Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Sayın Vali, Sayın Rektör, Aziz Tokatlılar, Kıymetli Öğretim Üyeleri, Sevgili Öğrenciler, Basınımızın Seçkin Temsilcileri, Bugün, aranızda bulunmaktan, sizlerle aynı havayı teneffüs etmekten büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum. Bugün, yine Tokat'ımızın gözbebeği, istikbali Gazi Osman Paşa Üniversitesi'nin bazı fakülte ve yüksekokul binalarının temellerini de atmanın sevincini yaşıyoruz. Bu mutluluk ve sevinci şu anda bizimle paylaşan bütün misafirlerimizi ve Tokat'lı hemşehrilerimi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Huzurlarınızda, gerek bu binaların yapılmasında ve gerekse üniversitenin kuruluşundan günümüze kadar tüm emeği geçenleri kutluyorum. Bugün temelini atmakta olduğumuz bütün fakülte ve yüksekokul binalarının en iyi şekilde ve en kısa sürede tamamlanacağına olan inancımla hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Bilindiği gibi, bilgi ve teknoloji çağı bütün dünya ülkeleri arasında her alanda büyük bir rekabete sahne olmaktadır. Ama, bu rekabette kazanacaklar ve etkin olacaklar, öncelikle bilgiye erişenler, üretenler ve pazarlayanlar olacaktır. Bilgi erişimi, üretimi ve pazarlamasında ise üniversitelerin rolü ve önemi hiç şüphe yok ki, çok büyüktür. Çünkü, milyonlarca yılın bilgi birikimi ile dolu dünyamızda üniversiteler, bilimsel bilginin, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmenin dinamosu durumundadır. Bir çok ülkede, üniversiteler, eğitim-öğretim ve temel bilimsel araştırmaların yanı sıra, uygulamalı teknolojik araştırmalardan, yetişkin eğitimine, danışmanlık ve tedavi hizmetlerine kadar bir çok görev üstlenmişlerdir. Diğer yandan, üniversiteler birçok ülkede gelişmeyi sürekli kılan yapılanmaların başında yer almaktadırlar. Bugün, bir çok gelişmiş ülkede, yerel ve bölgesel kalkınma üniversitelerin öncülüğünde gerçekleşmiştir. Bizde ise, üniversitelerimizin önemli bir bölümü, iş, sanayi ve ticaret kesimi ile irtibatı zayıf ve piyasadan uzak bir yapı arz etmektedir. Bununla birlikte, üniversite olan illerimizde ekonomik, ticari ve zirai sahalarda diğer illerimize göre bir canlılık göze çarpmaktadır. Bu anlamda, Gazi Osman Paşa Üniversitesi'nin de eğitim öğretim seviyesinde kısa sayılabilecek bir sürede elde ettiği başarısının yanısıra, bizatihi varlığı ile Tokat'ta büyük bir rahatlama yarattığını görmekteyiz. Sürekli bir atılım ve gelişim içerisinde bulunan Gazi Osman Paşa Üniversitesi'nin il kalkınmasına büyük katkılar sağlayacağına yürekten inanıyorum. Değerli Tokatlı Hemşehrilerim, Basınımızın Seçkin Temsilcileri, Günümüzde ileri sanayi ülkelerine baktığımız zaman, bu ülkelerin diğerlerine oranla daha hızlı gelişmelerinin temel sebepleri arasında gayrı safi milli hasılalarının %2'sini aşan bir kısmını eğitim ve araştırma harcamalarına yatırmakta olduklarını görmekteyiz. Eğitim- öğretim kalitesinin yükselmesi, bilgi ve teknoloji hakimiyetinin başlamasıyla birlikte milli gelir artmakta, bu artış yeniden daha kaliteli, daha ileri bir eğitim- öğretim sistemi olarak toplumlara yansımaktadır. Gelişmiş ülkelerde, bilimsel kurumlar ve özellikle üniversite; halk, sanayi ve bilimi buluşturan kurumlar olarak sosyo-ekonomik gelişmenin temelinde önemli bir yer almıştır. Tam bir fırsat eşitliği içerisinde, yani her vatandaşın arzu ettiği dalda, serbestçe öğrenim görmesinin mümkün olduğu çağdaş sistemlerde, vatandaşlar ihtiyaç hissettikleri bilimsel disiplinlerde kendilerini geliştirip, gerçekleştirebilmekte, topluma yararlı olabilmektedirler. Türkiye, hızlı bir nüfus artışına sahip, genç, dinamik bir ülke olmasının yanında nüfus hareketliliği de fazla olan bir ülkedir. Bütün bu özellikleri dolayısıyladır ki, sınırlı kaynaklarını kullanırken, gelecekte imkânları daha iyi bir boyuta ulaştırmanın planlama ve stratejilerini çok iyi tayin etmek durumundadır. Genç, dinamik nüfusun baskılarıyla nicelik itibarıyla artırılan eğitim imkânlarını ve yükseköğrenim kontenjanlarını, nitelik itibarıyla da yüksek tutmak ve bunu tam bir fırsat eşitliği içerisinde gerçekleştirmek gerekmektedir. Şayet, eğitim-öğretim sistemimizde ihtiyaçlar ve talepler arasında uyumlu bir denge kuramaz isek, bilginin her dört-beş yılda, teknolojinin 8-10 yılda bir ulaştığı boyutu katladığı; hatta, bu süreçlerin giderek daha da kısaldığı gerçeklerini de kavrayamayız. 21. yüzyılda bilimde ve teknolojide dünya ile rekabet edebilir ülkeler arasında yer almak için, hem şu ana kadar bizden önde olan ülkeleri ve aldıkları mesafeleri, hem de bilimin ve teknolojinin ulaştığı noktayı hesap etmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki, şu anda bilimsel ve teknolojik araştırma- geliştirme faaliyetlerinde ülkemizi olması gereken yere getirebilmiş değiliz. Bu gün, hâlâ araştırma- geliştirme faaliyetlerine milli gelirden ayrılan pay yüzde yarım'ın altında seyretmektedir. Öte yandan bilimsel araştırma yapma ve makale yazmada da uluslararası standartların gerisinde bulunuyoruz. Birçok üniversitemiz akademik personel açısından sıkıntılar yaşamakta, beyin göçünün önü alınamamaktadır. Ayrıca akademik personel hem kadro ve ilerleme hem de gelir düzeyi açısından ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Kalkınmasını büyük ölçüde tamamlamış, ileri bilgi ve teknoloji üreten ülkelerde araştırma geliştirme yatırımlarının en büyük kısmını o ülkelerin sanayi ve ticaret sektörleri üstlenmiş bulunmaktadır. Türkiye'de de, sanayi ve ticaret sektörünün bu anlamda varlığını hissettirmesi, şu ana kadar büyük ölçüde devlet imkânları ile yürütülen araştırma geliştirme çalışmalarına katılması gerekmektedir. Burada üzerinde önemle durulması gereken bir diğer husus ise, araştırma ve makale yazımında uluslararası ölçülere yaklaşma noktasında üniversitelerimizin ve araştırmacı- akademisyenlerimizin daha büyük bir çaba içerisine girmeleridir. Üniversitelerimizin bir taraftan bilimsel araştırmalara yönelmesi, diğer yandan nitelikli eğitim-öğretime ağırlık vermesi şarttır. Bu açıdan meclisimiz ve hükümetimizde üzerine düşen görev sorumlulukları layıkıyla yerine getirmek zorunda olduğunun farkındadır. Değerli Bilimadamları, Saygıdeğer Tokatlılar, Basınımızın Seçkin Temsilcileri, Yarın yine yüzbinlerce gencimiz üniversite sınavına katılacak. Hepsine de başarılar diliyorum. İnşallah, geçtiğimiz yıl yaşadığımız üzüntü verici olayları bir kez daha yaşamaksızın bu sınav geride kalır. Ancak, burada bir konuya değinmekte yarar görmekteyim. Bilindiği gibi, ülkemiz nüfusunun %46'sı 5-25 yaş grubu içerisinde yer almaktadır. Nüfusun genç ve dinamik karakteri üniversite kapılarında bir yığılmayı da beraberinde getirmektedir. Bu yığılmalar tam bir fırsat eşitliği içerisinde, bir ülkenin sahip olacağı en iyi değer olan insan kaynaklarını heba etmeksizin kullanılmalı, ilköğretimin ikinci yarısından başlayarak yönlendirmeli eğitim-öğretimle çocuklarımızın kabiliyetlerinin ortaya çıkarılması, eğilimlerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Maalesef, çoğu okullarda fiziki şartlar ne bu yönlendirmeyi gereği gibi yapmaya elvermekte, ne de insanlarımız, geleceğimiz olan yavrularımızın bu şekilde ulaşacakları kazanımları görebilmektedirler. Bu gün, bazı yükseköğrenim dallarından mezun olan gençlerimizin mezuniyet sonrası iş bulması, istihdamı noktasında ciddi sorunlar yaşanırken, bazı alanlarda da talep olmasına rağmen yeterli sayıda eleman bulunamamaktadır. Öğrencilerimizin yıllarının heba olmaması, ayrıca insan kaynaklarımızın verimliliğinin artırılması için atılması gereken en mühim iş, üniversitelerimizde sektörel ve bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak bölümler açmak ve öğrenci alımında da yine bu dengeleri gözetmektir. Gençlerimizi üniversite kapılarında bekletmenin, öğrenim haklarını sınırlandırmanın, asıl öğrenmek istedikleri alan dışında tercihlere zorlamanın veya öğrenimlerini tamamlamalarının akabinde işsiz gezmeye sürüklemenin vebali ağırdır. YÖK'ün ilgi ve enerjisini bu alanlarda yoğunlaştırması, her halükârda ülkemiz ve insanlarımız için çok daha hayırlı neticeler verecektir. Kısa ve uzun vadeli insan gücü plânlaması yapılarak, yeni neslin geleceği çok iyi ve yönlü biçimde hazırlanmasını mutlaka sağlamamamız lazımdır. Saygıdeğer Bilimadamları, Kıymetli Tokatlı Kardeşlerim, Üniversite kurmak, sadece görkemli binalar inşa etmekle aynı anlamı taşımamalıdır. Şu ana kadar, Anadolu'nun bir çok yerinde üniversiteler kurulmuş bulunmaktadır. Ancak, ne yazık ki, bu üniversitelerimizin bir kısmı hâlâ akademik personel açığını kapatabilmiş ve bilimsel faaliyetleri için gerekli donanıma kavuşabilmiş değildir. Ülkemizi ve insanlarımızı gelecekte daha iyi bir seviyede görmek arzumuzun en önemli destekçisi olan gençliğimizi hep bilime, araştırmaya, düşünmeye ve üretmeye sevk etmemiz lazımdır. Bunun için de üniversitelerimizin geliştirilmesi, kalitelerinin dünya üniversiteleriyle rekabet eder ölçüde artırılması şarttır. Yine akademik araştırma ve öğrenim sürecinin daha hür ve daha cazip hale getirilmesi, bu açıdan da evrensel standartlara ulaşılması önem arz etmektedir. Kısacası, üniversitelerimizin gerek akademik ortam ve faaliyetler itibariyle güçlendirilmeleri, diğer yandan da maddi ve fiziki imkânlar bakımından desteklenmeleri gerekmektedir. Biz, gerek Hükümet içerisinde ve gerekse Parti olarak bu konudaki hassasiyetimizi her fırsatta vurgulamaktayız. İnşallah, Anadolumuzun pek çok yerinde kurulmuş bulunan ve insanlarımızın eğitim - öğretim ve bilime karşı ne kadar duyarlı olduklarının da en büyük delili olan bütün üniversitelerimizin güçlü, başarılı ve verimli bilimsel kurumlara dönüşmesi için gereken bütün kaynaklar seferber edilecek, çaba gösterilecektir. Bizim en büyük dileğimiz Türkiye'nin hem toplumun devletiyle çok iyi kucaklaştığı, hem de her alanda küresel bir güç haline geldiği bir anlayış birliğine ve gayrete kavuşmasıdır. Üniversitelerimiz de millet olarak bu tarihi başarıya imza atmamızın öncüsü ve güvencesi olmak zorundadır. Konuşmama son verirken, Gazi Osman Paşa Üniversite'sinin kuruluşundan bu güne kadar gelişimine katkıda bulunan bütün akademik ve idari personeline, Tokat ilimizin değerli yöneticilerine ve tüm Tokatlı hemşehrilerime bir kez daha takdir ve teşekkürlerimi ifade ediyor, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Dr. Devlet Bahçeli |