Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin 18 Mart 2008
18 Mart Şehitler Günü ve bu tarihe ''Şehitler Günü'' adını veren Çanakkale Deniz Zaferinin 93 ncü yıldönümünü, haklı bir gurur içinde idrak etmekteyiz. Tarihin her döneminde, emperyalist güçlerin Türk milletinin varlığına kast eden girişimlerine, inanç ve azimle karşılık verilmiş, çok yönlü saldırı ve tertipler milletimiz tarafından her zaman boşa çıkarılmıştır. Bu nedenledir ki, aziz milletimizin bağımsız yaşama konusundaki tavizsiz tercihinin izlerini; Çanakkale'nin derin sularında, Conkbayırı ve Anafartalar’ın siperlerinde kefensiz yatanların destansı mücadelesinde görmek ziyadesiyle mümkündür. Al bayrağımızın renginin şehitlerimizin kanlarından aldığı düşünüldüğünde, "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" dizeleri, mukaddesatı uğruna gözünü kırpmadan canlarını verenler sayesinde bugün var olduğumuzu açıkça kanıtlamaktadır. Yüz binlerce şehidin toprağa düşmesiyle, Çanakkale'de kazanılan muhteşem başarı, millet olma şuurunun kuvvetlenmesinde en önemli dönüm noktalarından birisi olmuştur. Vatanın değişik yörelerinden gelen isimsiz kınalı kahramanlar, Çanakkale'de ortak bir ülküyle hareket etmişler, kutlu ceddimizin emaneti olan mana yüklü topraklarımızın savunulması uğruna canlarından seve seve vazgeçmişlerdir. Bu itibarla, Türk milletinin binlerce yıllık bağımsız ve onurlu yaşaması, “bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmiş” kahraman şehitlerimizin gözleri kamaştıran mücadelesinin sonucunda olmuştur. Çanakkale’de; düşman kuvvetlerinin madden üstünlüğü, vatan sevgisi karşısında bütün anlamını yitirmiş, teknolojik güç; cesaret ve kararlılık karşısında çaresiz kalmıştır. Kaldı ki ölümün şehitlikle abideleştiği bu kutlu mücadele, Cumhuriyetimizin de bir “ön sözü” olarak şanlı Türk tarihindeki yerini almıştır. Vatan topraklarını korumak ve savunmak için, en zor şartlar altında canlarını ortaya koymaktan çekinmemiş olan şehitlerimiz; devletimizin varlığının, milletimizin birlik ve beraberliğinin manevi güvencesi olarak sonsuza kadar hatırlanacaktır. Aziz şehitlerimiz, büyük Türk Milleti'nin hiçbir şartta bağımsızlık ve özgürlüğünden taviz vermeyeceğini ve sonsuza kadar var olma kararlılığına sahip olacağını, her türlü takdirin üstündeki mücadeleleri sonucunda dünyaya kabul ettirmişlerdir. Ne üzücüdür ki, içinde bulunduğumuz zaman diliminde; milletimize yönelik tehditlerde azalma olmamış, aksine kaygı verici bir artış yaşanmıştır. Dün olduğu gibi, bugün de aziz milletimiz varlığını devam ettirebilmek için şehitler vermekte, buna karşılık vatanımızın dirliğinden rahatsızlık duyan odaklar ihanet tohumlarını fütursuzca saçmaktadırlar. Ayrıca, siyasi sorumluluk mertebesinde bulunanların, devlet ve millet uyumunu sarsan tavır ve eylemleri sonucunda; toplumsal huzur ve güven ortamı ciddi düzeyde zedelenmiş durumdadır. Görülmektedir ki, bu puslu ortamı fırsat bilenler, yarım kalan emellerini yerli işbirlikçileri aracılığıyla hayata geçirebilmek için adeta seferberlik başlatmışlardır. Bu zamana kadar ortaya çıkan gelişmelerden; Türk milletinin bir buhran dönemi olarak değerlendirilebilecek yeni bir fetret devrinin yaklaşmakta olduğu, bunun ise işbaşındaki siyasi iradenin basiretsizliğinden ve samimiyetsizliğinden kaynaklandığı kuşkuya yer bırakmayacak biçimde anlaşılmıştır. Kurumlar arasındaki çatışma görüntüsünün yanı sıra, derin ihtilafların beka düzeyinde belirginleşmeye başlaması vahim sonuçların ortaya çıkabileceği yeni bir sürecin başlangıcı olarak görülmelidir. Şehitlerin aziz hatıraları üzerine daha çok düşünülmesinin icap ettiği bir zamanda bütün bu tartışmalar; uğruna nice fanilerin toprak olduğu aziz vatan coğrafyasında yeni ve kapsamlı bir oyunla karşı karşıya bulunulduğunun bir belirtisidir. Nitekim böylesi anlam yüklü bir dönemde, milletimizin, dramatik sonuçlar doğurması kuvvetli ihtimal olan çekişmelerle hırpalanması ve tedirgin edilmesi bu durumun bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Her ne pahasına olursa olsun, bu coğrafyada bulunmanın bedelini kanla ödeyen aziz milletimiz, siyasi fantezi ve ihtiraslarıyla; geleceğimizi tartışılır bir hale getirmeye çalışanlara asla imkân tanımayacak, bunu yapanlara da demokratik tepkisini ilk fırsatta mutlaka gösterecektir. Bilinmelidir ki, şanlı tarihimizden kazanılan inanç ve azimle; dün gösterilen fedakâr mücadelenin aynısının, vatanımızın birliği ve milletimizin bağımsızlığı söz konusu olduğunda bir kez daha tekrarlanacağına olan inancım tamdır. Her karış toprağını, kutsal kanlarıyla sulayarak, Anadolu’yu vatan yapan ve bize emanet eden kahramanların bugünkü torunlarının da yeri ve zamanı geldiğinde, kutsal vatan görevinden kaçınmayacaklarını akıllardan asla çıkarmamak lazımdır. Bölücü teröre karşı gösterilen amansız mücadelede, kahramanca mücadele ederek şehit düşen vatan evlatları, söz konusu vatan olduğunda nelerin yapılabileceğini, bu zamana kadar dosta düşmana açık bir biçimde göstermiştir. Bundan sonra da, şehitlerimizin ve gazilerimizin emaneti olan son Anayurdumuzu ve Cumhuriyetimizi aynı ruh ve anlayışla korumak hepimizin namus borcu olmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle; 18 Mart Şehitler Günü vesilesiyle başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, asil kanlarını bu topraklara akıtarak Hakka ulaşan bütün aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum. Ruhları şad olsun. Dr. Devlet Bahçeli Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı |