Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Bursalılar, Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler, 2014 yılının ilk günlerinde Bursa’nın havasını solumaktan ve Bursalı kardeşlerimle kucaklaşmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Yepyeni bir yılın başında hepinize en iyi dileklerimi sunuyor, tüm Bursa’yı, tüm vatandaşlarımı ayırt etmeksizin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Bugün buraya, 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerine katılacak Belediye Başkan Adaylarımızı takdim etmek amacıyla toplanmış bulunuyoruz. Bursa’nın; büyükşehir belediyesinden ilçe belediyelerine kadar talihini değiştirmek, kötü yönetimini sonlandırmak için heyecanlı ve kararlı olan değerli dava arkadaşlarımı bu vesileyle sizlerle paylaşacağız. Rehavete kapılmadan, gevşemeye müsaade etmeden, yılgınlıklara prim vermeden, ihmale düşmeden, umutsuzluğa kapalı durarak 30 Mart seçimlerine hazırlanıyoruz. 45 yıllık tarihimizle, 45 yıllık deneyim ve sapasağlam irademizle başarıya ulaşmak, başarıyı yakalamak istiyoruz. Bunun için çalışıyor, çabalıyor, amansız bir mücadele veriyoruz. Karşılıksız sevdiğimiz milletimize hizmet etmek için yetkin ve yetişmiş kadrolarımızla, üretken belediyecilik vizyonumuzla, dürüst ve tertemiz şahsiyetimizle Milliyetçi Hareket’i zafere ulaştırmayı amaçlıyoruz. Ne mutlu bizlere ki, partimizin her kademesinde görev alan değerli arkadaşlarım tam bir uyum, eşgüdüm, inanç, samimiyet ve bağlılıkla üzerine düşen görevleri harfiyen yapmaktadır. Genel merkez yöneticilerimizden il, ilçe ve belde teşkilat mensuplarımıza ve sandık müşahitlerine kadar tüm ülküdaşlarım, tüm kardeşlerim başarıya inanmış, başarıya odaklanmıştır. 30 Mart seçimlerinin hazırlık aşamasında, görevi ne olursa olsun, her arkadaşım kritik ve hayati bir konumdadır. Teşkilatımızın bütün görevlileri kutlu bir emaneti taşıdıklarının bilincindedir ve aksini düşünmek zaten mümkün değildir. 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimlerinin ihtiva ettiği önemine binaen çalışmalarımız gün be gün yoğunlaştırmak zorundayız. Cesur olacağız, özgüven içinde hareket edeceğiz, ümitsizliğin yakınımıza, yanıbaşımıza ve yöremize sokulmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Kötümserlere ortam açmayacağız. Karamsarlara fırsat tanımayacağız. Kara propagandadan geçinenlere karşı birlik içinde olacağız, saflarımızı sımsıkı tutacağız. Aramıza nifak duvarları örmeye çalışanlara dikkat edip topluca cevap vereceğiz. Hedeflerimize azimkâr bir şekilde bağlı kalacağız. Üç Hilali yükselteceğiz, Milliyetçi Hareket’i hep birlikte zirveye çıkaracağız. Nefislerine yenilenlere, nefesi kesilenlere, yorulanlara, bireysel çıkar peşinde koşanlara, kendi hesabına değerlerimizi alet edenlere karşı uyanık duracağız, teyakkuz halinde olacağız. Millet ve vatan mücadelemizi gölgelemeyi aklından geçirenleri birlikte püskürteceğiz. Birbirimize güveneceğiz, birbirimize inanacağız, birbirimize destek ve dayanak olacağız. Şuurla, sabırla, coşkuyla, gözümüzü yüksek ufuklardan ayırmadan, milletimizin bütün fertlerini bir, eşit ve kardeş görerek 30 Mart’ta Milliyetçi Hareket Partisi’ni başarıyla buluşturacağız. Bu tarihi görev hepimizin üzerinedir. Türkiye’yi sorunlarından, bunalımlarından ve çetrefilleşen meselelerinden kurtarmak boynumuzun borcudur. Bunu da ne pahasına olursa olsun yerine getireceğiz. “Artık Yeter, Şimdi Söz Senin Türkiyem.” “Artık Yeter Şimdi Söz Senin Bursam.” Şimdi sizlere soruyorum: √ 30 Mart 2014 tarihinde Bursa’nın bahtını ve yarınlarını düşünerek sorumluluk alacak mısınız? (Evet) √ Kriz ve kaos failleri olan AKP ve CHP’ye hadlerini bildirecek misiniz? (Evet) √ Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin alayını Milliyetçi Hareket’e kazandırmak için her türlü mücadeleyi vermeye söz veriyor musunuz? (Evet) O halde Bursa’nın doğru ve emin ellerce yönetilmesine çok az kalmıştır. Gece demeyiniz, gündüz demeyiniz Bursa’yı baştanbaşa sevdalarınızla, dava aşkınızla, imanınızla kavrayınız ve 30 Mart’ta Üç Hilal’i Bursa’nın her tarafına zafer sancağı olarak asınız. Bunu sizlerden istiyorum. Bursa’yı ehil olmayan, liyakatten uzak, kaliteden ve yönetim vasfından mahrum ellerden derhal almanızı bekliyor ve bunu temenni ediyorum. Bursa kuruluş ilkelerine nasıl sahip çıktıysa, milli ve manevi değerleri nasıl benimsemişse, kurtuluş meşalesini de o kadar gür bir şekilde yakacak ve parlak bir gelecekten yana taraf olduğunu ispatlayacaktır.
Aziz Dava Arkadaşlarım, Değerli Kardeşlerim, Bursa tarihi ve kültürel değerleriyle, yeşilin her tonunu barındıran doğal güzellikleriyle hepimizin göz nuru, uçurumları birleştiren gönül köprüsüdür. Bursa kuruluşumuzun aziz bir yadigârıdır. Bursa geçmişimizin muazzam ve muazzez bir emanetidir. Biz her zaman bu bilinç ve kabulle Bursa’ya yaklaştık. Bursa’ya ayrı bir değer verdik. Ecdat mirası bu kentimizi canımız bildik. Hatırlarsanız, Milli Değerleri Koru ve Yaşat adı altında düzenlediğimiz açık hava toplantılarının ilkini Kuruluş temasıyla 23 Mart 2013 günü muhteşem bir katılımla Bursa’da gerçekleştirmiştik. Bu tarihi açık hava toplantımız günlerce Türkiye’de gündem olmuştu. Herkes bu toplantımızı konuşmuştu. Bursa tahminleri alt üst etmişti. Bursa hesapları yerle bir etmişti. Ve taraflı tarafsız herkes Bursa’nın dirayetine, dik duruşuna ve sağlam direncine hayranlık duymuştu. Bursa zalimlere mesaj vermişti. Bursa hainleri ikaz etmişti. Bursa eşbaşkanları, yandaş çevreleri, yüzsüzleri, millet aleyhine çalışan kalpsizleri, vatanı sırtından hançerleme teşebbüs ve girişiminde olan karanlık odakları şaşkına çevirmişti. Bursa, kula kulluk yapanlara, teröristlere destek olanlara, bölücülere soytarılık yapanlara milli tavrını göstermiştir. İnanıyorum ki, bu kentimiz 2014 yılında tarih yazacaktır. Kirli yüzlere, karanlık emellere, katil severlere, müzakerecilere, yıkım taraftarlarına, sözde çözüm ve barış süreciyle ihaneti meşrulaştırmaya çırpınanlara dersini verecektir. 2013 yılı inşallah 2014’de aklanacak ve dünün kötü bakiyeleri bu yılda telafi edilecektir. Bizatihi şahit oldunuz ki; √ 2013 yılı hiç kolay geçmemiştir. √ 2013 yılı hiç rahat vermemiş, hiç huzurlu olmamıştır. Yine kayıplarla geçen bir yılı geride bıraktık. Yine sıkıntılarla, yokluklarla, yolsuzluklarla, kavgalarla ve anlaşmazlıklarla iç içe geçmiş 365 günü an be an yaşayarak bugünlere ulaştık. Milli birlik ve beraberliğimizin can düşmanları 2013 yılına damga vurmuştur. Milli kimliğin ezeli hasımları, Türk milletine kin ve nefret besleyen malum mihraklar 2013 yılını boş geçirmemiştir. Tüm olumsuzluklarıyla, ömür sayfamızdan bir yıl daha eksilmiştir. Bu aşamada diyeceğim odur ki, önümüzdeki bir yıllık sürenin hepinize huzur, sağlık, başarı ve mutluluk getirmesini içtenlikle diliyorum. 2014 yılının Bursa’ya ve ülkemin her tarafına barış, istikrar, refah ve bereket saçmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Artık bu yılda acılar dinmeli, gözyaşları silinmeli, feryat figanlar azalmalıdır. Sorunlar çözülmeli, dertler deva bulmalıdır. Beklentiler karşılanmalı, şikâyetler ciddiye alınmalıdır. Türk milleti hak ettiği güzelliklere kavuşmalı, Bursa layık olduğu gelişmişlik seviyesini yakalamalıdır. 2014 yılında barış ve kardeşlik hâkim olmalıdır. Çekişme, çatışma, çözülme ve çekememezlik kaybetmelidir. Suçlular adalete teslim edilmelidir. Kötüler mahşeri vicdanda mahkûm olmalıdır. 2014 yılı içinde Türk milleti kazanmalı, Türkiye belini doğrultmalıdır. Tüm Türk vatandaşlarının yüzü gülmeli, umutları Uludağ gibi yeşermelidir. Türkiye nefes almalıdır. Bu kapsamda, 85 gün sonra yapılacak 30 Mart seçimleri 2014’ün iyi geçmesi, milletimizin toparlanması, hakkına, hukukuna, varlığına ve iradesine sahip çıkması için önemli bir fırsattır. Bu fırsat heba olmamalıdır. Bu fırsat kaçmamalıdır. Biliniz ki, 30 Mart 2014 tarihinde; √ Türk milletinin birliği ve kardeşliği oylanacaktır. √ Türkiye’nin geleceği, devletin ülkesi ve milletiyle bekası oylanacaktır. √ Türk kimliği, Türk vatanı, Türk bayrağı ve bin yıllık kardeşlik mirası oylanacaktır. İşte önümüzdeki 30 Mart seçimi bu kadar önem arz etmektedir. Ya AKP tercih edilecek, yolsuzluk furyası, ihanet yarışı son hızla sürecektir. Ya da MHP seçilecek, doğruluk, vicdan, temizlik, asalet ve kul hakkına riayet kazanacaktır. Ya Başbakan Erdoğan’a destek verilecek, PKK, BOP, KCK, İmralı canisi, emperyalizm, Müslüman katilleri teyit edilecektir. Ya da MHP öne çıkarılacak, zalimler, çürümüşler, talancılar, vurguncular, pazarlıkçılar yabancı projeler ve küresel cinayetler son bulacaktır. AKP’yle Türkiye’nin devamı artık mümkün değildir. AKP’yle geçecek her gün milletimize hakaret, hırsıza ikram, devletimize tehdittir. Bu iktidar sıfırı tüketmiştir. Bu iktidar bitmiş, tükenmiş ve kendi kendini yiyen, milletimizin varlıkların hiç eden bir canavara dönüşmüştür. Başbakan Erdoğan’dan kurtulmak lazımdır. AKP’den Türkiye’yi kurtarmak vatan görevi addedilmelidir.
Aziz Dava Arkadaşlarım, Muhterem Bursalılar, AKP ile geçen yılların faturası çok ağır olmuştur. Toplumun her kesimi tahribattan payını almıştır. Cumhuriyetimizin kurucu değerleri aşırı şekilde yıpranmıştır. Bizzat Başbakanın ağzından milletimiz 36 etnik parçaya ayrılmıştır. Ülkemize ve tarihimize yönelik artan saldırılar pişkince sineye çekilmiştir. İnançlarımız aşağılanmıştır. Yabancıların her türlü tariz ve küçümseyici muameleleri dostluk adına tebessümle karşılanmıştır. AKP’nin iktidar yıllarında her kışkırtma, her hile, her senaryo sahnelenmiştir. Şu felaket ve iç yaralayıcı tabloya bakınız ki; √ 4066 gündür AKP iktidarda, bölücüler ise tam mesaidedir. √ 4066 gündür AKP iktidarda, PKK ise yoğun faaliyettedir. √ 4066 gündür AKP iktidarda, yağmacılar ise işbaşındadır. √ 4066 gündür AKP iktidarda, kanunsuzlar, çeteler, suç örgütleri ise sokaktadır. √ 4066 gündür AKP iktidarda, maalesef perişanlık diz boyu, sefalet ve yoksulluk ise facia boyutundadır. √ 4066 gündür AKP iktidarda, Türklük saldırı altında, bayrak taciz sağanağında, vatan ise zifiri karanlığın içindedir. Başbakan Erdoğan ve hükümeti Türkiye’yi iflasın sınırına kadar sürüklemiştir. Manevi değerler üzerinden ucuz siyaset yapmak AKP’yle moda olmuştur. Türkiye’nin milli çıkarlarını pazarlamak AKP’yle gün yüzüne çıkmıştır. Milletimizin şeref ve haysiyetini tartıştırmak AKP’yle siyaset arenasına taşınmıştır. Türk milletinin geleceğini ipotek ettirmek AKP’yle gelişme olarak yutturulmuştur. Bu acı gerçekleri hiçbir milliyetçinin, hiçbir vatan evladının, hiçbir vicdan sahibinin kabul etmesi mümkün değildir. Milliyetçi Hareket’in bu alçakça tavırları benimsemesi mümkün değildir. Türkiye’nin içine düşürüldüğü zillet mutlaka reddedilecektir. Milletimizin muhatap kaldığı rezaletlere mutlaka dur denilecektir. Milli ve manevi değerleri gölgeleyenlerden, gayri milli politikaları Türk milletine reva görenlerden er ya da geç hesap sorulacaktır. Bu hesap günün ilk etabı ise 30 Mart 2014 günüdür. Ve bu tarihi hesaplaşmaya, bu demokratik randevuya çok az kalmıştır.
Değerli Dava Arkadaşlarım, AKP iktidarında yolsuzluklar hiçbir dönemde olmadığı kadar artmıştır. 17 Aralık 2013 tarihiyle beraber ötelenmesi, bastırılması, gizlenmesi, saklanması mümkün olmayan vahim iddialar gündeme bomba gibi düşmüştür. Rüşvetçiler deşifre edilmiştir. Yolsuzluk şebekeleri, suç ortakları, hakkı ve hukuku çiğneyen failler açığa çıkmıştır. Bakanlar, çocukları, yandaş işadamları, banka genel müdürleri, belediye başkanları yolsuzluk batağına saplanmışlardır. Türkiye’nin yönetiminden sorumlu AKP hükümeti yanlışa sapmış, yasa dışı iş ve ilişkilerin, usulsüz kazanç kapılarının merkezi haline gelmiştir. Görülmektedir ki, AKP iktidarı yolsuzluk hastalığına yakalanmış ve komaya girmiştir. İmar vurguncuları, arazi yağmacıları, kara paracılar, altın kaçakçıları, rüşvetçiler AKP’yi kanser hücresi gibi sarmıştır. Bir iktidarın bu hallere düşmesi affedilemeyecek, masum ve mazur görülemeyecek bir durumdur. Çiftçimizin hakkı, esnafımızın alın teri, memurumuzun nafakası, emeklimizin rızkı, öksüzlerin, garibanların, düşkünlerin cep harçlığı ayakkabı kutularından çıkmıştır. Bursalı kardeşlerimin ödediği vergiler, işçilerimizden kesilen paralar bakan çocukları tarafından yatak odalarındaki kasalarda toplanmıştır. Haramiler Türkiye’nin önünü kesmiştir. Soygun çeteleri milletimizin kapısına dayanmıştır. Azgınlıktan gözü ve şuuru kapanan, iktidar gücünden başı dönen hanedan mensupları, imtiyazlı zümre korkusuzca milletin malına, mülküne ve parasına el uzatmış, göz koymuştur. İktidar şımardıkça gayri meşru yollara tevessül etmiştir. Allah korkusunu vicdanından uzaklaştıran, hem bu dünyada hem de ilahi adalet karşısında hesap vermeyeceğini sanan haydut ve hasisler kendi kasalarına, banka hesaplarına kanun dışı yöntemlerle astronomik ilaveler yapmıştır. Hırsızlar utanmayı bir kenara bırakmış, iktidardan aldıkları güçle ceplerini doldurmuşlardır. 17 Aralık’tan beri, kamuoyuna yansıyan belge, bilgi ve bulgulardan duyduğumuz, izlediğimiz ve gördüğümüz hususlar hazmedilecek türden olmamıştır. Ülkemizin rüşvetçiler tarafından yönetiliyor olması, hortumcuların hakimiyetinde bulunması tarifi olmayan bir kepazeliktir. Tesellimiz adaletin tüm zorlamalara, tüm engellemelere rağmen çalışıyor olmasıdır. Hukuk rüşvetçilerin peşine düşmüştür. Hukuk hırsızın, uğursuzun yakasından tutmuştur. Ne var ki, Başbakan Erdoğan direnmekte, hala yolsuzluk ve rüşvet iddialarını yok saymaktadır. Başbakan’a göre dış güçler yerli uzantıları eliyle komplo hazırlamış, tuzak kurmuştur. Savcılar, hakimler, polisler ise buna alet olmuştur. Yani hırsızın kabahati yoktur, ortada hırsızlık nam ve hesabına herhangi bir şey de görülmemektedir. Hatta bakanlara götürülen rüşvet çantalarının içinde aslında kitap vardır. Yine Başbakan’a göre milli iradeye suikast düzenlenmiştir. Bu zihniyet, çetelerin, örgütlerin ve paralel devlet yapılanmasının 17 Aralık operasyonun içinde olduğunu iddia etmektedir. İktidarın ekonomik başarılarını çekemeyenler, icraatlarını kabullenemeyenler, Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsızlık duyanlar hükümete çelme takmak istemiştir. Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk dosyasını karartmak, yargı sürecini sakatlamak amacıyla söylenmedik yalan, başvurmadık hile bırakmamıştır. Zira sıkışmış, dara düşmüş ve eli zayıflamıştır. Yolsuzluk okları Başbakan’a yöneldikçe, usulsüz imar düzenlemeleriyle ilgili suçlamalar Başbakan’ı ve çocuklarını gösterdikçe iktidar kontrolden çıkmış, telaşla önüne gelene saldırmıştır. Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı görevden ayrılırken, Başbakan’ın her karardan, her düzenlemeden, her imzadan haberdar olduğundan bahisle verilen emirleri uyguladığını, bununla birlikte asıl istifa etmesi gerekenin Recep Tayyip Erdoğan olmasını vurgulamıştır. AKP’li bu eski bakan topun ağzına Başbakan’ı koymuştur. Her düzeneğin başında Başbakan’ın olduğunu şifreli sözlerle beyan etmiştir. Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk iddialarını kapatmak istedikçe baltayı taşa vurmuştur. 29 yaşındaki birisinin oyuncağı olan bakanları görevden alırken, dış saldırılar hiç aklına gelmemiştir. “Aramızdan kötüleri temizledik” derken kirli ittifakları, taşeronları, ajanları ve yerli işbirlikçileri hiç hatırına getirmemiştir. Başbakan Erdoğan tüm iddiaları komplolara bağlayarak vaziyeti kurtaracağını zannetmektedir. Türkiye’nin olmayan huzur ve istikrarını bahane göstererek cadı avına çıkması kendine fayda etmeyecektir. Yeni Türkiye’nin hedef alındığını söylemesi ise ne kendisine ne de hükümetine bir şey kazandırmayacaktır. Başbakan Erdoğan dış operasyonların yolsuzluk kisvesinde yapıldığını ifade ederken, hukuku lekelemek, hukukçuları karalamak, adaleti baltalamak için her çirkinlikten, her bayat senaryodan medet ummaktadır. Başbakan’ın yönetim ve gözetimi altında, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının örtülmesi için milletimize algı operasyonu yapılmaktadır. Gerçekler çarpıtılarak imal edilen komplo şalı rüşvetin, kanunsuzluğun ve yolsuzluk damarının üzerine serilmek istenmektedir. Başbakan Erdoğan Türk milletini kandırmaktadır. Başbakan Erdoğan Bursalı kardeşlerimi aldatmaktadır. Hayalinde canlandırdığı tehditlerle rüşvet ve yolsuzluk fırtınasını dindirmeyi amaçlamaktadır. Bugün karşımızda komplo değil, dağ gibi beliren rüşvet ağı bulunmaktadır. Bugün karşımızda dış saldırılar veya başı sonu belli olmayan örgüt değil, yolsuzluk ummanında kaybolmuş AKP zihniyeti durmaktadır. Başbakan bizzat devlet içine yerleştirdiği, özenle gelişip büyümesini temin ettiği, fakat gün gelip ters düştüğü kim varsa örgüt kapsamına almış ve karşı saldırıya geçmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla dünkü ittifaklar çatlamıştır. 2002’den beri süren beraberlikler yarı yolda kalmıştır. Fakat her ne olursa olsun, “Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması”nı hükümet-cemaat gerilimine bağlamak doğru ve isabetli bir değerlendirme olmayacaktır. Bugün bir anlaşmazlığın analizini yapmak ve bir çekişmenin detaylarına inmek yerine, hukuksuzluğun, ahlaksızlığın, kural tanımazlığın üzerine gidilmeli, buna yönelik kafa yorulmalıdır. Hırsızlık ortadadır, fakat dikkatler başka tarafa çekilmek, algılar yanlış taraflara yönlendirilmek istenmektedir. Aslında acımasız ve sahici bir komplonun mucidi, maşalarıyla Türk milletine, Türkiye’ye, vatan ve geleceğimize saldıran ve kast eden Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir. Başbakan Erdoğan çeteyi başka yerde değil, etrafında aramalıdır. Suçluları gizlemeye teşebbüs etmekle hukukun üstünlüğünü zedelediğini, hukuk devletini mahvettiğini görmeli ve anlamalıdır. Mahkeme kararlarının uygulanmasını hükümet eliyle geciktirmek, engellemek ve savsaklamak hukuka darbedir ki, bunu hesabını gün gelecek Başbakan ve yandaş bürokratları kesinlikle verecektir. Türkiye kuvvetler ayrımına dayanan parlamenter sistemle idare edilmektedir. Başbakan Erdoğan bu aziz ülkeye bedevi aşireti muamelesi yapmamalıdır. Artık pandoranın kutusu açılmıştır. Başbakan Erdoğan hukukun önünü açmalı, iddiaların tam ve sağlıklı bir şekilde soruşturulmasına mani olacak tutum ve tavırlardan aklı varsa, geleceğini biraz düşünüyorsa sakınmalıdır. Ve mutlaka kilitlenen devleti çalıştırmalı, paralel yapılanma her neyse, örgüt her kimse ortaya çıkarmalı, acilen milletimizi bilgilendirmelidir. Ne var ki, bize göre, 61’nci Cumhuriyet Hükümeti hukuken ve ahlaken iflas etmiştir. Bu hükümetin Türkiye’nin sorunlarını çözmesi şu şartlar altında söz konusu değildir. Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk iddialarından dolayı fazlaca yıpranmış, yaralanmış ve dağılmıştır. Komplolarla vakit geçiren bu zihniyetin demokrasiyi çalıştırması ve bir çıkış yolu bularak Türkiye’yi rahatlatması lazımdır. Bu çerçevede bizim kendisine önerimiz şu olacaktır: Başbakan Erdoğan derhal istifa etmelidir. AKP’nin içinden 62’nci hükümetin kurulması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır. Bu hükümet her türlü iddia ve suçlamaların üzerine kararlıca gitmelidir. Belirlenecek bir AKP’li milletvekili 62’nci hükümeti kurmakla görevlendirilmelidir. Şayet bu isim yeniden Recep Tayyip Erdoğan olursa tartışmalar yine kesilmeyecektir. Bize göre farklı bir isimle 62’nci hükümet oluşmalıdır. Başbakan’ın yanında her türlü konuya vakıf olan, AKP’yi çekip çeviren, komploları bildiğini iddia eden, dış bağlantıların izini süren, görüşleriyle kamuoyunda bakanlardan, parti yöneticilerinden fazla ilgi toplayan, sesi çok çıkan Yalçın Akdoğan’ın yeni hükümeti kurması için gerekli özveri ve uzlaşma sağlanmalıdır. Bu şahıs madem her şeyin farkındadır, madem Türkiye’nin hangi badirelerle karşılaştığını anlamıştır, o halde yetkiyi de eline alarak bir an önce çalışmalara başlamalıdır. Türkiye’yi önümüzdeki seçim süreçlerine bu şahıs taşımalıdır. Böylelikle Başbakan biraz geride kalarak bir iç muhasebe yapma imkanına kavuşacak, Türkiye yeni bir hükümet ve yeni bir başbakanla biraz olsun nefes alacaktır.
Değerli Dava Arkadaşlarım, Tutuklu milletvekilleri konusunda yapılan ve el altından yürütülen pazarlıklar meyvesini vermeye başlamıştır. CHP’li bir milletvekilinden sonra, PKK kontenjanında seçilen milletvekilleri de peş peşe serbest bırakılmıştır. İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan’ın mahkumiyet kararına kadar hiç sesi çıkmayanlar, birden bire devreye girmişler, tutuklu milletvekili sorununu gündeme almışlardır. Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular cevap bulmuş, sonuç itibariyle önüne gelen cezaevinden çıkmıştır. Şu işe bakınız ki, terörle mücadelede eşsiz kahramanlıklar sergileyen Engin Alan içerdedir, fakat KCK’dan tutuklanan PKK’lılar özgürlüğüne kavuşmuştur. Bu çifte standartlı uygulama vicdanları kanatmıştır. Ne olursa olsun, bu yanlışın ve bu art niyetin tarafları yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Ayrıca Sayın Alan’ın PKK’lılarla bir ve aynı kategoride değerlendirilmesi, deyim yerindeyse pazarlıklara konu edilmeye çalışılması bizim için züldür, tahammül edemeyeceğimiz bir sapma halidir. Türkiye bu hatadan mutlaka dönecektir. Teröristle kahramanı aynı kefeye koyma densizliği milletimizde karşılık bulmayacaktır. Hukuku tahrip ederek ve hukuki vasıtaları yanlışa yorarak PKK’ların aklanması için bahane bulma arayışına hiçbir dava arkadaşımızı kurban vermeme konusunda kararlı olduğumuzu buradan ilan etmek istiyorum.
Muhterem Dava Arkadaşlarım, Değerli Bursalılar, 30 Mart günü AKP’den kurtulmanın başlangıcıdır. 30 Mart günü AKP’den hesap sormanın ilk durağıdır. Bursalı vatandaşlarım, vakit gelmiştir, tereddüt göstermeyiniz. Geçmişte size ihtiyaç olan her anda ortaya çıktınız ve bayrağı yükselttiniz. Bugün de yine birlik, beraberlik, bağımsızlık, milli kimlik için sizlere ihtiyacımız vardır. Vatan için, Cumhuriyet için, Bayrak için sizlerin desteğine ihtiyacımız vardır. Buradan milliyetçilerin kararını bir kez daha vurguluyorum: Kargaşa ve cepheleşmenin, gerilim ve kutuplaşmanın tarafı olmayan Milliyetçi Hareket, kucaklaşma, uzlaşma, beraberlik, istikrar ve huzurun adı ve tanımıdır. Milliyetçi Hareket, devletle millet kaynaşmasının, milli değerlerimizin ve bin yıllık kardeşliğimizin teminatıdır. Milliyetçi Hareket, Türkiye’nin bölünmesine, değerlerimizin yok edilmesine ve milletimizin kardeş kavgasına sürüklenmesine hiçbir şart altında izin vermeyecektir. AKP eliyle cesaretlenen ihanet çemberi ve kuşatma mutlaka kırılacak, aziz Türk milleti mutlaka selamete çıkarılacaktır. Biz Milliyetçi Hareket olarak bütün meselelerin üstesinden gelmeye hazırız ve kararlıyız. Karşımıza çıkacak her engeli tek başımıza aşarız. Kim ne derse desin, ne düzen kurulursa kurulsun. Hepsini tek başına bozarız. Varsın çıkarcılar işbirliği yapsınlar Varsın gafiller güç birliği yapsınlar. Varsın koltuk sevdası ile ortaklıklar kurulsun. Varsın gerginlik ve kutuplaşmadan medet umulsun. Biz hepsini yeneriz, hepsiyle başa çıkarız. Huzur için, emniyet için, barış için MHP’den başka alternatif kalmamıştır. Şeref için, haysiyet için, kudret için MHP’den başka yol kalmamıştır. Birlik için, kardeşlik için, kimlik için MHP’den başka umut kalmamıştır. Refah için, aş için, iş için, gelecek için MHP’den başka çare kalmamıştır. Bu itibarla, Türk milletine sevdalı herkesi, Milliyetçi Hareket’e destek vermeye davet ediyorum. Yalnızca Bursalıları değil, Türkiye’yi Milliyetçi Hareket’e oy vermeye çağırıyorum. Vereceğiniz oyla Cumhuriyete sahip çıkın. Vereceğiniz oyla Türk kimliğine sahip çıkın. Vereceğiniz oyla bayrağa, vatana sahip çıkın. Vereceğiniz oyla milli servetimize sahip çıkın. Bütün bunları tek tek düşünün ve Milliyetçi Hareket’e evet deyin. Biz yola çıkarken demiştik ki: “Horon kadar Karadeniz, Zeybek kadar Egeyiz. Karşılama kadar Trakyalı, Halay kadar, bar kadar, semah kadar Doğuyuz, Güneydoğuyuz Anadolu’yuz,” demiştik. Çok şükür ki mesajımız yerine ulaştı. Çok şükür bu çağrımız cevap buldu. Türkiye’nin her yöresinden vatandaşlarımız akın akın Milliyetçi Harekete koşuyorlar. Çünkü doğulusunu da, batılısını da, Alevisini de Sunnisini de, alacak kadar sevgimiz büyük bizim. Bize göre bütün vatandaşlarımız Cenab-ı Allah’ın bir emanetidir. Biz herkesi büyük Türk milletinin saygıdeğer bir evladı olarak görürüz. Gelin, Milliyetçi Harekette buluşalım. Ayrılıkta hayır yoktur. Çatışmada huzur yoktur. Gün birleşme günüdür. Gün bütünleşme günüdür. Ve kucaklaşmanın adresi Milliyetçi harekettir. Uzlaşma ve huzurun adresi Milliyetçi Harekettir. Çare Milliyetçi Harekettir. Çözüm milliyetçi iktidardır. Bu duygu ve düşüncelerle bugünkü aday takdim toplantımıza katılan herkese bir kez daha sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Birazdan açıklayacağımız ve partimizi temsilen belediye başkan adayı olacak arkadaşlarıma üstün başarılar diliyorum. Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun. Hepiniz Cenab-ı Allah’a emanet olun. Sağ olun, var olun. Ne mutlu Türküm Diyene. |