Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Aziz Erzurumlular, Muhterem Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Hepinizi gönülden selamlıyorum. Yiğit Dadaşları bağrıma basıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. 16 Nisan Anayasa Referandumu kapsamında Erzurum’da bulunmaktan son derece memnun ve mutluyum. Erzurum vatan demek, bayrak demek, millet demek, bağımsızlık demek, kahramanlık demektir. Bizlerin kavuşmasını nasip eden Rabbim’e şükrediyorum. Hepinize şükranlarımı sunuyor, hepinize güveniyorum. Bu açık hava toplantımızın düzenlenmesinde emeği, katkısı ve desteği bulunan her dava arkadaşıma teşekkür ediyorum. 21 gün sonra yapılacak tarihi nitelikli 16 Nisan Anayasa Referandumunun barışa, huzura, dirilişe, milli birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine vesile olmasını temenni ediyor, hepinize hoş geldiniz diyorum.
Değerli Dadaşlar, Muhterem Dava Arkadaşlarım, Erzurum tarihimizin canlı şahididir. Bu topraklarda nice sevinçler, nice zaferler, nice acı ve ayrılıklar yaşanmıştır. Erzurum düştüyse kalkmayı başarmış, ayaktaysa hızla koşmayı bilmiştir. Dadaşların kalbi vatan aşkıyla çarpmaktadır. Dadaşlar Türkiye ve Türk milleti sevdasıyla kavrulmaktadır. Geçmişte Rus ve Ermeni şiddetine karşı göğsünü siper eden Alvarlı Efe Hazretleri Erzurum’un gözbebeğidir. İlim, irfan ve gönül insanı İbrahim Hakkı Hazretleri’nin anıları Erzurum’a emanettir. Balkanlar’da kahramanca mücadele eden Şükrü Paşa, aziziye tabyasında devleşen Nene Hatun, manevi hayatımızda derin izleri bulunan Hacı Salih Efendi Erzurum’a mühür vurmuşlardır. Erzurum’da yetişen, milli ve manevi hayatımıza eşsiz hizmetleri geçen muhterem isimleri rahmetle anıyorum. Kafkas Cephesi’nde, Allah-u Ekber Dağları’nda kara, buza ve dondurucu ayaza yüreklerindeki millet ateşiyle karşı koyan, vatan savunmasında fedakârlıktan kaçmayan gazi ve şehitlerimize, Erzurum’un efsane ismi Kazım Karabekir Paşa’ya Rabbim’den rahmet niyaz ediyorum. Dadaşlar, geçmişten bugüne hiçbir milli sorumluluğu göz ardı etmediler. Sizler, 98 yıl önce Erzurum Kongresi’nde sergilenen muhteşem irade ve azme her zaman sahip oldunuz. Ve Dadaşlar Bar tutarak, at binerek, cirit atarak kutlu değerlerimize sahip çıkacak yürekliliği hep gösterdiler, Türkiye’nin onurunu yere düşürmediler. Bundan sonra aynısını yapacaklardır. Çünkü buna ihtiyacımız vardır. Türkiye’nin kurtuluşu için yeni bir seferberlik ve mücadele ruhu tecelli etmelidir. Kötü giden talihe dur demenin zamanı gelmiştir. Türkiye, şu anda çok vahşi tehdit kuşağındadır. Türkiye’yi hedef alan mihraklar kuyumuzu kazmak için sıradadır. Hançeri saplamak için kuyruktadır. Emin olunuz, başımızı kaldırıp etrafa bakarsak hainleri göreceğiz. Sesimizi yükseltip tepkimizi gösterirsek kaçtıklarını izleyeceğiz. İrademizi ifşa edip direnişimizi güçlendirirsek Türkiye düşmanlarının pıstıklarına, sindiklerine muhakkak tanık olacağız. Dün Ermeni çeteleri ne yaptıysa, bugün terör örgütleri ve arkasında duran emperyal acımasızlık aynısını yapmaktadır. Dün Erzurum’a işgal ve esareti dayatanlar bugün yeniden hazırlık içindedir. Rusya’ya bakınız, YPG-PYD ile nasıl bir ilişki ve ittifak içinde olduğunu görünüz. Rusya tarihi emellerini alttan alta sürdürmektedir. Müslüman Türk milletine ne kadar düşman odak varsa Rusya’yla ortak cephededir. Mehmetçik katillerini Rusya kucaklarken, ABD silahlandırıp beslemektedir. Bu nasıl bir kumpas, nasıl bir tezgâhtır? Rusya bir yanda dostluk mesajları verirken, diğer yanda meyve-sebze ambargosunu kaldırmaktan kaçınmakta, PKK-PYD-YPG’yle aynı hizada durmaktadır. Peki, Putin yönetimi kimi kandırmaktadır? Moskova Türkiye’yi ne zannetmektedir? Yoksa 93 harbinin milli hafızalardan çıktığı mı sanılmaktadır? Maalesef Rusya Afrin’e zırhlı araçlarla asker konuşlandırmakta, üs kurmaktadır. Moskova’da kanlı terör örgütlerinin ofisleri açılmaktadır. Halep katilleri aynı karededir. Türkmen katilleri aynı kümededir. Türkmen Dağı’nda kan dökenler aynı siperdedir. Geçmişte Ermeni çetelerini destekleyenlerin, Erzurum’un kanına girenlerin alayı birden bugün yine faaliyet halindedir. Türkiye çok çetin, çok tehlikeli bir süreçten geçmektedir. Ve devlet milletiyle bir ve beraber olmak durumundadır. Bizim, zalimlerin karşısında saf saf dizilip etten duvar örmemiz şarttır. Diyor ya merhum vatan şairimiz Akif; “girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” Artık bekamız risk altındadır. Yüreklerimiz toplu vurmalıdır. Bunu görmek, bu tehdidi bilmek lazımdır. Güvenliğimiz yoğunlaşan tehditlerin doğrudan hedefindedir. Şimdi soruyorum Dadaşlar; Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet) Bayrağa sahip çıkacak mısınız? (Evet) Vatana sahip çıkacak mısınız? (Evet) Millet için evet mi? (Evet) Devlet için evet mi? (Evet) Türkiye için evet mi? (Evet) Bu evetler Erzurum’un kahramanca duruşudur. Elbette bu evetler önümüzü aydınlatmakta, gelecek için umut vermektedir. Yapmamız gereken çok şey vardır. Bilinsin ki, siyasi kaygı ve çıkar kavgalarıyla mesafe almak çok bundan sonra ihtimal dışıdır. Önce ülkem diyoruz. Önce milletim diyoruz. Sonra partim ve ben iradesini gösteriyoruz. Zaman birlikte hareket zamanıdır. Zaman ortak paydada buluşma, kardeşçe ve cesaretle mücadele zamanıdır. Beka meseleleri ağırlaşmışken günü birlik davranamayız. Milletimiz çok yönlü saldırıların hedefindeyken iktidar-muhalefet boğuşmasına tahammül edemeyiz, doğru göremeyiz. 15 Temmuz FETÖ ihanetinin perde arkası belli olmuşken, aleni bir işgal teşebbüsüyle karşı karşıyayken dost görünümlü ülkelerin buna inanmaması, iknada direnmesi olacak şey değildir. En son bu kervana İngiltere de katılmıştır. 15 Temmuz’da bombalar Londra’ya değil Ankara’ya atılmıştır. Türkiye hazımsızı çevreler kasti ve yanlı davranmakta, 15 Temmuz’u bulandırmaya gayret etmektedir. Bu yanlıştır, adaletsizliktir, utanmazlığın ta kendisidir. FETÖ kollanırken, kanlı ve karanlık terör ortakları da batıdan destek almaktadır. PKK-PYD-YPG’ye müttefik olduğumuz ülkeler açıkça yardım ve yataklık yapmaktadır. Kahredici bu tablonun kabul edilecek hiçbir tarafı yoktur. Menbiç’ten PYD-YPG arındırılacaktı, müstevliler öyle diyordu; ama bilakis iyice silahlanarak yerleşmiştir. Sorumlu ve suçlu ise en başta ABD ve Rusya’dır. Rusya Suriye’nin kuzeyinde PYD-YPG’nin muhafızlığına soyunmuştur. ABD, Rakka’nın çevresine YPG’li teröristleri taşıyarak Türkiye’yi dışlamıştır. Her alanda yalnızlık ve kutuplaşma kaderimiz haline gelmiştir. Alman istihbarat başkanı FETÖ konusunda “ikna olmadık” zırvasını dillendirmektedir. ABD istihbaratı da aynı görüştedir. 15 Temmuz’u FETÖ’nün yapmadığı konusunda ABD ve Avrupa’nın bu kadar çabası ve açıklaması niyedir, neye hizmettir? Bu çarpıtma ve telaşın altında ne vardır? Pensilvanlı hain kimin, hangi kapalı devre çalışan istihbarat örgütlerinin tetikçisidir? 15 Temmuz ihanetinin faili bal gibi FETÖ’dür. Katil bellidir, cani ortadadır, Türk milleti bu şerefsizleri asla affetmeyecektir. Gerçekleri inkar edenler ise FETÖ’ye bu görevi veren, teröristlerini gizlemek ve istila emrini teröristlere bildirmekten utanmayanlardır. Erzurum, Pensilvanlı teröristbaşını iyi bilmektedir. Emellerini, oyunlarını, istismar ve ihanetlerini hafızasında taşımaktadır. ABD inanmıyormuş, Almanya ikna olmuyormuş, İngiltere delilleri yeterli bulmuyormuş, Norveç ve İsviçre FETÖ’cülere kucak açıyormuş; hiç mühim değildir. Allah bilsin, millet tanısın, Erzurum görsün, bize yetecektir. Gerisi ise kuru gürültüdür. Türk milleti 15 Temmuz ihanetini bizzat yaşamış; suçluları, işbirlikçilerini kepazeye çevirmiş, dünyayı başlarına geçirmiştir. Kripto darbeciler, bunların ardında duran alçaklar 15 Temmuz’u saptırmak için devrededir. Ne var ki güneşi balçıkla sıvamak imkânsızdır. Günahkârları temize çıkarmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. FETÖ, Anadolu’yu ele geçirmek için fırsat arayan vicdanı zincirli, iradesi kirli odakların adi ve pespaye bir suikastçısıdır. Türk askeri kılığına giren canavarlar bağımsızlığımıza kast etmeyi planladılar. Devlete yuvalanıp yuvamızı yıkmaya kalktılar. Bir dolarları cüzdanlarında taşıyıp yurdumuzu parçalamayı düşündüler. Baylockla haberleşip yıkım ve yok oluşa hizmet ettiler. 15 Temmuz’da üzerimize düşmanca bomba attılar. Milletimize barbarca kurşun sıktılar. Eğitimden adalete, TSK’den emniyete, üniversitelerden medyaya, iş aleminden sivil toplum kuruluşlarına kadar nüfuz edip çürütmedikleri alan bırakmadılar. Milli varlığımızı dinamitlemek istediler. Milli ruhumuzu yok etmeyi denediler. Askeri askere, polisi polise, askeri polise, polisi askere kırdırıp iç savaş ortamını tesis etmeye uğraştılar. Peygamber Ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni karalamaya, millete hasım hale getirmeye çalıştılar. Oyun tutmadı. Tuzak bozuldu. Komplo dağıtıldı. İstila ters döndü. İşgal hainlerle birlikte püskürtüldü. 15 Temmuz’da zillet hücum etti, illet harekete geçti; çok şükür millet bu zilleti bozguna uğrattı, Erzurum hainleri sildi süpürdü. Türkiye’nin esaret ve erimeye mahkum edilmesi için korkunç senaryolar tedavüle sokulmuştu. Ancak Türk milleti kudretini, azametini bir kez gösterdi. Hangi hıyanet elebaşı Erzurum’u pes ettirebilir? Hangi melun güç Erzurum’u tutsak alabilir? İhanete çanak tutan çevreler; Dün Erzurum’a diş geçiremedi, Allah’ın izniyle yine geçiremeyecek. Dün yapamadılar, inşallah yine yapamayacaklar. Şehitler tepesi boş değil, bekleyen Dadaşlar buradadır. Bayrak sahipsiz değil, tutan namuslu eller buradadır. Vatan yalnız değil, sahip çıkan ve çıkacak olan kahraman nesil Erzurum’dadır. Meydan boş değildir. Türkiye düşkün ve aciz hiç değildir. Alayını önümüze katar, kaçtıkları yere kadar kovalarız. Ölsek de teslim olmayız. Dadaşların asaletini yanlışa yorup gafilce hesap yapanlar bu meydanı görünüz, buradan yükselen yiğit ve tavizsiz haykırışa kulak veriniz. Dadaşlar diyor ki, biriz, beraberiz, kardeşiz, işgalcilere karşı aşılmaz iradeyiz. Soruyorum sizlere; Türkiye’yi bölmeyi aklından geçirenlerin kalan yarım akıllarını da alacak mısınız? (Evet) Her karışı şehit kanıyla çizilmiş aziz vatanı müdafaa edecek misiniz? (Evet) Terör örgütlerine, Türkiye düşmanlarına direnecek misiniz? (Evet) Her evet Türkiye’nin güvencesidir. Her evet Türk milletinin gelecek özlemidir. Her evet şehitlerimize ödenmiş vefa borcudur. Her evet Allah-u Ekber Dağları’nda yankılanmış sadakat nişanesidir. Her evet milletin ebediliği, devletin sürekliliği, Türkiye’nin bekasıdır.
Değerli Kardeşlerim, Muhterem Dava Arkadaşlarım, Bu milleti bölemezler, bu devleti çöküşe götüremezler. Güvence Erzurum’un evet tercihidir. Bin yıllık kardeşliğimizi bozamazlar, fitneyi hakim kılamazlar. Teminat Erzurum’dan yükselen evet kararlılığıdır. 16 Nisan’da FETÖ hayır diyor. Niye, çünkü çözülmeyi bekliyor. 16 Nisan’da PKK hayır diyor. Niye, çünkü çürümeye yatırım yapıyor. 16 Nisan’da Perinçek ve yoldaşları hayır diyor. Niye, çünkü Türkiye’nin kuruluş felsefesi imha olsun emelindeler. Hollanda, Almanya ve diğer sözde gelişmiş ülkeler 16 Nisan’da hayırı destekliyor. Niye, çünkü iç kargaşa hakim, etnik ve mezhep çatışması yeşersin istiyorlar. CHP ise bunların önüne düşmüş, tezviratın mihmandarı olmuş, ille de hayır hezeyanıyla mekik dokuyor. Sayın Kılıçdaroğlu 16 Nisan Anayasa Referandumunu saptırmak, yarasız yere kurt düşürmek, çürük tahtaya çivi çakmak için çırpınıyor. Cambaz ipte, balık dipte, Kılıçdaroğlu ise hayırsızlığın dibinde bulunuyor. Nasıl ki alışmış kursak bulamacını isterse, CHP de milli bunalımı özlüyor, ülkenin buhranını ümit ediyor. CHP ve ittifak içinde olduğu hayır cephesi, ölü görse ağlamaz, düğün görse oynamaz, yani bu millete tümden yabancıdır. Tek adamdan bahsediyorlar. 16 Nisan’da evet çıkması durumunda tek adam sisteminin geleceğini uyduruyorlar. Sandıktan diktatör çıkacak diye korku yayıyorlar. Diktatör nedir, tek adam nasıl olacak diyoruz, kaçacak yer arıyorlar. Zira bilmiyorlar. Rejim değişecek diye tek ayaküstünde kırk yalan savuruyorlar. Sistem başka, rejim başka şeydir; değişecek olan yalnızca hükümet etme sistemidir diyoruz, bön bön bakıp gözleriyle fel fecir okuyorlar. Muhtarlıkların bile kapatılacağını söylüyorlar. Lokantalara bir kararnameyle kilit vurulacağını iddia ediyorlar. Gelin şunu bir anlatın, neye dayanıyorsunuz, niye boş konuşuyorsunuz diyoruz; anında Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganına sığınıp kazın yanmaması için durmadan çeviriyorlar. Anayasa’nın ilk dört maddesini Bahçeli’ye sorun diyorlar. Elbette bana soracaklar, ama verdiğim, verdiğimiz ödünsüz ve yeminli cevapları anlayabilecek ne yürekleri ne de zekâlarından en ufak iz görülmüyor. Doluya koyuyorlar almıyor, boşa koyuyorlar dolmuyor. Çünkü dağda bağları yok, çakaldan davaları yok. Fakat bizim vardır, bizim Türkiye’ye pusu kuran, Türk milletine ömür ve kefen biçen bütün alçaklardan sonuna kadar alacağımız vardır, Bozkurt’un da töresi ortadadır. Sayın Kılıçdaroğlu hayır diyor demesine de, neye, niçin, niye hayır dediği belirsizdir. Bu Kılıçdaroğlu değil mi ki, 16 Nisan’dan sonra Cumhurbaşkanı başka bir partinin, başbakan başka bir partinin genel başkanı olursa kavga o zaman çıkacak diyen. Zavallı, daha anayasa maddelerinde neyin yazdığını bilmiyor. Başbakanlığın kalktığını öğrenememiş. Aziz milletimizin karşısına çıkıp anayasa anlatıyor, ne var ki daha ne anlattığının sırrına erememiş. Bu kafanın hayırında hayır olur mu? Cevap veriyorum, kesinlikle olmaz. Bilmediğini bilmeyen, savunduğunu özümsememiş bir siyasetçinin sözüne güven duyulur mu? Elbette duyulmaz. CHP’nin 15 Temmuz’dan şikâyetçi olduğuna yakınlarda hiç şahitlik edilmedi. Allah için 15 Temmuz’da Özel Kuvvetler’de destan yazan kahraman şehidimiz Ömer Halisdemir’e ve de 248 şehidimize en küçük bir şükran ve minnet duygusu göstermiyorlar. Üstelik OHAL’dan rahatsızlar. Hatta OHAL’i darbe görüyorlar. Anlaşılan akılla, ahlakla aralarını kapanmamak üzere açmışlar. Sanki yüzlerinde alın derisi değil, davul derisi var. Ne söylesek nafile. Zannedersiniz başka gezegenden gelmişler, başka diyarlardan göçmüşler. PKK’nın peşine takılmışlar. FETÖ’nün kılıcını sallıyorlar. PYD-YPG’ye övgüler düzüyorlar. Avrupa’nın muhbiri gibi davranıyorlar. Türk milletinin tarihi hakkına sahip çıkması zorlarına gidiyor. Yol yakınken vazgeçelim demiyorlar. Yorgan gitmeden kavga bitsin diyemiyorlar. Bunlarda ne utanma var, ne de milli uyanışın emaresi. Bunlarda ne akıl var, ne de milli şuurun tortusu. Bunların rehberi yalan, ezber ve tezleri ahlaki talandır. İnanıyorum ki, yürüyüşümüzün önüne taş koymak isteyenler 16 Nisan’da kaybedecektir. Ve Erzurum 16 Nisan’da bunlara tokadı vuracak, çuvala doldurup sandığa koyacaktır. Yerli, milli ve ahlaki bir uzlaşmayla; üstelik tamamıyla iç dinamiklerle temellenmiş sistem değişikliğini hazmedemeyenler dağılacaklardır. Şunun şurasında 16 Nisan’a çok az bir süre kalmıştır. 16 Nisan’da Türkiye kazanacaktır. 16 Nisan’da Türk milleti onun bunun ağzına bakmayarak, muhteşem iradesiyle geleceğini şekillendirecektir. Şimdi soruyorum; Erzurum 16 Nisan Referandumuna hazır mı? (Evet) Dadaşlar 16 Nisan Referandumunda gereğini yapacak mı? (Evet) Oyunu bozacak mısınız? (Evet) İradenize sahip çıkacak mısınız? (Evet) Türkiye için evet diyecek misiniz? (Evet) Evetinize evet diyor, yenilmez millet, yıkılmaz devlet, 16 Nisan’da evet kararında olduğumuzu Erzurum’dan bir kez daha, çok güçlü bir şekilde haykırıyorum.
Değerli Dadaşlar, Aziz Dava Arkadaşlarım, 16 Nisan’da hükümet etme sistemi değişecek diyoruz, hayır lobisi yandık diyor. 16 Nisan’da yargının bağımsızlığının yanına tarafsızlık gelecek diyoruz, bittik diyorlar. 16 Nisan’da büyüyen, 59 milyon seçmene ulaşan Türkiye’nin milletvekili sayısı 550’den 600’a çıkacak diyoruz, doğacak maliyeti kim karşılayacak sözleriyle beyhude mazeret üretiyorlar. Zannederseniz, seçmen sayısının 29 milyon olduğu 1994’de milletvekili sayısını 450’den 550’ye çıkaran CHP’nin ortağı olduğu koalisyon hükümeti değildir. Türkiye’de 143 bin kişiye bir milletvekili düşerken, AB’nin ortalaması 53 bindir. Bunu bilmiyor, idrak edemiyorlar. Milletvekili seçilme yaşını 25’ten 18’e indiriyoruz, gençliğe itiraz edip takoz koyuyorlar. Biz Türk gençliğine güveniyoruz. Her şeye layık olduklarına, her hakkın kendilerine helal olduğuna samimiyetle inanıyoruz. TBMM ve Cumhurbaşkanı seçim süresini beş yılda bir ve aynı güne taşıyoruz, çarpıtıp kara çalıyorlar. Gazi Meclis’in yetkilerini güçlendirip etkin hale getiriyoruz; yalan ve riyayla yetkilerin azaltıldığını, Meclis’in tesirsiz hale getirildiğini zırvalıyorlar. Milletvekillerinin kanun teklifi verme haklarını daha genişletip yasama fonksiyonunu kuvvetlendiriyoruz, ama gelin görün ki bindikleri dalı kesiyorlar. TBMM’nin denetim fonksiyonlarını temellendirip güçlendiriyoruz; niye gensoru yok diyorlar. Olsa bile ne olacağına cevap veremiyorlar, değişen sistem yapısında ihtiyaç kalmadığını kesinlikle anlayamıyorlar. Cumhurbaşkanı’nın görev yetkilerine yeni bir denge ve düzenleme getiriyoruz, fiili açmazı bitiriyoruz, yürütme ve yasama arasına kalın duvarlar örüyoruz; ancak sabote ediyorlar, aslı astarı olmayan açıklamalarla sulandırıyorlar. Kılıçdaroğlu ve hayırsız havarileri Cumhurbaşkanı hükümet etme sistemini karalayıp Türkiye’nin sistemsel reformunu hazmedemiyor, kabullenemiyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, 16 Nisan’da yıldırım yemişe dönecekler. Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getirdikleri iftiralarını Erzurum elinin tersiyle itecek, itmekle kalmayıp başlarını öne eğecektir. Dadaşlar buna var mı? (Evet) Müfterilerin yüzü kızartmaya hazır mısınız? (Evet) Türkiye’nin bekası için milli birlik ve uyanış halini destekleyecek misiniz? (Evet) Kılıçdaroğlu bu evetleri duyunca ya saklanacak, ya kaçacak, ya da dili dolanıp yaptığı gaflarla kendisine güldürmeye devam edecektir. Yürütme güçlenecek, yasama asli görevlerine tam manasıyla dönecek, yargı vesayet ve dayatmalardan kurtulacaktır. Buna onay veriyor musunuz? (Evet) 15 Temmuz’dan sonra devletin fiili yönetimle gitmesi mümkün değilken, önümüzde muhtemel kaos, kriz ve darbe tehlikeleri duruyorken, sorumluluk almaktan uzak duramazdık. Devletin anayasal ve meşru daireye çekilme ihtiyacına sessiz ve müdahalesiz kalamazdık. Devlet ebed müddet, millet ebed müddet ülkümüzden geri adım atamazdık. Bu maksatla rejimi değil, hükümet etme sistemini reforma tabi tuttuk, tarihsel rotamızı yeniden belirledik. Dadaşlar buna evet diyor mu? İlk defa Cumhurbaşkanı’na cezai sorumluluk geliyor. Bunun neresi yanlıştır, bu düzenlemeden aklı başında kim ürkecektir? Soruyorum, Dadaşlar bunu destekliyor mu? Cumhurbaşkanı TBMM’yi feshedecekmiş, koca ve kuyruklu bir yalandır. Yaptığımız düzenlemeyle hem TBMM hem Cumhurbaşkanı seçimleri karşılıklı olarak yenilebilecektir. Çift taraflı bir giyotin sistemi inşa edilecektir. Bu yeni durum, yasama ve yürütmenin kalıcı bir uzlaşma ve anlaşma şuuruyla ülkenin kaderine yön vermesi demektir. Çatışma olmayacak veya en aza çekilecektir. Kavga edilmeyecek, edilse bile rejim ve sistem krizine dönüşmeyecektir. Dadaşlar, buna tamam diyor musunuz? Cumhurbaşkanı’nın bir partiye üye olmasının ise hiçbir sakıncası yoktur. Kaldı ki, resmen değilse bile, şeklen ve manen hangi Cumhurbaşkanı bugüne kadar partisiz ve herhangi bir ideolojik görüşe aidiyetle hareket etmemiştir? Kılıçdaroğlu, biraz tarih sayfalarını karıştırmışsa asıl bu soruya cevap vermelidir. Ayrıca sıkıyönetim uygulamasını tamamen kaldırıyoruz. OHAL yetkisini ise yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanının tasarrufuna bırakıyoruz.
Düne kadar bu kararı Bakanlar Kurulu alıyordu, şimdi ise Cumhurbaşkanı alacaktır. Bunun neresi hatalıdır? Yine düne kadar Bakanlar Kurulu kararname çıkartırken, şimdi Cumhurbaşkanı bu görevi üstlenecektir. Fakat kararnameler kanunlara aykırı olamayacak, kanunların düzenleme yaptığı alanlarda kararname yayınlanamayacaktır. Dadaşlar siz söyleyiniz, bunu destekleyecek misiniz? Yeni adıyla Hakimler Savcılar Kurulu’nun sayısını 22’den 13’e indiriyoruz. TBMM, bu kurula 7 üye seçerek milli iradeyi adalete yansıtacaktır. Cumhurbaşkanı’nın mevcut halde seçtiği üye sayısı yeni düzenlemede de aynen korunacaktır. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olup hükümet kurduğundan bütçe ve kesin hesap kanununu hazırlama hakkına da sahip olacaktır. Bunun neresi mahzurludur? CHP boşuna uğraşmasın, boş yere heveslenip çamur siyasete saplanmasın. PKK-FETÖ-DHKP-C, PYD-YPG, batıl ve hain odaklar engel olmaya çalışsalar da, 16 Nisan’da milli beka için evet mührünü vuracağız. Biz Türkiye’nin diriliş ve toparlanmasına evet diyoruz. Biz Türk ve Türkiye düşmanlarının bozgunu için evet diyoruz. Biz başkanlığa değil, Cumhurbaşkanı hükümet sistemine evet diyoruz. Bizim gönlümüzde evet veya hayır iradesine sahip her vatan evladı değerli, yeri dolmaz, bir ve eşittir. Yine de hayır diyen kardeşlerim iyi düşünsün. Kararlarını tekrar gözden geçirsin. Tekin olmayan, güven vermeyen, inandırıcı bulunmayan telkin ve dayatmalara yüzlerini çevirsin. Türkiye’nin içinde bulunduğu musibet ve muazzam riskleri değerlendirip evet iradesine dönüş yapsın. Ben Ülkücüyüm diyen 16 Nisan’a evet demelidir, diyecektir. Ben milliyetçiyim diyen, bu bayrak benim, bu devlet benim, bu millet benim onurum diyen her kardeşim istiklal, istikbal ve istikrar için evet kararında olmalıdır ve Allah’ın izniyle de olacaktır. Diyoruz ki; devlet, millet, cumhuriyet, tertemiz irademizle şartsız evet. Evet ülkemiz için sözdür, yemindir; vazgeçilmeyecektir. Evet Türkiye Cumhuriyeti’dir, evet milli birliğin simgesidir. Dadaşlar, son kez soruyorum sizlere; 16 Nisan’da devlet için cevabınız ne olacak? (Evet) Millet için kararınız ne olacak? (Evet) Cumhuriyet için tavrınız ne olacak? (Evet) Türkiye için duruşunuz ne olacak? (Evet) Anayasanın ilk dört maddesi üzerinde kim ya da kimlerin art niyetli planı varsa önce bizi aşmak, bizi çiğnemek durumundadır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi hak ve hukukuna can pahasına sahip çıkacaktır. Türkiye Devleti bir Cumhuriyet olup ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür. Erzurum bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri korumaya yeminlidir. Sonuna kadar millet, sonsuza kadar devlet; ülkemiz için, Türkiye için evet. Kaynağımız millet, kudretimiz devlet; irademiz evet, yine evet, bir kez daha evet. Ne engellerden yılarız, ne de mücadele etmekten yorulur ve korkarız. Biz Milliyetçi Hareket Partisiyiz, biz Türk milletiyiz, biz Erzurumuz. Sözlerime son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun diyorum. Sağ olun, var olun. Ne Mutlu Türküm Diyene.
|