Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Kalbi Vatan Ve Bayrak Aşkıyla Çarpan Aziz Milletim, Sayın Cumhurbaşkanım, Saygıdeğer Kardeşlerim, Muhterem Vatandaşlarım, Bugün “Zulme Lanet, Kudüs’e Destek” temasıyla Yenikapı’da toplanmış bulunuyoruz. Zulme karşı yükselen, yükseldikçe arşa değen, değdikçe zalimleri deviren Hakk’ın, hakikatin ve hidayetin onuruyla Yenikapı’yı doldurduk. İman dolu gönüllerimizle günahkârlara aşılmaz duvarlar ördük. Gazze’deki masumlar için ayaktayız. Beytüllahim’deki garibanlar için arayıştayız. Ramallah’taki mazlumlar, Nablus’taki mağdurlar, El Halil ve Eriha’daki mahzunlar için Allah aşkına kıyamdayız. Türk ve İslam yurtlarının feryadından dolayı yaslıyız. Kerkük’ten Kudüs’e, Telafer’den Kıbrıs’a, Kaşgar’dan Karabağ’a yaşanan her acının, yapılan her saldırının, kurulan her tuzağın hem hasmı, hem de karşısındaki haysiyet kalesiyiz. Çünkü biz büyük Türk milletiyiz. Çünkü biz İslam’ın kanla, canla, irfanla harcı karılmış suruyuz; Türklüğün inanç, iddia ve iradeyle temellenmiş şuuruyuz. Bu vesileyle sizlere hürmet ve muhabbetlerimi sunuyorum. Ramazan ayımızın mübarek olmasını, tuttuğumuz oruçların, ettiğimiz ibadetlerin kabulünü Allah’tan niyaz ve temenni ediyorum. Gerek yurt içinde, gerekse de yurt dışında hayat mücadelesi veren gözü yaşlı bütün mazlumları en içten hissiyatımla selamlıyorum. Tarihi Türk ve İslam şehirlerini, buralarda nefes alan, envaı çeşit zorluğa ve zorbalıklara göğüs geren kardeşlerimizi en halisane duygularımla kucaklıyorum. Bilsinler ki, yalnız değiller. Bilsinler ki, çaresiz değiller. Bilsinler ki, sahipsiz değiller.
Değerli Kardeşlerim, Aziz Vatandaşlarım, Kudüs şairi olarak da bilinen merhum Mehmet Akif İnan bizlere şöyle seslenmişti: Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde, Götür Müslümana selam diyordu. Dayanamıyorum bu ayrılığa, Kucaklasın beni İslâm diyordu. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa; mukaddesatımızın üç cevheri, üç faziletli mekânıdır. Ancak Mescid-i Aksa şimdilerde mahcuptur, Kudüs müstevlilerin kuşatmasına maruzdur. Siyonizm kutsallarımıza musallat olmuştur. Melanet meydan okumaktadır. Hıyanet gövde gösterisi yapmaktadır. Haçlı emelleri tekrar belini doğrultmuştur. Evanjelist-Kabalist-Emperyalist tahakküm Kudüs’ün bağrına zehirli mızrak olup saplanmıştır. Diyor ya Sezai Karakoç: Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir. Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri. Altında bir krater saklayan şehir. Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi. Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi. Kudüs; tüm ağırlığıyla, yaşanan tüm zulüm ve zulmet nedeniyle Mümin ve Müslüman vicdanların üzerine çökmüştür. Kudüs eziyet ve işkence altında, batılın kapanındadır. Kudüs’te haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik hâkimdir. Efendimizin müşerref olduğu İsra ve Miraç mucizesinin onuru, ilk kıblemizin ebedi ve ezeli şehri zalimlerin odağındadır. Zulüm karşısında sessiz kalan dilsiz şeytandır. Şiddete tepkisiz kalmayacağız. Zulme seyirci olmayacağız. Müslüman Türk milleti olarak dilsiz şeytanlığı ayaklarımızın altında ezip geçeceğiz. 400 yılı aşan bir süre hâkimiyetimiz altında adalet, hoşgörü ve huzurla yönetilen, Harem-i Şerifimizin kalpgahı Kudüs, 9 Aralık 1917’de İngilizler tarafından işgal edilmişti. O gün bugündür Kudüs kan ağlıyor. Mescid-i Aksa bu yüzden hüzünlü, Kubbetü’s Sahra bu nedenle mahzun, Filistinli kardeşlerimiz bu sebeple mazlumdur. Kudüs İslam’dır, aynı zamanda Türklüğün derin izlerini taşımaktadır. Kudüs imanımızın iftiharıdır, itibarıdır. Nitekim gitti demekle gitmez, düştü demekle düşmez, İsrail’in başkenti demekle bu tartı bu sıkleti çekmez, çekemez. ABD’nin hastalıklı yönetimi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Tek kelimeyle yangına körükle gitmiştir. ABD Başkanı, skandal bir kararla Tel Aviv’deki büyükelçiliğini 14 Mayıs günü, hiçbir ıslah ve terbiye hali göstermeksizin, üstelik İsrail’in kuruluş yıldönümünde Kudüs’e taşımıştır. ABD Başkanı bu hakkı nereden almıştır? ABD Başkanı Ortadoğu ve hatta dünyanın dengeleriyle oynamaya nasıl cüret etmiştir? Bu düşmanlık değil midir? Karşımızdaki bu iç yaralayıcı tablo, dinler arası savaş çağrısı; bölgesel, hatta küresel kaos çığırtkanlığı sayılmayacak mıdır? Tüm dünyanın gözü Kudüs’e sabitlenmiştir. Bölge adeta barut fıçısı, adeta fitili tutuşturulmuş bomba gibidir. Ortadoğu’daki istikrarsızlık daha da kemikleşip, daha da şiddetlenecektir. Görünen yakın gerçek maalesef budur. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasından sonra, bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse bahsedemeyecektir. Siyonizm’in lobi çalışması, Trump’ın densizliği, Netanyahu’nun cani politikaları zehirli meyvesini vermiştir. Kudüs bizzat kriz havarisi Trump tarafından dinamitlenmiştir. Kıyamet günü senaryolarına derinlik katılmıştır. ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması uluslararası hukukun ihlali, inkârı, istilasıdır. Aynı şekilde inanç ve insan haklarına hakarettir, kesif bir hücumdur. Yüce dinimiz İslam’ın mahremi ve mirası çiğnenmiştir. 14 Mayıs, insanlık tarihinin utanç sayfasıdır. 14 Mayıs, terörist devlet olan İsrail’in gerçek yüzünün bir kez daha tescillendiği karanlık günün adıdır. Geldiğimiz bu aşamada, ABD Filistin davasında adil ve tarafsız arabulucu sıfatını tamamen kaybetmiştir. Trump, Siyonizme gönüllü şekilde tutsak düşmüş, maşalığına talip olmuştur. 1967’de Filistinlilerin elinden zorla alınan Doğu Kudüs bugün perişan haldedir. Kutsallarımız, alçak ve ahlaksız emellerin tasallut ve tahrikiyle can çekişmektedir. İsrail, ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasından sonra sivil ve masum Filistinlilere ateş ve ölüm olup yağmıştır. 14 Mayıs günü Gazze’de son yılların en vahşi katliamı yaşandı. Sayıları 60’ı geçen Filistinli kardeşimiz şehit edildi. 3 bine yakın Filistinli kardeşimiz yaralandı. 8 aylık Filistinli Leyla bebek katillerce hedef alındı. 2014 yılında İsrail hava saldırısında iki bacağını kaybeden, buna rağmen Gazze’de mücadelesiyle devleşen 29 yaşındaki Fadi Ebu Salah caniler tarafından katledildi. Gazze’de dram vardır. Gazze’de acı vardır. Filistin’de kan ve gözyaşı egemendir. İsrail bebek katilidir. İsrail, engelli, sivil, silahsız insanlara kurşun sıkacak, bomba atacak kadar kudurmuş, denge ve denetimini kaybetmiştir. Özellikle Gazze’de insanlık suçu işlenmiştir. İsrail’i ve zulmünü lanetliyorum. ABD’yi ve hunhar politikalarını kınıyorum. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gereken Netanyahu ve çetesi döktükleri kanların, aldıkları canların, kast ettikleri umut ve hayallerin bedelini ama bu dünyada, ama mahşerde muhakkak surette ödeyeceklerdir. İnancım ve ümidim budur. Zulüm yapanın yanına kalmayacaktır. İmanımız bu yöndedir. Mazlumların ahı bu şerefsizleri mahvı perişan edecektir. Yalın ayaklarıyla vatanlarını müdafaa edenleri Allah görmektedir. Sapanlarla, taşlarla, sopalarla ağır silahlara direnen kahramanları beşeriyet vicdanı vurgun yemiş gibi izlemektedir. Unutmayınız ki, galip olan yalnızca Allah’tır. İnananların kazanacağını müjdeleyen yine Yüce Allah’tır. Ne var ki, insanlık derin ve kahredici bir sukut içindedir. Birleşmiş Milletler üç maymunu oynamaktadır, ahlaken ve vicdanen de çökmüştür. Soruyorum, nerede insanlık? Nerede medeniyet, nereye sindi vicdan ve adalet? Hani Riyad, hangi delikte Abu Dabi, nereye kayboldu Kahire? Malum İslam ülkeleri kaçak güreşiyor, Kudüs’ü anmadan, Filistin davasına temas etmeden, İsrail ve ABD’yi ağızlarına almadan cılız kınama mesajlarıyla durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Alayına yazıklar olsun, alayına yuh olsun. Korkaklık bunların ruhlarına işlemiş. İşbirlikçilik bunların meziyetleri haline gelmiş. Müşriklere hizmet, münafıklığa himmet bunlara nüfus ve sirayet etmiş. Türkiye hamd olsun, yanlışa yanlış, zalime zalim, haine hain diyecek kutlu bir cesaret ve dirayettedir. İsrail teröristtir. İsrail canidir. İsrail İslam ve insanlık düşmanı mevkiine yerleşmiştir. Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın aziz hatıralarını barındıran; tarih, kültür ve inancımızın muazzam ülkülerini taşıyan Kudüs asla terk edilmeyecek, asla yüz üstü bırakılmayacaktır. İşte, Yenikapı’daki muhteşem irade bunun güvencesidir. Dün Haçlılara kan kusturan Türk milleti, aynısını tekrar yapacak inanca, akla, kabiliyete, kahramanlığa ve adamlığa çok şükür bütünüyle sahiptir.
Değerli Kardeşlerim, Kudüs aynı zamanda 3 semavi dinin buluşma noktasıdır. Bu itibarla Kudüs’e saldırı, Filistinlilere ambargo diğer dinlere de hakaret ve saygısızlıktır. Biz elbette vicdanımızın çığlığına, tarihimizin çağrısına, ecdadımızın ihtarlarına, inançlarımızın buyruklarına kulak verip tedbirli ve temkinli davranmalıyız. Zulme tahammül göstermemeliyiz. Tefrikanın, tezviratın, küresel müstevlilere tekmil veren bölgesel mihrakların fermanını yırtmak için müteyakkız bir ruhla teyakkuz halinde olmalıyız. Olur da gaflete düşersek, tehditleri hafife alırsak, tehlikelere gözlerimizi yumarsak felaket çığ gibi üzerimize çökecektir. Başka çare ve çıkışımızın olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Nitekim biz insafımızı kaybetmedik. İrademizi rehin vermedik. İnsani, İslami, milli ve manevi değerlerimize gölge düşürmedik. Karmaşa çoğaldıkça, kıvrılıp içinden geçebileceğimiz çatlakların da çoğalacağına inanıyoruz. Derin uykuya dalan ahlakı sallayıp kaldırmalı, feci komaya giren adaleti dürtüp ayaklandırmalıyız. İnanıyorum ki, Türk ve Türkiye sevdalıları olduğu müddetçe şeytani planlar kazanamayacaktır. Karamsar olmayın, yılgınlık göstermeyin, cumhurun ittifak ruhu her zilleti yenecek kudrete, hezimeti silecek bilenmiş kuvvete sahiptir. Biriz, beraberiz, güçlüyüz, Türkiye’yiz. Kalp sineden, can ciğerden ayrılır mı? Ayrılmaz, Kudüs de İslam’dan ayrılamaz, koparılamaz. Ateşle su, hakla batıl, doğruyla yanlış arasında tarafsız kalınır mı? Kalınmayacağına göre, tarafız, tavırlıyız, Kudüs ve Filistin davası karşısında manen intifadayız, kurtuluşuna kadar da infial halindeyiz. Unutmayınız, Kudüs Harem-i Şerif’tir. Kudüs Miraç’tır. Kudüs Kıbledir. Kudüs namustur. Bu namusa el uzatan Siyonizmin tetikçileri ve onların işbirlikçileri kaybetmeye hem insanlık hem de Allah indinde mahkûmdur. Kulun hesabı varsa, Allah’ın da hesabı vardır. Kul tuzak kurmuşsa, onu bozacak, onu alt edecek ilahi bir tuzak kesinkes varlığını gösterecektir. Kudüs’ü bir asır önce bırakmak zorunda kalmıştık. Ancak bu kez kaderine terk etmeyeceğiz, etmemeliyiz. Hiçbir zafer bedava kazanılmaz. Hiçbir başarı yattığımız yerden elde edilemez. Zorlayacağız, zora dayanacağız, zorbaların üstüne üstüne gideceğiz, haklı davamızdan tek bir adım geri atmayacağız. Çünkü Kudüs düşerse tarih düşer, İslam tökezler. Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur. Buna da kimsenin hakkı yoktur. Bunu da hiç kimse yapamayacak, başaramayacaktır. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 13 Aralık 2017’de yapılan Olağanüstü İstanbul Zirvesi’nden sonra bugünkü toplantısı ve alınan kararlar tarihi önemdedir. 21 Aralık 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 128 ülkenin iradesiyle reddedilen ABD’nin Kudüs kararını hiçbir dayatma meşru seviyeye çıkaramayacaktır. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devleti herkes tarafından tanınıp teyit edilinceye kadar mücadele durmamalı, durmayacaktır. Bir yanımız Kudüs, diğer yanımız Gazze’dir. Tıpkı ruhumuzun bir tarafı İstanbul, diğer tarafı Ankara olduğu gibi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi kurtuluş olan Mübarek Ramazan ayında, mukaddesatımızın muhteşem bir diriliş ruhuyla ayağa kalkması, Müslümanların birlik ve beraberlik duygusuyla kenetlenmesi başlıca niyazımdır. Kudüs’ün kalbi Mescid-i Aksa, Mescid-i Aksa’nın kalbi ise Muallak Kayasıdır. Hepimiz bu kayanın manen ardındayız. Hepimiz Mescid-i Aksa’nın selamını alan, çığlığını derinlerimizde hisseden Müslüman Türk milletinin mensuplarıyız. Rabbim sizlerden razı olsun. Rabbim bütün şehitlerimizi rahmetiyle mükâfatlandırsın. Yenikapı’ya sığmayan siz muhterem vatandaşlarımı saygılarımla selamlıyorum. Geleceğimiz kutlu olsun diyorum. Haklı mücadelemiz elbette mübarek ve muazzez olsun. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
|