Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Aziz ülkemiz, büyük milletimiz felaket ve musibetlerle sınanmakta; kanlı, acılı ve ağır bir sınavdan geçmektedir. Bir yanda terörizm ve arkasında destek kuyruğuna girmiş zalimler varken, diğer yanda Türk milletinin egemenlik hakları, varlık ve birlik hukukuna temel teşkil eden tarihi çıkarları bulunmaktadır. Hiç tereddütsüz söylemek ve kabul etmek gerekir ki, Türkiye çok cepheli, çok aktörlü sürdürülen yoğun saldırıların ve mütecaviz emellerin odağındadır. Teröre verilen tavizler, yapılan jestler, gösterilen ilgi ve kolaylıklar bomba kılıfında fatura edilmiş, silah olarak dönmüş, nihayetinde şehadetle sonuçlanmıştır. Ne üzücü bir gerçektir ki, Türk milleti her gün Doğu ve Güneydoğu’dan gelen kara ve kahredici şehit haberleriyle sarsılmaktadır. Vatanın ve milletin birliği, dirliği ve bağımsızlığı uğruna canlarından olan vatan evlatları Türkiye’yi mateme boğmuş, hepimizin yüreklerini kavurmuştur. Önceki gün yedi polisimizin Diyarbakır’da, bir polisimizin Yüksekova’da, iki Uzman Çavuşumuzun da Nusaybin’de şehit düştükleri ve henüz acılarının taptaze olduğu bir dönemde, dün yeni bir şehadet dalgası milletimizin ciğerini dağlamıştır. Bu saldırıda dört polisimiz yaralanmıştır. Ayrıca Şırnak il merkezinde bir Mehmedimiz silahlı saldırı sonucunda, Hakkâri Yüksekova’da ise bir polisimiz teröristlerle çıkan çatışmada şehit olmuştur. İki günde terör on sekiz fidanımızı, on sekiz yiğidimizi kalleşçe, kahpece, alçakça bizden almış; analarından, babalarından, sevdiklerinden koparmıştır. Yaşananlar ne 1980’li ne de 1990’lı yıllara benzemektedir. Türkiye olağanüstü şiddet şartlarına mahkumdur. Bölücü hainler özellikle Nusaybin’e daha fazla bomba yığınağı yapmışlar, her yeri silah ve mühimmatla doldurmuşlardır. Evlerin önemli bir bölümü el yapımı patlayıcılarla tuzaklanmıştır. Sokak aralarına çelik plakalı duvarlar örülmüş, bomba yerleştirilmiş kilit taşları dikilmiştir. Suriye’nin kuzeyinden sızdığı anlaşılan YPG’li militanlarla birlikte, evlerin çatılarına mevzilenen keskin nişancılar Nusaybin’i kan gölüne çevirmiştir. Teröristlerin il ve ilçe merkezlerine konuşlanması esnasında valilerin ve hükümetin ne yaptığı, hangi tedbirleri aldığı ise meçhul olduğu kadar şaibeli ve sorgulanmaya açıktır. Türkiye düşmanları silahlanıp saldırı konumuna geçerken, buna seyirci kalan, göz yuman, ağırdan alan, sessizce izleyen kim varsa dökülen şehit kanlarında ileri düzeyde payları ve sorumlulukları vardır ve apaçık da ortadadır. Kurulan barikatlar, açılan hendekler, sıkılan kurşunlar, patlayan bombalar adeta milletin bağrına saplanmış hançer, Türkiye’nin hakkında yazılmış infaz fermanıdır. Bunlar oluyorken PKK’yı görmezden gelip günlük cari faaliyetlere dalan kamu görevlileri ise işbirlikçi olup haklarında adli ve idari takibat mutlaka yapılmalıdır. Türkiye terörle mücadele ederken, dost ve müttefik görünümlü ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliği vasıtasıyla kafaları karıştırması, akılları bulandırması, korkuları tırmandırması masum ve sıradan görülemeyecektir. ABD Büyükelçiliği’nin kendi vatandaşlarına on dokuz ilimizin ismini tek tek sayarak gitmemeleri yönünde uyarması hiçbir açıdan meşru ve dostane bir tavır sayılamayacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de bulunduğu sırada, bu ülkenin Türkiye’ye yönelik hasmane tutum takınması, terörizm konusunda kırmızı alarm vermesi kuşkulu ve oldukça da manidardır. Dahası Erdoğan’ın her ABD seyahati öncesi veya sonrası, meydana gelen terör saldırıları da mide bulandırıcı planlamaların ve düşmanca niyetlerin varlığına karine teşkil etmektedir. Türk milleti terörizmi maşa olarak kullanan, Türkiye üzerinde hesap yapan kötü niyet ve karanlık hedef sahibi sahibi ülkeleri görmekte ve bilmektedir. Fakat hiçbir güç aziz milletimize boyun eğdiremeyecek, pes ettiğine şahit olamayacaktır. Bedeli ne olursa olsun, etki ve nüfuz ajanları; kin ve nefret gergefinde Türk düşmanlığı işleyen yabancı mihraklar amaçlarına ulaşamayacaklardır. Türk milleti bir ve beraberdir. Milliyetçi Hareket Partisi terörle mücadelede devletinin ve güvenlik güçlerinin hem yanında, hem destekçisi, hem de duacısıdır. Bayatlamış oyunlarla, küflenmiş projelerle Türkiye’nin bölüneceğini, içine kapanıp kardeş kavgasına düşeceğini düşünen sefiller, sefirler ve şekavet yuvaları hüsran duvarına başlarını çok yakında çarpacaklardır. Aziz şehitlerimize, 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece Ermeni caniliğine kurban giden 12 Azerbaycanlı soydaşımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor; ailelerine, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı niyaz ediyorum. Türk milleti bu zor günleri imanın gücüyle aşacak, milli birlik ve kardeşliğe duyduğu bağlılıkla tarihsel hak ve hukukunu hiçbir mihraka çiğnetmeyecektir.
|