Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Değerli Afyonkarahisarlı Kardeşlerim, Aziz Dava Arkadaşlarım, Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler, Hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Gösterdiğiniz coşkuya şahit olmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Kurtuluşumuzun şehrini yürekten selamlıyorum. Afyonkarahisarlılara samimiyetle selamlarımı iletiyorum. Kalbi vatan ve millet sevgisiyle çarpan her kardeşimi özlemle kucaklıyorum. Kavuşturan Rabbim’e şükürler olsun. Birliğimiz ve kardeşliğimiz daim olsun diyorum. 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak anayasa değişiklikleriyle ilgili halk oylamasının milli dirlik ve huzurumuza üst düzeyde katkı vermesini Allah’tan niyaz ediyorum. Bu açık hava toplantımızın düzenlenmesinde emeği geçen, alın teri bulunan, dua ve desteği yer alan her dava arkadaşıma teşekkür ediyorum. Burada, Cumhuriyet Meydanı’nda heyecan içinde toplanan her kardeşimi şükranlarımla birlikte bağrıma basıyorum. Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Muhterem Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Büyük ozanımız Yunus ne güzel de söylemiş: “Bir nazarda kalmayalım, gel dosta gidelim gönül; Hasret ile ölmeyelim, gel dosta gidelim gönül.” Biz de bu çağrıya uyduk, Afyonkarahisar’a koştuk. Gönül almaya, gönüllere girmeye, gönülden gönüle nehir gibi akmaya geldik, Afyonkarahisar’la buluştuk. Bakınız ne demişti Hz. Mevlana: “Güzeli güzel yapan edeptir. Edep ise güzeli sevmeye sebeptir.” Afyonkarahisar edeplidir, sevgiyi çoktan hak etmiştir. Afyonkarahisar güzeldir, görkemlidir, gürbüzdür, tarihimizin gür sesi, milli ahlakın güçlü nefesidir. Her taşı yakut olan bu cennet vatanın istiklal karargahı Afyonkarahisar’dır. Ne zaman Türkiye zordaysa devreye girdiniz. Ne zaman millet dardaysa buradayım dediniz. Sorumluluktan kaçmadınız, suçlulardan, sabıkalı bölücülerden korkmadınız. Afyonkarahisar varsa, inanıyorum ki; Çorak yerler yeşerecek, Ölü gönüller canlanacak, Kör gözler görecek, Sağır kulaklar duyacaktır. Soruyorum sizlere; Bayraklar nerede? (Burada) Vatan sevdalıları nerede? (Burada) Karanlığı dağıtacak irade nerede? (Burada) Türkiye nerede? (Burada) Allah nazardan saklasın, işte aradığım cevaplardan birisi de budur. Allah eksiğinizi göstermesin, işte Afyonkarahisar bu kadar gözü pek ve atılgandır. Hamd olsun buradasınız, dosta güven, düşmana korku salıyorsunuz. Buradasınız, umut saçıyor, ufuk açıyorsunuz. Yeniden soruyorum; Geleceğinize sahip çıkacak mısınız? (Evet) Geçmişinizi savunacak mısınız? (Evet) Topyekun bitişimizi, tükenişimizi, yok oluşumuzu planlayan iç ve dış odakları şaşkına çevirecek misiniz? (Evet) Maşallah Suphanallah, bu evetler kaledir, düşmez, düşürülemez. Bu evetler, Afyonkarahisar’ın kararıdır, ihlal ve ihmal edilemez. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bayrak bağımsızlık simgesidir. Bayrak namus nişanesidir. Ve bayrak milli varlığın ilan ve beyanıdır. Bizim bir bayrağımız vardır ve nazlı nazlı dalgalanacaktır. Bunun da önüne hiçbir fani hesap, hiçbir cani heves geçemeyecektir. Ay yıldızlı al bayrak Türkiye’dir, Türk milletidir. Peki, Kerkük’te zorla, baskıyla, tehditle, cebirle asılan kirli bez parçası neyin nesidir? Barzani ve Talabani unsurları Kerkük’te ne haltlar karıştırmaktadır? Kerkük’ün sinir uçlarıyla oynanıyor, görüyoruz. Türkmenlerin hak ve tarihsel miraslarına kast ediliyor, sıkılı yumruklarımızla izliyoruz. Önce Kerkük’teki kamu binalarına sözde Kürdistan bayrağı asmak için karar aldılar. Ardından Irak Meclisi 1 Nisan’da, Kerkük’te tek bayrak asılmasına onay vererek, Bölgesel Yönetimin hesaplarını tümden boşa çıkardı. Ne var ki mütecaviz komplo durmadı, duraklamadı. Kerkük Vilayet Meclisi 4 Nisan günü, Türkmen ve Arap üyelerin boykot ettiği oturumda, Kerkük’ün Barzani yönetimine ilhakı maksadıyla referanduma gidilmesi kararı aldı. Küresel güçlerin taşeronu olan Barzani ve Talabani çetesi; sözde Kürdistan bayrağının indirilmeyeceğini alçakça söylüyor ve de açıkça kaosa davetiye çıkarıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Zonguldak’ta 4 Nisan günü, Kerkük’te milli bayrağın dışında ikinci bir bayrağın asılmasına kesin bir dille karşı çıkmış, bunun bölücülük olduğunu haykırmıştır. Sayın Erdoğan’ın bu açıklaması milli yüreklere su serpmiş, Türkiye’nin ortak iradesini seslendirmiştir. Kendisine buradan teşekkür ediyorum. Sayın Başbakan’ın “Kerkük Türkmen şehridir” demesi de oldukça anlamlı ve değerlidir. Elbette Kerkük Türk’tür, Türkmen’dir, Afyonkarahisar neyse Kerkük odur. Bunu yok sayan kirli ve karanlık mihraklar yine kaybedecek, yine püskürtülecektir. Kerkük’ün statüsü ile oynamak yanan ateşe benzin dökmektir. Türk milleti tek yürek Kerkük’teki gelişmeleri takip etmektedir. Türkmenlere kan kusturanlara tahammül yoktur. Bez paçavralarını asmakla, referanduma gitmekle Kerkük’te fiili durum yaratmak isteyenlerin oyunları mutlaka bozulacaktır. Barzani dikkat etsin, aklını başına alsın, gayri meşru dayatmalarından vazgeçsin. Şayet Türk milletinin ayranı kabarırsa, milli ruhta mahfuz halde duran taarruz ruhu açığa çıkarsa hayat ona zindan olacaktır. Şimdi siz söyleyiniz; Kerkük’e destek veriyor musunuz? (Evet) Türkmenlerin yanında mısınız? (Evet) İhanetin karşısında mısınız? (Evet) Afyonkarahisar evet diyorsa gerisini Barzani düşünsün. Kocatepe’den verilen milli mesaja Talabani kafa yorsun, sonuçlarına katlanmaya peşinen razı olsun. Herkes duysun, herkes ayağını denk alsın; Afyonkarahisar, milletin bağımsızlık aşkını, mücadele ruhunu, direniş gücünü temsil eder. Dün müstevlileri kovaladık, gerekirse, yeri gelirse, can feda olsun, yurdumuza dadanan düşman ve işbirlikçilerini bir kez daha ezer, bir kez daha yeneriz. Afyonkarahisar buna hazır mı? (Evet) Afyonkarahisar bu inançta mı? (Evet) O zaman Kerkük’’te, Telafer’de, Musul’da, Tuzhurmatu’da zillet içinde faaliyet gösteren rezillere sabır bitmiş, artık şafak sökmüştür.
Değerli Kardeşlerim, Aziz Dava Arkadaşlarım, Türk askerinin 216 günlük kahramanca mücadelesinden sonra Fırat Kalkanı Hareketi’nin ilk etabı tamamlanmıştır. Türkiye; doğru politika, isabetli strateji, yerinde harekâtla önemli bir eşiği aşmıştır. Kim ne söylerse söylesin, Fırat Kalkanı Harekatı başarılı olmuştur. Bu kapsamda emperyalizmin tekerine çomak sokulmuştur. İnşa edilmek istenen terör koridoru perdelenmiş, kesilmiştir. Sınırlarımız güvenliğe alınmıştır. Terör örgütleri geniş bir alandan sökülüp atılmıştır. Cerablus’tan El Bab’a kadar Türkiye bölgeye mühür vurmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kutluyorum, Mehmetçiğin alnından öpüyorum. Verdiğimiz 71 şehit Türk milletinin şeref ve varlık haklarını müdafaa etmiştir. Vatan topraklarına sınır ötesinden ve mücavir alanlardan kaynaklanan saldırgan ve düşmanca müdahaleler engellenmiştir. Şüphesiz tehdit sönmemiştir. Tehlikeler geçmemiştir. Riskler gerilememiştir. Küresel güçlerin maşaları halen kan dökmektedir. 4 Nisan günü Gabar Dağı’nda 3 Mehmedimizi şehit eden, 5’ni de yaralayan hainler himaye altındadır. Nitekim IŞİD, PYD-YPG, PKK hala faaldir. PKK-YPG’nin Suriye’de 100 bin kişilik ordu kurmak için mücadele verdiği dillerde, medyanın manşetlerindedir. Menbiç aklımızda, Rakka stratejik hedef kümesindedir ve böyle olmalıdır. Terörizmi kullanan şer güçler Musul’da, Sincar’da devriye gezmektedir. Türkiye’nin milli bekasına yönelik emellerde azalma yoktur. Tam tersine artış ve yükseliş söz konusudur. Geçtiğimiz günlerde, Esad’a ait savaş uçakları sınırlarımıza 65 km uzaklıkta bulunan İdlib’in Han Şeyhun ilçesine kimyasal silahla saldırmıştır. Aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu çok sayıda sivil katledilmiş, yüzlerce masum yaralanmıştır. Bu insanlık dışı cinayeti Afyonkarahisar’dan lanetliyorum. Peki mazlumlar kimyasal bombalarla öldürülürken insanlık ne yapmaktadır? Birleşmiş Milletler neyle oyalanmaktadır? 16 Nisan’da yapacağımız Referandumu bulandırmaya, baltalamaya, tercihleri etkilemeye, algıları yönetmeye kalkışan Avrupa ülkeleri neyle meşguldür? Hani nerede insan hakları? Hani nerede uluslararası hukukun ilke ve kuralları? Esad katil ve insanlık düşmanıdır. Bebeklere kıyan diktatördür, adi bir suçludur. Cani Esad’ın meşruiyet ve ahlaki inandırıcılığı kalmamıştır. Çünkü Esad kana bulanmış, acımasız ve vahşi suçluya dönmüştür. Bu sabaha karşı Doğu Akdeniz’den atılan 59 füzeyle Suriye’nin Şayrat Hava Üssü vurulmuştur. Masumlara alçakça saldıran, bebeklere zehirli gaz fırlatan Esad yönetimi layığını bulmuş, cevabını almıştır. İdlib’in Han Şeyhun ilçesine atılan kimyasal bombaları taşıyan uçak ve konuşlandıkları üs imha edilmiştir. Esad’ın insanlık dışı saldırı ve katliamlarına verilen füzeli karşılık olumlu ve yerindedir. Ve de Esad Suriye’nin geleceğinden sökülüp atılmalıdır. Türkiye adaletin yanında yer almalıdır. Türkiye sivil ve masum canlara kast eden katillerin tam karşı cephesinde durmalıdır. Zulümle adalet bir arada olmayacaktır. Zulmün olduğu yerde insanlık da bulunamayacaktır. Gelişmelere dikkat ediniz, Türkiye her taraftan sarılmıştır. Çevremiz vahşetin ambargosu altındadır. Böyle bir durumda devleti sahipsiz bırakamazdık, bırakmadık. Böylesi sıkıntılı ve ağır sorunlu dönemde hükümet etme sistemindeki kilitlenme ve tartışmalara katlanamazdık, katlanmadık. Türk düşmanları karşımızdaydı. Haçlı emelleri avımızdaydı. Teslimiyetçiler pusudaydı. Hıyanete ortak olanlar sinsi bir şekilde fırsat kolluyordu. Manda ve himaye özlemi çekenler yeniden ayaklanmıştı. Türkiye’nin işgal planları yapılıyordu. 15 Temmuz’da bunu bizzat yaşadık ve gördük. Pes edeceğimiz düşünülmüştü. Tamam diyeceğimiz sanılmıştı. Geri çekileceğimiz kurgulanmıştı. Bilmiyorlardı ki, Türk milleti dayatmaya gelmez, tehditler sökmez. Merhum Şairimiz Mithat Cemal Kuntay ne demişti: “Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş, sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş. Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir, tarih kendin yazıyorsan eserindir.” Alnımız aktır, vicdanımız paktır, yükseklere layıktır. Tarih ise şehit kanıyla yazılmıştır ve Türk milletinin eseridir. Bu eserimizi çalmaya kalktılar. Bu eserimizi kirletmeye çalıştılar. Kiralık tuttukları teröristlerle üzerimize geldiler. Yeri geldi PKK’ya, yeri geldi IŞİD’e, yeri geldi YPG’ye, yeri geldi FETÖ’ye cinayet ve yıkım emri verdiler. Kimler? Elbette Türkiye’ye düşman kesilen ülke ve güçler. Bunlara karşı Türkiye’nin eli güçlü olmalıydı. Bunlara karşı milli birlik ve dayanışma ruhu harekete geçmeliydi. Özellikle 2007’den beri tartışmaların odağında bulunan hükümet etme sistemindeki düğüm çözülmeli, Türkiye fiili prangadan kurtulmalıydı. Çünkü bu, 15 Temmuz’dan sonra mecburi hal almıştı. Devlet elimizden gidebilirdi. Vatan kaybedebilirdik. Türkiye iç savaş ve parçalanmanın kayalıklarına çok sert çarpabilirdi. 15 Temmuz’da projelendirilen buydu. 248 evladımız şehit oldu. 2 bin 193 evladımız ise yaralandı. Türkiye çok vahim bir suikasta uğradı. FETÖ, millete bomba attı. Zalimler kudurmuş gibi Türkiye’yi kurşunladı. TSK içine yuvalanmış bir avuç terörist; uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla milli kurum ve kuruluşları ateş altına aldı. Ancak zor oyunu bozdu, Türk milleti hainleri, ederi bir dolar olan şerefsizleri hak ettikleri şekilde cezalandırdı. Okunan her sela milli birliğin sedasıydı. Tankın karşısına dikilen, silahların karşısına gözünü kırpmadan geçen her kardeşimiz Türkiye’nin korkusuz, mağlubiyeti imkansız neferiydi. 15 Temmuz’dan sonra sistem anlaşmazlıkları doğru olamayacaktı. Devletin toplum sözleşmesinin yörüngesine çekilmesi şarttı. Anayasayı hakim kılmak hepimizin göreviydi. Bu itibarla 11 Ekim 2016 tarihinde tarihi bir çağrıda bulundum. Yeni darbe, kriz, darboğaz, kaos ihtimallerine karşı bir olmayı, diri olmayı, sistemsel açmazları düzeltmeyi önerdim. Adalet ve Kalkınma Partisi bu seslenişimize kulak verdi. Buluşup konuştuk. Oturup anlaştık, 18 maddelik anayasa değişikliği paketinde mutabakata vardık. Biz dağılan umutları toplamak için evet diyoruz. Kuşatılmış bekamızı güçlendirmek için evet diyoruz. Kırılan hayalleri canlandırmak için evet diyoruz. Yıkılan adaleti ayağa kaldırmak için evet diyoruz. Peki, Afyonkarahisar ne diyor? (Evet) Devlet için evet mi? (Evet) Millet için evet mi? (Evet) Cumhuriyet için evet mi? (Evet) Milli beka için evet mi? (Evet) Afyonkarahisar için evet mi? (Evet) Bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmez. Kardeşlik bağlarımızı güçlendirmeye yeminliyiz. Tahrip edilen güvenliğimizi korumaya yeminliyiz. Zulümden hesap sormaya yeminliyiz. Türkiye’yi yüzüstü bırakmamaya yeminliyiz. Biz yemin ettik mi dönmeyiz. Bir yemin ettik mi geriye bakmayız. Milliyetçi Hareket Partisi’nin tercihi Türkiye’dir. Türklüğün bekasını muhafaza için evet kararındayız. Afyonkarahisarlı kardeşlerim tekrar soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti sizden bir duruş bekliyor, evet mi? (Evet) Türk milleti sizden sağlam bir irade istiyor, evet mi? (Evet) Güçlü devlet, mutlu millet için kararınız merak ediliyor, evet mi? (Evet) Biz Türkiye için evet diyoruz, sizler de destek olacak mısınız? (Evet) O zaman ben de diyorum ki, “Evet, Yine Evet, Bir Kez Daha Evet, Sonuna Kadar Devlet, Sonsuza Kadar Millet”
Muhterem Afyonkarahisarlılar, Değerli Dava Arkadaşlarım, Evet dedik diyeli hainler korkuyor, siniyor, mum gibi eriyor. Evet dedik diyeli millet düşmanları telaşla sağa sola kaçışıyor. Ama nafile, kaçamayacaklar, kurtulamayacaklar; mutlaka tuzakları yıkılacak, oyunları bozulacak. Bizim için evet diyen kardeşlerim kadar hayır diyen kardeşlerimiz de değerlidir. İnancım odur ki, hayır diyenler, kararsızlık geçirenler evete dönecek, Türkiye lehine tavır alacaklardır. Kaldı ki beklentimiz de budur. Fakat anlayamadığımız, bu CHP’nin milletimizden ne istediğidir. Terör örgütlerinin kuyruğuna takılan, Türkiye muhaliflerinin dizlerine kapanan CHP, şimdi kalkmış evet tercihinde bulunan vatandaşlarımızı tehdit etmeye cüret etmiştir. Herhalde HDP’nin aşısı tutmuştur. Herhalde PYD-YPG, DHKPC’nin markaj ve presi sonuç vermiştir. Mutlaka duydunuz, bir CHP milletvekili diyor ki; “diyelim ki evet çıktı, kimse heveslenmesin. Samsun’dan başlarız, İzmir’e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. Sizi de sizin yedi göbek sülalenizi de İzmir’den denize dökeriz.” Laf etti balkabağı, koy tabağa ye sabaha. Söz konusu milletvekilinin tercümesi budur. Bu CHP milletvekilinin önüne katıp kovaladıkları sanıyorum halen kaçıyor, şimdiye kadar denize döktükleri de muhtemelen yüzüyordur. Bunlar ne zamandan beri kaçmaktan kovalamaya vakit bulmuşlardır? Türk milleti öyle asildir ki, kaçanı kovalamaz, yıkılanı vurmaz. Ancak CHP, Afyonkarahisar’a yabancı olduğu için bunu bilmez. Demokratik tercihlere saldırmak yüzsüzlük değil midir? Utanmazlık değil midir? Bu CHP denizdeki balığın karada komisyonculuğunu yapacak kadar fütursuzdur. Bu CHP, denizden geçeyim derken çayda boğulacak kadar fikirsiz ve kabiliyetsizdir. Bu CHP, düştüğü denizde çoktan HDP, PKK, FETÖ yılanına sarılmıştır. Deniz dalgasız, gemi dümensiz, CHP yalansız olmaz, olamaz. Göğe direk, denize kapak, CHP ve hayırsız ortaklarında da ahlak bulunamaz. Bu kirli ağız, bu kinli bakış bozguncudur, fesat yuvasıdır. Kılıçdaroğlu ve çevresinin eli ayaklarına dolaştıkça çeneleri düşmektedir. Anlaşılan bunlar kafalarını denizle bozmuştur. CHP’nin eski genel başkanı da hezeyan denizine yelken açayım derken rotadan sapmıştır. Geçenlerde diyor ki; “hayır çıkarsa düşmanı denize dökmüş gibi sevineceğiz.” Bu çarpık ve çürük ifadenin neresini düzeltelim? Neresinden tutalım? Düşman kimdir, deniz nerededir? Baykal ve zihniyeti evet diyen kardeşlerimizi ne zannetmektedir? Biz denize bir kez düşman döktük. 95 yıl evvel bunun karar ve iradesi de Afyonkarahisar’dır. Yunan General Trikopis ve işgalci askerlerini bir kez süpürdük. Belen Tepe’de, Ekrem Tepe’de, Çiğil Tepe’de, Toklu Sivrisi’nde, Sincanlı Ovası’nda, Dumlupınar Meydanı’nda nelerin yaşandığını CHP lideri ve akıl hocaları okuyup araştırsın, anlayıp öğrensin. 26 Ağustos 1922’de büyük taarruzumuz başladı. Afyonkarahisar, Altıntaş, Dumlupınar arasında beş gün beş gece var oluşumuzun ateşle imtihanı verildi; CHP biliyor mu? Zalim ve mağrur düşman ordusu akıllara dehşet verecek şekilde imha edildi, CHP hiç duydu mu? Büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacip bakınız bizlere nasıl seslenmişti; “Diren, arkanı dönme sakın düşmana; düşmanı vur ya da vuruşarak öl orada.” İşte Türk milleti bunu yapmış ve de başarmış, zafere ulaşmıştır. Yazık ki, CHP terör örgütleriyle düşe kalka kötürüm kalmış, milli gerçeklerden tamamen kopmuştur. Hz. Mevlana diyor ki: “Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.” CHP HDP’yle fiskos yapa yapa, PKK’ya çiçek demetleri göndere göndere, FETÖ’yü aklamaya çalıştıkça direkt çöplüğe gittiğinin farkında değildir. Niye, çünkü şuur kapalı, öldürücü zehir siyasi bedene nüfuz etmiştir. CHP’nin, HDP’nin, FETÖ’nün, evet çıkması halinde bittik diyen PKK’nın, DHKP-C’nin, Türk düşmanlarının 16 Nisan’da milli iradenin kazanında kaynayıp buharlaşacaklarını görüyorum. Sizler de görüyor musunuz? İşte korkuları bundandır. Kaygıları bu yüzdendir. Ama Afyonkarahisarlılar bunları da affetmeyecek, inşallah tokadı vurup alayını birden yıkıp geçecektir. Buna var mısınız? (Evet) Bunu yapacak mısınız? (Evet) 16 Nisan’da hükümet sistemi değişecek. Yeni adıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelecek. Evet diyor musunuz? Rejim değişikliği diyorlar, yalan. Tek adamlık gelecek diyorlar, iftira. Devletteki çift başlılık son buluyor, yürütme ve yasama esasen ve işlevsel yönden ayrılıyor. Kuvvetler ayrılığı etkin ve güçlü hale geliyor. Yasama yürütmeyi denetleyecek, kontrol mekanizmaları faal çalışacaktır. Buna onay veriyor musunuz? Yasama yetkisi münhasıran TBMM’de olacaktır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kanunla düzenlenen konularda çıkarılamayacak, TBMM’nin aynı konuda kanun yapması halinde hükümsüz kalacaktır. Afyonkarahisar destekliyor mu? Cumhurbaşkanı’nın filli ve hukuki sorumsuzluğu sona erecektir. İlk kez Cumhurbaşkanına cezai ve siyasi sorumluluk getirilecektir. Burası tamam mı? Milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarıyor, TBMM’nin temsil gücüne güç katıyoruz. Seçilme yaşını 25’ten 18’e indiriyor, gençlerimizin önünü açıyor, onlara yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Yürütmeyi bizzat Afyonkarahisar seçecek, güvenoyunu da Afyonkarahisar verecek. Yargının bağımsızlığının yanında tarafsız olması da sağlanacak. Bunlara destek olacak mısınız? Söz mü? Meclis’in feshi asla mümkün olmayacak. Sizin seçtiğiniz milletvekilleri aynı zamanda Cumhurbaşkanı ve bakanları denetleyecek. Anlaştık mı, uzlaştık mı, sözleştik mi? Cumhurbaşkanı ve bakanların Yüce Divan’a sevkleri kolaylaşacak. Hakimler Savcılar Kurulu’nun çoğunluğunu TBMM atayacaktır. Cumhurbaşkanı’nca seçilen Anayasa Mahkemesi üye sayısı azalacaktır. Diyorum ki alayına birden evet; devlet için evet, millet için evet, cumhuriyet için evet, 16 Nisan’da Afyonkarahisar için Evet. Evet ülkemiz için sözdür, yemindir; vazgeçilmeyecektir. Evet Türkiye Cumhuriyeti’dir, evet milli birliğin simgesidir.
Afyonkarahisarlı kardeşlerim soruyorum sizlere; 16 Nisan’da devlet için cevabınız ne olacak? (Evet) Millet için kararınız ne olacak? (Evet) Cumhuriyet için tavrınız ne olacak? (Evet) Türkiye için duruşunuz ne olacak? (Evet) Kaynağımız millet, kudretimiz devlet; irademiz evet, yine evet, bir kez daha evet. Sözlerime son verirken, ilginizden, misafirperverliğinizden dolayı teşekkür ediyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun diyorum. Türkiye için evet, istiklal için evet, istikbal için evet; Ne Mutlu Türküm diyene sözünü yaşatmak için evet. Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun.
|