Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Aziz Vatandaşlarım, Çok Değerli Polatlılı Kardeşlerim, Saygıdeğer Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Hepinizi hürmetle selamlıyor, muhabbetle bağrıma basıyorum. Polatlı Belediyemizin düzenlemiş olduğu “Toplu Açılış ve Temel Atma Töreni”ne katılmaktan, haklı sevincinize ortak olmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Bu vesileyle Polatlı’nın çehresini değiştiren, çağa ayak uydurmak için çalışan, kendisine umut bağlayanlara yüz çevirmeyen Belediye Başkanımız Sayın Mürsel Yıldızkaya’yı tebrik ediyorum. Ayrıca belediye meclis üyelerini, belediye personelini ve bütün dava arkadaşlarımızı kutluyorum. Halka hizmeti Hakk’a hizmet bilen bir inanmışlık ve iradeyle mücadelesini sürdüren Polatlı Belediye Başkanımız ve yönetimi maşallah göz dolduruyor, göğüs kabartıyor, kıskananları çatlatıyor. Emin olunuz, Polatlı’ya ne yapsak azdır. Çünkü Polatlı başkent Ankara’mızın muhafızı, milli savunma hattımızın son kalesidir. Çünkü Polatlı kardeşlik ve kucaklaşma kültürümüzün mümtaz bir numunesidir. Polatlı büyüyor, güzelleşiyor, gelişiyor, devamlı yükseliyor. Milliyetçi Hareket Partisi Polatlı’ya hizmetten iftihar ediyor. Üretken belediyecilik vizyonumuza müzahir yatırım ve hizmetlerle bizlere haklı bir gurur yaşatan Polatlı Belediyemiz durmuyor, dinlenmiyor, hiç de yorulmuyor. Başarıya da, hizmete de sonuna kadar devam diyor. Temelini atıp açılışını yapacağımız belediye eserlerinin Polatlı’ya hayırlı olmasını diliyorum. Emeği geçen herkese şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum. Milli belediyecilik başarılı yönetim diyorum. Beka, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyelim istiyorum. Polatlı’ya güveniyorum, Milliyetçi Hareket Partisi’ni asla yalnız bırakmayacağına, asla terk etmeyeceğine, asla sırtını dönmeyeceğine yürekten inanıyorum.
Değerli Polatlılı Kardeşlerim, Aziz Dava Arkadaşlarım, Öyle bir günde buradayız ki, adeta tarihin kalp atışını hissediyor, Sakarya’nın çağrısını duyuyor, zaferine ortak oluyoruz. Diyor ya şair; Ne ağır imtihandır başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya. Sakarya’nın sırtında şerefli Türk tarihi vardır, Sakarya’nın sırrında Türk talihi şanlı vakarıyla parlamaktadır. Ve Polatlı buna müşahittir, şehitlere minnettardır, zalimlere mezardır; en şedit hıyanetlere, en seri cinayetlere, en şeni rezaletlere okunan meydanların hem kıyısı hem de karargâhıdır. Artık Sakarya yüz üstü sürünmüyor, hamd olsun ayağa kalktı. Bir daha da düşürmeye hiçbir muhasımın, hiçbir müstevlinin gücü yetmeyecek, kudreti sökmeyecektir. Bu topraklarda 97 yıl önce bir destan yaşandı. Bu topraklarda 97 yıl önce bir tarih yazıldı. 20.yüzyılın en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yapıldı. Türk milletinin makus talihi tersine çevrildi. Sakarya Meydan Muharebesi geri çekilmenin son sınırıydı. Yunan Megali İdeası Sakarya’da boğazlandı. Zulüm Sakarya’da boğuldu. 23 Ağustos 1921’de başlayıp 13 Eylül 1921’de zaferle sonuçlanan Sakarya Savaşı 22 gün 22 gece devam etti. Takati biten işgalciler sonunda püskürtüldü. Düşman unsurları Sakarya’ya doğru ilerlerken Türk ordusu Sakarya’nın doğu tarafında kuzeyden güneye 100 km uzunluğundaki cephede altı grup halinde mevzilenmişti. Alagöz Köyü’ndeki ana karargâhın çatısı Türk milletinin bağımsızlık sevdasıyla örülmüştü. Şiddetli yağış ve fırtına Türk milletinin azmini kıramamıştı. Ağır düşman saldırıları Türk milletinin kararlığını sekteye uğratamamıştı. Mangal Dağı, Çal Dağı, Dua Tepe, Türbe Tepe nice fedakârlıklara sahne olmuştu. Özellikle Çal Dağı ve Haymana stratejik önemdeydi, buraların kaybı neticesinde düşmanın Ankara’ya intikali kaçınılmaz olacaktı. Nitekim en kanlı savaşlar buralarda vasat buldu. Hatta artan tehlikelerden, Ankara’dan işitilen top seslerinden dolayı Meclis ve hükümetin Kayseri’ye nakli bile gündeme gelmişti. Türk milleti adeta etten ve kemikten duvar çekmiş, pes etmemişti. Adım adım savunmayla, oluk oluk akan şehit kanlarıyla, “hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh da tüm vatandır” kabul ve kavrayışıyla düşman bozguna uğratıldı. Sakarya Zaferi doğru taktiklerle beslenmiş devasa bir stratejinin mahsulüdür. Sakarya Zaferi aklın ve adanmışlığın mecmuudur. Sakarya Zaferi imanın, inanmışlığın, iradenin ve istiklal aşkının mükâfatıdır. Tarihte hiçbir başarı tesadüfü değildir. Hiçbir zafer kolay yollardan elde edilmemiştir. Millet varsa tarih vardır, tarih varsa hasım ve hainler eksik olmayacaktır. Sakarya’da husumeti yendik, esareti ezdik, işgali çiğnedik. Aynı şekilde gerilememizin sona erdiğini, bundan böyle taarruz safhasının başladığını dünya aleme gösterdik. Sakarya kıyılarına tutunup Türkiye Cumhuriyeti’ne açılan yolları inşa ettik. Hezimete dur dedik, hüsrana yeter diye seslendik. Sakarya Zaferi hakikaten Türk tarihinin dönüm noktasıdır. Vatan topraklarında yabancı postallarının barınamayacağının nişanesidir. Sakarya’daki muazzam dirilişten çok şükür bir şey kaybetmedik. Milli Mücadele ruhundan hiç taviz vermedik. Kuvay-ı Milliye felsefesinden de hiç ayrılmadık. Polatlı Sakarya Zaferi’nin canlı tanığıdır. Polatlı Türk milletinin özlemlerini taşımaktadır. Bu itibarla Polatlı önemlidir, Polatlı değerlidir, Polatlı Sakarya’nın kader ortağıdır. Biz Polatlı’ya bakınca milli direnişi, emeği, alın terlerini görüyoruz. Biz Polatlı’ya bakınca Türk tarihinin kıvancını yaşıyor, kıvrım kıvrım akan Sakarya’nın mesajlarını duyuyoruz. Bu toprakları Malazgirt’te vatan yaptık, Sakarya’da sökülmeyecek mühürle taçlandırdık, Büyük Taarruzla da istilacıları önümüze katıp kaçtıkları yere kadar kovaladık. Şunu herkes bilmelidir ki, Sakarya burada, teslim olmayacak milli yürekler burada, bayrak burada, ezan semalarımızda. Tanklarıyla, toplarıyla, uçaklarıyla eğer tekrar üzerimize gelirlerse, bir kez daha 15 Temmuz benzeri işgal ve ihanete kalkışırlarsa, andolsun ki, bayrağı bedenimize kefen niyetine sarar, okunan selaları duya duya, son kanımıza, son canımıza kadar bu aziz vatanı yine korur, yine namertlere dünyayı dar ederiz. Türk milleti için geri çekilme bitmiştir. Bunun ilanı Sakarya Zaferi’yle yapılmıştır. Karanlık emel sahipleri hesaplarını buna göre yeni baştan gözden geçirmelidir. Türkiye’yi kundaklamak, haysiyet ve hassasiyetlerini kurcalamak için fırsat kollayan mihraklar unutmasınlar ki; ne verilecek ilimiz, ne teslim edilecek toprağımız, ne çizilecek sınırımız, ne de vazgeçecek tek bir insanımız vardır. Bu vatan eşantiyon ürünü, teselli ikramiyesi, bağış, lütuf, ikram veya ihsan değildir. Her karış toprağımız şehit kanlarıyla perçinlenmiştir. Her yöremiz dua ve devleşmiş mücadelelerle pekişmiştir. Türk milleti bileğinin hakkıyla, birliğinin harcıyla, imanının haklılığıyla varlığını, bekasını teminat altına almıştır. Son söz Milli Mücadele yıllarında söylenmiştir. Gerekirse bu muktedir söz bir kez daha tezahür edecektir. Bu nedenle bölgesel ve küresel senaristler ayaklarını denk alsınlar. Ayranımızı daha fazla kabartmasınlar. Sırtımızda kurban kesmeye kalkmasınlar. Sabrımızı yanlışa yormasınlar. Sağduyumuzu ve vakarımızı ürkeklik sanmasınlar. Sinir uçlarımıza ısrarla basmasınlar. İkazen ifade ediyorum, milli sınırlarımızın diğer yakasında kaos ve karmaşanın yayılmasına hizmet eden, bu maksatla aleni faaliyet gösteren malum ülke ve çevrelerin Türkiye’nin geri adım atmayacağını anlamaları hayırlarına olacaktır. Egemenlik haklarımızı Sakarya’da savunduk, yine yaparız. Tarihi varlığımızı, meşru ve muazzez irademizi Sakarya’da ibra ve ilam ettik, tekrar aynısını başarırız. Hiç kimse şansını zorlamasın. Türk milleti milli bekasından ödün vermeyecektir. Bağımsızlığına toz kondurmayacaktır. Zulme sonuna kadar direnecektir. İlhamımız Sakarya Zaferi’dir. İtibarımız kardeşlikle geçen muhteşem Türk asırlarıdır. Cesaretimizin kaynağı aziz ecdadımızdır. İstikbalimizin güvenceleri kahraman şehitlerimizin fedakârlıklarıyla bizlere tevdi edilen milli ve manevi emanetlerdir. Polatlı bu emanetlerin bayraktarıdır. Polatlı bu emanetlerin ziyasıyla parlamaktadır. Zalimler bugünlerde ister ekonomik silah çeksinler, isterse de terör örgütlerini üzerimize salsınlar. Yetmedi, işbirlikçilerini tembihleyip tahrik ve teşvik etsinler. Türkiye’nin haklı davasından dönen namerttir. Yezid gibi kazanmaktansa Hüseyin gibi şehit olmak hedefimiz ve haysiyetimizin asaletidir. Sakarya’nın onurunu zedelemeden, kaçanlara, korkanlara, satanlara aldırış etmeden milli bekamızın muhafazası için ne gerekiyorsa yapacağız. Görevimizi eksiksiz ifa edeceğiz. Sözlerimizden asla caymayacağız. Geçmişte bir olduk, düşmanı yendik. İri olduk, dev gibi yükseldik. Dik durduk, diri olduk, emperyalizme karşı yüreklendik. Bugün de yapabilir, bugün de yeni zaferlere imza atabiliriz. Yeter ki, saflarımızı sıkı tutalım, döviz kurşunu işlemeyecektir. Yeter ki, yüreklerimiz toplu vursun, zalimler asla ilerleyemeyecektir. Sakarya Zaferi’nin 97.yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aziz şehitlerimizi, kahraman neferlerimizi, rahmetle, minnetle yad ediyorum. Diyorum ki, zaferimiz kutlu olsun, zaferlerimiz daim olsun.
Değerli Polatlılı Kardeşlerim, Muhterem Vatandaşlarım, Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden olaylarda gözle görülür artışlar yaşanmaktadır. Suriye’nin İdlib kenti çok vahim gelişmelere gebedir. Gün aşırı felaket senaryoları dillendirilmektedir. Sayıları onbinleri bulduğu iddia edilen El Nusra ve HTŞ gibi terör örgütleri İdlib’e yuvalanmışlardır. Bunlarla mücadele asıldır, ama suçsuz günahsız insanların hakkı da korunmalı, onlara zarar verilmemelidir. Zalim Esad ve Rusya belirli aralıklarla askeri operasyon düzenlemektedir. Büyük ve kanlı bir çatışmanın her an ortaya çıkma ihtimali vahim gelişmelerin habercisidir. İdlib günden güne kanayan, kanadıkça kangrene dönüşen derin bir yara halini almıştır. 7 yılı aşan bir süredir devam eden Suriye iç savaşı artık tahammülü, telafisi ve tamiri imkansız bir eşiğe dayanmıştır. Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, bu yıl içinde şimdiye kadar görülmemiş düzeyde kitlesel göç ve sivillerin yerlerinden, yurtlarından kopuşunu duyurmuştur. Halep, Humus’un kuzeyi, Şam kırsalı, Dera ve İdlib’teki insani durum giderek kötüleşmekte, feci noktalara sürüklenmektedir. Bu bölgelerdeki çatışmalar Suriye’nin geleceğini tayin edici niteliktedir, aynı zamanda kritik ve kilit önemdedir. Esad provokasyonlarını ara vermeden sürdürmektedir. Masumlara kast etmektedir. Mazlumları can evinden vurmaktadır. Ve Esad cinayetleriyle insanlığın nefretini kazanmıştır. 2013 yılında Reyhanlı’da bombalı saldırıyla katledilen 53 vatandaşımızın azmettiricisinin zalim Esad olduğu da belirginleşmiştir. Reyhanlı katliamının planlayıcıları arasında bulunan bir katil başarılı bir operasyonla Suriye’nin Lazkiye kentinde yakalanıp ülkemize getirilmiştir. Bu caninin itirafları ise çok söze gerek duyulmadığını göstermiştir. Esad’ın Reyhanlı’da parmak izinin bulunması, Suriye’nin nasıl bir kanlı el tarafından yönetildiğini tekraren gözler önüne sermiştir. Ülkemizde konuşlanan Esad hayranları, Esad lobisi, Baas artıkları bu işe ne diyeceklerdir? Hala Türkiye’nin haklı mücadelesini görmezden gelip Esad lehine konuşma ve değerlendirmelere yüzsüzce devam edecekler midir? Esad’a destek verenlerin yüzüne Reyhanlı’nın kanı sıçramış olmayacak mıdır? CHP’nin Genel Başkanı yeni bir kumara şuursuzca heves edip dördüncü devrimden bahsediyor. Bu dördüncü devrim beyanının, dördüncü sanayi devrimi olmadığını vicdan sahibi her vatandaşım biliyor ve görüyor. Bununla birlikte halk hareketi diyerek ateşle oynuyor. Anlaşılan övdüğü Esad’a özeniyor, ona öykünüyor. Diğer yandan da Türkiye’yi abluka altına alan ekonomik cinnet ve cendereden siyasi rant ve çıkar umuyor. Utanmandan, sıkılmadan Türkiye düşmanlarının eline su döküyor, onları selamlıyor, sırtlarını sıvazlıyor. CHP’nin yolu yol değildir, siyaseti milli ve ahlaki değildir. Kaldı ki siyasi muhalefet görevinden, Türkiye muhalifi bir çizgiye savrulmuş durumdadır. Esad İdlib’i kana bulamak için zemin yoklarken, ekonomik tetikçiler Türkiye’ye döviz bombasıyla suikast düzenlerken CHP’nin olan biten vandallıklara onay vermesi, ganimet avcılığına soyunması siyasi utanç vesikasıdır. Küresel ve bölgesel komplonun yerli işbirlikçileri artık bellidir, niyetleriyle birlikte yüzeye çıkmışlardır. Polatlılı kardeşlerim her şeyin farkındadır. Bunun hesabını da inşallah 31 Mart 2019 soracaklardır. Sandıkta bulamadığını sokakta arayan müflis siyasi tükenmişlere Mahalli İdareler Seçimleri’nde bir kez daha ibretlik ders verilecektir. Türkiye’nin huzuru, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kökleşmesi, ilke ve kurumlarıyla yerleşmesi için 31 Mart 2019’un istikrar ve dengeli şekilde aşılması şarttır, beka meselesidir. Önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimleri’nde sadece belediye başkanı seçilmeyecektir. Sadece belediye meclis üyeleri, sadece il genel meclis üyeleri, sadece köy ve mahalle muhtarları belirlenmeyecektir. 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimiyle resmen uygulamaya geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin süreklilik içinde istikrarı ve istikbali de sağlanmış olacaktır. Türkiye’nin toplumsal huzuru, anti demokratik arayış ve arzuların söndürülmesi için 31 Mart 2019 tünelden önceki son çıkış, 2023’ün müjdesidir. Biz 31 Mart 2019’a cumhurun ittifak ruhunun damga vurmasını istiyoruz. Biz 31 Mart 2019’da İstanbul, Ankara ve İzmir büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere, diğer bütün büyükşehir yönetimlerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhuna ve doğasına uygun şekillenmesini ümit ve temenni ediyoruz. Biz 31 Mart 2019’da kayyumla yönetilen belediyelerin bir daha asla terör örgütü yandaşlarının kontrol ve denetimine geçmemesini tarihi önemde addediyoruz. Mesele Türkiye’dir. Mesele bekamızdır. Mesele vatanımızın güvenliği, milletimizin huzurudur. 31 Mart 2019’da Cumhur İttifakı siyasi meşruiyet içinde demokratik işbirliği ve kanuni sınırlar içinde karşılıklı iyi niyet ve hoşgörüyle muhtemel musibetlerin, sinsi hazırlıkların, gafil ortaklıkların bir kez daha üstesinden gelebilecektir. Bizim duruşumuz Türk milletiyle aynıdır. Değişmeyen pozisyonlarını sürekli vurgulayanlar duruşumuzun bozulmayacağını da bilmelidirler. Bizim yönümüz Polatlı’yla aynı yere odaklanmıştır. Zillet İttifakı hazırsa, Cumhur İttifakı dünden hazır ve kararlıdır. CHP, PKK’yla ittifak hedefinin bedelini elbette pahalıya ödeyecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tartışmaya açmak için gün sayan, çetele tutan, papatya falı açan siyasi bedhahlara, hıyanet çetelerine fırsat verilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi sorumluluk içinde hareket edecektir. Bir yanda mevcut belediyelerimizi muhafaza edip üzerine yenilerini ilave ederken, diğer yanda milli bekamızın çağrısına sonuna kadar kulak vereceğiz. Fedakârlıksa gereken, seve seve yapacağız. Türkiye’yi yeni göç dalgasıyla felç etmek, insani dramlarla beşeriyet vicdanını sızlatmak için pusuda bekleyenlere karşı uyanık ve şuurlu olacağız. En kötü senaryoları dikkate alarak hazırlık yapmalıyız, Anadolu’yu mücavir alanlarda savunmalıyız. Terör saldırılarıyla, bölgesel kriz ve savaş senaryolarıyla mesafe almaya çalışan kim varsa karşısında sapasağlam durmalıyız. Türkiye’yi tartışılan ve yargılanan bir ülke haline getirmek için yarış içinde hareket edenlere karşı sur çekmeliyiz, kale gibi dikilmeliyiz. Sosyal ve ekonomik yıkımımız için el ovuşturanların heveslerini Allah’ın izniyle kursaklarında bırakmalıyız, inancım odur ki, mutlaka bırakacağız. Enflasyona eğilmeyeceğiz, kura boyun eğmeyeceğiz, ekonomik sömürü çarkına kapılmayacağız. Zor günleri aşacağız, azımızı çok yapıp, eksiğimizi vakit geç olmadan tamamlayacağız. Biz Türkiye’yiz. Biz büyük Türk milletiyiz. Polatlı’da başardık, tüm Türkiye’de de başarılı olacağız. Hizmette devamlılık, başarıda yükseliş esastır. Belediye Başkanımız Sayın Mürsel Yıldızkaya’yı ve ekibini bir kez daha kutluyor, gelecekte de başarılarının artarak sürmesini diliyorum. Toplu açılışını yaptığımız ve temelini attığımız belediye eserlerinin Polatlı’ya hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Sözlerime son verirken hepinizi bir kez da hürmetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun. Ne Mutlu Türküm Diyene.
|