04.08.2000 - Erciyes Zafer Kurultayında Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Erciyes Zafer Kurultayında Yaptığı Konuşma
4 Ağustos 2000

 

Muhterem Misafirlerimiz,

Türk Dünyasının Kıymetli Temsilcileri,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Aziz Dâvâ Arkadaşlarım,

Sevgili Genç Ülküdaşlarım, Bozkurtlarım,

Kurultayların en şanlısı, en ihtişamlısı Erciyes Zafer Kurultayı'na hepiniz hoşgeldiniz, şeref verdiniz.

Erciyes Dağı'nın eteklerinde, Erciyes kadar muhteşem ve güzel insanlarımızı bir araya getiren, Cenab-ı Allah'a sonsuz şükürler olsun.

Büyük bir heyecanla bu yıl on birincisini gerçekleştirdiğimiz kurultayımız, rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in bize bıraktığı kıymetli bir yadigârdır. Bunun bilinci içinde, Başbuğumuz'u bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş on binlerce gönüldaşımıza ev sahipliği yapan Kayseri İl Teşkilatımıza ve Kurultay Tertip Heyeti'ne de teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu kurultayın, Türk milliyetçileri arasındaki sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik bağlarının kuvvetlenmesine vesile olmasını diliyorum.

Muhterem Dâvâ Arkadaşlarım,

İstikbâlimizin Teminâtı Genç Ülküdaşlarım,

Bildiğiniz gibi dünyada çok önemli değişimler yaşanmakta ve bunların etkileri ülkemizde de hissedilmektedir. Ekonomide sınırları aşan ve giderek acımasız bir nitelik kazanan rekâbet, küreselleşme olgusunun özünü teşkil etmektedir.

Teknolojik gelişmeler ve bilimsel atılımlar, çok kısa sürede bütün insanlığı etkileyen bir boyuta ulaşmıştır. Uzayın derinliklerini keşfetme çabaları, genetik bilimindeki başdöndürücü ilerlemelerle kolkola girmiş durumdadır. Kezâ elektronikteki hızlı gelişmeler, iletişim imkânlarını çok ileri düzeylere taşımıştır.

Ekonomik ve teknolojik alanlarda yaşanan dönüşümler uluslararası siyaseti de derinden etkilemiştir. İki kutuplu ideolojik kamplaşma, yerini bölgesel işbirliğinin ve dayanışmanın ön plana çıktığı bir yapılanmaya bırakmıştır. Dünyada yeni düzen arayışları hız kazanmış, demokrasinin önemi daha iyi anlaşılmaya başlamıştır.

Küresel ölçekte yaşanan başdöndürücü gelişmelerin iki yüzü bulunmaktadır. Birinci yüzünde; dünyayı küçülten uydular, ölümcül hastalıklara bulunan çözümler, hayatı kolaylaştıran yeni teknolojik icatlar vardır. Şüphesiz bütün bunlar, insanoğlunun yüz akı olan parlak başarılardır.

Ama değişimlerin diğer yüzünde görülen tablo bu kadar içaçıcı değildir: Kirlenen ve tahrip edilen çevre, bozulan ve iklim değişmeleriyle tehlike sinyalleri veren ekolojik denge, açlık sınırında yaşayan milyonlarca insan, Afrika'da AIDS'ten kırılan on binlerce masum çocuk, Balkanlar'da, Çeçenistan'da ve daha pek çok yerde yaşanan insanlık trajedileri, bu tablonun dikkat çeken unsurlarıdır.

Milletler ve toplumlar arasında varolan uçurumların giderek derinleştiği böyle bir dünyada pek çok şeyin hızla değiştiğine şüphe yoktur. Değişmeyen ve geçerliliğini koruyan en önemli olgu ise, milletler ve devletler arasındaki mücâdeledir. Bu gerçek, günümüzde yeni biçim ve anlayışlar içinde varlığını sürdürmektedir. Dünyadaki yeni şartlara bakıldığında, bu mücâdelede öne çıkacak olan milletlerin; sanayileşmesini tamamlamış, bilgi toplumuna giden süreci kavramış, ekonomisi güçlü, millî birliği sağlam ve dayanışma gücü yüksek milletler olacağı açıktır.

Türkiyemiz, yeni dünya şartlarına ne yazık ki yeterince hazır değildir. Bu konuda ne ciddi bir strateji geliştirebilmiş, ne de çok yönlü hazırlık yapılabilmiştir. Oysa tarihin ülkemize sunduğu fırsatlar kaçırılmayacak kadar önemli ve belirgindir. Sovyetler'in yıkılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Türk dünyası, bu yönüyle bizim için önemli bir avantajdır. Yurtdışında yaşayan, her platformda ülkemizin gönüllü elçiliğini yapan gurbetçilerimiz ve iş adamlarımız da çok büyük bir güçtür. Ayrıca, ülkemizin genç ve dinamik nüfusu, yetişmiş insan gücü, bu anlamda büyük öneme sahiptir.

Bu avantajları iyi kullanarak, sosyo-ekonomik kalkınmasını ve sanayileşmesini tamamlamış bir Türkiye'nin, kısa sürede küresel güç olması zor değildir. Bu yönüyle "Lider Ülke Türkiye" hedefimiz bir hayâl değil, gerçek olabilecek bir ülküdür.

Kıymetli Misafirlerimiz,

Muhterem Arkadaşlarım,

Sevgili Bozkurtlar,

18 Nisan seçimlerinden sonra hükümette görev alan MHP, işte bu düşünceler içinde bir strateji belirlemiştir. Koalisyon hükümetindeki faaliyetlerinde ekonomik reform ve atılım programlarına öncelik vermiştir. Türk milletinin sanayileşme, kalkınma ve ekonomik gelişme hedeflerini gerçekleştirmek için, bazı ön adımların atılmasını gerekli görmüştür.

Hükümetimiz hiç şüphesiz, âcil ve öncelikli hedef olarak çarpık ekonomik tabloyu düzeltmeyi seçmiştir. Yıllardır halkımızın belini büken, parasının pul olmasına yol açan, özellikle dar gelirli vatandaşlarımızı canından bezdiren enflasyonu düşürmek artık ertelenemez bir milli görev haline gelmiştir. Bunun için birçok konuda yapısal reformları hayata geçirerek, kangren olmuş yaralara neşter vurmuştur.

Hükümetimizin ekonomik mücâdelede ortaya koyduğu bütün bu kararlı yaklaşımlara rağmen, sonuç almak için biraz zamana ihtiyaç vardır. Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde, uygulanan ekonomik tedbirlerin neticesinin kısa bir süre içinde alındığı görülmemiştir. Bu anlamda, işimizin kolay olduğunu söylemek mümkün değildir. Ülkemizde son on yıl boyunca tam beş kez çeşitli acı reçetelerle birlikte enflasyonla mücâdele programı uygulanmaya çalışıldığı ve başarıya ulaşılamadığı gözönüne alınırsa, görevimizin kolay olmadığı daha iyi anlaşılır.

Bütün bunlara ve yaşanan çok üzücü deprem felâketlerine rağmen, bu programın olumlu sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Enflasyonda önemli bir gerileme trendi yakalanmıştır. Biz, beklentilerin biraz üzerinde çıkan Temmuz ayı enflasyonuna rağmen kararlılığımızı ve inancımızı sürdürüyoruz.

İnşallah, program tamamlandığında da yatırımlar artacak ve işsizlik azalacaktır. Böylece ekonomimiz rahat nefes alıp, halkımız olumlu gelişmeleri daha iyi hissedebilecektir.

Bütün bu yapılanlar, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada inisiyatif sâhibi bir ülke olması içindir. Ayakları üzerine sağlam basabilen bir Türkiye içindir. Unutulmamalı ki, ortalama % 80'ler civarında seyreden, bâzen de %100'leri aşan enflasyon oranlarıyla ülkemizin ciddî bir ekonomik güç olması mümkün değildir. Çünkü Türkiye'nin bu enflasyon oranlarıyla küresel ölçekli ekonomik ve teknolojik gelişmeleri kavraması ve rekabet edebilmesi neredeyse imkânsızdır.

Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir güç olmasını sağlayacak altyapı çalışmaları, sosyal reformlar ve zihniyet değişiklikleri de bu süreç içinde safha safha uygulanmak zorundadır. Türkiye yoksulluk ve yolsuzluk ayıbını tarihe gömmedikçe siyasetçi kendini başarılı kabul edemez. Çünkü, devletimizin sosyal, hukuki ve demokratik vasıflarının gelişerek birbirini tamamlaması, sağlıklı ve istikrarlı bir toplum yapısı açısından zorunludur.

MHP'nin bu süreçteki diğer bir amacı; siyasetçiye ve siyasete duyulan güven eksikliğini aşmak, devletle milletin kucaklaşmasını sağlamak, temiz siyaset ve etkin devlet idealine ulaşmaktır.

Kıymetli Dâvâ Arkadaşlarım,

Değerli Genç Ülküdaşlarım,

MHP'nin bu uzun vâdeli stratejisini ve Türkiye'nin menfaatini öne alan yaklaşımını ne yazık ki iyi anlayamayan ya da anlamak istemeyen kesimler mevcuttur. Bu mânâda dün ile bugün arasında bir fark yoktur.

Her sudan bahâne ile MHP'yi ve politikalarını eleştiren bu kesimler, bir yıllık icraat döneminde kimi zaman insafa sığmayan ve edep sınırlarını aşan yaklaşımlarda dahi bulunabilmişlerdir.

Bugün, koro halinde partimize hücum etmeye çalışanlar, ilginç bir manzara oluşturmaktadır. Onların seviyesiz ve günü birlik söylemleri, kendilerini ne güçlü, ne de haklı kılacaktır. Bu hücum korosunun kompozisyonu bile Milliyetçi Hareketin haklılığını ortaya koyan bir mahiyete sahiptir. Çünkü her fırsatta Türkiye karşıtı çevrelerin avukatı gibi davrananların partimize başka türlü yaklaşması mümkün değildir.

Dün olduğu gibi, bugün de her türlü haksız yaklaşım ve eleştiriler bizi engellemez. Hatta hedefimize biraz daha yaklaşmamıza vesile olur. Her türlü çileyi çekmiş, zorluğa göğüs germiş Milliyetçi Hareket bugün de her türlü engeli aşarak ilerlemesini bilen bir harekettir.

Ama onların unuttukları bir başka gerçek daha var. Türk Milliyetçileri tıpkı ülkemize dost olanlar gibi, kendisine dost olanları da çok iyi tanır. Ülkeleri için hayatlarını bile seve seve fedâ etmesini bilenlerin, milli duyguları tartışmalı olanlardan ders almaya ihtiyacı yoktur. Hele, vatan ve millet sevgilerini ispat etmek zorunda olanların partimize vereceği bir akıl, aktaracağı bir tecrübe ise hiç yoktur. Çünkü onlar, öncelikle kendilerini tarih ve millet huzurunda temize çıkarmak zorundadırlar.

Demokrasi, hiç şüphesiz kurumlar ve kurallar kadar, bir tahammül rejimidir. Demokratik sistem içinde iktidar partilerinin görevi, eleştirileri olgunlukla karşılamak ve ülkenin iyiye gitmesi için bu eleştirilerden istifâde etmektir. Ancak bu durum, eleştiri yapanların, başkalarının kişisel ve tüzel haklarına saldırmasını hoş karşılamak anlamına gelmez. Unutulmamalı ki, çirkin, incitici ve rencide edici beyanlarla dolu birtakım eleştiri görünümlü söylemler, sâdece siyasetteki seviyeyi düşürür.

Oysa MHP; hizmet yarışı ve devlet sorumluluğunda olduğu gibi, siyaset üslûbunda da yeni bir anlayış ortaya koymuştur. Partimizin dâima millet menfaatini ön plâna alan, demokratik değerlere, uzlaşma ve dayanışmaya birlikte önem veren yaklaşımı, inanıyorum ki gün geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır.

Çünkü MHP'nin bu tavrı, kökleri tarihimizin derinliklerine uzanan bir felsefeden ilham almakta ve milletimizin güzel hasletleriyle örtüşmektedir. Türk milletinin en büyük erdemlerinden biri, hoşgörülü olmak ve yaradılmışa sevgi ile bakmaktır. Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında eşsiz katkıları olan ve Hoca Ahmet Yesevî'nin ocağında yanan sevgi ateşini Anadolu'ya taşıyan Şeyh Edebalî, Hacı Bayram Velî, Yunus Emre, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş Velî gibi bütün büyük şahsiyetler, dâima sevgi, saygı ve hoşgörünün önemini vurgulamışlardır. Türk milletinin sevgi ve hoşgörüsü, onların ocaklarında yanan ateşle asırlar boyu Anadolu'yu aydınlatırken, insanlık için de örnek olmuştur.

Mânevî temelleri bu bilge şahsiyetlerin "yaşa ve yaşat" ilkesine dayanan Türk milliyetçiliği, kini hoşgörüye, kavgayı sevgiye dönüştürmeye azimli bir siyasî harekettir. Bu yüzden Türk milliyetçileri uzlaşmaya, sosyal barışa, millî birlik ve beraberliğe büyük önem vermişlerdir. Bundan sonra da vermeye devam edeceklerdir. Her parti mensubumuz da bu konuda duyarlı ve özenli olmak zorundadır.

Kısacası, milli birlik ve dirliğe karşı alerjisi olanlar ne derse desinler biz doğru bildiğimiz yolda emin adımlarla yürümeye kararlıyız.

Geleceğe bakışı, tarihin yüklediği görev ve sorumluluklardan beslenen MHP; sâdece kendisine oy verenleri, sempati duyanları değil, bütün Türk Milleti'ni bağrına basmaktadır.

MHP'nin kapıları milletimizin dünya milletleri arasında seçkin bir yer almasını isteyen herkese açıktır. Partimiz, bu mukaddes vatana ve bu aziz millete aşkla bağlı olanlarındır. İnşallah, her geçen yıl daha büyük buluşma ve kaynaşmalarla "tek başına iktidar" hedefine ulaşacaktır.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dâvâ Arkadaşlarım,

Yiğit Bozkurtlar,

Kıbrıs'tan Kafkasya'ya, Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, Türk milliyetçileri ümitle izlenmektedir. Önümüzdeki dönemde Türk Dünyası'na hem destek ve hem de örnek olmak, tarihî olduğu kadar, insanî ve vicdanî borcumuzdur. Çünkü bu coğrafya ekseninde, içine girdiğimiz yeni çağın zorlu şartlarını doğru algılayabilen, yozlaşmadan ve yabancılaşmadan gelişmeleri kavrayabilen yegâne siyasî kuvvet, Türk milliyetçiliği hareketidir, Ülkücü Hareket'tir.

Hiç şüphe yok ki; milletimizin ayağına bir pranga gibi takılan cehâleti, yoksulluğu, geri kalmışlığı aşmak, bu zincirleri kırmak zorundayız. Türk milletinin bütün fertlerinin yarın endişesi olmadan başı dik yaşamasını sağlamak zorundayız.

Birlik ve dirliğimizin üzerine titremek, fitne ve fesat hareketlerine karşı uyanık olmak zorundayız. Kısacası, "Lider Ülke" sevdamıza ulaşmak için çok dikkatli olmak ve çalışmak durumundayız.

Aziz Dâvâ Arkadaşlarım,

Lider Ülke Dâvâmızın Genç Mimarları,

Millet ve devlet olarak içinden geçtiğimiz kritik dönemin önemi büyüktür. Biliniz ki, bu kritik dönemde Türk milliyetçilerinin yaptığı ve yapacağı bütün hizmetler, gelecek nesiller tarafından hayırla yâdedilecektir. Türk milliyetçilerinin, Ülkücüler'in sözlerinin eri olduğuna bugüne kadar şâhitlik etmiş olan tarih, inşallah yarınlarda da en büyük şâhidimiz olacaktır.

Huzurlarınızda Zafer Kurultayımız'ın daha nice zaferlere vesile olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Tarih önündeki sorumluluklarını anlamış bütün kıymetli Ülküdaşlarımı, çilekeş dâvâ arkadaşlarımı, yiğit bozkurtları saygıyla, sevgiyle selâmlıyorum.

Hepiniz Allah'a emânet olun, sağolun, varolun.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı