Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
Milliyetçi Hareket Partisi Olağanüstü Büyük Kurultayı’nın öncelikle Tüzük değişikliği gündemiyle toplanması amacıyla başlatılan ve Ankara 12’nci Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararından sonra temyiz edilen hukuki dava süreci Yargıtay tarafından 24 Mayıs 2016 tarihinde sonuçlandırılmıştır. Nitekim Yargıtay yerel mahkemenin görüşünü onamış, gerekçeli kararını açıklamıştır. Bu kapsamda, özetle; Partimizi bütünüyle içine alan hukuki sürecin Anayasa yargısının görevine girdiği yönündeki savunmaya itibar edilmemiş, Beşte bir delegenin talebine rağmen Olağanüstü Büyük Kurultayın yapılıp yapılmamasının Genel Başkan ve Merkez Yönetim Kurulu’nun takdirine bağlı olmadığı vurgulanmış, Üç kişiden oluşan Kayyım Heyeti’nin Büyük Kurultayı toplantıya çağırmakla görevlendirilmesinde kanununa aykırılık görülmemiş, Sözü edilen Kayyım Heyeti’nin tarafsız olmadıklarına dönük itiraz dikkate alınmamıştır. Yargıtay kararı sübjektif esaslara, tek yanlı ve bulanık bir bakış açısına dayandığından hukuken ve vicdanen tatmin ve ikna edici bulunmamıştır. Yargıtay Başkanı’nın çay toplamaktan fırsat bulduğu bir arada, kararı veren hâkimlerin vicdanlarının sesini dinlediklerini söylemesi ise bize göre durumu kurtarma adına telaşla yapılan bir açıklamadan öte bir anlam taşımamıştır. Yargıtay’ın temyiz kararında, Olağanüstü Büyük Kurultay talebinin haklı ve geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığının yargı denetiminin dışında olduğu zorlama bir yorumla tespit edilmiştir. Hâlbuki ulaşılan bu sonucun adaletin hem lafzına hem de ruhuna aykırılık teşkil ettiği, üstelik hakka ve hukuka ahlaki usul ve esastan ters düştüğü her türlü izahtan varestedir. Paralel yönlendirme ve telkinlerin hissedilir ölçüde somutlaştığı, örtülü siyasi hedeflerin inkar edilemez biçimde sabitleştiği Yargıtay kararı elbette her yönüyle tartışmaya açıktır. Tüzük ve yasal hükümler çerçevesinde, Olağanüstü Büyük Kurultay talebinin beşte bir oranına ulaşan üyeye tanınmış bir hak olduğuna dikkat çekilmişken, Genel Başkan ve Merkez Yönetim Kurulu’nun hak ve yetkileri her ne hikmetse görmezden gelinmiş, geri plana itilmiştir. Maksatlı, mahsurlu ve çifte standarttan ibaret olan bu değerlendirme hukuki kılıfla gizlenmiş siyasi tasarım ve düzenlemelere net olarak hizmet etmiştir. Hepsinden önemlisi, milyonlarca sevdalısı ve mensubu bulunan kutlu bir fikrin, muazzam mücadelelerle 47 yılı geride bırakmış bir millet eserinin sıradan bir dernek veya kooperatifle bir tutulup aynı kategoride ele alınması fahiş bir hata olarak milli hafızalara kazınmıştır. Yargıtay kim ya da kimlerin lehine çalıştığı belli olan “Yandaştay” olma yolunda hızla ilerlemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi içine sinmese de, vicdanen sorgulanması gereken birçok yanları bulunduğuna inansa da Yargıtay’ın mezkûr kararına saygı duyacaktır. Çünkü Türkiye’nin hukuk devleti ilkesinden sapması halinde yıkım ve çözülmenin en önemli safhası geçileceğinden, sorumlu siyasi duruş ve kabulümüzden ayrılmamak bize göre milli ve tarihi bir görevdir. Milliyetçi Hareket Partisi kapanmamış hesapların, bitmeyen oyunların, dinmeyen saldırıların, durmayan tahriklerin tam karşı cephesindeki büyük ve yılmaz Türk-İslam ülküsüdür. 10 Temmuz 2016 Pazar günü yapılması kararlaştırılan Olağanüstü Büyük Kurultayla 47 yılın onur ve irfanı; kazanım ve tecrübesi; hatıra ve emaneti hak eden, layık olan ellerde yolculuğuna devam edecektir. Önümüze çıkarılan engeller aşılacak, sudan bahaneler geçilecek, kaos ve kriz tacirlerinin oyunları Allah’ın izniyle bozulacaktır. Bu konuda imza vermiş ya da vermemiş her dava arkadaşıma, her ülküdaşıma sonuna kadar güveniyor ve Milliyetçi Hareket Partisi’ne sahip çıkacaklarına yürekten inanıyorum.
|