04.04.2007 - Başbuğumuzu Anma Konuşması - Anıtmezar
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in Vefatının 10.Yılı Münasebetiyle
Anıt Mezarda Düzenlenen Törende
Yapmış Oldukları Konuşma

4 Nisan 2007- Ankara

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türk milletinin sevdalısı Ülküdaşlarım,

Geleceğimizin teminatı Bozkurtlarım,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Seksen yılık şerefli bir ömürden sonra, 1997 yılında Hakk’a teslim olan Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi, bir kez daha saygı, minnet ve rahmet ile anmak üzere kabri başında toplanmış bulunuyoruz.

Onun eseri olan yüz binlerce seveni ile birlikte, şükran ve bağlılık duygularımızı fatihalarla yâd etmek amacıyla, liderimizin manevi huzurlarındayız.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Başbuğ Alparslan Türkeş ismi, gençlik yıllarında “tabutluklarla” başlayan milliyetçilik mücadelesinin, inanç, istikrar, dik duruş ve cesaret ile hayat boyu sürmüş şerefli bir ömrün bütünü ve destanıdır.

Onu ve eserlerini anlamanın en emin yolu, fikirlerini, aksiyonunu ve metodunu, verdiği mücadelenin imkân ve şartlarını, dönemine göre yorumlamak ve bu mücadeleyi hakkaniyetle değerlendirmekten geçmektedir.

Türkeş Bey, milliyetçiliği dışlayan ve tehlikeli gören düşüncelerin rağbet bulduğu bir dönemde, Türk milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapan cesaret, gönül, fikir ve eylem adamıdır.

Ömrü, Türk Milliyetçiliğini yükseltme yolunda, “dik baş, tok karın mutlu yarın” hasreti ile geçmiş ve milletimizin şahsında taçlandırdığı Başbuğ unvanı; millet, vatan ve devlet sevgisi ile özdeşleşerek adeta bayraklaşmıştır.

Yapılan karşı propaganda ve müdahalelere rağmen Türk milliyetçiliği, Anadolu’nun her köşesine onunla yayılmış ve asil Türk gençlerinin vicdanında yer bulmayı onunla başarmıştır.

Milliyetçilik ise, milletin değerleri ile tanışma ve kucaklaşma imkânını Türkeş Bey ile bulmuş, eseri olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü gençlik milletimizin bağrında sağlam ve emin bir kaynak oluşturmuştur.

Türk milliyetçiliği, heves ve heyecanının da ötesinde, hayata geçirilecek, uygulanabilecek bir siyasi yönetim projesi ve bir kalkınma modeli haline Başbuğ’umuzun liderliği ile gelmiştir.

Milliyetçiliğimiz, fikirleri ile güçlü bir gelecek vizyonu kazanmış, yetiştirdiği nesillerle, kuşaklara aktarılan dinamik bir güç olmuştur.

Bir siyasal hareket olarak, Türkiye’yi ve Türk milletini bir bütün halinde kucaklayan milliyetçi fikirlerini, hayatı boyunca Türk milletinin yönetiminde söz sahibi yapmaya çalışmıştır.

Milliyetçiliği, muhafazakârlıkla modernleşme, Türklük ve İslamiyet kavramları arasında yorumlayarak fikirlerinde güçlü bir senteze ulaşmıştır.

Bu yorum, hem medeniyete ve gelişmeye olan önyargılı direnci azaltmış, hem de yenileşmeyi bir saplantı haline getiren zihniyetleri, milletimizin köklü değerlerine yaklaştırarak tanıştırmıştır.

“Doğru bir fikri yenecek hiçbir kuvvet yoktur” diyen Türkeş Bey, iki asırdır fikir ve felsefe arayışının sürdüğü Türk düşünce tarihinde, bir bilge lider olarak, sorunları çağına uygun teşhis ve analiz eden ve çözüm öneren bir düşünce sistemi oluşturmuştur.

Geçmişin çok, bugünün az, geleceğin hiç konuşulmadığı günümüzün değerler sisteminde, geçmişi bugünle kaynaştırmış; geleceği, geçmişin derinliğini kullanarak yorumlamayı hepimize öğretmiştir.

Vehmin, kanaatlerin ve önyargıların düşünceleri işgal ettiği çağımızda; rasyonel yönetim projesi oluşturarak, sosyal bilimleri, siyaset kurumunda bir rehber olarak kullanmanın yollarını göstermiştir.

Bu yöntemlerle, sorunlara sistemli ve analizci bakış açısını kazandırmış, yaşadığı dünyayı dikkate alan vizyoner liderliğin de öncüsü olmuştur. Bu niteliği, onu her tezinde ve her iddiasında er ya da geç hep haklı çıkarmıştır.

Bu liderlik özelliği ile etki alanı Türkiye dışına da taşmış, Türk Dünyasına ve ortak kültür dairesindeki bütün mazlum milletlere umut olacak yeni bir Lider Ülke arayışını ve anlayışını temsil etmiştir.

Fikir adamlığı yönünün en belirgin işareti olarak,

  • Türklüğün önderliğinde,
  • İnsan merkezli,
  • Hak ve adalet ilkelerine uygun,
  • Gönüllü paylaşımı ve işbirliğini amaçlayan,
  • Devlet-millet bütünleşmesini sağlayan,
  • Sömürgeciliğe şiddetle karşı çıkan,
  • Küresel kaynakları hakkaniyetle paylaşmayı arzulayan yeni bir dünya nizamının başlatılmasını hedeflemiştir.

O, bir siyasal hareketin mimarı olmasının yanı sıra, hayat çizgisi içinde yüksek ahlâkın, sağlam karakterin, sarsılmaz inancın ve ufuk ötesini gören engin muhakemenin de temsilcisidir.

Yürekten inandığı ve gönülden bağlandığı Türklük sevgisi uğruna, her türlü meşakkati göze alabilmiş, çelikten iradesi ile örnek bir inanç timsali olarak “aç hürler ve tok esirler” ülkesi olmayı asla kabul etmemiştir.

Soğukkanlı ve sağduyulu analiz kabiliyeti, Türk milletinin değerleri ve çıkarları konusundaki derin hassasiyeti, dostları ve hasımları tarafından hep kabul görmüş ve eninde sonunda hakkı teslim edilmiştir.

Onun uzlaşmacı, barışçı, yapıcı siyaseti, Türkiye’yi birçok kez krizden kurtarmış; varlığı, Türkiye’nin geleceği ve Türk milletinin kardeşliği için hep ümit verici olmuştur.

Allah’a olan inancın, devlete olan bağlılığın, millete olan sadakatin birbiriyle çatışmadan, uyum içinde nasıl bir arada bulunacağını kendi yaşantısı ve koyduğu ilkeleri ile hepimize göstermiştir.

Hayatında asla yılgınlığa yer olmamış, fırtınalı geçen ömrü boyunca, herkesin düştüğü yerde ve zamanda, o kalkıp dimdik ve tek başına yürüyebilmiştir.

Bir kişiden başlayarak, günden güne büyüyen bir davanın nasıl olabileceğini hepimize göstermiş, büyük ve dengesiz adımlar yerine; ufak ve sabırlı adımlarla uzun yolları katetmenin sırlarını öğretmiştir.

“Fikir, iman, ülkü aşkı. İnsanları güçlü yapan bunlardır.” diyerek, azmin, kararlılık ve istikrarın, sorunları aşmada en etkili çözüm yolu olduğunun işaretini vermiştir.

Bir kutlu davaya başlarken, inançla yola koyulmanın birinci şart olduğunu şahsında ispat etmiş; başarının, yürümek istemeyenleri iyi tanımaktan geçtiğini hepimize öğretmiştir.

Nesilleri ve çağları aşan tarih ve millet perspektifi ile müteakip yıllarda önce ülkem, sonra partim ve sonra ben diyebilecek sorumluluk ahlâkını ve siyaset olgunluğunu davamıza kazandırmıştır.

Türkeş Bey’i, diğer büyük milliyetçilerden ayıran en önemli yönü, “sessiz çoğunluğun sesi” olarak, inandıklarını kuvveden fiile, tasavvurdan eyleme geçirmeyi başarmış olmasıdır.

Başbuğ’un iki büyük eseri vardır. Birincisi Türk siyasi hayatında milliyetçiliğin yegâne politik gücü olan Milliyetçi Hareket Partisi; ikincisi ise üzerine titreği, büyük umutlar beslediği ve geleceği emanet ettiği Ülkücü Türk Gençliğidir.

Bu iki anıt eser, milliyetçileri ve ülkücüleri, toplumun herhangi bir ferdi olmaktan çıkarmış, onları bir kimliğe, bir aidiyete ve bir sevdaya yönelterek siyasal şahsiyet kazandırmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi, onunla başlayan süreçte güvenirliğin, itibarın, olgunluğun, ilkeli tutumun, dürüstlüğün, namusun bir timsali olmuş ve bu şekilde kabul görmüştür.

Ülkücü Gençlik ise, şahadetin, sadakatin, iradenin, inancın ve özdisiplinin milliyetçilikle buluşma noktası olmuş; yüzbinlerce Türk genci, milletine bağlılığın ve hizmetin ilk heyecanını Ülkü Ocaklarında yaşamıştır.

1944 yılının baskı ve zulümlerinden, 1997 yılının Nisanına kadar uzanan muhteşem milliyetçilik mücadelesi, hayatını ülkesine ve milletine adamışlığın en mümtaz örneklerini oluşturmuştur.

Bu açıdan Türkeş Bey, bugün çok daha fazla ihtiyacını duyduğumuz “dava adamlığı”nın bir simgesi olarak, yalnızca bu yönüyle bile abide şahsiyetler arasında yerini almayı hak etmiştir.

Türk milliyetçileri, büyük ülkülere ancak büyük moral ve inançlarla ulaşılacağını onun hayatında görmüş, kalıcı ve köklü bir zaferin ancak hedefleri yüksek tutarak gerçekleşeceğine onun şahsında şahit olmuşlardır.

İçinde yaşadığımız günler, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in, Türk milliyetçilerine gösterdiği istikametin ne kadar doğru ve isabetli olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.

Yıllardır yapılan karşı propaganda ve yıkıcı müdahalelere rağmen, aziz milletimizin nezdinde Türk milliyetçiliği yeniden yer bulmaya ve teveccüh milliyetçi bir iktidara yönelmeye başlamıştır.

Türk milliyetçilerinin, Rahmetli Başbuğumuzun manevi rehberliğinde kuruluşunun 100. yılı olan 2023’te Türkiye’yi lider ülke, havzasında stratejik bir güç ve küresel gelişmeleri etkileyen bir kutup ülke yapma hedefi vardır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye Sevdalısı Ülküdaşlarım,

Birçok büyük sınavdan yüz akıyla çıkan bu gönül ve ülkü hareketi, bugün yeni bir çağda, tarihî misyonuna uygun bir şekilde mücadelesine devam etmektedir.

Onun büyük eseri ve emaneti olan Ülkücü Gençlik ve Milliyetçi Hareket Partisi, Başbuğumuzun fikirlerini ve hatıralarını sonsuza kadar yaşatmaya, Lider ülke Türkiye ülküsüne ulaşmaya kararlıdır.

Ancak; unutmayalım ki bu mücadelede,

  • İçinde bulunduğumuz hassasiyet,
  • Tarihin ülkücü harekete kazandırdığı tecrübe,
  • Türk milliyetçiliği davasının oluşturduğu ortak akıl ve
  • Başbuğumuzun nasihatleri bizlere, ihanetlere karşı dikkat; fitnelere karşı uyanıklık; istismara karşı temkin; tahriklere karşı sükûnet tavsiye etmektedir.

Türkeş Bey’in tanımı ile; “Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.” Bu onurlu tavsiyeler, Türk milliyetçilerinin çıkış ve başlangıç noktası olmalıdır.

Önümüzdeki dönem, tarihi bir fırsatı sunmaktadır. Bu fırsat, meseleleri Türkçe okuyan Türk milliyetçileri için, ülkemizi tek başına iktidar ile yönetme imkânıdır.

Buradan Rahmetli Başbuğumuzun sözlerini tekrarlamak istiyorum. “Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.”

Bu nedenle, yüreği vatan için çarpan, ruhu millet sevgisi ile dolu, tüm vatan evlatlarını, Milliyetçi Hareket Partisi’nin çatısı altında buluşmaya, Türkeş Bey’in emanetini kucaklamaya çağırıyorum.

Türkiye’ye, Türk milliyetçiliği ile hizmet vermenin adresi Milliyetçi Hareket Partisidir.  Milliyetçi Hareket Partisi’nin engin hoşgörüsü ve sevgisi herkesi buluşturmak için yeterlidir.

Başbuğumuzun temsilcileri ve sevenleri işte buradadır. Milliyetçi-ülkücü irade burada dimdik ve inançla ayaktadır. Gelemeyen milyonların ise yürekleri burada ve bizlerle beraber atmaktadır.

Bu hedefe ulaşmak, Başbuğumuzun siyasi mirası, bizim de ona olan gönül ve dava borcumuzdur.

Bu vesile ile kalplerimizdeki yeri, gönlümüzdeki zirvesi hiç değişmeyecek olan Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Bey’i bir kez daha saygı ve sevgilerimle yâd ediyorum.

Bu mukaddes borcu ifâ ederken, merhum liderimizin kabrinin nur, mekânının Cennet olmasını Cenâb-ı Allah’tan diliyorum.

Onun Türk milleti için manevi vasiyeti, ülkücülerin milletle kucaklaştığı gün gerçekleşecektir. Ve o gün yaklaşmaktadır.

Ruhu şad olsun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı