Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşma. 27 Şubat 2018
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşma.
27 Şubat 2018

 

 

 

Değerli Milletvekilleri,

Saygıdeğer Misafirler,

Yazılı ve Görsel Medyanın Değerli Temsilcileri,

Haftalık olağan Meclis Parti Grup Toplantımıza başlarken sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımıza sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.

Hiç kuşkusuz, zulmün olduğu yerde insanlıktan iz ve eser yoktur.

Zalimin sözü geçiyorsa gönüller susmuş, merhamet sinmiştir.

Zulüm egemense masuniyet zırhı delinmiş, masumiyet suru yıkılmış demektir.

Biliyor ve inanıyoruz ki, kalpleri taş, vicdanları kaskatı kesilmiş zalimler tarihin yüz karaları, insanlığın utanç vesikalarıdır.

Zulmü rehber yapmış bir barbarın akıbeti her daim berbattır.

Büyük halk ozanımız Yunus Emre, asırlar evvel zalimlerin maskesini bakınız nasıl da indirmişti:

“Olsun be, Yaradan vardır.

Sanma ki, zalimin ettiği kardır.

Mazlumun ahı indirir şahı,

Her şeyin bir vakti vardır.”

O vakit geldiğinde zalim doğduğuna pişman edilecektir.

Kim ki, mazlumların bedduasını alırsa, kim ki masumların hakkını çiğnerse bilinsin ki, sonu acıklı bir felakettir.

Öyle bir inancımız vardır ki, bin zulme uğrasak da bir zulüm yapmayı günah ve kötülük sayarız.

Nitekim asaletimiz, adaletimiz, milli ahlakımız bunu gerektirmektedir.

Elbette zalimin ezeli ve ebedi düşmanı Allah’tır.

Zulmün intikamı ilahi adalette görülecektir.

Unutmayalım, zulme rıza da zulümdür.

Zulmün adresi ve akıbeti ateştir.

Türk milleti pek çok haksızlığa uğramış, pek çok zulme maruz kalmıştır.

Bunlardan en acı ve hüzün vericilerinden birisi 26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanmıştır.

Tam 26 yıl önce Hocalı’nın oluk oluk kanı dökülmüştür.

O zulmet dolu 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Ermeni çeteleri Rus ordusunun 366. Alayıyla birlikte Karabağ’daki Hocalı kasabasına barbarca saldırmışlardır.

11 bin nüfuslu Hocalı, zalimlerin hücumuna uğramıştır.

Resmi verilere göre 106’sı kadın, 70’i yaşlı, 63’ü de çocuk olmak üzere 613 silahsız ve savunmasız kardeşimiz şehit edilmiştir.

Katledilen soydaşlarımızın çoğu üst üste yığılıp ateşe verilmiştir.

Canilerin buradaki amacı da arkada delil bırakmamaktır.

Üstelik tutsak alınan bin 275 kişinin 150’sinden bugüne kadar hiçbir haber alınamamıştır.

İnsanlığın gözü önünde soykırım suçu işlenmiştir.

En aşağılık, en vahşi cinayetler Hocalı’da yaşanmıştır.

Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’nin 2. Maddesi objektif bir şekilde okunup adam gibi yorumlanırsa Hocalı’da aleni bir soykırımın varlığı muhakkak tescil edilecektir.

Tüm gerçekler ortadadır.

Mezkur Sözleşme’nin 3. Maddesine göre, ‘soykırıma teşebbüs edenlerin, soykırım suçuna karışanların’ cezalandırılacağı da hüküm altına alınmıştır.

Elbette soykırım suçunu ve suçlularını yargılayacak uluslararası mahkemeler bellidir, konunun muhatapları tarafından gayet iyi bilinmektedir.

Ermeni katiller, arkalarına aldıkları Rus askerleriyle birlikte 20.yüzyılın soykırım suçlarından birisini kasten işlemişlerdir.

Şu güne kadar Hocalı’nın kanı yerde kalmıştır.

Şu zamana kadar Hocalı’nın çığlığı insanlık vicdanında cevap ve karşılık bulmamıştır.

Soykırımcılar hesap vermemiş, vermeyi akıllarından bile geçirmişlerledir.

Küresel adalet bir kez daha boşluğa düşmüş, atıl ve hareketsiz kalmıştır.

Daha vahimi ise Hocalı soykırımında parmağı olan alçaklar Ermenistan siyaset ve devlet hayatında çok mühim görevlere yükselmişlerdir.

Hocalı’da Türk’e zulmeden, Türk’ün kanına giren vahşiler, Ermenistan’da ödüllendirilmişlerdir.

Devlet Başkanı Sarkisyan işte bunlardan birisidir.

Soydaşlarımızın ahı bu zalimin peşindedir.

Stratejik bir öneme sahip Hocalı’yı planlı bir şekilde hedef alıp, sivilleri acımadan öldürenlerin, infazların bir numaralı fail ve elebaşlarının hala mahkeme önüne çıkarılamaması ayıptır, yazıktır, rezalettir.

Hocalı soykırımı Karabağ sorununun en karanlık sayfasıdır.

Bir milyon soydaşımızın yurtlarından edilip yuvalarından koparılması insanlık suçudur.

Ermenistan işgali hala sürmektedir.

Azerbaycan topraklarının beşte biri Ermenistan tasallutu altındadır.

Ayrıca Türkiye’nin de taraf olduğu AGİT Minsk Grubu beklentileri yıllardır karşılayamamış, sürekli top çevirmiş, hem oyalanmış hem de oyalamayı tercih etmiştir.

Ermeni diasporasının ipine sarılıp zulmün oyuncağı olanlar Hocalı’ya karşı tepkisizdir.

İçimizdeki gönüllü Ermeni müfrezeleri, hepimiz Ermeni’yiz sloganı atan vatansız ve vandal destekçileri Hocalı soykırımının şakşakçılarıdır.

Üstelik masum insanları öldürmenin utancını kapatacak büyüklükte henüz bir bahane bulmuş da değillerdir.

Sormak isterim ki, 1915 olaylarıyla ilgili aleyhimize kararlar alan batılı ülkeler Hocalı’ya ne diyecekler, nasıl izah edeceklerdir?

Sözde Ermeni soykırım yalanını tarihi, siyasi ve ideolojik bir intikam vasıtasına çevirenlerin gerçekte maksatları nedir, varmak istedikleri yer neresidir?

Bu kirli kervana en son dahil olan Hollanda ne yapmaya çalışmaktadır?

Tarihi olguları çarpıtmak, hakikatleri karalamak ancak ve ancak acizlerin, korkakların, suç ortaklarının iğrençliğidir.

Hollanda Parlamentosunun 1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmesi hukuken ve ahlaken hiçbir anlamı olmayan ilkelliktir.

Geçmişte ırkçı ve faşist uygulamalarıyla insanlık tarihine kara bir leke gibi geçen Hollanda bize ne anlatmaya çalışmaktadır?

Bu ülke ki, Endonezya’da soykırımı bile mumla aratacak cinayetlerin fail ve tarafı olduğunu ne çabuk yok saymıştır?

Bu ülke ki, Balkanlar’da, özellikle Srebrenitsa’da bulaştığı mezalimleri hangi ara perdelemiştir?

16’ıncı yüzyılda, elçilerinin İstanbul’a gelip el etek öptüğünü, ecdadımızın lütuf ve korumasına hevesle talip olduklarını biz unutmadık, anlaşılan Hollanda utanç içinde hafızasından çıkarmıştır.

Yine o tarihlerde, “Papacı olacağına Türk ol” iradesine sımsıkı sarılan Hollanda’nın bugünlerde Türkiye aleyhtarı tavrı eğer gaflet değilse, kesinlikle cehalet, kesinlikle dalalettir.

Tarihleri köle tacirliğinin zilletiyle kararmış ülkeler bizi yargılayamaz, teşebbüs etseler bile yargılayamaya takatleri yetmez.

Bu itibarla Hollanda Parlamentosu Türkiye’den önce kendi geçmişini oylamalı, aldığı sakat kararın bizim için hükümsüz olduğunu bilmelidir.

Sözde soykırım tez ve iddialarının bizim nezdimizde hiçbir anlam ve karşılığı yoktur.

Çünkü Türk milletinin mazisinde hesabını veremeyeceği hiçbir karanlık bölüm, hiçbir sorunlu nokta, mahcup edecek hiçbir şiddet ve dehşet vakası olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.

Soykırım, soysuzların mesleğidir.

Soykırımcı, Türk düşmanlarının ortak adıdır.

Geçmişimiz tertemizdir, geleceğimiz ise pırıl pırıl parlamaktadır.

Bugüne kadar 29 ülke 1915 olaylarını sözde soykırım olarak tanıma kararı almış, ancak bu mesnetsiz ve melun kararlar hiçbir tarihi belge ve delile dayanmamıştır.

Tavsiyem odur ki, Hollanda soykırım suçlusu arıyorsa Hocalı’ya baksın, yetmedi dönsün bir de kendisini tepeden tırnağa süzüp yüreği yetiyorsa, demokrasi ve insan haklarına bir parça hürmet ediyorsa suçlarını birer birer itiraf etsin.

Şuuraltında Türk düşmanlığının tortu ve kalıntılarını taşıyan Hollanda ve diğer bazı ülkelerin amaçlarına ulaşamayacaklarına herkes şahit olacaktır.

Merhum Abdürrahim Karakoç ‘Karabağ’a Mektup’ isimli şiirinde şöyle sesleniyor:

Böyle geldi, böyle gitmez bu oyun,

Zalimleri iflah etmez bu oyun,

Umdukları gibi bitmez bu oyun,

Mazlumun ekmeği, tuzu bizdedir,

Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Müslümanız, Türküz, hâktan yanayız.

Adaletle süt emziren anayız.

Aşk harcıyla vücut bulmuş binayız.

Âti bizde saklı, mâzi bizdedir.

Sevginin, şefkatin özü bizdedir.

Hocalı soykırımının 26’ıncı yıldönümünde şehit soydaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Hocalı kanayan yaramız, yaşaran gözümüz, inleyen ruhumuzdur.

Hocalı Türk’tür, Türk’ün ebedi yurdudur.

Hocalı tarihte Türk’tü, halde Türk’tür. Ve ebediyyen Türk yaşayacaktır.

Sabredeceğiz, akledeceğiz, mücadele edeceğiz; Turan illerini düşürmeyeceğiz, asla yüzüstü bırakmayacağız.

Diyor ya Yusuf Has Hacib: “Sabır erenlerin tavrı, sabırlı ol. Sabreden insan göğe bile bulur yol.” Elhak, göğe çıkacak yolu da araya araya mutlaka bulacağız.

Büyük Türk mütefekkirimiz yine bizlere sesleniyor: “Ucu nimet olanın dibi mihnettir. Başı mihnetse sonu nimettir.”

Mihnete katlanıp, nimete ulaşacağız.

Ermenistan işgalindeki Türk topraklarının asıl sahiplerine geçeceğini mutlaka görüp yaşayacağız.

Türkiye her zaman dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın haklı davasının yanındadır, savunucusu olmaya devam edecektir.

Bizim için Erzurum ile Kelbecer’in kaderi ortaktır.

Kars ile Laçin’in kavli birdir.

Iğdır ile Kubatlı’nın kökü aynıdır.

Adana, Van, Erzincan, Bitlis, Muş neyse; Zengilan, Cebrail, Füzuli, Şuşa, Ağdam da bizim için odur.

Biz ne Karabağ’dan vazgeçeriz ne de haklı davamızdan döneriz.

Biz coğrafi olarak ayrı düşsek de, tarihi şartlardan dolayı farklı devletlere dağılmış olsak da tek bir milletiz, güçlü bir aileyiz, nitekim büyük Türk milletiyiz.

Bilinsin ki, Turandır ilimiz, Kızılelmadır irademiz.

 

Değerli Milletvekilleri,

Ülkemiz, 16 Nisan Halkoylamasıyla beraber yönetimde istikrarın tesis, temsilde adaletin temin edileceği bir yönetim sistemine kavuşmuştur.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yasama, yürütme ve yargı organlarının güçlendiği; siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, milli iradenin doğrudan tecelli ve temerküz ettiği bir yönetim yapısıdır.

Cumhur, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne onay vermiş, geleceğini bu sistemin ruhuna göre planlamış ve tayin etmiştir.

Çok partili siyaset hayatımızda bu haliyle 16 Nisan Halkoylaması bir milat, hatta demokratik bir misak olmuştur.

Yeni sistemde kutuplaşma ihtimali en aza indirilmiştir.

Barajın fiilen yüzde 50+1’e çıktığı göz önüne alındığında siyasi partilerin uzlaşmaktan, ahlaki bir ittifak kurmaktan başka seçeneği de kalmamıştır.

Türkiye’nin beka düzeyinde tehditlerle boğuştuğu bir dönemde, siyasetin kavgaya sapmasını doğru göremeyiz, makul karşılayamayız.

İstiklalimize saldırılırken, istikbalimizle ilgili oyunlar tezgahlanırken cumhurun emanetini daha fazla sahiplenmeliyiz, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini yüksek bir şuurla müdafaa etmeliyiz.

Elbette bir olmalıyız, Türk milleti ortak paydasında buluşmalıyız.

Mevzu bahis olan bekamızdır; ayrılığa, gayrılığa, dağınıklığa gerek yoktur.

Mevzu bahis vatandır; cepheleşmeye, ters düşmeye yer yoktur.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, cumhurun bizzat kendi mimarisi, bizzat kendi eseridir.

Yeni sistemin doğasına muvafık şekilde siyasi partiler arasında ittifak kurabilmenin kanuni alt yapısı muvaffakiyetle hazırlanmıştır.

Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nden üçer üyenin katılımıyla teşkil edilen Milli Mutabakat Komisyonu çalışmalarını tamamlayarak, geçtiğimiz hafta Çarşamba günü 26 maddelik kanun teklifini TBMM’ne sunmuştur.

Allah nasip ederse anılan teklif çerçevesinde 4 ayrı kanunla ilgili değişiklikler Genel Kurul’da görüşülüp arzulanan ve amaçlanan karara ulaşılacaktır.

Temennimiz budur, beklentimiz bu yöndedir.

Hazırlanan kanun teklifiyle oy pusulasında ittifakın unvanı üste yazılacaktır.

Bu unvanın ismi bellidir, bu unvan nettir ve de Cumhur İttifakı’dır.

Cumhur İttifakı, Cumhuriyet’in iradesidir.

Cumhur İttifakı, milli bekanın nefesidir.

Cumhur İttifakı, istikbalin sesi, milletin ta kendisidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla inşası için cumhurun ittifakla hareketi tarihi ve milli bir sorumluluktur.

Yapmayı düşündüğümüz budur.

Varsın başkaları ihanet ittifakıyla avunsun.

Varsın başkaları FETÖ ittifakından medet umsun.

Varsın başkaları PKK/PYD ittifakına umut bağlasın.

Biz cumhur diyeceğiz, biz Cumhuriyet diyeceğiz, biz Türkiye’nin ittifak ve iradesiyle hepsini şaşkına, alayını sudan çıkmış balığa çevireceğiz.

Merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın şu dizelerine lütfen dikkat ediniz:

“Bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde; keder, elem her ne varsa geride kalsın! Tehlikeler duman gibi tüterken yerde, arkadaki her düşünce sönüp ufalsın.”

Türk düşmanlarının, Türkiye muhaliflerinin, cumhurun ittifakı karşısında sönmekten, ufalanmaktan başka çareleri yoktur, kalmamıştır.

Ümitsiz olmayacağız, çünkü Allah vardır.

Huzursuz olmayacağız, çünkü Türklük imanla ayaktadır.

Karamsar olmayacağız, güven veren, gelecek vaat eden Cumhur İttifakı hazırdır, kararlıdır.

Türk milleti 15 Temmuz’da birlik ve beraberlik şuuruyla FETÖ işgalini durdurmuş, 7 Ağustos Yenikapı ruhuyla kenetlenmiş, 16 Nisan Halkoylamasıyla da bekamıza yönelik tehditleri ezme iradesi göstermiştir.

Yenikapı ruhundan kaçan, korkan, kopan kim varsa uzlaşmadan ürkmüş, birlik ve beraberlikten uzaklaşmış, milli iradeye menfi tavır almış demektir.

Biz ittifak dedikçe CHP kabuslar görmeye başlamıştır.

Biz milli birlik ve beraberlik dedikçe CHP’nin kağıttan kaplanları yarım ağızlarıyla, yamalı ahlaklarıyla siyasi kundakçılığa heves etmişlerdir.

Biz Cumhur’un İttifakından bahsettikçe bunlar PKK/PYD’ye güvercin taklaları atmışlar, FETÖ’ye selam çakmışlardır.

Seçim ittifaklarının hukuki zemine oturacak olmasından ödleri kopmuş, ne var ki HDP’yle al takke ver külah ilişki içine girmekten fıtratları gereğince en ufak rahatsızlık duymamışlardır.

Bunlara kalsak, PYD terör örgütü değildir, zira ellerinde konuyla ilgili istihbarat yoktur.

Bunlara baksak, 15 Temmuz değil, 20 Temmuz darbe günüdür.

CHP, PKK’nın siyasi uzantılarıyla ağız birliği yapıp, “beraber iyi salladık” derken bir şey olmuyor da, biz Cumhur İttifakıyla Türk düşmanlarının dizlerini titretirken mi ittifaklar kötü oluyor?

CHP kendi gözündeki merteği görmemiş, başka gözlerde çöp aramaya kalkışmış, elbette çuvallamış, duvara toslamıştır.

Bunlar kaçak güreşmeye devam ettikçe, biz er meydanını göstereceğiz.

O meydan millet için ittifak, devlet için ittifak, bekamız için ittifak, bağımsızlığımız için ittifaktır.

Söz konusu milli beka oldu mu, Allah şahit olsun ki, hiç kimseyi tanımayız, hiçbir güce eyvallah etmez, boyun eğmeyiz.

Fedakarlıksa istenen yaparız.

Fenalıkları engellemekse beklenen hedefe ok gibi saplanırız.

Biz; milli uzlaşma diyoruz, bunlar ahlaksız teklif, çıkar ve saltanat ittifakı diyor.

Biz; millet diyoruz, bunlar iltihak diyor.

Biz; devlet diyoruz, bunlar Pensilvanya’ya, Kandil’e imdat çağrısı veriyor.

Biz Türkiye diyoruz, bunlar sığınma yasası diyerek, sığıntı olduklarını gizlemeye çabalıyor.

Utanmaları yok, yalanları çok.

Gözleri malum, izanları meflûç.

Günler geçiyor, kinleri geçmiyor.

CHP’liler titriyor, İP’sizler terliyor, HDP’liler telaşlanıyor.

Ancak korkunun ecele faydası yoktur.

Siyasi bozguncuların, millete tepeden bakan kibir yuvalarının, hıyanetle söz kesmiş işbirlikçilerin sonu hamd olsun görünmüştür.

Cumhur İttifakı 2019’da tarih yazacak, çerini çöpünü önüne katıp sandığı bunlara dar edecektir.

Gurgun cücüğü bahar da mı sayılır, güzün mü sayılır herkes öğrenecektir.

İttifak diyoruz, CHP ve yedekleri koalisyon uydurmasıyla önümüze geçmeye, ayağımıza çelme takmaya çalışıyorlar.

İttifak ve koalisyonun farkını bilmeyenlere ne yapsam, ne anlatsam boştur; zira gafile kelam nafile kelamdır.

PKK’nın siyasi uzantılarına ilave olarak FETÖ’cü hainlerle aynı safa dizilenler ahlaksızlığın dibini boyladıklarını görmüyor, göremiyorlar.

İttifaksa buyurun siz de yapın.

Biz Cumhur dedik, siz de cümbüş deyin, curcuna ittifakında karar kılın.

Engeliniz yok, elinizi tutan yok.

7 Haziran Milletvekili Genel Seçiminden sonra partimize yapılan küstah teklifleri nasıl tarihin çöplüğüne gömdüysek, yine aynısını yapar, yine kirlik ittifakları bozar, Cumhur İttifakıyla alaşağı ederiz.

Birlikte rahmet, ayrılıkta azap olduğu inancıyla yürüyoruz, nifak tohumu ekenlere en sert yüzümüzü gösterdik, gösteriyoruz.

Milletin iradesine göz dikenlere karşı, Cumhur İttifakı’nda buluşuyoruz.

Karanlık saflara, hastalıklı safralara karşı aydınlık yarınları müjdeliyoruz.

Biz buyuz, biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.

Seçim ittifakı yapan partilerden biri barajı geçerse hepsi geçmiş sayılacak, ittifak yapmayanlar yüzde 10 barajına takılacakmış.

Bu adaletsizlikmiş, eşitsizlikmiş.

Onun için seçim barajı kaldırılmalıymış.

Size ittifak yapmayın diyen mi var?

Size uzlaşmadan kaçın diye akıl veren mi var?

Biz seçim barajı ile ilgili düzenleme yapılmalı dediğimizde iftiralarla saldıranlar, utanmadan baraj sorunu yaşadığımızı söyleyenler şimdi düştükleri hazin duruma ne diyeceklerdir?

Barajın sıfıra inmesiyle ilgili kanun teklifi veren CHP, içine düştüğü bu çelişkili hali nasıl izah edecektir?

CHP bu teklifiyle acaba oylarının sıfırlandığını mı fark etmiştir?

Seçim barajı sıfırlansın diyenler, partilerinin eridiğini, yok olduğunu mu görmüşlerdir?

CHP kendi kendisini tekzip etmiş, İP ve yoldaşı HDP suçüstü yakalanmış, yakayı ele vermişlerdir.

Unutulmasın ki; her barajın üzerinde bir de vicdan barajı vardır, o baraj da bizzat Türk milletinin kutlu iradesidir.

Milliyetçi Hareket Partisi milli vicdanlara kazınmış, hiçbir baraj MHP’nin yükselişini önleyememiş, Allah’ın izniyle de önleyemeyecektir.

Görünen o ki CHP’nin umutları tükenmiş, siyasi madrabazlık, siyasi meddahlık yapacağı bir alan kalmamıştır. Çünkü bezgindir, bedbahttır.

Karın ağrılarının sebebi budur, hazım zorluğu çektikleri ise milli iradedir.

CHP’nin, HDP’nin, bu dönemin 21 Şubatçısı İP’in durumu içler acısı, yüz kızartıcıdır.

Cumhur İttifakı’nın yanına yöresine başka isimler takarak lekelemeye çalışanların arzuladıkları ittifak bellidir, bunun adı da cunta ittifakı, curcuna ittifakı, cüruf ittifakı, çürük ittifakıdır.

Cumhur; milletin kendisi, ittifak ise milletimizin iradesidir.

Açık açık söylüyor ve buradan ilan ediyorum:

Cumhur ittifakının kazananı Türkiye, karlı çıkanı Türk milletidir.

2019’daki üç siyasi olay Türkiye’nin önünü açacak, geleceğini kurtaracaktır.

Türk milletinin karşısında yer alanlar ise kaybetmekten başka seçenekleri olmayacaktır.

Hedefimiz 2023’ün lider ülke Türkiye’sine kavuşmak, ülkemize yönelik tehditleri sonsuza kadar bertaraf etmektir.

 

Muhterem Arkadaşlarım,

20 Ocak’ta Afrin’deki terör odaklarına yönelik başlayan Zeytin Dalı Harekatı’nın 39’uncu gününe girilmiştir. 

Artık zafere yaklaşılmıştır.

Artık ay yıldızlı al bayrağımızın Afrin’e dikilme zamanı gelmiştir.

Devam eden operasyonlarda şu ana kadar yaklaşık olarak 450 kilometrekarelik bir alan terörden temizlenmiştir.

Gelinen noktada harekâtın kuzey ve batı cepheleri birleştirilmiştir.

Bu alanlarda hayatın normale dönmesi için kahramanlarımız yoğun bir gayret içindedir.

Harekâtın başlangıcından bu yana geçen süre içerisinde hâkim tepelerin kontrol altına alınmış olması inşallah bundan sonraki süreci daha da hızlandıracaktır.

Mehmetçik sabırlı, bir o kadar da cesur bir şekilde kendisine verilen görevleri üstün başarıyla yerine getirmektedir.

Buna rağmen harekâtın yavaş ilerlediğini söyleyenler vardır ve bunlar asla samimi değillerdir.

Dün ÖSO’nun harekât içerisindeki varlığını sorgulayıp, akamete uğratmaya yeltenenler bugün yeni bir oyunla milli kararlılığımıza zarar verebileceklerini zannediyorlar.

Diyorum ki, karanlık ve kötü niyetliler işine baksın, akıl erdiremedikleri meselelere kafa yormasınlar.

TSK üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmekte, göğsümüzü kabartmaktadır.

Dostlar sevinirken, düşmanlar da elbette kahrından çatlamaktadır.

Buna rağmen hala kahraman Mehmetlerimizin yanında durmayı içine sindiremeyen zavallı işbirlikçiler kafa karıştırmaya gayret ediyorlar.

Ne yapsalar boş, ne söyleseler kifayetsizdir.

Çünkü milletin azim ve kararlılığı ile başlayan Zeytin Dalı Harekâtı yine milletimizin destek ve dualarıyla sonuna kadar sürecektir.

Allah’ın izniyle hedefe ulaşana kadar bu kararlılıkta tavsama ve gevşeme yaşanmayacaktır.

Yürekler toplu vurmakta, onu sindirecek bir güç ise çok şükür bulunmamaktadır.

Zafere olan inancımız tamdır.

Her fırsatta güçlü, cesur ve hazır olduğunu gösteren Mehmetlerimizin yanında Milliyetçi Hareket Partisi tavizsiz bir şekilde durmayı sürdürecektir.

Kahramanlarımız destan yazıyorlar, tarih ise bu destanı gelecek nesillere intikal ettirecektir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hak ve menfaatlerini korumak ve vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlamak maksadıyla, millî birliğimizi ve bölünmez bütünlüğümüzü hedef alan terör örgütlerine kök söktürmektedir.

Terörle mücadelenin yurt içi ve yurt dışında kesintisiz olarak en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar sürdürme azim ve kararlılığı umutlarımızı diri tutmaktadır.

Mevcut durumda güvenlik güçlerimiz başta Afrin kent merkezi olmak üzere Raco ve Cinderes bölgelerinde meskûn mahal operasyonuna hazırlanmaktadır.

Daha önce yurt içerisinde deneyim kazanmış Jandarma ve Polis Özel Harekât birliklerimizin bir bölümü Afrin’e girmişlerdir.

Afrin kuşatmaya alınmış, teröristler köşeye sıkışmışlardır.

İman ve itimatla ifade etmek isterim ki, seferse varız, zaferse sonunda mutlaka ulaşacağız.

Kahramanlara güvenimiz eksiksizdir.

Ha gayret, biraz daha celadet; Zeytin Dalı Harekatı’nın 40’ıncı gününde Afrin’e yıldırımlar gibi inelim, teröristleri kazdıkları çukurlara gömelim.

Cenab-ı Allah her bir kahramanımızın yar ve yardımcısı olsun.

Dualarımızın tüm güvenlik güçlerimizle beraber olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Harekâtta sivil hassasiyeti gözeten Türk Silahlı Kuvvetleri, şüphe yok ki aynı titizlik ve kararlılıkla meskûn alanların kontrolünü de sağlayacaktır.

 

Değerli Milletvekilleri,

Bütün bunlar oluyorken, PKK/PYD Afrin’de son kozlarını oynamakta, son çırpınışlarını sahnelemektedir.

Köşeye sıkışan, çaresizlik ve acz içerisinde kıvranan teröristler paçayı kurtarma telaşıyla Suriye rejimine yanaşmaya çalışmaktadır.

Esad ise sivil ve masumlara, başta Doğu Guta olmak üzere ölüm saçmış, bomba yağdırmıştır.

BM Güvenlik Konseyi de bir aylık ateşkes kararı almıştır.

Niye bir aylık süreyle ateşkesin sınırlandırıldığı ise anlaşılamamıştır.

Esad zulme devam etmektedir.

Bir yanda mazlumları hedef alırken, diğer yanda terör örgütleriyle tehlikeli bir yakınlık ve kanlı pazarlık içindedir.

Afrin bölgesiyle ilgili anlaşma zemini yoklayan PKK/PYD, Halep’teki kontrol sahasını rejime devretmiştir.

Deyrizor’da savaşanlar, Afrin’de anlaşma yolları aramaktadır.

Geride bıraktığımız hafta Afrin’e girmeye çalışan teröristlere ait 30-40 araçlık bir konvoy deyim yerindeyse nokta vuruş hassasiyetiyle imha edilmiştir.

Bu durum Türkiye’nin kararlılığını test etmeye kalkanlara verilen güçlü bir cevap olmuştur.

Şayet Esad, Afrin’i terörden temizlemek için gelecekse mesele yoktur.

Ancak katillerle birlikte tuzak kurup kahramanlarımıza saldırmak için Afrin’e girmeyi planlıyorsa, göreceği yalnızca Türk milletinin ateşten ve çelikten iradesidir.

Göründüğü kadarıyla Esad rejimi, PKK/PYD’yle sürdürdüğü pazarlıkla Suriye’deki hâkimiyet alanını genişletmeye çalışmaktadır.

PKK/PYD ise Türkiye’nin kudreti karşısında daha fazla dayanamayacağını görmüş, kendisine sığınacağı bir liman bulma telaşına kapılmıştır.

Dahası hain terör örgütü kendi üzerinde yoğunlaşan dikkatleri başka sahalara dağıtma arayışındadır.

Yeni çatışma alanlarının vuku bulabileceği öne sürülmekte, bunun için şartlar zorlanmaktadır.

Ayrıca Esad rejimi ile PKK/PYD arasındaki pazarlığın yalnızca Afrin ile sınırlı olmadığını gösteren gelişmeler konunun başka bir zorba akıl tarafından yönlendirildiği ihtimalini güçlendirmektedir.

Bu çerçevede Rusya Dışişleri Bakanı’nın yaşananlar karşısında Türkiye ve Esad rejiminin diyalog kurması gerektiğini söylemesi düşündürücüdür.

Kim ki PKK/PYD’li teröristlerle aynı safta bulunursa, akılsızlık yapıp Mehmetçiğin karşısına çıkarsa akıbeti teröristlerden farklı olmayacaktır.

PKK/PYD her şart altında ülkemiz açısından milli güvenlik tehdididir, bertaraf edilmesi de meşru olan bir zorunluluktur.

Arzumuz Suriye’den kaynaklanan terör tehdidin bir an evvel ortadan kaldırılması, iç barış ve istikrar ortamının sağlanabilmesi için siyasi müzakerelerin sağlıklı zeminde yürütülmesine imkan tanınmasıdır.

Zeytin Dalı Harekâtı da işte bu amaca odaklanmıştır.

Harekatı Menbiç’le sürdürüp, ardından Fırat’ın doğusuna taşımak Suriye’nin istikrara kavuşmasına hizmet edecektir.

Kim olursa olsun bu mücadele yolundan Türkiye’nin geri dönmeyeceği artık anlamalı, kabullenmelidir.

Ve de önümüze çıkmaya kimse cüret etmemelidir.

 

Değerli Arkadaşlarım,

PYD’nin elebaşı ve bir önceki eşbaşkanı Türkiye’nin 13 Şubat’ta hakkında başlattığı kırmızı bültenle arama kararı gereğince Prag’da yakalanmıştır.

Terörist Salih Müslim’in gece yarısı tutuklanması, bugün de mahkemeye çıkarılacak olması umut verici ve hayırlı bir gelişmedir.

Bu terörist cinayetlerinin ve ihanetinin bedelini muhakkak surette ödemelidir.

Kandil elebaşları teker teker tutuklanıp yaka paça mahkemeye çıkarılmalıdır.

Dahası, FETÖ’nün Pensilvanya’daki başının da sınır dışı edilmesi sağlanarak döktüğü kanların damla damla diyeti ödettirilmelidir.

PYD’li terörist başının Türkiye’ye iadesi için gerekli yasal başvurularda bulunulmuştur.

Temennimiz Çekya hükümetinin Türkiye’nin talebine bir an evvel müspet karşılık vermesi, bu teröristi vakit kaybetmeksizin ülkemize iade etmesidir.

Elbette sorgulanması gereken bir başka husus ise aynı teröristin nasıl olup da Çekya’ya gitmeden önce diğer bazı Avrupa ülkelerinde bulunmuş olmasıdır.

Zira malum terörist başının Zeytin Dalı Harekatı başladıktan sonra Avrupa’ya kaçtığı yönünde bazı iddialar mevcuttur.

Aradan geçen süre boyunca hangi ülkeler, hangi gerekçeyle bu teröriste sahip çıkmıştır?

Bu sorular mutlaka cevabını bulmalıdır.

Afrin’de verdiğimiz muazzam mücadele, tarih boyunca ödediğimiz bedeller Türk’ün bekası, vatanın bağımsızlığı içindir.

Bakınız ne diyordu Merhum Atsız: “İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için. Ve kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için.”

Türk milleti kahramandır, Türk ordusu kahramandır, mukaddesatımıza, bağımsız yaşama irademize Allah’ın izniyle gölge düşürülmeyecektir.

Türkiye güçlüdür, hainlere müsamaha göstermeyecektir.

Türk’e kefen biçenler ise, ekin gibi biçilmeyi göze alan, ama bunun farkında olmayan korkaklardır, kan tutkunlarıdır.

Niyet sahiplerini uyarıyorum; Türkiye’yi bölmeyi, çökertmeyi, yıkmayı, yutmayı hedefleyen varsa, bunu aklından geçirenler bulunuyorsa, bilsinler ki, 80 milyon Türk vatandaşı karşılarındadır, hepsini birden her alanda karşılamaya, oyunlarını bozmaya hazırdır.

Milli bekamıza yönelen tehditler tamamıyla ortadan kaldırılıncaya kadar kopan kutlu fırtına Allah’ın izniyle durmayacak, dinmeyecek, kesilmeyecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyor, hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.