Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, “MHP’yi ve Cumhur İttifakı’nı Hedef Alan Söz ve Değerlendirmelere Yönelik” yaptıkları yazılı basın açıklaması. 1 Mayıs 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin,
“MHP’yi ve Cumhur İttifakı’nı Hedef Alan Söz ve Değerlendirmelere Yönelik”
yaptıkları yazılı basın açıklaması.
1 Mayıs 2019

 

31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri geride kalsa da, siyasi tartışmaların boyut ve hızında azalma şöyle dursun, bilakis yaygın ve yoğun bir artış gözlemlenmektedir.

Ülkemiz tehlikelerle dolu bir girdaba sürüklenmek, sonu ve sonucu karanlık olan bir mecraya süratle çekilmek istenmektedir.

Türk milletinin sinir uçlarıyla oynanmaktadır.

Türkiye sevgisinden esasen mahrum olan defolu siyaset akım ve ekolleri yangına adeta körükle giderken; kriz çığırtkanlığından, kavga şakşakçılığından, kargaşa ve karmaşa havariliğinden rahatsızlık duymayacak bir seviyesizliğin faili olmuşlardır.

Bunlar aslında zulüm ve zulmetin içimize kadar sızan figüranlarıdır.

Ahlaken ve vicdanen dip yapmışlardır.

Yaşananlar her yönüyle ibret vericidir.

Gelişmeler vahamet düzeyindedir.

Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında, sosyal medya platformunda iddia ve ilan edilen yalanlar, spekülasyona dayalı haber ve yorumlar artık sabırları zorlayan, tahammül sınırlarını zedeleyen bir noktaya çoktan ulaşmıştır.

Türkiye’ye siyasi ve ekonomik pusu kuran iç ve dış odaklar devamlı surette istikrarsızlığa yatırım, ihanete yardım, işbirlikçiliğe de yataklık yapmaktadır.

Nitekim emel ve hedefleriyle yakayı ele vermişlerdir.

Siyasi çürüme, ekonomik çöküş, sosyal çözülme bekleyen, bu kapsamda ülkemizin kuyusunu kazan, milli ülkülerimizi kurutmayı amaçlayan hasis ve hain çevreler karşımızda sırayla cephe almışlardır.

Zillet şımarmıştır.

Oyun büyüktür, ihmal ve inkâra gelecek yanı da kalmamıştır.

Türkiye’nin aleyhine kurgulanan senaryo vahşidir, kurulan tuzak vandaldır.

Milli birlik ve dayanışma hissiyatımızın zaafa uğraması, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün zayıflaması konusunda çok sinsi bir rekabet ve yarış maalesef sahnededir.

İstiyorlar ki, bölünelim, dağılalım.

Diliyorlar ki, birbirimize girip varlığımızı tüketelim.

Bozguncuların faal olması tesadüfi görülmemelidir.

Buhran meraklılarının zincirlerinden boşanmış gibi faaliyete geçmesi tevatür değil, tezvirat değil, gerçeğin bizzat kendisidir.

Geziciler, Sorosçular, ekonomik tetikçiler, küresel tefeciler, teslimiyetçiler, çukurcular, bölücüler, kozmopolit zihniyetler kıpır kıpırdır.

Türkiye’nin köşeye sıkışması, elinin kolunun bağlanması hususunda zulüm bekçileri devrede, işbirlikçiler devriyededir.

Ülkemizi meşgul eden beka düzeyindeki pek çok sorun çözülmeyi beklerken, hala bir arpa boyu mesafe alınamaması, asıl gündem ve öncelikli meselelere odaklanma güçlükleri milletimizi haklı olarak kaygılandırmaktadır.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerindeki sis perdesi, şaibe örtüsü, şüphe örgüsü henüz kaldırılabilmiş değildir.

Demokrasimiz üzerinde kara bulutlar dolaştıran, egemenlik haklarımıza leke düşürmek için kollarını sıvayan mihraklar İstanbul seçimlerine damga vuran haksızlık ve hukuksuzlukları örtbas etmek için titiz çalışma halindedir.

Almanya eski Cumhurbaşkanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne heyecanla, mal bulmuşu mağribi gibi gerçekleştirdiği zamanlama itibariyle manidar ziyareti ilişki ve irtibatlar hakkında sağduyulu her insanımıza ipucu vermektedir.

Yüksek Seçim Kurulu’nun vereceği (kesin) karar uzadıkça doğal olarak spekülasyonlar çoğalmakta, karşılıklı atışma ve anlaşmazlıklar çığırından çıkmaktadır.

Önüne gelen ahkam kesmekte, İstanbul seçimleri üzerinde aslı astarı olmayan görüş beyan etmektedir.

Sözde uzmanlar, aydın kisveli provokatörler, eski siyasetçiler, yarım hukukçular, polemikten geçinen akademisyenler yalan yanlış malumatlarla süreci kirletmekte, akılları karıştırmaktadır.

Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.

Artık söz ve yetki Yüksek Seçim Kurulu’nundur.

Bunu bilmek, çıkacak karar ne olursa olsun riayet etmek asıldır.

Türkiye’nin önündeki en öncelikli mesele İstanbul çerçevesinde sandık yolsuzluğunun tespiti ve bunun kanuni süreler içinde de telafisidir.

Bu itibarla Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleriyle birlikte Maltepe ve Büyükçekmece Belediye Başkanlığı Seçimlerindeki haklı ve meşru itirazları en doğru, en isabetli, en hukuka uygun şekilde değerlendirmesi milli bir beklentidir.

Türkiye’nin önü açılmalı, adalet muhakkak yerini bulmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul’da seçimlerin yenilenmesinden yanadır.

Bu konudaki tutarlı ve samimi çağrılarımız bilinmektedir.

Kaldı ki itiraza esas teşkil eden gerekçe ve deliller başka bir çıkış yolu göstermemektedir.

Türkiye’nin maruz kaldığı sorunların giderek ağırlaştığı, hatta içinden çıkılmaz bir aşamaya geldiği bugünkü nazik ortamda, demokrasinin erdemlerine, hukukun ilkelerine, milli iradenin hükmüne herkes saygı duymak mecburiyetindedir.

Dünyanın en büyük Türk kentinin üzerine hile ve usulsüzlüklerin gölgesi asla düşmemeli, düşürülmemeli, buna fırsat verilmemelidir.

Bu konuda sorumluluk öncelikle Yüksek Seçim Kurulu’nundur.

Milliyetçi Hareket Partisi Yüksek Seçim Kurulu’nun alacağı karara maşeri vicdana uygun olması kaydıyla elbette saygı gösterecektir.

Ancak İstanbul seçimlerinin yenilenme ihtimali karşısında tehdit dilini şiddetlendiren, sokakları işaret eden, karışıklığa davetiye çıkaran siyasi zilletin ateşle oynama hesabı hissedilir derecede belirgindir.

Türkiye’nin siyasi ve ekonomik iflası için zalimlerle bir olan, birlikte aynı mevziye giren çarpık ve devşirilmiş siyasetçilerin demokrasi dışı özlemleri, dayatmacı üslupları, ayıplı usulleri bütün yönleriyle ortadadır.

MHP’ye küstahça eyalet hatırlatması yapan, Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler arasına nifak sokmak için mücadele eden dönek ve köksüzlerin FETÖ ve PKK’yla aynı kareye girmeleri rezalettir, hezimettir.

Bilinmelidir ki, Türk milletine dayatma ve şantaj bugüne kadar sökmemiş, bundan sonra da sökmeyecektir.

Kutuplaşmayı besleyip bileyenlerin, siyasi kundakçılığın markası olarak bilinenlerin uzlaşma görüntüsü altında ülkemize kast etme çabaları dikkatli ve duyarlı hiçbir gözden kaçmamaktadır.

Mutabakatın adresi zillet değil, cumhurdur.

21 Nisan 2019’de vuku bulan müessif Çubuk Hadisesi üzerinden siyasi ikbal hesabı yaparak içine düştükleri zilleti tahkim ve takviye etmeye çalışanların nereye varmak istedikleri, neyi hedefledikleri günbegün açığa çıkmaktadır.

Terör örgütüyle kurdukları şer ittifaklarını ikinci plana düşürebilmek için Çubuk’un Akkuzulu Köyü’ndeki esef verici olayı istismar etmeyi amaçlayanlar yanlıştadır, tarihi bir hatanın içindedir.

CHP-İP-HDP ortaklığı milli hassasiyetleri alenen kaşımakta, kirli sicillerini kapatmak için çırpınmaktadır.

Fakat çırpınışları beyhudedir.

Aziz şehitlerimizin kanlarını döken, milletimizi acıya ve yasa boğan bölücü teröristlerle içli dışlı olanların maskeleri düşmüş, zehirli niyetleri deşifre olmuştur.

Tam da böyle bir zaman aralığında, siyasette yeni arayışlar görülmekte, sözde manifestolar yayımlanmakta, yeni hükümet sistemi doğrudan doğruya hedef alınmaktadır.

Milli vicdanda hiçbir karşılığı olmayan siyaset eskilerinin muhasım odakların dikkatini çekme gayretleri, Türkiye düşmanı yabancı dostlarının tavsiye ve tembihleriyle hareketlenmeleri bayağı bir operasyonun tezahürüne delalettir.

Zillet İttifakı’nın yedeğindeki bu şahsiyetlerin siyasi sorumluluk üstlendikleri dönemlerde hangi musibet ve melanetlere kucak açtıkları milli hafızalarda hala canlıdır.

Üst ve zalim bir aklın yörüngesine sabitlenip Türkiye’ye yön vermek isteyen, seslerini yükselten, tepkilerini gösteren ne kadar mahsurlu ve marazi eski siyasetçi, bürokrat ve teslimiyetçi sima varsa tekraren gündeme gelmeye, isimlerinden söz ettirmeye başlamışlardır.

CHP-İP-HDP ittifakı zeminini genişletmeye çalışırken, Türkiye muhalifi çevreler zamanı lehlerine çevirme telaşındayken, Cumhur İttifakı’na yönelik bilinçli ve organize saldırıların varlığı gizlenemez düzeye ulaşmıştır.

MHP ile AK Parti arasında soğukluk veya mesafe varmış gibi iddialarda bulunanların mayası bozuk, mizacı bulanık, maksadı belalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin temel tercihi Cumhur İttifakı’nın yaşaması ve yaşatılması doğrultusundadır.

Sözlerimize bağlıyız, 2023 Lider Ülke Türkiye amacına sonuna kadar sadığız.

Cumhur İttifakı’nın hisarlarında acaba gedik açar mıyız diye dört bir koldan üzerimize gelenlere karşı ne tavizimiz ne de tamahımız olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi milli bekanın varlığına baş koymuştur.

Sağlam ve sarsılmaz duruşumuz Türkiye’nin hak ve menfaatlerini müdafaa üzerine bina edilmiştir.

Durduğumuz yer milli tarih ve kültürün yanı, bin yıllık kardeşliğin yeridir.

Cumhur İttifakı manşetlerle kurulmamıştır.

Cumhur İttifakı çürük ve kiralık aydınların telkinleriyle var olmamıştır.

Cumhur İttifakı Türkiye karşıtlarının tesiriyle de hayat bulmamıştır.

15 Temmuz gecesi yeşeren, 7 Ağustos Yenikapı’da yükselen, 16 Nisan Halkoylamasında hedefleri çizilen, 24 Haziran seçimlerinde birlikteliğini perçinleyen, 31 Mart seçimlerinden de güçlenerek çıkan Cumhur İttifakı Türkiye’yi geleceğe taşımalıdır.

Bizim temel tercihimiz, milli ve stratejik hedefimiz budur.

Başka ittifak arayışlarına kuşkusuz ihtiyaç yoktur.

Kaldı ki buna gerek de olmayacaktır.

Türk milletinin tamamını kucaklamak ikamesi ve ihmali olmayan haslet ve amacımızdır.

Bize göre herkes eşittir Türkiye’dir.

31 Mart seçimleri öncesi “Kürdistan’da kazanacağız, batı da AK Parti ile MHP’ye kaybettireceğiz” diyen bölücülerle Türkiye İttifakı nasıl sağlanacaktır?

Coğrafi ve bölgesel düzeyde ittifak arayışlarının sonu bize göre mahsurlu, tehlikelerle doludur.

Cumhur İttifakı ülkemizi ve milletimizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmaya ve muvaffakiyetle pekişmiş bir istikbale milli şuur ve kaynaşma kültürüyle taşımaya hem namzet hem de buna hazırdır.

Dürüst, düzgün ve mert bir milli ittifakın önünde hiçbir mihrak duramayacaktır.

S-400 Hava Savunma Sistemi etrafında, ABD’yle çok boyutlu sorunlar kümesinin içinde NATO üyeliğimiz açıktan sorgulanmaktadır.

Küresel ve emperyalist kuşatma gittikçe sertleşmektedir.

Terör örgütleriyle mücadele etkin bir şekilde devam ederken, gelen şehadet haberleri milli yürekleri kavurmaktadır.

Ekonomik terörün saldırganlığı azgınlaşmakta, döviz kuru, faiz, enflasyon, işsizlik bahanesiyle ülkemizin etrafındaki çember daralmaktadır.

Bu tablo karşısında Cumhur İttifakı’nı tartışmak, bizzat cumhuru tartışmak demektir, ilaveten Türkiye Cumhuriyeti’ni kösteklemek, Türk milletinin varlığını kurcalamak anlamına gelecektir.

Beşeriyet dehşet kapanındadır, küresel vicdan suskun, küresel adalet durgundur.

Sudan, Cezayir, Suriye, Venezuela başta olmak üzere, ülkeler, coğrafyalar kan ve kriz dalgaları altında öğütülmektedir.

 Çok tehlikeli ve yayılma tehlikesi olan tehdit edici meselelerin varlığı biliniyorken Türkiye’de cumhurun ittifak ruhunu önce yargılayıp, sonra da dinamitlemek milli birliğe düşmanlık, Türkiye’ye kötülüktür.

Şunu herkes bilmelidir ki, Cumhur İttifakı dağılmadan hiçbir haine fırsat verilmeyecek, Türkiye baskılara teslim olmayacaktır.

Cumhur İttifakı uyanan tarihin sesi, dirilen coğrafyanın mesajı, Türk asırlarının zafer nişanesidir.

Komplolar ittifakımız karşısında işlemeyecektir.

Kumpaslar ittifakımıza çarpıp dağılacaktır.

MHP ile AK Parti siyasi hesaplarla değil, çıkara dayalı değil, seçimlere ayarlı değil, beka ve istiklal arzusuyla bir araya gelmiştir.

Bizim inancımızın ve irademizin çerçevesi bu şekilde belirginleşmiştir.

İki parti arasına fitne sokmak için 31 Mart’tan alınan sonuçları ve oy oranlarını kılıf yapanların milli mensubiyetleri arızalı olduğu gibi maksatları da karanlık ve kuşkuludur.

29 Nisan sendromunu canlı tutup partimizden açıklama geleceğini söyleyen, ittifakın biteceğini ifade eden akıl ve ahlak fukaraları bir kez daha duvara toslamışlardır.

Bunlar izansız, insafsız, iradesiz, ikircikli ve ikiyüzlüdür.

Karar ve kanaatimiz odur ki, Cumhur İttifakı’na özenle ve önemle sahip çıkılmalıdır.

Cumhur İttifakı sadece MHP ve AK Parti’nin ortaklığı değil, Türk milletinin takdiri, tercihi, tebriki, ümit ve ufuk bayrağıdır.

Bu ittifakın mimarı esasen 82 milyon Türk vatandaşıdır.

Cumhur İttifakı da Türkiye’dir.

Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe direnmek Cumhur İttifakı’nın şuur özetidir, böyle de olmalıdır.

Türk milletinin bugün ulaştığı sonuç, asırlar boyunca çekilen ızdırapların neden olduğu uyanıklığın eseri, bu aziz vatanın her köşesini sulayan şehit kanlarının bedelidir.

Bizim verilecek vatanımız, vazgeçilecek insanımız, terk edilecek ülkemiz yoktur, güvence Cumhur İttifakı’dır.

Milliyetçi Hareket Partisi herkesin, her siyasi partinin temel tercihlerini milletimizle paylaşmasını temenni etmektedir.

Puslu ortamlardan nemalanan siyaset karaborsacılarına aradıkları imkan ve şartları vermemek milli bir vazife olarak karşımızdadır.

Biz bu vazifeye sadığız, bu vazifeyi de seve seve yerine getirdik, getirmeye devam edeceğiz.

Uyanan milli şuur, ayaklanan milli gurur oyunları inşallah cumhurun ittifak azmiyle bozacaktır.

Cumhur İttifakı çevresinde vızır vızır fitne kazısı yapanlara hem sırtımız dönük hem de kapımız örtüktür.

Böylesi açık tavır ve tercihi muhataplarımızdan da beklemek en tabii hakkımızdır.

Bu duygu ve düşüncelerle 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde bütün emekçilerimizi kutluyor, hepsini kucaklıyor, sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

Bugünü hain gayeleri için bir fırsat olarak görenlere, işçilerimizin tertemiz duygularını sömürmek için provokasyon kuyruğuna giren namertlere göz açtırılmamasını diliyorum.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün anlam ve ruhuna uygun kutlanmasını, geçmişin acıklı olaylarının tekrar yaşanmamasını niyaz ediyorum.

Ayrıca Venezuela’daki darbe teşebbüsünü çok güçlü şekilde kınıyor, halkın iradesine silah doğrultuların hak ettikleri cezayı bulmalarını içtenlikle bekliyor, umut ediyorum.

Geleceğin insanlık çınarı darbecilerin değil, demokrasi sevdalılarının elinde büyüyecek ve kökleşecektir.

Bugünler herkes için bir ahlak imtihanı, her ülke için  bir samimiyet testidir.