Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin Manisa Salihli’de Düzenlenen Toplu Açılış Töreninde yapmış oldukları konuşma. 23 Kasım 2017
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
Manisa Salihli’de Düzenlenen Toplu Açılış Töreninde
yapmış oldukları konuşma.
23 Kasım 2017

 

 


Aziz Salihlililer,

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Kent Meydanını dolduran her bir kardeşimi, her bir vatandaşımı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Manisa’nın hız kesmeyen toplu açılış ve temel atma törenleri vesilesiyle Salihli’de sizlerle bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum.

Bu törenin gerçekleşmesinde emek ve katkılarını esirmeyen başta Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Cengiz Ergün ve Salihli Belediye Başkanımız Zeki Kayda Bey olmak üzere, tüm belediye personelimize, parti teşkilatımıza ve dava arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Salihli’nin adım adım büyümesinden ve günden güne daha da ileri bir seviyeye ulaşmasından mutluyum, gururluyum.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin üretken belediyecilik anlayışının teoriden çıkıp uygulamaya geçtiği anlardan birine daha hep beraber tanıklık ediyoruz.

Hepsi birbirinden özel ve önemli projelerin hayata geçiyor olmasından hakikaten de bahtiyarım.

Salihli’nin çehresi değişiyor ve gelişiyor.

Geliştikçe daha da güzelleşiyor.

Gelecek adına hepimizin yüreğinde umut yeşeriyor.

Salihli’ye yakışan da budur.

Bu güzide ilçemiz milli mukavemetin kalesidir.

Salihli’nin ruhunda Milli Mücadele yıllarının anılar halen tazedir.

Bugün burada 5 Eylül 1922 ruhunun diri olduğuna, hamd olsun şahit oluyorum.

Vatan sevdalılarının heyecanını iliklerime kadar hissediyorum.

Sizlerdeki bu ruhu gördükçe Rabbime şükrediyor, Türk’e kefen biçmek isteyenlerin hallerine ise acıyorum.

Salihli Milli Mücadele döneminde çok zulüm ve eziyet görmüş ama yılgınlığa düşmemiş, yenilgiye kapılmamıştır.

Nice şehit vermiş ama düşmana geçit vermemiştir.

Salihli hiçbir zaman düşmana boynunu bükmemiş, buna karşılık iman gücüyle işgalcilerin bileğini bükmüştür.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Salihli’ye bakarak şunları söylemişti:

“Muhterem ahali, çok zulüm ve çok elem gördünüz. Fakat artık bunlardan ebediyen kurtuldunuz. O kara günler artık tekerrür edemez. Çünkü milletin intibah ve teyakkuzu pek büyüktür.”

Evet, o günden sonra düşman kuvvetleri bir daha işgal girişimine cüret edememişlerdir.

Çünkü Türk milletinin en sert ve acı tokadını yemişlerdir.

Bugün de aynı kararlılık vardır ve bizim ilham kaynağımızdır.

Allah’ın izniyle bu hürriyet ateşi, bağımsızlık aşkı, milli onur dünya döndükçe devam edecek ve hiçbir zaman azalmayacaktır.

 

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Milliyetçi Hareket Partisi’nin belediyecilik anlayışında dayanışma vardır.

Paylaşma vardır.

Birlikte yaşama arzusu vardır.

Salihli’de bunların hepsinin yaşandığına şahit olmak şahsımı ve partimizi ziyadesiyle mutlu etmektedir.

İnsanlarımızın refah ve huzuru, geleceğe umutla bakabilmeleri amacıyla inanmışlıkla çalışan kadrolarımızın varlığıyla iftihar ediyorum.

Sandıkla verilmiş kutlu emanetin ehil ellerde olduğunu görmekten gurur duyuyorum.

“Dik baş, tok karın, mutlu yarın” ülküsüne adım adım yaklaşmanın hazzını yaşıyorum.

Salihli güven veriyor, Salihlili kardeşlerimin gözlerindeki ışıltı geleceğimizi aydınlatıyor.

Salihli her şeyin en güzelini hak ediyor.

Peki, Salihli’nin hiç mi sıkıntısı yok?

Elbette vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sıkıntıları biliyor ve takip ediyoruz.

Belediyelerimizin üzerine düşen ne varsa yapılması için talimatlarımızı veriyor, takipçisi oluyoruz.

Ayrıca pamuk yetiştiriciliğinde Salihli’nin önemli bir desteği olduğunun farkındayız.

Devlet katkılarının artırılmasının yanı sıra pazara ulaşım konusunda da sıkıntıların aşılması için Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerimize görev düştüğünü biliyoruz.

Çiftçilerimizin huzur ve refah içinde yaşamasını arzu ediyoruz.

Pamuk üretimine yapılan teşvikin daha da artırılmasını şart görüyoruz.

Türkiye dünyada en çok pamuk ithal eden 3. ülke konumundadır.

Pamuk üretimini daha da yükseltmek için devlet teşvikinin artmasını istiyorsunuz.

Nitekim biz de aynı kanaatteyiz, bunun en doğal hakkınız olduğuna inanıyoruz.

Pamuğu ithal değil ihraç edecek konumda olmak ülkemiz açısından da önemli bir ekonomik ve stratejik kazanç olacaktır.

Pamuk için oluşturulacak özel destekleme programları sayesinde fiyat garantisinin verilmesi gerektiğini önemli görüyor, parti olarak bunu temenni ediyoruz.

Salihlili çiftçilerimiz sadece pamuk üretiminden değil diğer bir geçim kaynağı olan üzüm yetiştiriciliğinden de yakınmakta, haklı olarak dertlenmektedir.

Salihli’den önce Alaşehir ve Selendi ilçelerimizde üzüm üreticisi çiftçilerimizin sorunlarının takipçisi olacağımızı ifade ettim.

Bunu Salihli’den bir kez daha tekrarlıyorum.

Çiftçilerimiz bir yandan yetiştirirken diğer taraftan da pazar bulmak için çaba gösteriyor.

Bütün külfeti çiftçinin sırtına yükleyerek tarımın canlanmasını beklemek elbette gaflettir.

Geçici ve yetersiz çözümlerle uğraşmak yerine imkânlar zorlanarak çiftçimizin beklentisini karşılayacak fiyat seviyelerinin belirlenmesi ve çiftçilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi öncelikli taleplerimiz arasındadır.

Zaten sıkıntıda olan çiftçimizi daha fazla sıkıntıya sokmanın anlamı yoktur.

Allah’a hamd olsun devletimizin imkânları geniştir.

Bu konuları TBMM’de gündeme getirmekten de kaçınmadık, kaçınmayacağız.

Çiftçimizin alın terinin, emeğinin yanındayız ve bu konuların sonuna kadar takip edeceğiz.

Milliyetçi Hareket Partisi sorunlarınızı her seviyede ifade edecek, haklarınızı savunacak ve çözüme ulaşması için elinden geleni yapacaktır.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Türk milleti, 16 Nisan’daki Anayasa referandumuyla beraber sistemsel sorunlardan kaynaklanan siyasi belirsizlik bilmecesine son vermiştir.

Aziz milletimiz kararlı iradesini ortaya koyarak devlete yön tayin etmiş, tıkanıklıkların önünü hür iradesiyle açmıştır.

16 Nisan’da yapmış olduğu tercih ne olursa olsun her vatandaşımız bizim için aynı ölçüde saygıya ve itibara layıktır.

Gelin görün ki hayır verenlerin sözcülüğünü üstlenen CHP 16 Nisan’ı kaybedilmiş bir müsabaka zannederek rövanşını almaya kalkmakta, debelendiği yerde sürekli patinaj yapmaktadır.

İlave olarak yanına yöresine de Kandil’den yönetilen kuklaları ve iplerinin kimin elinde olduğu malum olan güruhu almış durumdadır.

Türk milletinin onayından geçen referandum sonucunu kabullenemeyenler, bugünlerde blok siyaseti inşa ve imal etme arayışındadır.

Kimin bloku, neyin cephesi olduğu bize göre malumdur.

Bu karanlık ittifakı kimlerin kontrol, kimlerin kumanda ettiği de açıktır.

Buradan sesleniyorum:

Milletin bir yarısı diğer yarısının rakibi değildir.

Milletin bir kısmı diğer bir kısmının husumetlisi, karşı kutbu değildir.

Millet birdir, adı da büyük Türk milletidir.

Aksini iddia edenler yabancı başkentlerden siparişle gönderilen talimatlara bel bağlayan müflis ve melanet siyaset karaborsacılarıdır.

CHP yanına aldığı PKK’nın siyasi uzantısı HDP ve diğer kriz çığırtkanlarıyla temas trafiğini yoğunlaştırıyor, işbirliği kanallarını olgunlaştırıyor.

Karşımızda bulunan tehditler gereğince, partimiz milli birlik dedikçe, bunlar Türkiye hasımlarından medet umuyorlar.

Biz istiklal ruhunu büyütelim dedikçe, bunlar ısmarlama siyasi projelerde taşeronluğa talip oluyorlar.

Biz beka mücadelesi verdikçe, bunlar kof siyasi hesap peşinde koşuyorlar.

2019 Cumhurbaşkanı Seçimini, 16 Nisan’ın rövanşı olarak algılayanlar hayır cephesini genişletme arayışlarındalar.

Şu hususun altını kalın olarak çizmek isterim ki, 15 Temmuz’dan sonra tezahür eden milli dayanışma ruhuna karşı sorumsuz davranamayız.

Başkaları gibi günübirlik tavır alamayız.

Önce ülkem ve milletim demenin özü de budur.

Sözlerimiz tercüme etmeye gerek kalmayacak şekilde nettir.

Pazarlık yaparak, al ver ilişkilerine girerek, arka kapı siyaseti yapmak bize yabancı ve uzaktır.

Siyasi çıkar beklentisiyle yüksek ülkülerimizden ödün vereceğimizi umanlar dünya durdukça buna şahit olamayacaklardır.

 

Muhterem Salihlili Kardeşlerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye, 15 Temmuz 2016’da açık şekliyle ortaya çıktığı üzere, büyük bir tehdit altındadır.

İçeriden ve dışarıdan bekamıza yönelik hasmane ve hain emellerin dozunda inanılmaz artışlar gözlemlenmektedir.

Milli birliğimiz parçalanmak, milli bütünlüğümüz yok edilmek istenmektedir.

Bin yıldır yurt tuttuğumuz Anadolu’dan atılmamız için her yola başvurulmaktadır.

Çok boyutlu, çok aktörlü terör tehdidiyle ülkemizi kuşatma gayretleri tedavüldedir.

IŞİD’ten tutun DHKPC’ye,

PKK/PYD’den alın FETÖ’ye varıncaya kadar çok sayıda terör örgütü üzerimize salınmış, alçakça saldırtılmıştır.

Ülkemize karşı terör örgütlerini kimlerin beslediği ortadadır.

Suriye’de sadece PKK/PYD’ye sayıları binleri aşan tırlarla silah gönderilmiştir.

ABD, terör örgütlerine zırhlı araç ve ağır silah vermekten henüz vazgeçmiş değildir.

Bu açık bir düşmanlık alametidir.

Bu korkunç bir husumetin ifşasıdır.

Gönderilen bu kadar silah bir başka terör örgütü olan IŞİD’le mücadele kılıfı altında tevil edilmektedir.

Bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle işbirliği yaparak bitirebileceğini zannedenlerin asıl hedefi Türk milletidir.

Karanlık oyunlarla, rezil anlayışlarla, kirli niyetlerle yola çıkanlar bellidir.

Suriye’de adeta IŞİD’e kaç, PKK/PYD’ye tut tiyatrosu sergilenmektedir.

Ne kaçan tutulmakta, ne de tutulanlar cezalandırılmaktadır.

Suriye’de iç savaşın başladığı günden bugüne kadar IŞİD, PKK/PYD arasında gizlenemez ilişki ve irtibat vardır.

IŞİD bahanesiyle PKK/PYD önce parlatılmış, ardından palazlandırılmış, sonra silahlandırılmıştır.

Bütün bunlar, şu felaket ve garabete bakınız ki, Türkiye’nin sözde dost ve müttefiki olan ABD tarafından gerçekleştirilmiştir.

ABD, Türkiye’nin bu zamana kadar yaptığı haklı itiraz ve ikazları dikkate almayarak dost ve müttefikliğinin sanal ve sözde olduğunu ispatlamıştır.

Rakka’nın bir çırpıda IŞİD’ten alınıp, PKK/PYD’nin eline geçmesinin başka bir izahı yoktur.

Adına IŞİD’le mücadele diyen ve başını sözde müttefikimiz ABD’nin çektiği ülkeler ne gariptir ki, olan biten karanlık gelişmelere müdahil olmayı akıllarından bile geçirmemişlerdir.

Rakka’dan kamyon kasalarında ellerini kollarını sağlayarak çıkan IŞİD barbarları gidecekleri yere PKK/PYD ve ABD himayesinde ulaşmışlardır.

El Bab ve çevresinde TSK’nın IŞİD’e karşı verdiği mücadelede daha ileri gitmeyin diyenlerin asıl yüzleri Rakka’da deşifre olmuştur.

ABD’nin resmi açıklamalarına bakılırsa bu durum yerel bir meseleye getirilmiş mevzi bir çözümden ibarettir.

Bu çürümüşlüğün kabulü mümkün değildir.

ABD, Suriye’de izlediği politikayla terörü çift yönlü beslediğini, desteklediğini, birisine kaç derken öbürüne kovalama talimatı verdiğini açıklıkla göstermiştir.

PKK/PYD terör örgütüne silah verip heyecanla kollayan ABD, IŞİD’li teröristlerin tüm dünyaya yayılmasına da göz yummuştur.

Bu canavarları mahallinde yok edeceği vaadi ile küresel koalisyon oluşturacağını söyleyen ABD’nin terörle mücadelesi artık inandırıcı değildir.

Mızrak çuvala sığmamaktadır.

Vashington’un birbiri ardına izlediği yanlışlar ve kasıtlı politikalar gelinen noktada sadece bölgemizin değil, dünyanın istikrarını tehlikeye atmıştır.

Bölgedeki etnik ve mezhep temelli ayrışmaları kamçılayanlar, terör örgütlerini sahaya sürerek kaosu beslemiş, kargaşadan medet ummuşlardır.

Buna mutlaka dur denilmelidir.

Ülkemize yönelen terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi zaruridir.

Sınırlarımızın ötesinde kurulan terör kampları vakit kaybedilmeden imha edilmelidir.

Türk bayrağı Kandil’de dalgalanmalı, Afrin teröristlere mezar olmalıdır.

Dahası Ayn el Arap ve Tel Abyad gibi diğer terör kamplarındaki tehdide de son verilmelidir.

Türk’ün gücü dosta da düşmana da gösterilmelidir.

Kudretimizi herkes görmelidir.

Bölge ülkeleriyle geliştirilecek makul ortaklık mekanizmaları terörle mücadelemize katkı sağlamalıdır.

Elbette böylesi bir dönemde milli birlik ve beraberliğimizin korunarak her alanda tesis edilmesinin önemi de büyüktür.

Aziz Salihlililer;

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’nin sonu gelmeyen tartışmalarla vakit kaybına uğramaması lazımdır.

Zira su uyusa da düşman uyumuyor, Türkiye’ye saldırmak için her an fırsat kolluyor.

Görüyorsunuz, geride bıraktığımız günlerde Norveç’te yapılan NATO’nun bir masa başı tatbikatında ülkemiz açıkça hedef alınmıştır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile 12. Cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan düşman safında gösterilmiştir.

Genelkurmay Başkanımıza Kanada’da yapılan hakaretamiz ve hayasız karalama ve aşağılama asla kabul edilemeyecek bir ilkellik ve art niyetliliktir.

Bu durumun izahı ve özrü asla mümkün değildir.

Yaşananlar bir yanlışlıktan öte kasıtlıdır, kalleşliktir.

Anlaşılan o ki 15 Temmuz FETÖ merkezli darbe girişiminde payı ve dahli bulunanlar hala boş durmuyorlar.

Son günlerde yaşanan iğrenç hadiseler bir ayıptan, bir yanlıştan, bir aymazlıktan öte ülkemizle alakalı karanlık emellerin açığa çıkmasıdır.

Yarım asrı aşkın süredir NATO ittifakında sorumluluklarını yerine getiren Türkiye’ye bugün birileri yan gözle bakmaya, hedef ülke haline getirmeye cüret edecek kadar kontrolden çıkmıştır.

Kimse unutmasın ki Türk milleti kutlu varlığına kefen biçmeye yeltenenin haddini bildirecek, alçaklıkların hesabını soracak güç ve dirayettedir.

Biz dostluğuna sadık bir ülkeyiz ama hasmımızı da iyi tanırız.

Ellerini ovuşturarak zaafa düşmemizi bekleyenler ortadadır.

Toplumsal düzeyde ayrışma ve kutuplaşmanın yaşanması için pusuya yatmış zavallılar malumdur.

Ve tabi ki siyasette de uzlaşmanın ortadan kaldırıldığı, ayrışma ve kamplaşmanın olduğu bir vasatı yakalayabilme arayışları devam etmektedir.

Biz bu zilleti daha önce gördük.

Bin yıllık kardeşlikte karar kıldığımızı söyleyip, demokrasiden vazgeçmeyeceğimizi ilan ettik.

Mademki bize yönelik tehditler artmış ve çoğalmıştır, o halde her seviyede tezahür edecek milli birlik ruhuyla hıyanetin üzerine gitmemiz hakkımızdır, helalimizdir, tarihi görevimizdir.

Gün sen şöylesin, ben böyleyim deme günü değildir.

Bugün önce ülkem ve milletim diyerek bekamıza kast etmek için sıraya giren düşmanlar karşısında safları sıkılaştırma günüdür.

İstiyoruz ki belaları uzaklaştıralım.

Diliyoruz ki tehditleri tümüyle ortadan kaldıralım.

Arzuluyoruz ki istikrar ve huzur içerisinde bir ve beraberce yaşamanın kıvancını yaşayalım.

Daha güçlü ve milli ülkülerine ulaşmış büyük Türkiye hedefimize hep beraber varalım.

Bu vesileyle sözlerime son verirken hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Temelini atacağımız ve açılışını yapacağımız yatırımların Salihli’ye hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, Salihlili vatandaşlarımızın her daim yüzünün gülmesini diliyorum.

Yarın kutlayacağımız 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla, bütün öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyor, Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum.

Sizleri bir kez daha hürmetle selamlıyor, hepinizi Cenab-ı Allaha emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene!