Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin Türkiye’nin sınır ve toprak varlığını emniyete almak, milli güvenliğini hedef alan terör örgütlerini kaynağında etkisiz hale getirmek maksadıyla başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı’nın üzerinden yaklaşık 4 aylık bir süre geçmiştir. Ne var ki geçen bu zaman zarfında vatan evlatlarımızın gün be gün artan şehadeti milletimizi derin bir üzüntüye sevk etmiştir. Dün 16 kahramanımız hala devam eden El Bab operasyonunda şehit düşmüş, 4’ü ağır olmak üzere 31 kahramanımız da yaralanmıştır. IŞİD terör örgütü tarafından düzenlenmiş 3 ayrı intihar saldırısı Türkiye’yi mateme gömmüştür. 24 Ağustos’tan bu tarafa Fırat Kalkanı Harekatı’nda şehit sayımız 37’ye, yaralı sayımız da 72’ye yükselmiştir. Türk milleti varlığını muhafaza etmek için ağır bedeller ödemekte, nice badirelerle boğuşmaktadır. Ancak bu çileli ve külfetli mücadeleden geri dönüş düşünülemeyecektir. Çünkü atılacak her geri adım mevzi kaybına, hatta vatan mahvına yol açabilecektir. Türkiye’nin terör örgütleri tarafından ablukaya alındığı ortadadır. Çevremizde gittikçe şiddetlenen, şiddetlendikçe kan, gözyaşı ve acıya neden olan bir ateş çemberi bulunmaktadır. Bunlardan en yürek yaralayıcı olan Halep’te mazlumlar acımazsızca ve sistematik şekilde katledilmektedir. Aramızda tarihi ve kültürel bağlar bulunan Halep’li kardeşlerimizin yaşadıkları dramlar, sivil ve masum insanların tahliyesinde yaşanan tıkanma ve fecaatler insanlık vicdanını titretmektedir. Halep’le ilgili sorunların çözümü için bir siyasi iklim doğmuşken, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi’nin FETÖ bağlantılı olduğu söylenen bir katil tarafından kalleşçe sırtından vurulması nasıl büyük bir kuşatmaya maruz kaldığımızı göstermesi bakımından önemlidir. Maalesef ülkemiz her yönüyle darboğazdadır. Suriye topraklarında derinleşip yaygınlaşan kaos milli güvenliğimizi vahim ölçülerde etkilemekte, tehdit etmektedir. Türkiye’nin Suriye topraklarındaki mevcudiyeti ise tamamen milli güvenliğini sağlamaya dönüktür. Bu itibarla teröristleri kaynak ve odağında yok etmek ülkemizin istikbal ve istiklali için tarihi bir zorunluluktur. El Bab kuşatması tüm zorluk ve sorunlarına rağmen sürdürülmektedir. Kaldı ki başka yol ve çare de kalmamıştır. IŞİD’in El Bab’tan sökülüp atılması, bu Suriye kentinin huzur ve istikrara kavuşturulması kaçınılmaz bir gereklilik ve mecburi bir ihtiyaçtır. El Bab’ın meskûn mahallinin kontrol ve temizliği ne pahasına olursa olsun sağlanmalı, terörizmle yoğunlaşan mücadele tavsamadan, taviz vermeden, herhangi bir engele takılmadan sonuca ulaştırılmalıdır. Birbirini destekleyip, birbiriyle can ciğer kuzu sarması olan ve dahası şer bir müttefiklik ekseninde buluşan terör örgütleri Türkiye’yi dize getiremeyecek, Türk milletini pes ettiremeyecektir. Nitekim Türk milletinin şaşmaz iradesi budur. Türkiye taşeron terör örgütleriyle çok cepheli mücadele ederken hükümetin daha akıllı, daha sorumlu ve daha birleştirici politikalar takip etmesi de milli bir vazifedir. Karşımızdaki ihanet yapılanmasıyla birlik ve beraberlik hukukunu güçlendirerek, dayanışma ve yardımlaşma kanallarını açık tutarak başa çıkmak tek seçenektir. Başka bir Türkiye yoktur. Tıpkı Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi, milletimiz sahnelenen düşmanlıkların üzerine topyekûn gitmeli, ayrımcı ve dışlayıcı siyasi üsluptan kaçınılmalıdır. Türkiye seferdedir, zafer için bir olmak, diri olmak, hep birlikte büyük bir millet gibi davranmak şarttır. Milliyetçi Hareket Partisi cansiperane mücadele eden şerefli Türk askerinin önşartsız arkasındadır. Türk milleti yılgınlık ve gevşekliğe prim vermeden, erinden Genelkurmay Başkanı’na kadar TSK’nın tüm mensuplarının sonuna kadar yanında duracak, dua ve desteğini eksik etmeyecektir. Bu düşüncelerle El Bab kuşatmasında şehit olan evlatlarımız başta olmak üzere, hayatlarını vatan ve bayrak uğruna kaybetmiş bütün kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine, milletimize ve silah arkadaşlarına sabır ve başsağlığı niyazlarımı iletiyorum. Tedavi altında tutulan kardeşlerimize de şifalar temenni ediyorum.
|