Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Öncelikle sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Hepimizi gururlandıran bir eserin açılış töreninde bir araya gelmiş bulunuyoruz. 28 ay 28 gün önce temelini attığımız İl Bilge Hatun Erinç Evi’ni bugün hizmete sokuyor, ağırlayacağı konuklarına şifa ve şefkat kucağı olarak elini uzatacağına canı gönülden inanıyorum. Bu güzide binanın yapımına öncülük eden Yağmur Damlası Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hüseyin Akgül Bey’e ve çalışma arkadaşlarına takdirlerimi sunuyorum. İl Bilge Hatun Erinç Evi aynı zamanda helalin eseridir. Temelinde cömertlik hâkimdir. Harcında alın teri ve umut vardır. Duvarlarında sımsıcak düşler, etrafında kötülüklerin aşamayacağı manevi surlar vardır. Kolonlarında yardımseverliğin çıkmayacak derin izleri saklıdır. Bu yapının yükselmesi uğruna üst üste koyulan her tuğla ahde vefanın ispatıdır. Gururla ifade edebilirim ki, bu Erinç Evi, şahsı namına istediği ne varsa karşısındaki için de dileyen derviş gönüllerin, çelebi ruhların dua ve desteğiyle hayat bulmuştur. Allah’a ne kadar şükretsek azdır ki, İl Bilge Hatun Erinç Evi’nin çimentosunda haksız kazancın en ufak lekesi yoktur. Haramın karartısı, usulsüzlüğün kırıntısı, yolsuzluğun esintisi, rüşvetin en ufak emaresi buranın yakınından veya uzağından bile geçememiş, geçemeyecektir. Çünkü İl Bilge Erinç Evi tertemiz vicdanların, parıldayan kalplerin, dürüstlük sembolü yüreklerin elinden çıkmıştır. Yüksek ahlak bu çatının çivisine, taşına ve toprağına varıncaya kadar egemenlik kurmuştur. Malzemeden çalan kurnazlık, işçilikten kırpan üçkağıtçılık Erinç Evi’ne yaklaşmaya dahi cüret edememiştir. Bunların aksini düşünen varsa ya bugün konuşmalı ya da sonsuza kadar susmalıdır. Muhterem Arkadaşlarım, İl Bilge Hatun Erinç Evi’nin açılışı aynı zamanda partimizin 45’nci yılına tekabül etmiştir. Bu tarihi tesadüf oldukça anlamlı, oldukça önemlidir. Bildiğiniz gibi burada şehit ve gazilerimizin mağdur anne, baba ve yakınları barınacaktır. Takdir edeceğiniz üzere, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in 45 yıllık geçmişi şehitliğin ve gaziliğin de tarihidir. Binlerce arkadaşımız erkenden aramızdan ayrılmış, kefensiz toprağa girmişlerdir. 45 yılın her satırında al bayrağa sarılı şehitlerimizi vatan topraklarına emanet ettik. 45 yıldır tabut kaldırdık, 45 yıldır acılara katlandık. En Son Yusufiyeli Cengiz Yücel Akyıldız Hakk’a uğurladığımız dava arkadaşımızdır. Ve geride bıraktığı hatıraları hala capcanlıdır. Bizim için 45 yıl niyazdır, dilektir, hayaldir, yufka yüreklerle çetin yolların aşılamayacağının kanıtıdır. Değişen zaman saçlarımızı ağartsa da, heyecanlarımız ilk günkü kadar taze, ilk günkü gibi diridir. Takvim yaprakları 45 yılı eskitse de, kum saati 45 yılı yese de, biz tıpkı 1969’un soğuk Şubat ayındaki kadar coşkulu ve ümit doluyuz. 45 yıldır neye inanmışsak onu söyledik. Neyi gördüysek onu anlattık. Dün ne diyorsak, nerede duruyorsak, neyi savunuyorsak bugün de aynı yerdeyiz, aynı anlayıştayız. Ama gelişmenin ve zamanın değişen şartlarının farkında ve bilincindeyiz. Millete hizmetle geçen 45 yıl ahlak ve şeref mücadelesidir. Biz bu yolda binlerce şehit versek de namertte izin vermedik. Bu kutlu yolda nice saldırı ve tacizlere uğrasak da ilkelerimizden ayrılmadık. Milliyetçi Hareket Partisi 45 uzun yıldır; Gücünü tarihte, fikriyatını kültürde, anlamını barış ve kardeşlikte, varlığını ise Türk milletinde bulmuş ve bunlardan başkasına da bakmamış, itibar etmemiş, etmeyecektir. Şunu iyi biliniz ki, Milliyetçi-Ülkücü Hareket; √ Tonyukuk’tan Nizamülmülk’e, Osman Gazi’den Mustafa Kemal’e uzanan devlet aklının emanetçisidir. √ Farabi’den İbn-i Sina’ya, Uluğ Bey’den Ali Kuşçu’ya uzanan derin aklın mirasçısıdır. √ Efendimiz’den Şeyh Edebali’ye, Hz. Yesevi’den Hacı Bektaş Veli’ye, Akşemsettin’den Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerine uzanan maneviyat halkasının takipçisidir. √ Hz. Mevlana’dan Yunus’a, Dedem Korkut’tan Karacaoğlan’a kadar seslendirilen öğütlerin, deyişlerin, tavsiyelerin izindedir. √ Yusuf Has Hacip’ten Kaşgarlı Mahmut’a, Ali Şir Nevai’den Ziya Gökalp’e, İsmail Gaspıralı’dan Yusuf Akçura’ya, Hüseyin Nihal Atsız’dan Erol Güngör’e, Mümtaz Turhan’dan Ahmet Arvasi ve Galip Erdem’e kadar uzanan milliyetçi damarın temsilcisidir. √ Mehmet Akif’ten Arif Nihat Asya’ya, Mehmet Emin Yurdakul’dan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’na kadar satır satır, dize dize, kıta kıta gönüllere giren manzum ifadelerin terkibidir. √ Fuzuli’den Aşık Veysel’e, Mustafa Itri’den İsmail Dede Efendi’ye kadar söylenen şiirlerin, beste beste büyüyen musikilerin varisidir. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin içinden doğmuş, Türk-İslam kültürüyle yoğrulmuş; bir ayağı tarihte, diğer ayağı geleceğin ufkunda olan büyük bir davanın adıdır. Bu itibarla sosyal yaraların pansumanı, siyasal hastalıkların tedavisi, yanımızda yöremizde bulunan zorda kalmışların elinden tutulması bizim için mükellefiyettir. Atımız eşkin, kılıcımız keskin, kalemimiz güçlü, sözümüz doğru, fikrimiz tutarlı, öngörülerimiz isabetlidir. Şüphesiz ki, üzerimizde hakları bulunan kardeşlerimizin mağduriyetine göz yummamız, onları yalnız ve biçare bırakmamız kesinlikle olmayacak bir şeydir. Şehit ve gazilerimizin muhtaç aile ve yakınları kimsesiz değillerdir. Bir yanda büyük ülkülerin peşinden giderken, diğer yanda yanı başımızda duran gündelik ve dünyevi sorunlara kafa yormamız lazımdır. Hepimizin gönlüne taht kuran dava şehitlerimizin ve gazilerimizin halen hayatta olan anneleri, babaları, yakınları bizlere emanettir. Nitekim İl Bilge Hatun Erinç Evi bunun en berrak delilidir. İmanımız yardımlaşmayı ve dayanışmayı buyurmaktadır. İnançlarımız hakkı, hakikati, adaleti, kardeşliği ve kadirşinaslığı tavsiye etmektedir. Milliyetçi-Ülkücü olmak mensubu olduğu davanın, milletin, vatanın ve değerlerin kaygısını taşımayı gerektirmektedir. İl Bilge Hatun Erinç Evi’ne değer, içerik ve mana katan nedenler zincirini bu kapsamda aramak en doğrusudur. Değerli Dava Arkadaşlarım, Toplumu bir arada tutan en önemli öğe, birlikteliğin hamurunu yoğuran asıl unsur sahip olduğumuz dayanışma ve yardımlaşma ruhudur. İnsanlık tarihinin her döneminde geçerliliğini koruyan bu anlayış, Türk-İslam uygarlığının ana vasıfları arasındadır. Biz millet olarak bireysel çıkarları, kolektif vicdanın önüne geçirmedik. Komşusu açken tok yatana iyi gözle bakmadık. Hem yaşamayı hem de yaşatmayı hedeflemiş bir ecdadın torunlarıyız. Türk-İslam medeniyetinin farkı ve üstünlüğü bu asalet dolu tercihtedir. Düşkünlerin, yardım ve bakıma muhtaçların korunup gözetilmesi milletimizin en bariz vasıflarındandır. Tarihimizin altın sayfaları insanlığa örnek ve model olacak nice eser ve kurumların varlığıyla doludur. Türk milleti aman dileyenlere dokunmamış, yardım bekleyenleri geri çevirmemiştir. Şu bir gerçektir ki, güçten, takatten düşenlerin elinden tutmak, onlara hak ettiği imkan ve fırsatları sunmak hem dini, hem de milli vecibelerimizin gereğidir. Bu aynı zamanda insan olmanın sorumluluğudur. Bu aynı zamanda milli ahlakın gereğidir. Türk milleti tarihin her devrinde darda kalana ilgi ve merhamet gösteren erdemin adı ve şeref payesidir. Asırlarca üzerinde yaşadığımız coğrafyalarda tutunmamızın sırlarından birisi de insana ve insan hayatına verdiğimiz önemde gizlidir. Aziz ecdadımız Bilge Kağan’ın “Açları doyurdum, çıplakları giydirdim, yoksul milleti zengin kıldım” kutlu sözleri yaklaşık 13 asırlık vicdanın, devasa fedakârlığın somut halidir. Ertuğrul Gazi Ocağı’nın manevi direği Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” nasihati de insani duyarlılığın, ahlaki sorumluluğun ve kim olursa olsun herkese aynı nazardan bakan derin kavrayışın özetidir. Dün hakimiyet havzamızda bulunan toplumlar, milletimizin hakkını her zaman teslim ediyorlarsa bunun asıl nedeni şüphesiz ki ecdadımızın insanı merkezine alan geniş vizyonudur. Milli kültürümüz, tarihin her döneminde düşkünlerin, kimsesizlerin, çaresizlerin, fakirlerin, yetimlerin ve yaşlıların sahipsiz bırakılmadığını göstermektedir. Ve dahası toplumdan asla dışlanmadıklarını, hor görülmediklerini kaydetmektedir. Ecdadımız gittiği her yere yetimhaneler, imarethaneler, aşevleri, bakım evleri, yetiştirme yurtları, güçsüzleri koruma alanları, yollar, vakıflar, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, okullar, camiler yapmıştır. Bu tarihi ve kültürel eserler sönmeyen meşale gibi üç kıtada hala yanmaktadır.
Millet hayatında yetim, garip, dul, yaşlı ve engelli olanlar, muhtaç hale gelenler ilgisizliğe havale edilmemiştir. Hürmetle andığımız muhterem ecdadımızın sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışı o kadar ileri gitmiştir ki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde çetin geçen kış şartlarında yiyecek bulamayan kuşlar için bile vakıf kurulmuştur. Yani Allah’ın yarattığı insan dışındaki canlılar da unutulmamıştır. İşte bizlere düşen de bu eşsiz kıymetteki anlayışı sürdürebilmektir. Ve elbette her insanımızın Cenabı Allah’ın birer emaneti olduğunu kabullenerek onlara karşı gereken duyarlılığı fazlasıyla gösterebilmektir. Çok Değerli Dava Arkadaşlarım, Erinç, hiçbir eksiğin, üzüntünün ve acının olmama haline verilen addır. Bunun yanında rahat ve huzur demektir. İl Bilge Hatun Erinç Evi, ihtiyaç sahibi dava insanlarımızın ömürlerinin kalan yıllarında huzurla yaşayacakları bir yer olmaya talip ve namzettir. Türklüğün, Türk illerinin, Türk töresinin ve hepimizin anası olan İl Bilge Hatun’un manevi gözetimi altında burası sıcacık yuva olacaktır. Bu kutlu eser, ecdadımıza sadakatin sonucu olduğu kadar, şehidimize, gazimize ve onların muhterem ailelerine şükran borcunun da yankısı ve yansımasıdır. Aziz atamız Bilge Kağan’ın ve Kül Tegin’in beşiğini sallayan, ninnisini söyleyen, yedirip içiren, giydirip kuşandıran İl Bilge Hatun Annemizin ismi burada yaşayacak, burada parlayacaktır. Bu muazzez çatı gönül almanın, gönülleri hoş tutmanın, güler yüzün, tatlı dilin, hatır sormanın, iyilik yapmanın yer aldığı ve her tarafında zarafet, nezaket, dua, şükür ve takvanın olduğu dayanışma ve kardeşlik mekânıdır. Burada rahmetle yâd ettiğimiz dava şehitlerimizin ve gazilerimizin annelerine, babalarına ve yakınlarına hizmet verilecek olması çok ciddi bir kazanım, çok önemsediğimiz bir gelişmedir. Kahramanlarımızın geride bıraktığı emanetlerine şayet sahip çıkmazsak çok büyük bir vebale ortak olmaktan kurtulamayacağımız açıktır. Allah’a hamd olsun ki, bugün Milliyetçi-Ülkücü Hareket şehitlerinin ve gazilerinin anılarını, miraslarını yaşatmaya ve korumaya kararlı olduğunu Erinç Evi’yle bir kez daha kanıtlamıştır. Huzurlarınızda böylesine güzel bir projenin gerçekleşmesinde başından sonuna kadar emeği ve payı bulunan her arkadaşımı tekraren kutluyor, hepsine teşekkür ediyorum. İl Bilge Hatun Erinç Evi’nin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’e, tüm şehitlerimize rahmet diliyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor. Sağ olun var olun.
|