Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Değerli Milletvekilleri, Saygıdeğer Misafirler, Sayın Basın Mensupları, Bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi 16 Nisan Referandumu münasebetiyle 16 Mart 2017 Perşembe gününden bugüne kadar çalışmalarına ara vermiştir. 16 Nisan Referandumunun kampanya süreci altmış gün boyunca devam etmiş ve geçtiğimiz Pazar günü nihayete ermiştir. En son parti grup toplantımızı ise 7 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirmiştik. Aradan geçen yaklaşık 1,5 aylık süreden sonra yeniden bir araya gelmenin sevinç ve mutluluğunu çok şükür hep birlikte yaşıyoruz. Konuşmamın başında sizleri, ekranları başında grup toplantımızı izleyen aziz vatandaşlarımızı hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Önümüzdeki zor ve çetin günlerde değerli milletvekili arkadaşlarıma üstün başarılar diliyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ümidim odur ki, daha önce nasıl olduysa, bundan sonra da yasama faaliyetlerinde partimizin varlığını en iyi şekilde temsil edip, demokratik ve milli gücünü en tutarlı ve tesirli seviyede hissettireceksiniz. Sizlere güveniyor, hepinize inanıyorum.
Değerli Arkadaşlarım, Türkiye son 60 yıllık tarihinde altı defa referanduma gitmiştir. Yedincisi de yüksek bir katılımla 16 Nisan’da yapılmıştır. Türk milleti geçtiğimiz Pazar günü iradesini göstermiş, yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. 16 Nisan Referandumu demokrasi hayatımızda bir milat, çok partili siyaset tarihimizde bir dönüm noktasıdır. 11 Ekim 2016 tarihli Meclis grup toplantımızda gündeme getirdiğimiz düşünce ve tekliflerimiz altı aylık yoğun bir mücadeleden sonra anayasal bir içerik kazanmıştır. Milliyetçi –Ülkücü Hareket başladığı bir işi yarım bırakmamış, verdiği sözlerin altında kalmamıştır. Taahhütlerimizin gereği yapılmıştır. Bu ülke için ettiğimiz yeminler tutulmuştur. Biz de hile arayan, tuzak araştıran, komplo araması yapan kim varsa 16 Nisan’da hüsrana uğramıştır. Milliyetçi Hareket Partisi milleti için sorumluluk almış, evet demiştir. Devleti için devreye girmiş, evet kararını tüm engellemelere rağmen savunmuş, ardında durmuştur. Vicdanımız rahat, gönlümüz müsterihtir. “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” ilkemiz doğrultusunda 16 Nisan’da Türkiye’ye evet dedik, bundan sonra da aynı kararlığımızı sürdüreceğiz. Türk milleti onayına sunulan anayasa değişikliklerini hür iradesiyle, yüzde 51,4’lük çoğunlukla kabul ve tasdik etmiştir. Bu gelişme azımsanamayacak, küçümsenemeyecek bir başarıdır. Artık sistem tartışmaları son bulmuştur. Artık fiili karmaşa sona ermiştir. 11 Ekim 2016’da neyi öngörmüşsek, takip eden gün ve aylarda neyi hedeflemişsek birer birer hayata geçmiştir. 16 Nisan 2017 Referandumunun kesin olmayan sonuçlarına göre; Türkiye’nin ayağındaki prangalar sökülüp atılmıştır. Milli bekamıza sahip çıkılmıştır. Milli ve tarihi haklarımıza onay verilmiştir. Birlik ve dayanışma ruhu öne çıkmıştır. Kardeşliğimiz perçinlenmiştir. Bağımsızlığımız pekişmiştir. Cumhuriyetimiz gücüne güç katmıştır. İstikbalimizin önündeki pürüzler kaldırılmış, milli iradenin ufkuna gerilen sis perdesi yırtılıp atılmıştır. 16 Nisan’da destan yazan Türk milletiyle iftihar ediyorum. Mensubiyetiyle gurur duyduğumuz egemenliğin yegâne sahibi milletimize en derin şükranlarımı sunuyorum. 16 Nisan’a gelesiye kadar üstün bir gayret ve inanmış bir ruhla çalışan, azı çok yapmak için çırpınan, kısıtlı imkanlarla boğuşan dava arkadaşlarımıza, tüm parti teşkilatlarımıza, elbette siz muhterem milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sandıktan evet tercihinin çıkması için yoğun emek ve mesai harcayan Sayın Cumhurbaşkanı’na, Sayın Başbakan’a, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne gönül vermiş kardeşlerime teşekkürlerimi iletiyorum. Özellikle belirtmek durumundayım ki, 16 Nisan’ın kazanan veya kaybedenleri bellidir ve ortadadır. Kazanan Türk milletidir. Kazanan demokratik seçimini yaparak hayır veya evet diyen tüm vatandaşlarımızdır. Kazanan Türkiye’dir. Kazançlı çıkan bayraktır, devlettir, vatandır, milli namus ve haysiyettir. Kaybedenler kulübü ise oldukça karışık, kalabalık ve karmaşıktır. 16 Nisan’da; FETÖ yerle bir olmuştur. “Evet çıkarsa bittik” diye feveran eden PKK hapı yutmuş, sonu görünmüştür. PYD-YPG kaybetmiş, HDP dağılmış, DHKP-C darbeyi yemiştir. CHP ise yine baltayı taşa vurmuştur. Müzmin muhalifler, MHP’nin çevresinde dolaşıp itibarsızlaştırmak için hazırlık yapan, fırsat kollayan, hava koklayan siyasi miskinler, fikri meflûç hale gelen aymazlar birden bire buharlaşmışlar, eriyip gitmişlerdir. Bunlar uzunca bir süre vızır vızır dolaştılar, her ipte cambazlığa özendiler, çalı dibi yokladılar, ne var ki yoklama kaçağı olduklarını gizleyemediler, 16 Nisan’da da yok olmaktan kurtulamadılar. Bir ara bıyık altından gülenler, şeytanla bile aynı kareye girecek kadar gözlerini hırs bürüyenler 16 Nisan’da silinip gittiler. Hele hele Türk düşmanlığında kuyruğa giren haçlı artıkları var ya, onlar hepten, tümden duvara tosladılar, kesinlikle bozguna uğradılar. 16 Nisan, 80 milyon Türk vatandaşının demokrasi zaferidir. 16 Nisan milli bir uyanıştır. Bunu görmek, bunu bilmek, bunu kabullenmek ahlaken mecburiyettir. Bu zaferi gölgelemeye, lekelemeye, yıpratmaya kalkışanlar ise mahşeri vicdanda ebediyen mahkûm olacaklardır.
Değerli Milletvekilleri, Hatırlarsanız on sekiz maddeden ibaret Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin TBMM’deki ilk tur oylaması 9 Ocak 2017’den 15 Ocak 2017’ye kadar sürmüştür. İkinci tur ise 18 Ocak 2017- 21 Ocak 2017 tarihleri arasında yapılmıştı. Sayın Cumhurbaşkanı TBMM’de kabul edilen anayasa değişikliklerini 10 Şubat 2017’de onaylamış ve hitamında anayasa değişiklikleri milletimizin onayına sunulmak üzere 11 Şubat 2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Nihayetinde Türk milleti 16 Nisan günü sandık başına giderek anayasa değişikliklerine olur vermiş ve bu bahsi açılmamak üzere kapatmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi milli iradeden onay almıştır. Fiili açmazdan kaynaklanan sistem tartışmaları tedavülden kalkmıştır. 16 Nisan’da seçim yapılmamış, partiler oylanmamış, şahıslar değerlendirmeye tabi tutulmamıştır. Yalnızca anayasa değişiklikleriyle ilgili milletimizin görüşüne müracaat edilmiştir. Yapılan sadece planlanan halkoylamasının icrasıdır. Gerçekleşen anayasa değişikliğiyle ilgili demokratik sürecin ikmalidir. Bir kaşık suda fırtına koparıp 16 Nisan’ı hazmedemeyenler bir defa iyi niyetten mahrum olan karanlık çevrelerdir. Kesin olmayan sonuçlara göre 16 Nisan günü 25 milyon 167 bin 67 vatandaşımız evet, 23 milyon 777 bin 115 vatandaşımız da hayır oyu kullanmıştır. Aradaki fark 1 milyon 389 bin 952 ile evet lehinedir. Bu demokratik tabloya saygı ve riayet gerekirken kriz tetikçileri hemen harekete geçmişlerdir. Öncelikle vurgulamak lazımdır ki, halkoylamasında yüzde 50 artı bire ulaşan tercih meşrudur, hukukidir, herkes tarafından bağlayıcı olmak durumundadır. Bunun dünyada da örnekleri pek çoktur. Misal olarak 23 Haziran 2016’da Birleşik Krallık’ta yapılan halkoylamasında yaklaşık bir milyonluk farkla AB’den ayrılışın kararı verilmiştir. Ancak AB’den kopuş ile ilgili veya aksi yönde İşçi Partisi’nin, Muhafazakar Parti’nin veya Liberallerin ne kadar oy kullandığı belli olmamıştır. Bir diğer çarpıcı örnek de ülkemizde yaşanmıştır. Siyasi yasakların kaldırılmasıyla ilgili 6 Eylül 1987’de yapılan halkoylamasında; evet ile hayır arasında yalnızca 75 bin 66 farkın bulunduğu hafıza kayıtlarımızdadır. Sonuç olarak siyasi yasakların kaldırılmasına milli irade evet demiş, demokrasiye kol kanat germiştir. Peki, 16 Nisan’da sandıktan çıkan sonuçlara tahammülsüzlük niyedir? İstenen nedir, beklenen, umut edilen nelerdir? Maalesef kaos lobisi yine ar damarı çatlamışçasına faaliyettedir. Yerli ve yabancı odaklar 16 Nisan’ı karalamak için son kozlarını oynamaktadır. Huzur, emniyet ve sükûnet içinde yapılan halkoylamasına gölge düşürmek için bildik ve tanıdık simalar kargaşaya yatırımla meşguldür. Ayvaz kasap hep bir hesap, bunların hal-i pür melali aynen budur. Ama 16 Nisan’da bizzat ve bilfiil millet tarafından fitnelerinde boğulduklarından, kurdukları tuzaklara takıldıklarından haberleri yoktur. Çünkü şuurları kapanmış, akılları kararmış, basiretleri bağlanmıştır. 16 Nisan akşamı, sandıkların açılıp sonuçların gelmesiyle beraber bir kısım köksüz, kimliksiz, kişiliksiz gazeteci ve uzman yorumcu kılıklı provokatör MHP’yi hedef almaya başlamışlardır. Bunlar adeta sandık sandık hangi partiden oy geldiğini anlatmaya soyunmuşlardır. O tarihi akşamda, utanmasalar, fren tutmasalar 81 ilde kurulan 167 bin 140 sandığa hangi partiden oy geldiğini ifadeye kalkacaklardı. Öyle ipten kazıktan boşanmışlardı ki, 48 milyon 934 bin 182 geçerli oyun tek tek dökümünü yapacaklardı. Allah’tan bu kadarını göze alamadılar, bu kadar alçalmayı başaramadılar. Yine de bulanık suda balık avlamak için küflü oltalarını salladılar. Henüz sandık sonuçları tam belli olmadan MHP’yi suçlama yarışına girdiler. Partimize gönül veren kardeşlerimizin yüzde 80’nin oy vermediğini ahlaksızca uydurdular. Bunu söylerken keyiflendiler, canlandılar, ellerini ovuşturdular. Ülke haritasına baktılar, bölge bölge, şehir şehir bizden gelen veya kaçan oyları üstün zekâlarıyla yorumlamaya başladılar. Zillet ve rezaletle anılacak bu şahsiyetsizler evet tercihinde bulunan vatandaşlarımızın hangi partiden, hangi görüşten olduğunu nereden ve nasıl çıkardılar? Her şey iyi güzel de, Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde spekülasyon yapacak cüret ve yetkiyi nereden aldılar? Milli irade evet deyince rüzgarla sallanan kavağa dönen, ardından da kadavraya dönüşen MHP hasımları nereye varmak, bize ne söylemek istiyorlar? Milliyet Gazetesi’nde köşesi bulunan bir ezik ve çürük söyle yazmış: “Referandumun kaybedeni MHP. Erzurum hariç, MHP’nin güçlü olduğu bütün illerde hayır oyu çıktı. MHP’nin genel merkezi evet dedi. MHP tabanının yüzde 80’i hayır oyu verdi. MHP’yi zor günler bekliyor.” Abacıyı anladık, kebeciyi de anladık, tamam da ara yerde sen necisin bre ahlaksız, bre kemiksiz? Tabanımızın yüzde 80’i hayır demiş. Çünkü canı öyle çekiyor. Çünkü böyle olsun diliyor. Bizde taban yoktur, dava arkadaşlarımız vardır diyoruz, kafa var almıyor, sanırsınız bidon. Bir başkası çıkmış; “bundan sonra bölünmüş, farklılaşmış, parçalanmış bir MHP olacak” diye yazıyor. Bu ve benzeri gazetecilerin ya zekaları kurumuş ya zihinleri bulanmış ya da iradeleri körleşmiştir. MHP’li kardeşlerimin ne kadar oy verdiği, nasıl tercihte bulunduğu konusunda bu zatların elinde bizim bilmediğimiz sihirli bir ölçü aleti mi vardır? Açık çağrımdır; Yüksek Seçim Kurulu acilen bir çalışma yapmalıdır. Eğer imkan varsa, evet ya da hayır tercihlerinin hangi partilere ait olduğunu ölçen bir mekanizma bulunuyorsa, kurulan tüm sadıklarda tercihi evet olan MHP’li seçmenlerin sayısı ortaya çıkarılmalıdır. Oy mu kaybettik, oy mu kazandık; belli olmalıdır. 1 Kasım 2015 Milletvekili Genel Seçimine göre AKP-MHP toplamda yüzde 10,5 oy kaybetmiş. Dillerdeki bayağı ve çarpık hikâye budur. Ve bu bahaneyle MHP’ye hücum edilmektedir. FETÖ’yü hesaba katan yoktur. Halen aktif halde bulunan kripto damarı gören yoktur. Türkiye’nin diriliş ve toparlanışına katlanamayanları hesap eden hiç yoktur. Pensilvanyalı hainle kimin hatıra fotoğrafı varsa, kimler bir zamanlar diz dize, yanak yanağa ise şimdilerde MHP’ye en çok saldıran alçaklar onlardır. Bunların cinsiyeti erkek veya kadın olabilir. Görünüşleri, bugünlerdeki maskeleri de kimseyi aldatmamalıdır. Hala lehine çalıştıkları yer bellidir. Hala aidiyetleri belirgindir. Bu kokuşmuşların hala gözleri Pensilvanya’da, ederleri de bir dolardır. Milliyetçi Hareket Partisi’ne kara çalmaya, altını oymaya, sırtını yere getirmeye ne Tezkan soy isimli densizin ne de aynı kümede toplaşan bereketsizlerin asla gücü yetmeyecektir. Bunlar evet kararının sandıktan çıkmasından dolayı çılgına dönmüşlerdir. Bunlar hükümet etme sisteminin meşru yollardan değiştirilmesinden dolayı kudurmuşlar, kuyruklarını kıstırmışlar, kalan son nefesleriyle de MHP’yi taşa tutmuşlardır. Ne var ki attıkları taşlar ters tepecek, kafalarına inecektir. Kazdıkları kuyuya yine kendileri düşecektir. İftira ve ithamlarında çırpına çırpına perişan olacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi 16 Nisan’da üstlendiği milli sorumluluğu vakarla yerine getirmiştir. Aziz dava arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu Türkiye için evet demiştir. FETÖ için hayır diyenler bunu anlayamaz. PKK için hayır sırasına giren hainler bunu kavrayamaz. Sicilli Türk düşmanları, kalemlerini mürekkep yerine zehire batıran yeminli Türkiye karşıtları bunu ömürleri boyunca göremez. Bu korkak ve işbirlikçilerin rahatsızlıkları, büyüyen milli birlik duygusu, kökleşen siyasi uzlaşma duruş ve şuurudur. Tavsiyem rahatsız olmaya devam etsinler. Çünkü tedavisi olmayan, onmaz bir hasetlik ve müfterilik hastalığıyla eninde sonunda rezil rüsva olmaktan kurtulamayacaklardır. İplerini tutan efendileri de aynı akıbete eninde sonunda mahkum ve mecbur kalacaklardır.
Muhterem Milletvekilleri, 16 Nisan demokrasimizin aynı zamanda olgunluk imtihanıdır. 16 Nisan aynı şekilde Batı’ya da en kalıcı ve etkili mesaj olmuştur. Türkiye’de yeni bir dönem başlamıştır. Avrupa ülkeleri ister kabul etsin, ister reddetsin ülkemizde hükümet etme sistemi 16 Nisan itibariyle değişmiştir. Bu yeni dönemi savsaklamak, yargılamak, anlam ve değerinden saptırmak beyhude bir gayrettir. AGİT’in Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Birimi’nin dün yapmış olduğu açıklamalar, bir yönüyle 16 Nisan’da alınan sonuca yönelik kuşkulu ve yanlı tavrın geldiği noktayı özetlemektedir. Batı 16 Nisan öncesinde boş durmadı. Anlaşılan 16 Nisan’dan sonra da hız kesmeyecek, milli iradeyle hesaplaşmak için her imkânı kullanacaktır. Ancak Türk milleti oynanan oyunun farkındadır. Yazılan pis senaryoların fazlasıyla bilincindedir. Ve de yanlış hesap yapan varsa, şüphesiz Türk milletinin azamet ve iradesi tekrar varlığını çok kudretli şekilde gösterecektir. Bir başka tartışma da Yüksek Seçim Kurulu’nu hedef alarak tırmandırılmaktadır. Sandık kurullarının, oy pusulalarının arkasını ve oy zarflarını sandık mührüyle mühürlemeden oy verme işlemine başladıkları iddiaları üzerine YSK gereken ve doyurucu açıklamalarını zaten yapmıştır. Bu kapsamda verilen oyların seçmenlerin iradesinin tecellisinden sonra ve seçmenden kaynaklanan bir kusur olmaması nedeniyle geçerli sayılmasına karar verildiği açık ve anlaşılır bir üslupla milletimizle paylaşılmıştır. CHP’nin zorlaması, 16 Nisan’ı sabote etmeye çabalaması müflis ve yenik bir anlayışın tezahürüdür. Sandıkta sonuç alamayanlar, şanslarını masa başında denemektedir. Demokrasiden umudunu kesenler sokağa oynamaktadır. Özellikle bir televizyon kanalında gevezelik yapan portakalından sütçüsüne kadar bazı isimler 16 Nisan’dan sonra şok olmuşlar, insanlarımızın hassasiyetlerini kaşımak için çok tehlikeli imalarda bulunmuşlardır. Elbette Türk milleti bunlara pabuç bırakmaz, demokrasiye kefen biçen paralı askerleri asla affetmez. Kabul etseler de, etmeseler de 16 Nisan’da milletimiz damgayı vurmuş, evet demiştir. Böylelikle siyasi Nevruz gününü ilan etmiştir. Fiili durum bitti mi? Bitti. Sistem değişti mi? Değişti. Maksat hasıl oldu mu? Oldu. O halde mesele bitmiş, düğüm çözülmüş, ülkemizin önü açılmıştır. Önemle ifade etmeliyim ki, 16 Nisan’da kusur arayanlar, kendi hallerine yanmalı, boş konuşmaya, samanlıkta olmayan iğne arama işine son vermelidirler. Güveler elbiseyi nasıl kemiriyorsa kıskançlık da bu fesat ve hayır kumpanyasında toplananları yiyip bitirecektir. 11 Ekim 2016 tarihli Meclis Grup toplantımızda demiştim ki: “Bir hükümet sistemi belirlenirken tarihsel tecrübeler, içinde yaşanılan coğrafya, sosyo-politik ve ekonomik yapı, siyasi kültür, toplumsal eğilim ve beklentiler mutlaka dikkate alınmalıdır. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde oldubittiyle sistem değişikliği görülmüş şey değildir. Türkiye’nin yasa ve Anayasaya uymayan yönetim yapısının derhal düzeltilmesini, hukukun tam manasıyla egemen kılınmasını öncelik görüyoruz. Egemenliğin sahibi aziz milletimiz aynı zamanda son sözün de sahibidir. Buna inancımız tamdır. Millet ne derse odur, neye karar verirse boynumuz kıldan incedir.” Türk milleti kararını vermiş, işi bitirmiş, ipi göğüslemiş, geleceğinin rotasını çizmiş, defteri kapatmıştır. Ve bu hepimiz için gururla anılacak, onurla hatırlanacak bir demokrasi dersidir. Bu dersi kıranlar, bu dersten çakanlar ise yok hükmündedir, hiç de olmayacaklardır.
Değerli Arkadaşlarım, 16 Nisan’dan sonra yeni sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işlerlik kazanması 3 Kasım 2019 yapılacak seçimlerden sonra olacaktır. Kısa vadede ise Hakimler ve Savcılar Kurulu yeni baştan teşkil edilecektir. Cumhurbaşkanı’nın parti üyeliği ise muhtemelen gündeme gelecektir. Kaldı ki bunların gerçekleşmesi için 2019 yılı beklenmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi önümüzdeki yeni dönemde TBMM’de üzerine düşen her görevi eksiksiz yapacaktır. Yeni hükümet etme sisteminin temellerini oluşturacak uyum yasalarının çıkması hususunda sorumluluğumuzu samimiyetle yerine getireceğiz. Türkiye’nin bekası için siyasi uzlaşma hukukuna ilkelerimiz ve ülkülerimiz çerçevesinde bağlı kalacağız. Bundan sonra omuzlarımızdaki yük daha da ağırlaşacaktır. Türkiye’nin yoğunlaşan iç ve dış sorunlarının göğüslenmesinde gerekirse elimizi taşın altına koymaktan kaçınmayacağız, çekinmeyeceğiz, gecikmeyeceğiz. Yeter ki Türk milleti belini doğrultsun. Yeter ki gelecek planlanmasının ortak ruh ve mutabakat içinde yapılmasının şartları doğsun ve oluşsun. Siyasi cepheleşmeleri bitirmeliyiz. Yapay anlaşmazlıkları çözmeliyiz. Karşımızda mevzilenen yedi düvele karşı aynı şuur ve hedefle tepki göstermeli, bir ve beraber olmalıyız. Ayrılıkta hayır yoktur. Çatışmada sonuç yoktur. Kavganın sonu yoktur. Gün Türkiye için el ele verme günüdür. Gün milli bekamız ve parlak istikbalimiz için aynı safa girme günüdür. Birlikte olursak başarırız. Beraber davranırsak tezviratı ve saldırıları püskürtürüz. 16 Nisan halkoylaması siyasi partilere ayrı ayrı mesaj da vermiştir. Biz bu anlamlı mesajı yorumluyor, çıkardığımız sonuçlar çerçevesinde hareket etmeye hazır ve kararlı olduğumuzu bu vesileyle beyan ve ilan ediyoruz. Uzlaşmadan kaçmak Türkiye’ye kötülüktür. Kucaklaşmaktan sakınmak Türk milletine haksızlıktır. Bir olalım, zalimlere birlikte direnelim. Güçlü olalım, Türkiye’yi yıkmak isteyenlerin oyunlarını teker teker bozalım. Unutmayalım ki biz Türk milletiyiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yılmaz bekçileri, Türk vatanının ebedi sahipleriyiz. Demiştik ya; bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmez. “Devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet, Türkiye için evet.” Bu evetler sonuna kadar, sonsuza kadar bizimledir, namusumuza emanettir. Sözlerime son verirken, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma yasama faaliyetlerinde bir kez daha başarılar diliyor, hepinizi yürekten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
|