Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Büyük Türk Milleti, Değerli Vatandaşlarım, Muhterem Dava Arkadaşlarım, Aziz İstanbullular, Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler, Bu ne görkem böyle, bu ne güzellik böyle, bu ne heyecan böyle, bu ne muhteşem manzara böyle! Kazlıçeşme sanki sevgi deryası, Kazlıçeşme sanki milli coşku ummanı. Maşallah, İstanbul sanki Kazlıçeşme’ye akmış, Kazlıçeşme sanki kükremiş sel gibi bendini çiğnemiş aşmış. Allah sizleri kem gözlerden sakınsın. Allah sizleri haram niyetlerden, hasis nefeslerden korusun. Farkında mısınız, düşmanları çatlatıyor, dostları güldürüyorsunuz. Zalimlere korku salıyor, mazlumlara umut saçıyorsunuz. Türkiye’ye ümit veriyor, fetih ruhunu canlandırıyorsunuz. Tarihe mühür vuruyor, İstanbul’un kapanan ufkunu açıyorsunuz. İstanbul bugün Fatih olmuş Bizans’ın surlarına hançer gibi saplanmak üzere yola koyulmuştur. Ve Ulubatlı Hasan olmuş üç hilali zirveye asmak için yürüyüşe geçmiştir. Bizleri kavuşturan Rabbim’e şükürler olsun. Böylesi gıpta edilecek, hayranlık uyandıracak, imrenilecek mahşeri bir atmosferde, sizlerle birlikte olmanın tarifsiz mutluluğunu yaşıyorum. Hepinizi selamların en güzeliyle selamlıyorum. Her birinize en içten sevgi, saygı ve şükranlarımı sunuyorum. İstanbul’un tüm ilçelerini, tüm mahallerini, tüm değer ve miraslarını, yediden yetmişe herkesi muhabbetle kucaklıyorum. Bu açık hava toplantımızın gerçekleşmesinde emeği geçen, katkısı bulunan her dava arkadaşımı yürekten kutluyorum. 8 gün sonra yapılacak 25’nci Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri’nin ülkemizin birliğine, milletimizin dirliğine, insanımızın refahına en üst düzeyde katkılar sağlamasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Seçimlerin barış, huzur, güven ve demokratik yarış içinde geçmesini temenni ediyor, siyasi partilere ve milletvekili adaylarımıza başarılar diliyorum. Ve hepinize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
Aziz İstanbullular, İstanbul Türk medeniyetinin çınarı, Türk milletinin türbedarıdır. İstanbul bir efsane, bir tarih, bir şuur, bir dua, bir dilek, kutlu bir müjdedir. O müjde ki, alemlere rahmet olarak inmiş Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın mübarek dudaklarından insanlığın hafızasına dökülmüştür. O müjde ki, İstanbul’un fethedileceğini asırlar önce cihana tebliğ eden kerametin ilanıdır. İstanbul’u fetheden güzel komutan bir Türk’tür. Fethe memur edilmiş güzel asker ise Türk milletinin kudretidir. İstanbul’un fethi dünyanın istikametini değiştiren, çağların yörüngesini kaydıran muhteşem bir Türk başarısıdır. Ve İstanbul dünyanın en büyük Türk kenti unvanını almıştır. Bu aziz şehrimizi fetheden Fatihimiz Sultan Mehmet Han’a, fethin manevi kılavuzu Akşemseddin Hoca’ya ve fetihte vazife alan tüm kahraman ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyorum. İstanbul’un fethinin 562’inci yıldönümünü hayır ve duayla anıyorum. Türk milleti; Ötüken’den Malazgirt’e yürümüş, vatan kazanmıştır. Söğüt’ten İstanbul’a yürümüş, fetih yapmıştır. İstanbul’dan kıtalara yürümüş, destan yazmıştır. İstanbul’dan Ankara’ya yürümüş, istiklalini, istikbalini yedi düvelin alnına kazımıştır. Fatih Sultan Mehmet yürümüş, Konstantin İstanbul olmuştur. Mustafa Kemal yürümüş, boğaza demirlemiş düşman gemileri geldikleri gibi gönderilmiştir. Şimdi yürüme sırası bizdedir. Şimdi ileri atılma, yüreklice tarihi yürüyüşümüzü sürdürme görevi fütuhat mirasçısı Milliyetçi Hareket’e düşmektedir. Allah için yürüyeceğiz, kafire kabus yaşatacağız. Millet için yürüyeceğiz, haine, namerde, murdar emellere haddini bildireceğiz. Mazlumlar için yürüyeceğiz, zalimleri ezip geçeğiz. Adalet için yürüyeceğiz, haksızlıkları silip süpüreceğiz. Ahlak için yürüyeceğiz, utanmaz, arlanmazları önümüze katıp süreceğiz. Türkiye için yürüyeceğiz, Türklük için yürüyeceğiz, varlığımızı, kimliğimizi ve geleceğimizi kurtaracağız. O halde İstanbul’a soruyorum. İstanbul’dan okkalı, zelzele gibi sarsacak güçlü bir sesle cevap bekliyorum: Şimdi söyleyiniz; √ Bizimle yürümeye hazır mısınız? (Evet) √ Bizimle yürümeye var mısınız? (Evet) √ Bizimle yürümeye söz veriyor musunuz? (Evet) Bizimle Yürü İstanbul. İstanbul’un ruhunu çalanlara, İstanbul’un hayallerini karartanlara unutamayacakları acı bir ders vermek için Bizimle Yürü İstanbul. Kırılan umutları tamir etmek, incinen gönülleri onarmak, burkulan kalpleri iyileştirmek için Bizimle Yürü İstanbul. Fethimizin bekası, Fatihimizin emaneti, Fatihalarımızın nidası için Bizimle Yürü İstanbul. Vatan için, bayrak için, şeref ve namus için Bizimle Yürü İstanbul. Biz yürürsek önümüzde kimseler duramayacaktır. Biz yürürsek karşımıza kimseler çıkamayacaktır. Çünkü Türkiye’nin yürümesi, ihanet durağında bekleyenleri şaşkına çevirecektir. Türkiye’nin harekete geçmesi, durgunluğun, duraklamanın ve geri çekilmenin faillerini köşeye sıkıştıracaktır. İstiyorlar ki, Türk milleti dursun, sussun, kımıldamasın. Diliyorlar ki, Türklük yerinde saysın, zamanla erisin, emilsin. Bekliyorlar ki, Türkiye atıl ve hareketsiz kalsın, hayatiyetini kaybetsin, ulviyetinden olsun. Yok öyle yağma. Yürüyüşümüz saat kadranında saniye ibresi kadar hızlanacak, katlanarak hedefe varacak. Yürü ey İstanbullu kardeşim, fetih günü bugün. Yürü ey aziz milletim, muzaffer sabahların şükür duası yakın. Yürü ey Türkiyem yeni bir kurtuluşun doğum günü 7 Haziran. Yürürken engelleri görüyoruz, önümüze kazılan hendekleri geçiyoruz. Yürürken oyunları bozuyor, tuzakları yarıyor, provokasyonları alt üst ediyoruz. Biliyorsunuz, İstanbul’da miting yapmamızın önüne geçmek maksadıyla her zorluğu çıkardılar, her çamura başvurdular. Yenikapı dedik, fetih şöleni var, kurulan dev platform bir günde sökülemez dediler. Bakırköy Pazar alanı dedik, zorlamayın, izin yok dediler. Maltepe Meydanı dedik, bağımsız adaylar da orayı istiyor, ne çıkarsa bahtınıza, heveslenmeyin, dediler. Kazlıçeşme Meydanı olsun istedik, miting alanı değil, boşuna uğraşmayın dediler. Önümüze set çekenler, İstanbullu kardeşlerimizle buluşmamızdan ürkenler bir şeyi unutmuş, bir gerçeği akıllarından çıkarmıştı. Şimdi ben unuttuklarını hatırlatayım: Milliyetçi Hareket Partisi haklı olduğu bir konuda, engel tanımaz, haksızlığa boyun eğmez, yapay bariyerleri yıkar geçer. Milliyetçi Hareket Partisi demokratik ve kanuni hakkını çiğnetmez, sonu nereye varırsa varsın geri adım atmaz, korkuları paramparça eder. Sorarım sizlere; hangi çılgın yürüyüşümüze ket vurabilecektir? Hangi demokrasi ve milli irade düşmanı karşımızda durabilecektir? Eğer hakkımızı aramazsak, tehditlere pabuç bırakırsak mahşerde şehitlerimize ne deriz, mahşeri vicdanın hukukunu batıla ve bedbahtlara karşı nasıl savunuruz? Direttik ve dedik ki, kim ne söylerse söylesin, kim hangi tertibin içinde olursa olsun, 31 Mayıs günü Kazlıçeşme’de olacağız, İstanbullu kardeşlerimizle bu meydanda toplanacağız. Yaptık mı? Toplandık mı? Sözümüzü tuttuk mu? Kararlı yürüyüşümüzden çekinenler mecburen geri adım atmak zorunda kaldı. Demokratik sabrımızı, hukuka saygımızı ve milliyetçi vakarımızı yanlışa yoranlar, azametli yüzümüzü görünce anında gevşedi, hemen çark etti. Kaldı ki Milliyetçi Hareket Partisi teslimiyet kümesine girmez, giremez. Milliyetçi Hareket Partisi doğru yolundan, emin yürüyüşünden taviz vermez, veremez. 46 yıldır zulme ortak olmadık, zulme diz çökmedik. 46 yıldır kula kulluk etmedik, nefsimize yenilmedik, tutsaklığa eyvallah demedik, Allah’ın huzurundan başka hiçbir yerde de eğilmedik. Dava arkadaşlarımızın yakasına idam hükmü iliştirildiğinde bile korku nedir tanımadık. Zindanlarda çürümeye terk ettiklerinde yorulacağımızı düşündüler, fakat Yusufiyeli olacağımızı hiç hesaba katmadılar. Cuntacılar bir yandan, teröristler diğer yandan; işbirlikçiler bir taraftan, vatan düşmanları diğer taraftan kaynağımızı kurutmaya çalıştılar. Ama başaramadılar. Çok şükür budandıkça büyüdük, vuruldukça çoğaldık, düştükçe doğrulduk, şehit verdikçe yükseldik, yükseldikçe durmadık, yürüdük. Serok Ahmet, sesimi duydun mu? 17-25 Erdoğan, az da olsa bizi öğrendin mi? İster BOP’a eşbaşkan olsunlar, ister saraylarda sultanlık sürsünler, ister Potamyalı, ister Erivanlı, isterse de Kandil’de teröristlerle tüfek çatsınlar. Bize sökmez, bize fark etmez. Milliyetçi Hareket’e diş geçmez, önüne geçilemez, hiçbir tehlike de bize hüküm süremez. Ne var ki hala bizimle uğraşıyorlar. Zira Milliyetçi Hareket Partisi’nden çok korkuyorlar. Afişlerimizi toplatıyorlar. Yandaş mahkemeleri seferber edip demokrasiyi infaz ediyorlar. Sanıyorlar ki, 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk kepazeliğini unutturacaklar. Sanıyorlar ki, kaçak ve karanlık sarayı unutturacaklar. Sanıyorlar ki, Oslo’dan İmralı’ya kadar hıyanete kol kanat germelerini gözlerden uzak tutacaklar. Ancak biz ne haini unuturuz, ne hırsızı aklımızdan çıkarırız. Biz ne Babacım diyen süfli sesleri unuturuz, ne de parayı sıfırla diyen kısık sesleri hafızamızdan çıkarırız. Biz ne yıkımı ne de çözülme sürecini bir kenara koyarız. Ve bilinsin ki, millet vicdanında afişe olmuş hiçbir rezilliği unutturamayacaklar. Unutursak bunu millete anlatamayız. Unutturursak bunu tarihe izah edemeyiz. Durmasınlar devlet gücünü üstümüze salsınlar. Durmasınlar kumpasla, komployla, algı operasyonlarıyla, hileyle, desiseyle, kara propagandayla ve en iğrenç istismar yöntemleriyle akıl çelmeye kalkışsınlar. Ne yaparsa yapsınlar, tüyü bitmemiş yetimin hakkını kursaklarından çıkaracağız. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, girdikleri deliklere kadar iz sürüp, araya araya bulup alayını birden adalete teslim edeceğiz. Erdoğan çirkefe yatmasın. Davutoğlu ucuz figüranlık yapmasın, zalim yamaklığına, saray hizmetkarlığına özenmesin. Türk milletinin kahrından ve azabından, Milliyetçi Hareket’in elinden ve nefesinden bunların kaçışı ve kurtuluşu yoktur. Erdoğan ve Davutoğlu korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlardır. AKP’nin dibe doğru inişi ikisini de telaşlandırmıştır. Uşak’ta, Erdoğan’ın kanunsuz mitinginden önce, Bozkurt işareti yapan bir hanım kardeşimiz şerefsizce gözaltına alınmış ve sorguya çekilmiştir. Erdoğan’ın tetikçileri, parti binamıza, sanki herhangi bir terör örgütünün hücre evine baskın düzenler gibi saldırmışlardır. Bu mütecaviz hareketin tarafı olanların 7 Haziran’dan sonra haddini bildireceğiz. Erdoğan’ın, Bozkurt simgemize düşmanlığını biliyoruz. MHP alerjisine, MHP nefretine de uzun zamandır şahidiz. Milliyetçiliği ayaklar altına alacak kadar kimliksiz olduğu da malumumuzdur. Madem Bozkurt işaretine Erdoğan tahammülsüzdür, madem çakal hükmünü geçireceğini zannetmektedir. O halde, hodri meydan. Erdoğan’a çağrıda bulunuyorum; gelsin Kazlıçeşme’ye baksın, yüzbinlerce Bozkurt işareti yapan Türkiye sevdalısı kardeşimi görecektir. Savunmasız bir hanımefendiyi zorla ve mevcutlu emniyete götürmek namertliktir, haysiyetsizliktir. Erdoğan’a sesleniyorum, hadi koruma polislerini buraya da gönder. Hadi yandaş savcı ve hakimlerini buraya da görevlendir. Gücün yetiyorsa yüzbinlere kelepçe vur, mahkemelere çıkar. Aklın kesiyorsa, Kazlıçeşme’deki Milliyetçi-Ülkücü inanmışlığı adliyelere götür. 17-25 Erdoğan haydi korkma; mertsen, yiğitsen, delikanlıysan ajanlarını aramıza yolla, hepimizi fişlet. Kafatasçı olarak suçladıkların buradadır. Irkçı gördüklerin buradadır. Faşist dediklerin buradadır. Fatiha bilmeyenler, morg bekçileri diyerek hakir gördüklerin seni beklemektedir. Biz yürüyoruz, acaba sen nerede siniyorsun? Biz yürüyoruz, acaba sen nerede fitne planları yapıyorsun? Diyorlar ki, Cumhurbaşkanı’na hakaret ediliyormuş. Bu da yasalara aykırıymış. Biz bir Cumhurbaşkanı’na hakaret etmeyiz. Böyle bir yanlışın içine elbette düşmeyiz. İlke ve ülkülerimizin esasında, gelenek ve siyasi duruşumuzun temelinde devletin başıyla kamplaşmak ve kavga etmek yoktur. Fakat ilk önce Erdoğan Cumhurbaşkanı olmayı öğrenecek, Cumhurbaşkanı gibi davranacaktır. Muhaliflerine gelince hukuk diyen, kendisine gelince guguk anlayan Erdoğan, ya Cumhurbaşkanı ya da Cumhur çıbanı olacaktır. Recep Tayyip Erdoğan halkın oyuyla geldim diyorsa, öncelikle üzerine aldığı, omuzladığı milli iradeye hürmetle mükelleftir. Erdoğan ne söylerse misliyle onu duyacaktır. Yasa dışı yollardan siyasete ayar ve istikamet vermeye devam ettikçe gözümüz üstünde, nefesimiz ensesinde olacaktır. Parlamenter sistemi mayınlamaktan kesinlikle uzak duracaktır. PKK’yla yaptığı başkanlık pazarlığından pişmanlık duyacaktır. Taşıdığı görevin saygınlığına layık olacaktır. Korsan mitingler düzenleyip muhalefetle söz düellosuna girmeyecek, Başbakanlığı panayıra, kendisini cambaza çeviren Davutoğlu’ndan rol kapmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’ne iftira atmayacak, çelme takmayacaktır. Adam gibi Cumhurbaşkanı olacak, yerini-yurdunu bilecektir. Anayasa’nın çizdiği sınırlardan taşmayacak, yetki ve görev sahasını ihlal etmeyecektir. Dahası şeref ve namus üstüne ettiği yemini çiğnediğinden milletin affına sığınacak, özürler dileyecektir. Şayet çekineceği bir hal yoksa, eksiği gediği bulunmuyorsa ve kendisine güveniyor, Bilal’ine kefilse, millete küfreden havuzculara inanıyorsa, 17-25 Aralık’tan dolayı mahkemeye çıkıp aklanmanın yollarına bakacaktır.
Değerli Vatandaşlarım, Şu anda, Erdoğan ve Davutoğlu her türlü suçu işleyecek kadar kontrol ve dengeden savrulmuştur. Bu savrulma Türkiye için milli güvenlik tehdididir. Bu kırılma Türk milleti için istikrasızlığın nedenidir. Dün İstanbul Yenikapı’da fetih şöleni yapılmıştır. Artık Erdoğan ve Davutoğlu kürsülerde birlikte düet yapmaya başlamışlardır. Cumhurbaşkanlığını başkanlık için kuluçkaya çeviren Erdoğan, fetih şöleninden ziyade devlet imkanlarını seferber ederek, okul çağındaki öğrencileri dahi alet ederek AKP’nin mitingi yaptırmıştır. Hukuk bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Kuvvetler ayrımı, Cumhurbaşkanlığı makamının ağırlığı bir kez daha ağır yara almıştır. Erdoğan seçimlere çok az bir süre kala seyyah gibi dolaşmaktadır. Davutoğlu ise sarayın kapısına bağlıdır ve etkisiz, sıfır hükmündedir. Yeniden diriliş, yeniden yükseliş adı altında yapılan sözde fetih şöleni bir defa İstanbul’u yok saymaktır. Fethe katılan ecdadımızın kemikleri sızlatılmıştır. Erdoğan dirilişe değil, düşüşe; yükselişe değil alçalışa hizmet edecek kadar kötürümleşmiştir İstanbul’un 562 yıllık fetih ruhu siyasi hesaplara kurban edilmiştir. Açık açık söylüyorum, bu nankörlük ve nimet bilmezliktir. Bizans’ın son kalıntıları, tekfurların son neferleri neyin fethini kutlamaktadır? Müslüman kanını dökmek, varlığımızı tüketmek, Anadolu’daki mevcudiyetimizi dinamitlemek için asırlardır vahşet planları yapan Vatikan’a özenen, Vatikan’ı örnek gösteren Erdoğan, neye ve kimlere hizmetle görevlidir? Papa’yı Diyanet İşleri Başkanı’yla mukayese edecek kadar manevi kıyım yapan, Efendimizin kutlu tebliğine kast eden Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet’in mirasını ne hakla, hangi yetkiyle siyasileştirmektedir? Şölen neyin dirilişi, neyin yükselişi, kimin pazarlamasıdır? Erdoğan İstanbulluyu ne zannetmektedir? Erdoğan fetih tanımı yapmış, ama çuvallamıştır. Üstelik fethi yanlış anladığı gibi, Fatih’i de tanımamıştır. Tarihimizde nice zapt ve fetih hareketinin kahramanı vardır, fakat hiçbirinin adı ve has ismi fatih değildir. Fetih bir aydınlıktır, milli ahlakla parlayacaktır. Fetih bir inanç ve ülkü işidir, sapkınlar, maneviyattan sapmışlar bunu anlamayacaktır. Fetih için samimiyet ve sadakat lazımdır, yalan korosunda, şer ve şirk ittifakında yer alanlar bunu göremeyecektir. Fetih için mangal gibi yürek, çelik gibi bilek, kaya gibi irade şarttır; bir avuç eşkıyanın gönlünü almak için takla üstüne takla atan açılım ve çözüm lobisi bunu kavrayamayacaktır. Yıkımı rehber ve amaç edinenlerin fetihten bahsetmesi yalnızca sahtekârlıktır. Gönül yıkan, kalp kıran, umutları karartan, Türk milletini 36’ya ayıran, Türk düşmanlarına methiyeler düzen birisinin fetih demesi, fetih ahkamı kesmesi çürümüşlüğü örtemeyecektir. Fetih bir ruhtur, ancak milli yüreklerde hak ettiği yeri bulacaktır. Fetih Türk milletinin emeği ve eseridir; ancak millete inanmış, milletle hemhal olmuş vicdanların sayesinde yaşayacaktır. Fetih alın teridir, fedakarlıktır, stratejik dehadır, azimdir, İstanbul’dur, Ayasofya’dır.
Aziz İstanbullular, Değerli Dava Arkadaşlarım, Davutoğlu dün Ankara’da gaflete düşmüş ve bize devlet dersi vermeye kalkışmıştır. Suriye’deki terörist gruplara silah sevk eden bir işbirlikçinin ve savaş çığırtkanının haddi değildir. Davutoğlu MİT tırlarıyla ilgili fotoğraflara casusluk diyor. Erdoğan bunun hesabını soracaklarını ifade ediyor. Dahası ikisi birden MİT tırlarıyla Suriye’deki Bayır Bucak Türkmenlere yardım götürüldüğünü açıklıyorlar. Oysaki gerçekler tamamen farklıdır ve bu asılsız iddiayı Suriye Türkmen cephesi net ifadelerle yalanlamıştır. Sayın Davutoğlu, gazete ilanlarıyla Başbakan aransa senin gibisi bulunamayacaktır. Şimdi doğruyu söyle, kimin silahlarını, hangi odaklara vekaleten ve nerelere taşıyordunuz? Selefi gruplarla bağ ve bağlantınız tam olarak nedir? Türkmenlere yardım ettiniz de elinizi mi tuttuk? Türkmenlere şefkat ve merhamet konvoyu hazırladınız da önünüze mi geçtik? Siz kim, Türkmenlere yardım etmek kimdir? Davutoğlu devletin haysiyet ve itibarını iki paralık etmesinin altından nasıl kalkacaktır? “Tırların durdurulmasından sonra Türkmenler büyük kayıplara uğradı” diyen Davutoğlu, soydaşlarımız yıllardır mezalime uğruyor, Türkmeneli kan ağlıyor, haberin var mı? Sıkıştılar mı hemen, “Türkmenlere yardım gönderiyorduk” bahanesine saklanan Erdoğan ve Davutoğlu’na sorarım; Kerkük’te, Musul’da, Telafer’de, Tuzhurmatu’da Türkmenler katliama maruz kalırken nerelerdeydiniz? Kimin sıra gecelerinde sazlı sözlü eğlencelere dalmıştınız? Hangi ajan-provokatörlerin himayesindeydiniz? Türkmen kanı eline bulaşan Barzani’ye hangi maksatla silah gönderiyordunuz? PKK’yı Kobani’ye geçirirken hiç mi arlanmıyordunuz? Amacınız daha fazla Türkmen’in ölmesi, daha fazla Türkmen’in işkence ve zulüm görmesi miydi? MİT tırlarıyla insani yardım malzemesi gönderiyorduk dediler, ancak tırdan, Erdoğan, Davutoğlu, bölgesel terör örgütleri, vahşet planları çıktı. Türkmen açtır, açıktadır, yoksuldur, feryat etmektedir; bu tükenmişler, veren el olduk diyerek böbürlenmektedir. Sayın Başbakan, kimlere ne verdiğinizi, kimlerin kılıcını salladığınızı açıklamazsan, dürüstçe konuşmazsan kazanacağın yeni sıfatlarla Serokluğu bile çok ararsın. Davutoğlu casusluk hezeyanını bıraksın da, gizemli tırlardaki silahları açıklasın. Erdoğan 4 yıl için milli uçağımız göklerde, Davutoğlu bugünlerde milli uçağımız yapılıyor dedi, ikisi birden yalan söylediler. Davutoğlu 2002’den önce piyade tüfeği dahi yapamıyorduk dedi, yalanını Yozgat’ta yüzüne vurdum. Erdoğan MHP terör örgütüyle işbirliği yapıyor, HDP’nin Meclis’e girmesini istiyor dedi, yalandan yere çakıldı. Erdoğan ve Davutoğlu, MİT tırları Türkmenlere yardım götürüyordu dediler, yüzleri kızarmadan yalana ve ihanete ortak oldular. Kara paracı İranlıya hayırsever dediler, yalan söylediler. Montaj, dublaj, piyes dediler, yalan söylediler. Yolsuzluk başka, hırsızlık başkadır dediler, yalan söylediler. 17-25 Aralık’a darbe dediler, yalana battılar. PKK’yla pazarlık yok dediler, sonra Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de, Dolmabahçe’de hıyanet ortaklarıyla kareye girdiler, yalana çivilendiler. Camide içki içiliyor dediler, yalan attılar. Kabataş’ta başörtülü kardeşimize saldırdılar dediler, yalana tutsak düştüler. Tank yaptık, gemi yaptık, füze yaptık, helikopter yaptık dediler, yalandan medet umdular. Ecdat gemileri karadan yürütürken, bunlar hazineyi havadan, karadan, denizden yürüttüler, asla utanmadılar, sıkılmadılar. Ben bunlara boşuna yalancı, boş yere riyakar demiyorum. Bu nedenle yürüyüşümüzden ödleri patlıyor, canları sıkılıyor, yüzleri asılıyor. Hesap soracağımızı biliyorlar. Türkiye’nin son kalesi, Türk milletinin son siperi olduğumuzu unutmuyorlar. Biz yenilirsek, önleri açılacak. Biz sinersek, kendilerine gün doğacak. Biz pusarsak, vazgeçersek hiçbir kaygıları da kalmayacak. Öyle düşünüyorlar, ki haklılar. Öyle inanıyorlar, ki ilk kez doğru söylüyorlar. Milliyetçi Hareket düşerse, Türkiye düşecektir. Milliyetçi Hareket çekilirse, Türklük uçuruma yuvarlanacaktır. Milliyetçi Hareket kaybederse, Türk milletinin bahtı kararacaktır. Buna izin veremeyiz, teslimiyete rıza gösteremeyiz, soysuzlara, soyanlara, sövenlere Türkiye’yi bırakamayız. Şimdi Kazlıçeşme’nin sesini duymak istiyorum. Şimdi İstanbul’un çığlığını işitmeyi bekliyorum: Aziz İstanbullular, değerli dava arkadaşlarım, hazır mısınız, soruyorum sizlere; √ Bayrağımıza sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Vatanımıza sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Türkiye’mize sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Geleceğimize sahip çıkacak mısınız? (Evet) Aradığım cevap çok şükür budur. İstanbul’un iradesi bu evetlerde gizlidir. İstanbul’dan ülkemin her güzel ve muhterem insanına, bütün vatandaşlarıma çağrıda bulunuyorum. Tercihinizi artık yapınız. Hangi taraftasınız, neye karar verdiniz? Kimlerle birlik olacaksınız? Kimin yanında duracaksınız? Karar anı gelmiştir. Artık seçim günü yaklaşmıştır. Ve tercihleriniz ikiye düşmüştür: Ya kavga, gerginlik, kutuplaşma döngüsüne mahkûm olarak siyasi çekişmelerle oyalanmaya devam edilecektir. Ya da ilkeli, onurlu, uzlaştırıcı, kucaklaştırıcı milli bir irade ve siyasete evet denilecektir. Ya bir lokma ekmek için boyun eğerek bir korkak ve tutsak olarak kalınacaktır. Ya da adil, bağımsız, üniter ve milli devlette alnı açık, başı dik insanlar olarak yaşanacaktır. Ya MHP, ya kaos. Ya MHP, ya kriz. Ya MHP, ya kavga ve karışıklık. Ya MHP, ya da hırsızlık, haram ve rüşvet. Başka yol kalmamıştır. 7 Haziran tarihi kaderimizi tayin edecek bir seçimdir. Bu seçim, ahlaksızlığa karşı erdemin seçimi olacaktır. Bu seçim, vurguna ve yolsuzluğa karşı namusun seçimi olacaktır. Bu seçim, yağma ve peşkeşe karşı yüksek ahlakın seçimi olacaktır. Bu seçim, istismara, iftiraya, çirkefe karşı, şeref ve haysiyetin seçimi olacaktır. Bu seçim, bölünmeye, kargaşaya ve düşmanlığa karşı milli birliğin seçimi olacaktır. Bu seçim, sömürülmeye, yabancılaşmaya karşı, milliyetçiliğin ve milli duruşun seçimi olacaktır. Milliyetçi Hareket’in iktidarında namuslular, namussuzlara boyun eğmeyecektir. Ve yapılanlar unutulmayacak, mutlaka hesap sorulacaktır. Hepinize soruyorum, 7 Haziran geldiğinde; √ 1 milyar 370 milyon liralık kaçak ve karanlık saraya peşkeş çekilen millet hazinesinin hesabını soracak mısınız? (Evet) √ Asgari ücretliye vaat ettiğimiz 1400 lirayı kriz olur diyen, eleştiren, ama sıra Suriyeli sığınmacılara gelince 5 milyar dolar civarında para saçan zihniyetten hesap soracak mısınız? (Evet) √ Ermenekli Recep’in yırtık ayakkabısını gözünüzün önüne getirip, ayakkabı kutularından çıkan haram paraların hesabını soracak mısınız? (Evet) √ İstanbul’daki sefaleti ve ikili toplumsal yapıyı düşünüp yoksulluğu kurumsallaştıran ve çerez parası adı altında kamu araçlarına 3,3 milyar lira harcayan müflislere yaptıklarını ödetecek misiniz? (Evet) √ Rüşvetçilerin akara makara demesini unutmayıp, 17-25 Aralık’ta deşifre edilen tarihin en büyük yolsuzluk rezaletinin hesabını soracak mısınız? (Evet) √ Sizler ekmek parası bulamazken, iş ve aşa muhtaç kalmışken; bedeli sanki velespit fiyatı gibi lanse edilen yüzbinlerce liralık lüks makam araçlarını babasının malı gibi ona buna tahsis eden utanmazlardan hesap soracak mısınız? (Evet)
Erdoğan geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da konuşmuştu. Orada Diyanet İşleri Başkanı’na lütfettiği ve gerçek değerini 330 bin liraya kadar düşürdüğü pahalı otomobili kendisini dinleyenlere ballandıra ballandıra anlatmıştı. Üstelik ne var bunda demişti. Önemsiz görmüştü. Nasılsa devletin malı denizdi. Nasılsa Kısıklı’daki villasında, farklı banka hesaplarında milyar dolarları vardı. Maalesef cebinde 30 lira bile olmayan binlerce kardeşimiz Erdoğan’ın 330 bin lirayı küçük gören, basite alan, bunu da eleştirenlere hakaret eden çirkin ve bayağı üslubunu alkışlamışlardı. Erdoğan’ın milletin sırtından, devletin kesesinden uçak alacağım, havuzculara para saçacağım demesine itiraz edilmeyecek midir? Erdoğan’ın hortumlamasına, hakkı yenilenler, yoksul bırakılanlar karşı gelmeyecek midir? Erdoğan alkışlandıkça götürüyor, destek gördükçe küpünü dolduruyor. Erdoğan herkese iş verecek halimiz yok derken, kendisini dinlemeye gelen işsizler alkış tufanı koparıyor. Bu ne büyük bir çelişkidir? Bu ne yaman bir tuhaflıktır? Kaybeden sizsiniz, kazanan Erdoğan’dır. Yokluk çeken sizsiniz, yolan ve soyan Erdoğan ve çevresidir. Kredi kartı batağına gömülen sizsiniz, paralel diye siyasi kararla banka batıran Erdoğan’dır. Erdoğan, haram sarayına milletin evi derken; kandırılan, yüz üstü bırakılan evi, barkı olmayan İstanbullu fakir fukaradır. İstanbul’un trafik çilesini çeken sizsiniz, keyif süren, devletin imkânlarıyla siyasi propaganda yapan ahlaksızlar onlardır. Deprem riskine açık olan sizsiniz, gelir dağılımındaki korkunç adaletsizliğe mahkum olan sizlersiniz; fakat konfor, debdebe, sefahat içinde yüzen onlardır. Bu dengesizliğe dur demek şarttır. Bu eşitsizliğe, bu insafsız yönetime yeter artık demek elinizdedir. Milliyetçi Hareket Partisi istikrar ve güvenliğin sembolüdür. MHP’nin iktidarında hiç kimse kazanımlarından mahrum edilmeyecektir. Hiç kimse gördüğünden geri bırakılmayacaktır. Tutan el, dokunan vicdan olacağız. Ne olacağım, nasıl kurtulacağım diye soran her İstanbullunun yanında duracağız. Müzminleşen, kemikleşen yoksulluğu def edeceğiz, kökünü kazıyacağız. Herkesin sorununa kafa yoracağız. Büyük Türk milletini şah kaldıracağız. Türkiye’yi zirveye ve küresel güç mevkiine çıkaracağız. İşsizliği bitireceğiz, her yıl 700 bin evladımıza iş vereceğiz. Üreten Ekonomi Programımızla Türkiye’yi düzlüğe çıkaracağız. Bugüne kadar kim, hangi ad altında, hangi tutar ve miktarda yardım alırsa alsın, anasının ak sütü gibi helali olan sosyal yardım ve desteklerden kesinlikle mahrum bırakılmayacaktır. Ve de bu yardımları refah artışı kapsamında yükseltip yüzleri güldüreceğiz. Muhtaç durumdaki ailelere aylık temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri Hilalkart uygulamasına geçeceğiz. Güle güle harcayınız. Emeklimizin yüzünü güldüreceğiz, yılda 2800 lira emekli destek ödeneği ödeyeceğiz. Esnafımızın tüm meselelerini çözeceğiz, iş dünyasının belini doğrultacağız. Mukaddesatımızı, tarihimizi, milli değerlerimizi maskaraya çeviren iç ve dış sürfelere asla fırsat vermeyeceğiz. Şahsiyetsizliklerinin ceremesini çekenler 7 Haziran’da Allah’ın izniyle tasfiye edilecektir. Mekân Türkiye, zaman 7 Haziran’da MHP iktidarıdır. Sizlere güveniyor, hepinize inanıyorum. İstanbul’dan muhteşem bir başarı bekliyorum. Hak ettiğimiz sonucu almayı istiyorum. Artık gün birleşme günüdür. Gün kucaklaşma günüdür. Gün Milliyetçi Hareket Partisinde buluşma günüdür. Bizim gönlümüzde herkese yer vardır. Biz her insanımızı büyük Türk milletinin saygıdeğer bir evladı olarak görürüz. Bu topraklara vatanım diyen, bu insanlara milletim diyen, Bu bayrak benim, bu şehitler benim, Bu ülke benim diyen herkese kapımız ardına kadar açıktır. Laik olanını, dindarını, Alevisini Sünnisini, doğulusunu batılısını, güneylisini kuzeylisini herkesi kucaklamaya hazırız. Ayrılıkta hayır yoktur. Çatışmada sonuç yoktur. Bölünmede huzur yoktur. Biz gönülleri, vicdanları, umutları üç hilalde birleştirdik. Biz ülküleri, hevesleri, heyecanları üç hilalle örtüştürdük. İnanç istismarından bunalan vatandaşlarım, Yokluk ve yoksulluktan daralan kardeşlerim, Evladının kaygısını duyan, vatan için yüreği çarpan, Barışmak, kucaklaşmak için fırsat arayan aziz vatandaşlarım, İşte o gün gelmiştir. Fırsat yanınızdadır. Tercihiniz elinizdedir. Türkiye sevdalılarını, yüreği vatan için çarpan herkesi MHP’nin iktidar yürüyüşüne davet ediyorum. Kavgadan, karışıklıktan, çatışmadan bıkan herkesi MHP’nin iktidarına omuz vermeye çağırıyorum. Vereceğiniz her oy, güzel vatanımızın geleceğini belirleyecektir. Vereceğiniz her oy, çocuklarınızın istikbalini tayin edecektir. Tarihi gün yaklaştı, sandığa gitmeye hazır mısınız? (Evet) Türkiye’mizin etrafındaki kuşatmayı yarmaya hazır mısınız? (Evet) Türk milletini düştüğü darboğazdan kurtarmaya hazır mısınız? (Evet) MHP’nin İstanbul milletvekili adaylarını tam kadro Meclis’e gönderecek misiniz? (Evet) Ve 7 Haziran’da sandık başında, elinize mührü aldığınızda, üç hilale vuracak mısınız? (Evet) Tekrarlıyorum, mührünüzü üç hilale vuracak mısın? (Evet) Temiz siyaset, dürüst yönetim için Bizimle Yürü İstanbul. Dik baş, tok karın, mutlu yarın için Bizimle Yürü İstanbul. Bu evetler sayesinde, Genel Seçimler, büyük milletimizi tıpkı asırlar öncesinde olduğu gibi lider ülke Türkiye ülküsüne götürecek yolun başlangıcı olacaktır. Sizleri bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun diyorum. Hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun. Ne mutlu Türküm Diyene.
|