Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Avrupa kıtası insanlık değerlerinin çiğnendiği, temel hak ve özgürlüklerin örselendiği, hukuk ve diplomatik teamüllerin öğütüldüğü karanlık bir sürece hapsolmuştur. Almanya’nın hemen ardından, Hollanda’nın içine sürüklendiği kördüğüm her açıdan vahim, her bakımdan kahredici bir vandallıktır. Dün, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’ya Hollanda’da reva görülen kaba, korkunç ve son derece aşağılık muameleler asla kabul edilemeyecek bir ilkellik ve izansızlıktır. Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hollanda’ya yapacağı ziyaretin engellenerek uçuş izninin iptalinden sonra, bir kadın bakanımıza yapılan çirkin ve çirkef müdahaleler hiç şüphesiz uluslararası bir skandal ve rezalete dönüşmüştür. Almanya’dan Hollanda’ya kara yoluyla gelen Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’ya, Hollanda polisi tarafından Rotterdam Başkonsolosluk rezidans yolunun trafiğe kapatılarak ambargo koyulması, üstelik tehdit yoluyla tecrite kalkışılması, sonra da zorla ülkeden çıkarılması bir utanç tablosu, küstahlık zirvesidir. Uluslararası toplumun gözleri önünde, demokratik ve insani mirasın yok sayılması pahasına kadın bakanımız Nijmegen sınırından Almanya’ya götürülmüştür. Hollanda yalnızca Türkiye’yi topyekun hedef almakla kalmamış, insanlık camiasına karşı da büyük bir suç işlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir bakanının cebren yolunu kesmek, vatan toprağı sayılan diplomatik misyonumuza ulaşmasını engellemek alçak ve aşağılık bir saldırıdır. Hollanda hükümetinin ırkçı ve tahammülsüz uygulaması esasen su katılmamış bir Türk düşmanlığının, Türkiye hazımsızlığının çok net tezahürüdür. Bu ülke 18 Nisan 1961 tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesini ayaklar altına kalmakla kalmamış, ülkemizle mazisi çok eskiye dayalı dostluk ve müttefiklik ilişkisini de zedelemiştir. Üstelik, Hollanda’nın mütecaviz ve marazi yönetim anlayışına yönelik haklı ve meşru demokratik tepkiler şiddet ve şekavetle karşılanmış, masum vatandaşlarımızın üzerine köpeklerle, atlı polislerle saldırılmıştır. Bu vahşiliğin, bu kepazeliğin kınanması insanım diyen herkesin elbette ortak sorumluluğudur. Avrupa’da düşünce ve ifade özgürlüğüne, insani ve vicdani taleplere izleri uzun seneler çıkmayacak kara bir leke sürülmüştür. Hollanda, soğanın virüs yemiş hali olan laleyi soldurmuş, insanlığın yüz karası bir tutum takınarak hasım ülke haline gelmiştir. 16 Nisan Anayasa Referandumu kapsamında vatandaşlarımızı bilgilendirme ve 18 maddelik anayasal değişikliklerle ilgili bakan veya milletvekilleri tarafından aydınlatıcı açıklamalar yapılma gayesi Avrupa ülkelerini her nedense aşırılığa itmiş, gerçek niyetlerini ele vermiştir. Türkiye’nin milli birlik ve beraberlik ruhunun ayağa kalkmasından rahatsız olan; istiklalini, milli iffetini, millet iradesini cesaretle, dirayetle ve inançla müdafaasından ürken kokuşmuş Avrupa zihniyeti şüphesiz mahcup ve mağlup olacaktır. Ayrıca hükümet sistemi değişikliği karşısında Avrupa ülkelerinin ortaklaşa maşa olarak kullandıkları terör örgütleriyle aynı hizaya girmeleri asla tesadüf görülmemelidir. Dünyanın neresinde yaşıyorsa olursa olsun, hukuk ve demokratik sınırlar içerisinde siyasi partilerimizin Türk vatandaşlarıyla buluşma ve bir araya gelme hakkı gölgelenemeyecektir. Gurbette varlık ve birlik mücadelesi veren kardeşlerimiz tutsak, mahkum, dünyadan yalıtılmış değildir, aksine hizmet eden de hiçbir güç ve mayası bozuk ülke yönetimine müsaade edilmeyecektir. Hollanda’da 15 Mart tarihinde yapılacak genel seçimlerin propaganda çalışmalarını Türkiye üzerinden yürütmek bir başka ayıplı ve ahlaksız tercih ve sapma halidir. Anlaşılan odur ki, Türk ve İslam düşmanlarının gözünü kan ve kin bürümüştür. Wilders ekolünün kirli ve zalim zihniyeti Hollanda’ya kabus gibi çökmüş, adeta esareti altına almıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük görenler, küçümsemeye yeltenenler, taciz ve tahriklerle milli sabrı sınayanlar er geç bozguna uğrayacaklardır. Bundan asla şüphe duyulmamalıdır. Türk milleti haçlı emel ve heveslerine dün olduğu gibi yine pabuç bırakmayacak, yine direnecek, yine yenecektir. Ve beklentimiz Hollanda’nın gayri hukuki ve gayri ahlaki müdahalelerinin yanına bırakılmaması, bu ülkeye gerekli cevabın her düzeyde verilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel hak ve çıkarlarını korkusuzca savunmak bizlerin, tüm vatan evlatlarının en temel haysiyet görevidir. İktidarı ve muhalefetiyle Türkiye yıkılmaz, aşılmaz, geçilmez bir kaledir. Türk milleti zulme karşı dayanışma içindedir. Hollanda’nın yanlı, kasti ve kararmış politikalarına karşı etkili, milli ve asla geri adım atmayan diplomatik ve siyasi kararlar derhal alınmalı ve uygulamaya geçilmelidir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket ülkemizdeki ve yurtdışındaki teşkilatlarıyla birlikte devletinin, hükümetinin yanında sapsağlam duruş gösterecek, barışçıl ve demokratik nitelikli protestoların yeri geldiğinde icrasından kaçınmayacaktır. Şu anda Hollanda’yla diplomatik ilişkilerin askıya alınması, diğer yaptırım ve tedbirlerin sırasıyla hayata geçirilmesi acil bir ihtiyaçtır. Ta ki, Hollanda Türkiye’den ve Türk milletinden resmi özür dileyene kadar bu kararlılık sürdürülmelidir. Sık sık bahsedilen, ama bize göre sözde kalan Avrupa değerlerini, kökten çürüten Hollanda’nın bayağı ve maksatlı Türkiye husumeti unutulmayacak, unutturulmayacaktır. Bu ülkede yaşayan Türk vatandaşları da 15 Mart’ta saldırganlığın bedelini sandıkta, demokratik adap ve yollarla mutlaka ödetecektir. Milliyetçi Hareket Partisi Hollanda’yı lanetlemektedir. Bilinmelidir ki, aziz milletimiz 16 Nisan’da Avrupa’ya, terör örgütlerine, Türkiye’nin kuyusunu kazmaya çalışan bütün çürümüş odaklara dersini verecek, sandıkta evet diyecektir.
|