Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Merkez Yönetim Kurulu ve İl Başkanları” toplantılarının ardından gündemle ilgili yaptıkları yazılı basın açıklaması. 13 Haziran 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
“Merkez Yönetim Kurulu ve İl Başkanları” toplantılarının ardından
gündemle ilgili yaptıkları yazılı basın açıklaması.
13 Haziran 2014

 

Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu ve İl Başkanları toplantısı iki ayrı oturum halinde dün gerçekleştirilmiştir.

Bu kapsamda Türkiye’nin önemli iç ve dış meseleleri ele alınmıştır.

Cumhurbaşkanı Seçim süreci hakkında değerlendirmelerde bulunulmuş, Türk bayrağına yönelik çirkin ve hain saldırıyla birlikte Irak’taki tehlikeli olaylar ayrıntısıyla görüşülmüştür.

Türk milleti Diyarbakır’da sahnelenen bayrak husumetinin şokunu atlamadan bu defa da aziz Türkmen kentlerine dönük mütecaviz saldırı ve işgal haberleriyle sarsılmıştır.

Vahşi terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) isimli şebeke; Irak Türkmenlerini can evinden vurmak, hayat ve varlık haklarını imha etmek için harekete geçmiştir.

Allah korkusundan ve insan sevgisinden mahrum barbarlar Türkmenlerin ismet-i haremine musallat olmuşlardır.

Her gün patlayan bombalarla ve sistematik şiddet eylemleriyle toplu ve kitlesel kıyıma maruz kalan soydaşlarımız vahim bir karanlığın içine sürüklenmiştir.

Türkmenler ölüm tuzağına sokulmuş ve vahşet çemberine alınmıştır.

Mesele çok ciddi olup kayıtsızlığa, ipe un seren duyarsızlığa hiç kimsenin tahammülü kalmamıştır.

Türkmenler feryat ve figan etmekte, gözyaşları ve kayıplar her geçen gün sele dönüşmektedir.

Musul ve Selahaddin kentleri başta olmak üzere, Türkmenlerin yaşadığı birçok yerleşim birimi IŞİD militanları tarafından işgal edilmiştir.

Kerkük ise boşluktan istifade eden, çoktandır uygun zaman kollayan Peşmergenin eline geçmiş, sonuçta Türkmen coğrafyası iki ateş arasında kalmıştır.

Görüldüğü kadarıyla Irak merkezi ordusu dağılmış, askerlerden üniformayı çıkaran kaçmış, Bağdat’a giden yollar adeta açılmış ve boşaltılmıştır.

Irak’ın işgali esnasında sergilenen acizlik ve korkaklıklar bir kez daha tekrarlanmıştır.

Bu gelişmeler karşısında Şii-Sünni gerilimi had safhaya ulaşmıştır.

Şurası çok önemlidir ki; IŞİD’in Türkmeneli’ne yüklenmesi, Türkmen kanı üzerinden hesap yapması hem Irak’ın toprak bütünlüğüne hem de Türkiye’nin milli çıkarlarına düşmanca bir tutumdur.

Irak Türkmenleri tarihin en büyük dram, acı ve zulmüyle karşı karşıyadır.

Maliki yönetimi henüz tatmin ve teskin edici bir mücadele azmini ispatlayamamış, IŞİD istilasını önleyecek atılganlığı, stratejiyi ve yürekliliği gösterememiştir.

Şeytani projelerin hizmetkârı olan bu cinayet örgütünün küresel güçlerin stratejik ve jeopolitik amaçları doğrultusunda maşa olarak kullanıldığı açıktır.

IŞİD’i himaye eden güçler, silahlandırıp Türkmenlerin üzerine salan ve kışkırtan unsurlar Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeyi kafasına koymuş sömürgeci zihniyetten başkası değildir.

Amaç Ortadoğu haritasını, sürekli kan kaybeden Irak’ı odak yaparak yeniden çizmek; dağılmış, birbirine girmiş, sınırları husumetle kalınlaştırılmış bir coğrafyanın temelini atmaktır. 

Ayrıca Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu basılmış ve aralarında diplomatlarımızın, çocukların, kadınların bulunduğu 49 kişi teröristlerce rehin alınmıştır.

İŞİD, Başkonsolosluğumuza düzenlediği eylemiyle de Türkiye topraklarına alenen saldırmış ve kirletmiştir.

PKK’nın yüz değiştirmiş hali olan bu kanlı örgütün, Türkiye’nin damarına bastığı, sinir uçlarıyla oynadığı, sabrını sınadığı ortadadır.

Bu olan bitenlerin cevapsız bırakılması, teröristlerin elinde bulunan kardeşlerimizin kaderine terk edilmesi düşünülemeyecektir.

AKP hükümeti, hiçbir bahaneye sığınmadan, Musul Başkonsolosluğumuzu cebren ve şiddetle ele geçiren IŞİD örgütüne haddini bildirmeli ve Türk vatandaşlarını çok acil kurtarmalıdır.

Devlet olmaktan kaynaklan haklarımız her düzeyde ve her şekilde kullanılmalı, teröristlerin gayri meşru ve gayri ahlaki muameleleri en ağır ölçüde cezalandırılmalıdır.

Tutsak alınan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kılına zarar gelmemesi amacıyla lazım gelen girişim ve tedbirler somut olarak hayata geçirilmelidir.

Irak sürekli tırmanan ve çok feci sonuçlar doğuracak etnik ve mezhep temelli parçalanmanın, bölgesel ve küresel çapta çok ağır badirelere yol açacak bir savaşın eşiğindedir.

Bu ülke çok kanlı bir bölünmenin sınırındadır.

IŞİD saldırısı Irak’ın pamuk ipliğine bağlı devlet ve toplum yapısını çok cepheli vurmuştur.

Bu ülkenin üçe bölünme senaryo ve hazırlığı alenen gün yüzüne çıkmıştır.

Uluslararası toplum azılı katillerden oluşan IŞİD’in alçakça sürdürdüğü, hayasızca, küstahça ilerlettiği saldırılarına duyarsız ve vicdansız durmamalıdır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı aktif ve samimi bir şekilde elini taşın altına koymalı ve işgale müdahil olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti için Ankara’nın kaderiyle Musul, Kerkük ve tüm Türkmeneli’nin kaderi bir ve aynıdır.

Başbakan ve hükümeti Gazze’de gösterdiği hassasiyetin hiç değilse yarısını, hiç değilse bir bölümünü Türkmen kardeşlerimize ve Türkmeneli’ne tarihi ve kültürel bağlar gereğince ortaya koymalıdır.

Türk milletinin IŞİD işgalini kıracak, IŞİD oyununu bozacak, teröristleri kovacak ve Irak’ın bütünlüğüne katkı verecek cesareti, heyecanı, inancı, kabiliyeti ve imkanı fazlasıyla mevcuttur.

Hükümet, IŞİD komplosunu önleyemezse, bildik teslimiyetçiliğini bu konuda da tekrarlarsa felaket kapımızdadır.

Hükümet hemen askeri müdahale seçeneği öncelikli olmak üzere, tüm tedbirleri hızla, sırasıyla ve etap etap planlamalı, arkasından da çekinmeden, korkmadan icra etmelidir.

Türk milleti hükümetini yalnız ve desteksiz bırakmayacaktır.

Çünkü ülkemizin ve aziz milletimizin bekası çok yüksek bir tehdidin gölgesindedir.

Türkiye; milli güvenliğini, millet varlığını, bağımsızlığını doğrudan doğruya etkileyecek Türkmeneli’ndeki sıcak ve olumsuz gelişmelere üst perdeden ve misliyle karşılık vermelidir.

Türkmenler IŞİD oldubittisine kurban verilmemeli, özellikle vatandaşlarımız pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Hükümet Türkmen katliamını seyretmemeli, milletimizin hak ve hukukunu teminat altına almalıdır.

Unutulmasın ki, bugün Musul’a göz koyanlar, yarın Türk vatanının herhangi bir noktasında hak iddia edecek, dahası işgale teşebbüs edebilecektir.

Irak’ın kuzeyinde gerçekleşen hadiseler milli vakar ve ruhla ele alınmalıdır.

Türkmenler ölüyorsa, Türkmeneli’nin şeref, namus ve iffeti hedef alınıyorsa; buna kalkışanlar, buna yeltenenler, buna ortak olanlar kesinlikle cezasız bırakılmamalıdır.

Musul, Kerkük, Süleymaniye ve diğer Türkmen yurtlarına silah çekip Türkmen topraklarını çiğneyenlere Türk milleti bedel ödetecek güçte ve kararlılıktadır.

Başbakan ve hükümetinin önünde tarihi bir sorumluluk, tarihi bir görev durmaktadır.

Başbakan Erdoğan sonuçsuz toplantılarla oyalanacağına, Ankara’dan Türkmeneli’ne Türk devletinin umudunu götürmeli, canileri imha edecek kudreti hemen şimdi harekete geçirmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi konunun parti, ideoloji ve siyaset üstü olduğuna inanmaktadır.

Türkiye’nin etrafındaki terör kuşağı büyür ve yasa dışı silahlı örgütler zemin ve zaman kazanırsa Türkiye ülkesi ve milletiyle ateşe atılacaktır.

Başbakan Erdoğan, yakın dost ve kardeşi Irak eski Cumhurbaşkan Yardımcısı Tarık el Haşimi gibi, Musul’un düşmesini IŞİD zaferi olarak görmüyorsa taşıdığı milli, ahlaki ve siyasi sorumluluğun icabını eksiksiz yerine getirmelidir.

Aksi takdirde Türk milleti Başbakan ve hükümetini asla affetmeyecektir.