmaktan vaz mı geçelim, adımızı ve kimliğimizi inkar mı edelim?

Türk milletinin bugüne kadarki kutlu varlığından pişmanlık mı duyalım?

Türklüğe bu hıncının, bu saldırganlığının ve bu tahammülsüzlüğünün kaynağı nedir, nerelere kadar uzanmaktadır?

Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek niçin seni bu kadar telaşlandırmakta, nasıl bu kadar dehşete düşürmektedir?

Sen ki, kendi varlığını BOP’a verirken bir mesele yoktur.

Sen ki, kendi varlığını PKK’ya peşkeş çekerken, peşmergeye ucuza devrederken, İmralı canisine kolaylıkla emanet ederken bir sorun görülmemiştir.

Sen ki, her şeyini emperyalizmin akışına bırakmaktan şikayet etmezken, Türk’üm demeye hangi hakla, hangi yetkiyle ve hangi cüretle tavır alıyorsun?

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Vatandaşlarım,

AKP hükümetinin siyasi hesapları maalesef kanlı terörü yeniden hortlatmış ve bölücü hevesleri azdırmıştır.

Milli birliğimiz ve kardeşliğimizin sarsılmasına, söndürülmüş bölücülüğün yeniden doğmasına AKP zihniyeti payanda olmuştur.

Bu kimliksiz zihniyet ile devamı halinde Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları çok ciddi biçimde zedelenecektir.

Başbakan Erdoğan ustalık döneminde çizmeyi aşmış, kontrolü kaybetmiştir.

PKK’yla helalleşmek ve mütareke yapmak amacıyla teslimiyetçiliğini ve acziyetini saklamak için her yolu denemektedir.

Başbakan’ın hedefi bellidir, o da kesinlikle Türkiye’yi etnik ve mezhep temelinde bölünmeye ve parçalanmaya götürmektir.

Başbakan bu konuda PKK ve İmralı canisiyle hemfikirdir.

Bu minvalde paketlerle yol haritası çizmekte, orta ve uzun vadeli planlamalar yapmaktadır.

Anadilde eğitim taleplerinin karşılanması bunun en önemli durağıdır.

PKK’nın yıllardan beri dillendirdiği, silahla ve siyasetteki uzantılarıyla ileri sürdüğü bu ahlaksız istek Başbakan tarafından benimsenmiştir.

Başbakan, “ana dilde eğitim ülkeyi böler” sözlerini çoktan unutmuş, PKK’nın eline muazzam bir koz vermiştir.

Okullarda başlayan iki dilli süreç, kamu hizmetleriyle ileriye taşınacak, Türkiye fiilen önce özerk parçalara ayrılacak, arkasından da federasyon, konfederasyon bastırmalarıyla üniter milli yapısını kaybedecektir.

Sonunda da ve bu tempoyla dört parçalı Kürdistan’ın kurulması şu günkü gidişle kaçınılmaz olacaktır.

Türk milletinin ve devletinin bekası ataşe atılmış durumdadır.

Başbakan ve bölücü ortakları büyük iflasın, vahim çözülmenin, kanlı kavganın, etnik dağılmanın geri sayım düğmesine basmış haldedir.

Yerleşim yerlerinin eski isimlerini geri verme hazırlığı da yerel aidiyetleri güçlendirecek, milli kopuş dinamiklerini hızlandıracaktır.

AKP’nin sözde demokratikleşme adımları, Türk milleti içinden yeni azınlıklar çıkarılmasının önünü de açacak, yıllardan beri AB dayatmaları nihayetinde taksit taksit de olsa karşılanacaktır.

Nitekim gelişmelerin hafife alınacak hiçbir yanı kalmamıştır.

Türkiye çöküşe sürüklenmektedir.

Türk milleti parçalanmaya çekilmektedir.

Başbakan Erdoğan’ın PKK patentli paketi, Türk milleti için büyük badireler içermektedir.

Kiliseleri onaran, misyonerliği umutlandıran, azınlık vakıflarına arazi dağıtan, Papaz okulunu açmak için nazlanan Başbakan Türkiye’nin aleyhine olacak, zararına yol açacak ne varsa demokratikleşme parantezine almıştır.

Bu Türk milletini hiçe saymaktır.

Bu Türkiye’yi çürütme hamlesidir.

Bu durum, milliyetçiler için asla kabul edilemeyecek bir sapma halidir.

Bu durum, kanları ve canlarıyla vatanı kurtaran kahraman ecdadımıza karşı bir ihanettir.

Milliyetçi Hareket geçmişte olduğu gibi, gelecekte de ihanet girişimlerine karşı milli bir duruş gösterecek ve Allah’ın izniyle, sizlerin yardımıyla hain hesapları boşa çıkartacaktır.

Milliyetçi Hareket bölücü emelleri besleyenlere ve işbirlikçilerine asla geçit vermeyecektir.

Bu bakımdan hiç kimse hayal peşinde koşmamalıdır.

Hiç kimse Başbakan’ın yanlışlarından cesaret bulmamalıdır.

Ve hiç kimse büyük Türk milletinin, Manisalı kardeşlerimin gücü üzerinde yanlış hesap yapmamalıdır.

Bu vatan lütuf değildir.

Bu millet bağış sonucu ortaya çıkmamıştır.

Şehit kanları, yüzyıllarca süren eşsiz mücadeleler, çilelere meydan okumalar, zorluklara göğüs germeler, anıda, acıda ve atide beraberlik hukuku bizi bir araya getirmiş ve Türk milleti yapmıştır.

Müsterih olmalısınız ki, emanetin bekçisi Türk milletidir.

Türkiye’nin savunucusu tertemiz yürekleriyle ve sevdalarıyla Türk milliyetçileridir, Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Vatandaşlarım,

Türkiye bir çıkmazdadır.

Teröristler rahata kavuşurken, terörle mücadele eden kahramanlar darbeci suçlamasıyla cezaevlerine koyulmuştur.

AKP terörle mücadele eden değerli isimlerden yargı önünde hesap sormaktadır.

Genelkurmay Başkanlığı yapan isimler terör örgütü kurmakla ve yönetmekle suçlanmıştır.

Neredeyse Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi tamamen hapse atılmıştır.

Darbecilerle masumlar ayırt edilmeden topyeküncü bir şarlatanlıkla Türk ordusuna operasyon yapılmış, hatta TSK alçakça terörist üreten bir kurum olarak lanse edilmiştir.

Yıllardan beri değişik isim ve tanımlama altında yürüyen darbe davaları Türk ordusunu suç teşekkülü, darbe yuvası ve demokrasi karşıtı bir yapı olarak göstermiştir.

En son olarak Balyoz Güvenlik Hareket Planı Davası’nın Yargıtay safhası görülmüştür.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21 Eylül 2012 tarihinde bir çok kişiye verdiği cezaların önemli bir bölümü onaylanmıştır.

Terörle Mücadelede yüz akımız olan İstanbul Milletvekilimiz Engin Alan’ın da cezası onanmıştır.

Elbette Yargıtay tarafından verilen cezaların tam olarak kesinleşmesi için usul açısından yapılması gerekenler henüz bitmemiştir.

En başta karar düzeltilmesi yolu hala açıktır.

Şayet buradan da sonuç çıkmazsa iç hukuk yolları tamamen bitecek ve verilen cezalar kesinlik kazanacaktır.

Yargıtay’ın bu aşamada verdiği onama kararının adalete uymadığı, milletimizin vicdanında karşılık bulmadığı açıktır.

Bu yanlıştan, bu tarihi hatadan muhakkak ki dönülmeli, hukuk devleti ilkesine ve adil yargılama esaslarına riayet edilmelidir.

Terörle mücadele eden değerli isimlerin cezaevlerinde çürümesine milletimiz rıza göstermeyecektir.

Bu haksız, usulsüz, mesnetsiz ve dayanıksız dava süreci mağduriyetlere yol açtığından dolayı hiç kimse tarafından ahlaken izah edilemeyecektir.

Bizim nezdimizde Sayın Alan suçsuzdur.

Bizim gözümüzde darbe teşebbüsü, darbe niyeti ve darbe hazırlığı içinde olanlar haricinde tüm değerli asker kişilikler masum ve hakkı iade edilmesi gereken şahsiyetlerdir.

Türkiye bu ayıptan kurtulmalıdır.

Türkiye bu karanlık devirden çıkmalıdır.

Türkiye hainlerin, millet, vatan ve Türklük hasımların provokasyonlarından mutlaka kurtarılmalıdır.

Bunun için yol ve çare nettir.

O da sandıktır, demokrasinin imkân ve yollarıdır.

Önümüzdeki yıl yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri bu kapsamda bir başlangıç olmalıdır.

30 Mart 2014 günü Türkiye ümide, özlemle beklediği günlere yelken açmalıdır.

Türk milleti ayağa kalkmalı, Manisalı kardeşim mührünü eline almalı ve Milliyetçi Hareket’e evet demelidir.

Bu seçimlerin arkasında gelecek Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri de AKP’nin karanlığından, kaosundan, karmaşasından ve kutuplaştırıcı siyasetinden Türkiye’yi çekip çıkarmalıdır.

Buna inanıyor, sizlere güveniyorum.

Unutmayınız ki, bugün milli ve manevi değerlerimize verilen her zarar telafi edilecektir.

MHP’nin iktidarında Andımız okullarda tekrar okutulacak, Türk milleti tekrar kazanacak, Türklük zaferini müjdeleyecek, bin yıllık kardeşlik sonuna kadar korunacaktır.

Cumhuriyetimizin yükselişi kesilemeyecektir.

Milletimizin tarihi yürüyüşü engellenemeyecektir.

Mazlumlar belini doğrultacaktır.

Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimin yüzü gülecektir.

Kürt kökenli kardeşlerim kamburlarından kurtulacaktır.

İşbirlikçiler perişan olacaktır.

Hıyanet ittifakı, bölücü kartel, Kandil, İmralı, Başbakan ve yandaşları insan içine çıkamayacaklar, mahkûmiyetten kaçamayacaklardır.

 Merak etmeyiniz, Türk milleti içine düştüğü darboğazdan çıkacaktır.

Merak etmeyiniz, Türkiye bu cendereden ne pahasına olursa olsun sıyrılacaktır.

Manisa bizim yanımızda olduğu sürece aydınlığımızın önüne hiçbir niyet, hiçbir fani, hiçbir kumpas çıkamayacaktır.

Buradan, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kararlılığını ve fikriyatını bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Kimler ve hangi mihraklar, hangi oyunları tertip ederlerse etsinler, hangi ihanetlerin içine girerlerse girsinler yeniden ilan ediyorum ki;

√  Türkiye Cumhuriyeti tektir ve üniter bir devlettir.

√  Türk milleti ayrılık kabul etmeyen bir bütündür.

√  Türk vatanı ebedi yurdumuzdur.

Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin solmayacak, inmeyecek sembolüdür.

√  İstiklal Marşımız, kahramanlık ve bağımsızlık destanıdır.

Milli birlik ve bütünlüğümüzün temelleri tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür.

Başbakan ve müzakere dostu, masa arkadaşı İmralı canisi nafile yere çırpınmasın; Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini korumaya muktedirdir.

Milliyetçi Hareket de, varlık nedenleri olan bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri muhafaza etmeye yeminlidir.

Bu duygularla konuşmamı bitirmeden evvel hepinizin huzurunda Manisa Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız olarak halen görevini başarıyla yürüten Sayın Cengiz Ergün Bey’i, Gördes Belediye Başkan Adayımız olarak da Sayın İbrahim Emre Bey’i ilan ediyor, sizlerin desteğini bekliyorum.

Manisa’yı tekrar sizlerden istiyorum.

Bunun için çalışacak mısınız? (Evet)

Milliyetçi Hareket Partisi’ni zafere taşıyacak mısınız? (Evet)

30 Mart 2014 tarihine kadar durmadan, yorulmadan mücadele edecek misiniz? (Evet)

Yüce Allah hepinizden razı olsun.

Sözlerimi sonlandırırken sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Yolunuz ve bahtınız açık olsun.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.