Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin Bursa Ülkü Ocakları Çanakkale Zaferini Anma Şöleni’nde Yapmış Oldukları Konuşma Metni 18 Mart 2007 - Bursa Değerli dava arkadaşlarım, Türkiye’min teminatı genç ülküdaşlarım, Sevgili bozkurtlarım, Kıymetli konuklar, Bugün, Çanakkale Zaferi’nin 92. yıldönümü münasebetiyle, Bursa Ülkü Ocaklarımızın düzenlediği bu güzel gecede, sizlerle bir arada bulunmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bu kutlu geceyi düzenleyerek bizleri biraraya getiren, inanç ve heyecanımızı yenileyen Ülkü Ocaklarının mümtaz yöneticilerini, tertip komitesini ve emeği geçen ülküdaşlarımı tebrik ediyorum. Bizlere bu kucaklaşma ve kaynaşma imkanını bahşeden ve bir kez daha buluşmamızı sağlayan Cenab-ı Allah’a şükrediyorum. Hepiniz en derin sevgi ve saygılarımla selâmlıyorum. Hoş geldiniz. Değerli Dava arkadaşlarım, Ülkemizin geleceğinin, milletimizin bekasının çok yüksek risk ve tehditlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Bin yıllık kardeşliğimizin sorgulandığı, devletimizin seksen yıllık tüm kazanımlarının birer birer tahribata uğradığı bu fetret dönemi, iş başındaki yönetimin bir eseridir. Türkiye’miz, tıpkı Çanakkale Savaşlarında olduğu gibi, tıpkı Milli Mücadele yıllarında yaşandığı gibi, derin ve sinsi bir kuşatma ve manevi bir abluka ile karşı karşıyadır. Çanakkale’de tarih yazarak düşmanlara geçit vermeyen, milli mücadelede yüksek irade göstererek ihanete fırsat tanımayan kutlu atalarımız gibi bugün de, milliyetçi-ülkücü hareket, benzer tehditlerle mücadele etmek durumundadır. Ancak bu kez maruz kaldığımız risk ve tehlike daha sinsi ve daha kapsamlı ve daha zorludur. Çünkü kökü dışarıda, ucu ve uzantıları içeridedir. Bu nedenle bugünkü tehdit ve tehlikeleri iyi analiz edebilmenin en önemli yolu tarihten ders çıkarmak, yaşanmış olaylardan, yaşanması muhtemel gelişmeleri tahmin ederek tedbir almaktır. Milliyetçiler için kahramanlıklarla dolu Türk tarihi, tekerrür eden bir vakıalar zinciridir. Karşılaşılan yer ve zaman, çatışan unsur ve düşmanlar değişse bile emeller aynı, yöntemler benzer, işbirlikçiler tanıdıktır. “Su uyur, düşman uyumaz” sözünü binlerce yıldır sosyal hafızasında yaşatan büyük Türk milleti, bir tarihi gerçeği vurgulamaktan öte, gelecek nesilleri teyakkuz halinde bulunmaları için uyarmaktadır. Bu açıdan Çanakkale Savaşları, sebep ve sonuçları ile ibret ve ders alınması gereken; acı ve tatlı hatıraları yaşatılarak gelecek nesillere aktarılması şart olan, ecdadımızın kahramanlık destanları ve tarihi hatıralardır. Değerli Dava arkadaşlarım, Son bin yılın dünya tarihine damgasını vurmuş olan ve bir elin parmakları ile ancak sayılacak kadar az, büyük milletler arasında kuşkusuz ki en önemli yeri Türk milleti almaktadır. Ancak tarih, her millet için olduğu gibi Türk milleti içinde hep zaferlerle ve başarılarla dolu değildir. Bizim için tarihin önemi de değeri de bu gerçekçi analizde yatmaktadır. Bize göre, bin yıldır yaşadığımız Anadolu coğrafyası üzerindeki, doğal ve stratejik tehditleri bilmek, bu topraklarda binlerce yıl daha var olabilmenin sırrını da yakalamış olmak demektir. Tarihi bilmeden bugünü anlamaya ve gelecek üzerinde isabetle düşünmeye imkân yoktur. Bugünü anlamak için Çanakkale’ye, Çanakkale’yi yorumlamak için bugüne bakmak gerekmektedir. Bu açıdan Çanakkale Zaferi, Türk milletini, yurt edindiği Anadolu’dan atmak ve yok etmek üzere, yola çıkmış Avrupalıların hüsran ve kesin bir yenilgi ile sonuçlanmış maceralarının adıdır. Türklerin binyıllık süre içinde, üç kıtaya açılan vatan coğrafyalarından, 18 yüzyıldan itibaren çekilmeye başlamalarıyla ortaya çıkan küçülme ve daralmanın son direnme noktasıdır Çanakkale. Çanakkale zaferi doğduğu topraklara dönüşe başlayan evlâd-ı fâtihanın, son ve nihai çekilme sınırlarını, dünyaya süngü gücü ile ilan edişidir. Çanakkale, dönemin küresel güçlerinin, milletimiz en zayıf olduğunu zannettiği bir dönemde başlattığı büyük bir saldırının, yüksek bir iman ile püskürtülmesi demektir. Nitekim emperyalist güçler, bu alçakça girişime birkaç yıl sonra, yine zayıf olduğumuzu umdukları bir dönemde, Sevr ve Mondros ile bir kez daha yeltenmişler ve yine aziz milletimizin kahraman evlatlarınca süngü gücüyle İzmir’den defedilmişlerdir. Türk milletinin zaaf anını kolladıkları iyi bilinen bu kuvvetlerin, en son, bugün işbaşındaki işbirlikçi hükümeti bir fırsat bilerek, yeni bir kuşatmayı sahneye koydukları, 29 Ekim 1923 tarihi ile yarım kalmış emellerini tamamlamaya çalıştıkları görülmektedir. Bu kez yöntemleri, kaleyi içeriden yıkmak için işbirlikçiler yetiştirme ve gayri milli zihniyetlerle eylem ve amaç birliği oluşturmaktır. Bu konuda iktidar zihniyeti ile epey bir mesafe almış oldukları hepimizin malumudur. Değerli dava arkadaşlarım, Bugün, Türk milletinin üzerinde oynanan oyunların başlangıcı, yirminci asrın başında Çanakkale’ye çarpıp dönen stratejik senaryolarda saklıdır. Günümüzde gerçekleşenler, kahraman atalarımızın Lozan’da durdurduğu emperyalist sürecin, yeniden ve farklı formatlarla Türk milletine dayatılmasından başka bir şey değildir. Lozan’dan önceki son durak Sevr ve son ders ise Çanakkale Savaşlarıdır. Çanakkale ile başarılamayan, ancak Sevr’de dayatılanlar, Türklük için ayrılıştır, bölünüştür, parçalanıştır ve yok oluştur.
Biz, buna asla müsade edemeyiz. Biz, bu zillete asla katlanamayız.
Çünkü biz milliyetçiyiz, biz ülkücüyüz, biz vatanseveriz. Dün Müstecip Onbaşı reddetmişti. Bugün ülkücü Türk gençliği, Dün 57. Alay şehadete hazırdı. Bugün Türk milliyetçiliği. Biz, bu dayatmaları reddetmek için varız. Ve var olmaya da devam edeceğiz. Değerli Dava arkadaşlarım, Bizim tarih telakkimize göre bir milletin hayatının tamamı, yetiştirmiş olduğu kahramanlarının ihtişamlı hatıralarının toplamı demektir. Ne büyük bir gurur kaynağıdır ki, Türk milleti bağrından kahramanlar yetiştirmekte ve tarihe damgasını vurmakta en önde yer almıştır. Cesaret, yaradılışla beslenen bir erdemdir. Oysa ki, kahramanlık olağanüstü erdem ve cesaretin, şuur ve fedakârlıkla beslenerek, ölüme meydan okuma halidir. Türk milletinin ve başka milletlerin de içinden kahramanlar çıkmıştır, çoktur. Ancak tarih Çanakkale’ye kadar topyekün kahramanlık yapmış millete hiç rast gelmemiştir. Biz Çanakkale ile milletçe kahraman olduk ve kahraman millet ünvanına kavuştuk. Bu nedenle, Çanakkale, bizim için bir coğrafi bölgenin adından önce, her karış toprağına bir yiğidin uzandığı dünyanın en büyük şehitliğidir. Çanakkale, yalnızca bir ordunun verdiği ihtişamlı bir mücadele değil, binlerce yılda yoğrulmuş asil Türk milletinin, maddi ve manevi bütün güçleri ile gerçekleştirdiği bir var oluş savaşıdır. Çanakkale, dönemin en büyük küresel gücüne karşı, bir karış bile vermemek için, kanı ve canı ile vatan topraklarını mühürleyen Türk milletinin asalet mücadelesidir. Çanakkale, iki asrı aşan bir fetret sürecinin sonunda, aziz millet varlığının yeniden benlik bulmasının, azim ve iman ile yeniden doğrulmasının zirve noktasıdır. Çanakkale, ardı ardına kaybedilen savaşların, yaşanan bozgunların ve terk edilen toprakların etkisi ile sarsılan maneviyatın yeniden kazanıldığı, Türklüğün uyandığı bir öze dönüş hareketidir. Çanakkale, Müslüman Türkün, iman ve azminin, güç ve kuvvetinin imtihandan geçmiş bir vesikası, mağrur ve zalim bir gücün, hakkın karşısında mağlubiyeti ve maddenin mana önünde ezilip yok olmasıdır. Çanakkale, son vatanımıza göz diken, dünyanın en büyük birleşik deniz gücünü, henüz hiçbir millete nasip olmayan, milli gurur, memleket sevgisi ve sarsılmaz bir inanç ile mağlup eden on binlerce Türk gencinin kahramanlık abidesidir. Çanakkale, ruhun maddeye, imanın insan iradesine, vatan sevgisinin işgal zihniyetine üstünlüğünü haykıran ve ilelebet haykıracak olan bir menkıbenin adıdır. Çanakkale, barutun, inanç; çeliğin, itaat; silahın millet; topun cesaret karşısındaki iflasının ilanıdır. Ve… Çanakkale, Türk’e biçilen kefeni yırtmak için, canını Allah yolunda feda eden, kanlı gömleğiyle kara toprağa giren on binlerce kınalı şehidin muhteşem destanıdır. Manevi huzurlarında, Türk milliyetçileri adına, bütün kahramanlarımızın mukaddes hatıralarını yâd ediyor, en derin hürmet, hayranlık ve sadakat hislerimle Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Onlara ve emanetlerine layık olmak gayretinde olduğumuzu da bu vesile ile ifade etmek istiyorum. Bu ihtişamlı ve inanılmaz zafer, Türk milliyetçileri tarafından asla unutulmayacaktır. Türk milletçilerinin asil vicdanında, mukaddes bir hatıra ve nişan olarak sonsuza kadar yaşatılacaktır. Bu itibarla, Çanakkale deyince;
Onlara dikkat ediniz. Onlar bizden değildir. Buradan, Türk milleti için hasmane duygular besleyenlere sesleniyorum. Buradan 92 yıl sonra Türk milletine kefen biçmeye hazırlananları uyarıyorum: Türk milleti, yalnızca bugün işbaşındaki kokuşmuş zihniyetten ibaret değildir. Bu zihniyetin dümen suyuna girenlerin gösterdiği zafiyet sizleri iştahlandırmasın. Sakın aldanmayın. Yanlış hesap yapmayın. 92 yıl önce bu hatanın bedelini Çanakkale’de ödediniz. İşbirlikçilerinize bakarak, Türk miletini çaresiz sanmayınız. İşte, ülkücü gençlik ! İşte, Türk milliyetçileri ! İşte Milliyetçi Hareket Partisi ! Dimdik ayaktalar. Bu davayı, asla aşamazsınız, Bu burçları, asla geçemezsiniz. Biliniz ki: Son siper Çanakkale’dir, Milliyetçi Hareket son kaledir Değerli Dava arkadaşlarım, Çanakkale’de ulaşılan bu muhteşem sonuç; Türk milletinin kendi topraklarında asla ve asla yenilemeyeceğinin tüm dünyaya ilanı olmuştur. Bu zaferle, Türklüğün özellikle Balkan bozgunu ile kırılan gururu 1915’te Çanakkale’de tamir olmuş ve nihayetinde 1921 ‘de Sakarya’da gerçek benliğini bulmuştur. Bildiğiniz gibi, o gün Çanakkale Boğazından dönmüş emperyalist zihniyetin, yarım kalmış hevesleri birkaç yıl sonra, Sevr ile yeniden hortlayacak ve Türk milleti Cumhuriyetimizle sonuçlanacak yeni ve şerefli bir milliyetçilik mücadelesine başlayacaktır. Gerek Çanakkale savunması, gerek Cumhuriyetin ilanı ile imza altına alınan Lozan anlaşması, bin yıllık vatan toprağımız olan Anadolu’nun nihai senedi olmuş, Türk milleti sınırları ve milli kimliği ile ilgili son sözünü o tarihlerde söylemiştir. Varlığımız, 1915 Çanakkale’sinden, 1922 İzmir’ine kadar adım adım, karış karış savunulan vatan toprakları ve dökülen şehit kanları ile tescil edilmiş ve bedeli ödenmiştir. Tercihini teslimiyetçilikten değil milliyetçilikten yana kullanan alnı açık, bahtı açık, namus ve cesaret sahibi Türk milliyetçileri için bu konu ilelebet kapanmıştır. Bugün başka coğrafyaları özleyen ve başka topraklardakilerle kucaklaşmak isteyenler, bundan yaklaşık bir asır önce bu niyet sahiplerinin akıbetinden ders çıkarmalıdırlar. Değerli dava arkadaşım, Kahraman ülküdaşım, Aziz milletim sana sesleniyorum.
Çanakkale ruhundan ilham ve feyz alamamış gafillerin ve milli duyguları körelmiş mihrakların yönetiminin baki kalacağını sanma. Tıpkı Çanakkale’ye gemilerini yığan düşmanın titrediği gibi, Türk milliyetçilerinden korkan güruhun ve seni tehlikeli gören alçakların payidar olacağını asla düşünme. Kendine güven, milletine inan. Ezik durma, boynunu bükme. Çanakkale’yi unutma. Yahya Çavuş da sensin, Seyit Ali Onbaşı da, Zabit namzedi Mehmet Muzaffer de sensin, Anzaklı Ömer’de sen. Geri durma, korkuya teslim olma. Büyük ceddimin çağrısına kulak vererek; titre ve kendine dön. Kaynaklarımız Asya, köklerimiz Söğüt, kollarımız Çanakkale, gövdemiz Türkiye’dir. Bilesin ki sen bu coğrafyanın kınına sığmayan kılıcısın. Bilesin ki, sen tarihin bağrına saplanan okun, keskin ucusun. Üç kıtada hatıraların hala yaşıyor. Çanakkale’de dibe yolladığın düşman gemilerinin dumanı henüz dağılmadı, Polatlı’dan İzmir’e süpürdüğün düşmanın anısı hala taze. Başaramayacağın hiç bir şey yok. Mazide yaptıkların şahidimizdir. Mazide yaptıkların teminatımızdır. Yine yaparsın, yapmalısın ve yapacaksın. Keşkelerle ve pişmanlıklarla oyalanacak vaktimiz yok. Yapmıştım, yapacaktım değil, yaparım kararlılığına ihtiyacımız var. Yaptım bitiriciliğine ihtiyacımız var. Zaman daralıyor. Vakit azaldı. Bilge Kağan gibi gönül huzuru ile az milleti çoğalttım, çıplaktın giydirdim, aç idin doyurdum diyebilmek için milliyetçilerin tek başına iktidarından başka seçenek yok. Unutma ki, bu millet, geçen yüzyılın başında dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Küresel sömürü ve köleleştirmenin önündeki en büyük engel oldu. Bugün de tıpkı Çanakkale gibi, içte ve dıştaki kuşatmayı yaracağız ve asla teslim olmayacağız. Oturmayacağız, beklemeyeceğiz, dinlenmeyeceğiz. Milletimize, komşumuza, arkadaşımıza, akrabamıza yarından tezi yok koşacağız. Kucaklaşacağız, tanışacağız, buluşacağız, anlaşacağız. Başka çaresi ve çıkış yolu yok. Çanakkale ruhu gönlümüzde, Milli mücadele şuuru yüreğimizde olacak. Bizim seçim için harcayacak milyarlarımız yok. İstismar edeceğimiz değerlerimiz yok. Peşkeş çekilecek kaynaklarımız yok. Bize kucak açacak medya gücümüz yok, Sadaka vererek oy dilenecek vicdanımızsa hiç yok, Tıpkı Çanakkale’de can verenler gibi. Ama ne gam? Varsın olmasın. Bizim, Türk milletini karşılıksız sevenleri esirgeyen yüce Allah’a inancımız var. Üstümüzde şehitlerin duası var. Yanımızda büyük aziz milletimiz,, önümüzde kılavuz olan bozkurtlarımız var. Ve işte, burada dimdik karşımızdalar. Kazanacağız, başaracağız, iktidara ulaşacağız. Milliyetçilerin tek başına iktidarına gidebilmenin yegane yolu budur. Bundan tam 707 sene önce 400 çadırlık bir Türkmen obasından, milyonlarca kilometre karelik bir imparatorluk, bu topraklarda sizlerin dedeleri tarafından kuruldu. Bu mübarek coğrafyanın her yöresinde ecdadımızın eserleri, hatıraları hala canlılığını koruyor. Bir obadan başlayarak, muazzam bir devlet çıkaran yüksek meziyetler, silinmez hasletler, asil ve tertemiz Türk ailelerinde hala yaşamaya devam ediyor. Ve, bu muhteşem gizli kudret, onu saklı durduğu gönüllerden çıkarıp işleyecek bir kuvvet bekliyor. Bu kuvvet sizsiniz, dava arkadaşlarım. Osman Gazi’nin, Yıldırım’ın, Mustafa Kemal’in ve Başbuğ Alparslan Türkeş’in nesli olan sizlersiniz.
Üç kıtada, sonu gelmeyen topraklarda, sayılamayacak bir nüfusun imparatorluk yolculuğu. Söğüt’ten, Bursa’dan, bu topraklardan başlamıştı. Bugün de, çeyrek yüzyıl sonra lider ülke olacak bir Türkiye’nin ilk adımları neden buradan atılmasın. O gün başarılan, bugün neden başarılmasın. Geçmişte başardın. Şimdi de başarırsın. İlham ve güç kaynağı mı arıyorsun? İşte Malazgirt, işte Niğbolu’, İşte Mohaç. İşte Çanakkale ve Sakarya. Buralarda içten içe yaşamaya devam ediyor. Türk milletinin bağımsızlık aşkı ve insan sevgisi mazlum milletlere de yol gösterecek kadar büyüktür. Ben bu ülkü ve inançla yola koyuluyorum ve sizlere soruyorum: Benimle beraber yola çıkmaya hazır mısınız? Bana yol arkadaşı olmaya hazır mısınız? O halde yolumuz ve bahtımız açık olsun. Değerli Dava arkadaşlarım, Türkiye’min onurlu geleceği ülküdaşlarım, Tek başına iktidara doğru giden yolculukta, yol arkadaşlarım, Ecdadımızın emaneti olan güzel Bursa’mızda sizlerle tarihi bir günü paylaşıyorum. Nu mutlu ki, aradan geçen 92 uzun yıla rağmen Çanakkale’yi hatırlayan ve sahip çıkan nesillere sahibiz. Bu tarihi sadakatin ve millet sevgisinin ilelebet gönlünüzde yaşamasını diliyorum. Bu kutlu geceyi düzenleyen Bursa Ülkü Ocaklarımızın yöneticilerini ve tertipleyenlerini kutluyorum. Ecdadımıza layık olduklarını gösterdiler. Cenab-ı Allah’ın, tıpkı Çanakkale nesli gibi Türk milliyetçilerini de muzaffer kılacağına yürekten inanıyorum. Zafere ulaşarak vatanı ve bayrağı için şehit olan, bugün bizlerin bağımsız bir ülkede hayat ve vücut bulmamızı sağlayan kahraman Mehmetçikleri bir kez daha minnetle, şükranla yad ediyorum. Tarih boyunca vatan ve millet sevdası ile şehit düşmüş ecdadımıza; bugün milletin bekası ve esenliği uğruna can vermiş evlatlarımıza ve kahramanlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Yaklaşan tek başına iktidarımız için, tek yürekle ve hep beraber bir kez daha haykırıyorum. Altmışıncı Hükümet, Milliyetçi Hareket. Ne mutlu Türküm diyene. Dr. Devlet Bahçeli
|