Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Bilindiği üzere, PKK terör örgütü ilk kanlı eylemini 15 Ağustos 1984 tarihinde Eruh ve Şemdinli’de gerçekleştirmiştir. Erzincan ili Mertekli Köyü nüfusuna kayıtlı Süleyman Aydın isimli Mehmetçiğimiz Siirt’in Eruh ilçesinde nöbet tutarken hunharca şehit edilmiştir. Şemdinli’deki saldırıda ağır yaralanan Aksaray iline bağlı Baymış Köyü nüfusuna kayıtlı Jandarma Astsubay Çavuş Memiş Arıbaş ise beş gün sonra şehit düşmüştür. Türk milleti bu acı ve elem verici şehadetleri asla unutmamıştır. PKK’lıların menfur suikastından sonra devlet ricalinin “Çapulcu dersini alacak” mesajlarının üzerinden de tam 30 uzun yıl geçmiştir. Fakat çapulcular ders almak bir yana, taleplerine peyderpey kavuşmuş; tavizkar ve işbirlikçi yönetimler terör örgütünü arkalayarak Türkiye’nin kardeşlik bağlarını ve toprak bütünlüğünü bozma teşebbüsünde bulunmuştur. 2002 yılında sıfırlayan terör, AKP hükümetinin bölücülüğe gösterdiği tolerans ve torpille 30 yıllık kanlı geçmişinin semeresinin toplamaya başlamıştır. Bugün bazı medya organlarına yansıyan haber ve görüntüler bunun en açık kanıtı olmuştur. Bölücü örgütün ilk silahlı saldırısını gerçekleştiren teröristlerden Mahsum Korkmaz isimli caninin Diyarbakır Lice’de AKP icazetli inşa edilen PKK şehitliğinin girişine heykeli dikilmiştir. Bu alçak girişim ve meydan okuma aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmakla kalmamış; Türkiye’nin milli, manevi ve tarihi haklarına çok açık, çok net, çok kirli bir saldırı haline dönüşmüştür. Artık PKK’lılara sözde şehitliklerin kurulduğu, katillerin heykelinin dikildiği, ihanete methiyeler düzüldüğü, çözülme ve bölünme refakatçilerinin onay ve teşvik gördüğü bir Türkiye resmi karşımızdadır. Böylesi bir yenilgi ve rezilliği vicdan sahibi; insaflı, inançlı, iddialı ve ilkeli hayat süren hiçbir vatandaşımız kabullenmeyecektir. 10 Ağustos’ta Erdoğan’a verilen her oyun PKK’ya gittiği, Kandil’in cesaretini arttırdığı ve teröristlere umut aşıladığı örtülemeyecek bir gerçektir. 10 Ağustos’ta Erdoğan gülerken, aynı zamanda İmralı canisi tebessüm etmiş, Barzani heyecanlanmış, bebekleri kurşuna dizenler havalara uçmuştur. Kaldı ki Diyarbakır Lice’de yükselen PKK heykelinin 10 Ağustos’tan sonra açılması da zamanlama itibariyle şaşırtıcı görülmemelidir. Türkiye’yi parçalamak isteyen bölücü ve yıkıcı lobinin demokrasi maskesi takarak meşruiyet araması, zafer turu atması kısa ve orta vadede felaketlerin kilidini açacaktır. Erdoğan’a verilen destek ve oylar hezimet olarak faturalandırılacak ve ortaya çıkacak vebalden kurtulmak muhatapları için mümkün olamayacaktır. Dünyanın hiçbir onurlu, milli ve medeni ülkesinde; teröristlerin hükümet müsamahasıyla kutsandığı, öne çıkarıldığı, anıtlarla taltif edildiği ikinci bir ülke görülemeyecektir. Bu itibarla Erdoğan’ın yeni Türkiye’si iflasın, inkârın ve milli imhanın ta kendisidir. Bir yanda Diyarbakır’da teröristlerin heykeli yapılırken, diğer yanda terörle mücadele ruhu, disiplini ve mirası kötülenmekte ve aşağılanmaktadır. Tabelalardan TC’yi silen, Türklüğü kazıyan, milliyetçiliği söküp atan Erdoğan ve şer takımı; PKK’ya düğün bayram yaptırarak Türk milletini içten içe çürütmektedir. Kaybeden Türkiye’dir; mağlup olan, ezilen, eziyet gören ve etnik kümelere haince dağıtılmak üzere olan aziz Türk milletidir. YSK’nın Cumhurbaşkanı Seçiminin kesin sonuçlarını açıkladıktan sonra Başbakan’lık görevinden ayrılmayarak fiilen devleti işgal eden, silahsız darbe ve anayasa suçu işleyen Erdoğan’ın PKK ve Türkiye düşmanlarıyla emel ve hedef birliği yapması yanına kalmayacaktır. Balkon konuşmasında Türkiyelilik zırvasıyla bölücü mihrakların gönlünü okşayan, yüreğine su serpen ve hepsine birden açık çek veren bu devrin despotuna karşı herkes suskun kalsa da Milliyetçi Hareket Partisi asla susmayacaktır. Diyarbakır’da terörist heykeli dikenler döktükleri şehit kanlarının hesabını vermeden, Erdoğan ve Öcalan ihaneti hak ettiği muameleyi görmeden Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e rahat uyku haram olacaktır. Türk milleti vahim tehlikeyi görmelidir. Erdoğan ve Öcalan koalisyonun gözyaşı, dağılma, hüsran, mahvoluş ve bozgun olduğunu fark etmelidir. Unutulmasın ki, bugün PKK’lıların heykeli dikiliyorsa, yarın vatan bölünecek, bayrak inecek, devlet çökecek, milletin ise mezarı kazılacak demektir. Bunları vehim olarak değerlendirenlerin ise yakın tehditlerin sonuçlarına katlanmaktan başka bir seçeneği olmayacaktır.
|