Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Aziz Vatandaşlarım, Saygıdeğer Karabüklü Kardeşlerim, Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Huzur ve kardeşlik şehri Karabük’ü muhabbetle selamlıyorum. Ahlakın ve asaletin simgesi Karabüklü kardeşlerimi hürmetle selamlıyorum. Bu alana teşrif eden her kardeşime, her dava arkadaşıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde partimizin siyasi sorumluluğuna emanet edilen belediyelerimizi “Teşekkür-Tebrik-Takdir” temasıyla planladığımız ziyaret programlarının beşinci durağında Karabük’teyiz. Şeyh Ali Semerkandi Hazretleri’nin diyarında, Geyikli Baba’nın manevi ocağında bulunmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Karabük’ün mayası temizdir, mazisi engindir, muhabbeti derindir. Karabük Türkiye sevdasında buluşmuş ve kaynaşmış vatan evlatlarının yöresidir. Biliniz ki hepinizle iftihar ediyorum. Karabük’te emanet bir kez daha ehil ellere, erdemli yüreklere hamd olsun teslim edilmiştir. Karabük’te yönetimde istikrara ve hizmette sürekliliğe destek verilmiştir. Karabüklü kardeşlerim Milliyetçi Hareket Partisi’ne gönül vermişler, kutlu tercihleriyle partimizin önünü yeniden açmışlar, belediye hizmetleriyle ilgili memnuniyetlerini göstermişlerdir. Geçtiğimiz beş yıl içinde Karabük’te çok önemli yatırımlar yapılmış, parlak projeler hayata geçirilmiştir. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy veren, belediye başkan adaylarımızı destekleyen Karabüklü kardeşlerime teşekkür ediyorum. Karabük Belediye Başkanımız Sayın Rafet Vergili’yi, Eskipazar Belediye Başkanımız Sayın Hüseyin Dönmez’i, Yenice Belediye Başkanımız Sayın Zeki Çaylı’yı, Yenice Yortan Belediye Başkanımız Sayın Ali Şık’ı tebrik ediyorum. 31 Mart seçim sürecinde gıpta edilecek bir mücadele ruhuyla çalışan tüm dava arkadaşlarımızı ve parti teşkilatlarımızı samimiyetle takdir ediyorum. Ne mutlu sizlere ki, “Hizmet kervanı durmasın sürsün” dediniz. Belediye Başkanımız Sayın Rafet Vergili’nin arkasında durdunuz. İstikrarın devamından yana seçiminizi yaptınız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak güveninizi boşa çıkarmayacağız. Desteğinizi heba etmeyeceğiz. Karabük için dün çalıştık, yine çalışacağız. Karabük’ü umutlarıyla geleceğe taşıyacağız. Milliyetçi Hareket Partisi’nin mahalli idarelerdeki marka değeri çok yüksektir, kaldı ki bunun ispatı Karabük’tür. Karabük desteğini esirgemedi, biz de bu güzel şehre hizmetkârlıkta sınır tanımayacağız. 31 Mart’ta seçilen Belediye Başkanlarımıza güveniyorum. Üstlendikleri tarihi görevi layıkıyla yapacaklarına yürekten inanıyorum. Tekraren hepinize şükranlarımı sunuyor, Allah hepinizden razı olsun diyorum. Aziz Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Karabüklü kardeşlerim basiretlidir, ülkemiz aleyhine oynanan oyunları, kurulan tuzakları hem görür, hem de tarafını çok net şekilde gösterir. Geçmişte vuku bulan sayısız olay bunun şahididir. Sizlerden aldığım güçle tekraren diyorum ki, Türkiye’mizin hak ve hukukunun çiğnenmesine tahammül etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Milli onurumuzu ayaklar altına almak için kuyruğa giren iç ve dış çıkar odaklarına asla tamam demedik, tamah etmedik, boyun eğmedik, taviz vermedik. Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi’nin geri adımı olamaz, çelişkisi olamaz, tereddüdü olamaz, nitekim olmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin önem ve öncelik sıralaması bellidir. Sinesinden doğduğumuz Türk milletinin hem tercümanıyız, hem de düşmeyecek son kalesiyiz. Karabük yanımızda olduğu müddetçe sağlam duruşumuzu da sonuna kadar muhafaza edeceğiz. Bugün ülkemiz çok cepheli bir mücadelenin içindedir. Vicdan sahibi her insanımız bu mücadelenin boyutunu görmektedir. Türkiye hazımsızlığı yaşayan dış güçler sürekli komplo ve kumpas peşindedir. Elimizi bağlamak istiyorlar, önümüzü kesmek istiyorlar, geleceğimizi karalamak ve kundaklamak için pusu üstüne pusu kuruyorlar. Bir yanda ABD, diğer yanda AB ülkeleri ülkemizin sinir uçlarıyla oynuyorlar, milli sabrı zorluyorlar. İbretle izliyoruz ki, egemenlik haklarımızı gölgeleme teşebbüsleri, tarihsel hak ve menfaatlerimizi tahrip etme emelleri artmış ve azgınlaşmıştır. Türkiye’nin varlığı, milli birlik ve dayanışma azmimizin seviyesi emperyalist mihrakların, terör maşalarının, Türk ve İslam düşmanlığında buluşmuş mahlûkların uykularını kaçırmaktadır. Elbette onlara uykuyu haram edeceğiz. Onları rahatsız etmeye hep birlikte devam edeceğiz. Milletimizle kapanmamış hesabı bulunan odakların tedavüle soktukları kara kampanyaları inşallah yıkıp geçeceğiz. Geçmişten bugüne kuyruk acısı çekenlerin acılarını daha da derinleştireceğiz. Türk milletinin kitabında teslim olmak yazmaz, süngü düşürmek yazmaz, diz çökmek yazmaz, tehditler karşısında eğilip bükülmek yazmaz, yazmayacaktır. Büyük milletimiz korkuyu korkutmuş beşeri bir ihtişamdır. Tehlikelerin içinden hilal gibi doğmayı başarmış kutlu bir iradedir. Haklı ve meşru bir mücadeleden kaçmak, vazgeçmek Türk milletine yabancıdır. 15 Temmuz’da, hain FETÖ darbe girişiminin üçüncü yıldönümünde, Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nü idrak etiğimiz bir süreçte, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi skandal ve sakat bir kararla Türkiye alerjisini göstermiştir. Biliniz ki, AB tarafından seçilen tarih çok düşündürücüdür, açıkça maksatlıdır, adeta mesaj yüklüdür. Yaptırım kararlarını ihtiva eden paketin 15 Temmuz’da onay ve ilanı AB’nin nerede durduğunu, kimlere selam gönderip sevimlilik yarışına girdiğini ayan beyan ispatlamaktadır. AB’nin hem bünyesi hem de karar organları hastadır, ağır hasarlıdır. Türkiye husumeti ise gizlenemez düzeydedir. Ülkemizin Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği sondaj faaliyetlerini gerekçe göstererek eften püften bir dizi yaptırım kararını öngören ucuz paketin AB Dışişleri Bakanları tarafından onaylanması bizim nazarımızda solmuş ve sararmış kağıt parçasından farksızdır ve hukuksuzluğun farikasıdır. AB, Türkiye’nin stratejik kimliğini sorgulamaya cüret etmiştir. Egemenlik haklarımıza zarar vermeye ahlaksızca tevessül etmiştir. Bu yanlıştır, hukuksuzdur, adaletsizdir, değersizdir, kokuşmuşluktur. Türkiye Doğu Akdeniz’e sismik ve sondaj gemileri gönderdi diye, 2020 yılı için Türkiye’ye yapılacak katılım öncesi yardımlarda kısıntıya gidilecekmiş. Avrupa Yatırım Bankası’ndan Türkiye’ye verilen krediler gözden geçirilecekmiş. Kapsamlı Hava Ulaştırma Anlaşmasıyla ilgili müzakereler askıya alınacakmış. Ortaklık Konseyi ve Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları da kesintiye uğrayacakmış. AB tutarsızdır, ikiyüzlüdür, düşmanca yaklaşımını deşifre etmiştir. Karabük’ten AB’ye ve AB beslemelerine açık seçik sesleniyorum, yaptırımlarını alsınlar da başlarına külah diye geçirsinler. AB’nin Doğu Akdeniz’de ne işi vardır? Bu alanda ne hakla, hangi yetkiyle söz söyleyebilmektedir? Mesele hidrokarbon arama faaliyetlerinin ötesine çoktan geçmiştir. Mesele egemenlik meselesidir, mesele Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklüğünün Doğu Akdeniz’deki tarihi ve haklı varlığıdır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Doğu Akdeniz’i uluslararası hukuka aykırı şekilde 13 parsele ayırıp küresel şirketlere kiralarken AB’nin hiçbir itirazı duyulmamıştır. Yunanistan, İsrail, Mısır, İtalya, Fransa ve diğer ülkeler Doğu Akdeniz’i istedikleri gibi kullanmaları, gemilerini keyiflerince yüzdürmeleri sorun olmayacak da, Türkiye’nin hukuken haklı olduğu bir mücadeleyi yapması mı AB’yi rahatsız edecek? Karşımızdaki tablo çifte standarttır, siyasi kumpastır, diplomatik kuşatmadır, alenen Türk düşmanlığıdır. Düşmana göz yummak vebaldir, vahim bir sapmadır. Aynı zamanda zulme rızadır, zorbalığa refakattir. AB’nin amacı bellidir. Türkiye’ye karşı tenakuzlarla örülmüş tutumu bilinmektedir. Ve de AB asla dost olmayacaktır. Çocuklarını Türkler geliyor diye korkutan bir medeniyet yaralıdır, yozlaşmıştır, manen yıkım içindedir. Rumların 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la, 2011’de İsrail’le imzaladığı tek taraflı Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlama Anlaşmalarının geçerliliği, bu anlaşmalara dayalı olarak Doğu Akdeniz’in parsellenmesi ahlak, adalet ve hukuk ilkelerini yok saymaktır. Rum yönetiminin sözde Münhasır Ekonomik Bölgelerde gaz arama ihalelerini bilhassa Amerikan, Fransız ve İtalyan şirketlere vermesi kurnazlıktır, kurgusu ince işçilikle yapılan alçak bir tuzaktır. Şımarık ve şuursuz Rumların yasa dışı faaliyetlerini sahiplenen AB ve ABD’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinden kaygı duymaları, engel çıkarmak için devreye girmeleri ne müttefiklik anlayışıyla, ne de hayatın ve tarihin gerçekleriyle bağdaşmaktadır. Ada devletlerin kıta sahanlığı yoktur. Münhasır Ekonomik Bölge İlanı için ada devletlerinin uzlaşması şarttır. Türkiye için Doğu Akdeniz egemenlik konusudur. Egemenlik demek devlet olmak demektir, bağımsızlık demektir. Rumların parsellediği alanlar Türkiye’nin kıta sahanlığı ve Kıbrıs Türklüğünün deniz sınırlarıyla çakışmaktadır. AB’nin bu gerçekleri bilmemesi imkansızdır. Buna rağmen Türkiye aleyhine yaptırım kararları alması bayağılıktır, beyhude çırpınıştır, skandal bir çarpıklıktır. Doğu Akdeniz’de tek yanlı adımlar atmak ateşle oynamaktır. Türkiye’yi siyasi ve ekonomik yaptırımlarla terbiye edeceğini zanneden gafiller hadlerini bilsinler, sömürgeci hayasızlığın ağır bedelleri olacağını akıllarından kesinlikle çıkarmasınlar. AB’nin çürük yaptırım kararlarının demokrasiyle alakası yoktur. Özgürlüklerle ilgisi yoktur. Hukukla en ufak bağı yoktur. Türkiye’nin gözü korkmaz, hesap hatası yapıp korkacağını düşünen zalimlerin Türk milletinin kudret ve kuvvetiyle akıllarını başlarına almak zorunda kalmaları da tarihi bir vakıa ve vesikadır. Fatih, Yavuz ve Barbaros’tan sonra Oruç Reis isimli sondaj gemimiz sefere de, göreve de hazırdır. Doğu Akdeniz’de bulunmak hakkımızdır. Hakkımızı çiğnetmeyiz, hakkımızdan vazgeçmeyiz, hakkımız üzerinde pazarlık yapmayız, yaptırmayız. AB aklını başına almalıdır. Bindiği dalı kestiğini görmelidir. Rum yönetimi provokasyonlara bel bağlamaktan uzak durmalıdır. Doğu Akdeniz’de Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku ve Türkiye’nin egemenlik hakları çerçevesinde ya bir yol bulunacak, denge ve istikrar hakim olacaktır ya da tarih ve beşeriyet önünde olacakların sorumluluğu Rum yönetimi ile AB’nin sırtına yüklenecektir. Kıbrıs vatandır. Kıbrıs Türklüğü yalnız değildir, sahipsiz değildir, kimsesiz değildir. Türkiye süratle AB’ye karşı zincirleme yaptırımları hazırlamalıdır. Tamamen macera ve mihnete dönen, yalan ve aldatmadan ibaret bir hale bürünen AB üyelik süreci de gerekirse tartışmaya açılmalıdır. Türkiye, AB’ye mahkum değildir. Onursuz bir üyelik süreci, onursuz bir birliktelik hukuku kabulü mümkün olmayan bir alçalma halidir. Kökümüzden koparak, egemenlik haklarımızı devrederek, biz biz olmaktan çıkarak AB’ye gireceksek, diyorum ki, öyle AB de batsın, öyle üyelik de yerin dibine geçsin. PKK’nın arkasında duran bir oluşumun nesine ihtiyacımız vardır? FETÖ’yü koruyup kollayan bir birlik yapısının neyine muhtaçlığımız olacaktır? Milli gururumuzu inciten, milli haysiyetimizi zedeleyen, Türkiye düşmanlığını ruhunda barındıran AB’yle sancılı ve sorunlu üyelik sürecini nereye kadar taşıyacağız? AB’yle bir yol ayrımına gelinmiştir. AB’yle bir karar arifesinde olduğumuz açıktır. Biz bu deveyi de gütmeyeceğiz, bu diyardan da gitmeyeceğiz. Biz Türkiye’yiz. Biz güçlü ve kendi kendine yetebilecek bir devlet ve milletiz. Başkent Ankara’nın vizyon genişliğine ve jeopolitik müktesebatına uygun olacak şekilde hareket edip dünyadaki şerefli, bağımsız ve bağlantısız yerimizi almalıyız. Hiç kimse bize parmak sallamaya kalkışmasın. Hiç kimse aba altından sopa gösterme gibi bir yanlışa kapılmasın. Türk milletine tehditler sökmez, yaptırımlar işlemez. Doğu Akdeniz’de dalımıza basanın damını yıkarız, önümüze çıkanın ömrüne kast ederiz. Karanlık niyet sahibi her muhasım ülke aklını başına almalıdır. Karabük’ten AB Dış İlişkiler Konseyi’nin 15 Temmuz’da almış olduğu yaptırım kararlarını kınıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türklüğünün uluslararası hukuk temelindeki meşru hak ve çıkarlarının asla yok sayılamayacağını, görmezden gelinemeyeceğini kararlılıkla ifade ediyorum.
Değerli Karabüklü Kardeşlerim, Muhterem Dava Arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi gönüldedir, gözdedir, dildedir, dilektedir, duadadır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünün güvencesi, gelecek Türk asırlarının güvenli limanıdır. Türkiye biziz, biz Türk milletiyiz, birlikte geleceğin süper gücüyüz. Türkiye tarihi bir dönemden geçmektedir. Türkiye Cumhuriyeti milli iradenin hâkimiyet ve heyecanıyla üçüncü evresine girmiş bulunmaktadır. 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminde aziz milletimiz tercihini yapmış, bizlere ağırdan alınamayacak görevler yüklemiştir. 9 Temmuz 2018’de yeni hükümet sisteminin ilk Bakanlar Kurulu Sayın Erdoğan tarafından açıklanmış, böylelikle Türkiye resmen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yönetilmeye başlamıştır. Bu bir milattır. İnanıyorum ki, önümüzdeki yıllarda 2023 hedeflerini yakalamanın mücadelesi her yönüyle sahnelenecektir. Esasen doğrusu da, olması gerekeni de budur. Yeni hükümet sistemi Türkiye’nin ayağına vurulan prangaları kıracak, devlet mekanizmasındaki tıkanıkları açacaktır. Başka çare de kalmamıştır. Çünkü Türkiye düşmanları sürekli tahkimat yapmakta, sürekli güç toplamakta, sürekli açığımızı ve zaaf anımızı kollamaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bütün kurum ve kurallarıyla olgunlaşmalı, tam olarak oturmalıdır. Geçiş sürecinde çıkan veya çıkması muhtemel pürüzler zamanında yapılacak müdahalelerle bertaraf edilmelidir. Türkiye’nin yükselişi, 2023’ün Lider Ülke hedefine ulaşması Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gücüne, yerleşmesine, tesir düzeyine doğrudan bağlıdır. Şu hususu özellikle belirtmek isterim ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk milletinin başarısıdır. Hiçbir dış tazyik ve yönlendirme olmadan, hiçbir telkin ve baskı yaşanmadan hükümet sistemi cumhurun bizzat irade ve isteğiyle değişmiştir. Kendi kaderimize çok şükür kendimiz yön verdik, kendi söküğümüzü bizzat kendimiz diktik. 15 Temmuz FETÖ ihanetine birlikte karşı koyduk. Kavgasız ve krizsiz bir sistem değişikliği dünyada eşine az rastlanan bir kazanım, örneğine çok az tesadüf edilen bir gelişmedir. Tüm dünya kimi zaman gıptayla, kimi zaman da kıskançlıkla Türkiye’yi izlemiştir. Türk milleti demokratik rüştünü bir kez daha ispatlamıştır. 15 Temmuz sonrası Yenikapı ruhuyla temeli atılan, 16 Nisan Halkoylamasıyla çatısı örülen, 24 Haziran Seçimleriyle genişlik ve derinlik kazanan Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’nin sistemsel açmaz ve ihtiyaçlarını telafi ederek muhasım odaklara set çekmiş, sur örmüştür. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 96 yıllık Cumhuriyetimizi gelecek asırlara kuruluş esaslarına bağlı kalarak taşıma, daha da güçlendirme ve geliştirme amacına kilitlenmiştir. Yeni hükümet sisteminden geriye dönüş yoktur. Türkiye bütün meselelerini, bütün talep ve eksikliklerini yeni sistemin sunduğu imkanlar kapsamında çözüme kavuşturacaktır. Cumhur İttifakı bunu teminle hem tarihe hem de geleceğe karşı mesuldür. Ülke yönetiminin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uygun planlanması istikrarlı şekilde devam etmektedir. Çelişkiler aşılmakta, marazi dirençler kırılmakta, uyum sorunları giderilmektedir. Çok şükür aşı tutmuş, Türk milleti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle Cumhur İttifakı’na karşı takdir ve teveccühünü muazzam şekilde göstermiştir. Türkiye’nin bekası ve yeni hükümet sisteminin geleceği için 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin Cumhur İttifakı’nın beklentilerine uygun olacak şekilde neticelenmesi de müspettir, memnuniyet vericidir. Karabük bu hususta övülecek bir duruş sergilemiştir. Mahalli idarelerdeki başarı ve artarak devam eden hizmet kervanı milletimizin yeni hükümet sistemine inancını ve itimadını da güçlendirecektir. Belediye yönetimleri milli beraberliği temellendirecek, aynı oranda destekleyecektir. Konu Türk milletinin var oluş mücadelesiyle ilgilidir. Hata yapma lüksümüz yoktur. Gevşemeye, gecikmeye, ihmale, irade eksikliğine hakkımız olamayacaktır. Karabük kefildir ki, belediyecilik ufkumuz dar ve kısa menzilli değildir. Belediyecilik faaliyetlerimizin merkezinde tamamen insan vardır. İnsanımızın mutsuz olduğu yerde biz rahat bulamayız. Aziz milletimin ve siz Karabüklü kardeşlerimin derdi derdimiz, sorunu sorunumuzdur. Sizler şahitsiniz, bizim belediyecilik anlayışımızda dürüstlük, gönül, sabır, samimiyet, cömertlik ve sevgiyle sorunlara odaklanmak vardır. Akılla yoğrulan, vatana hizmet aşkıyla çarpan yürekler mutlaka her sorunu aşacak gücü kendilerinde bulacaklardır. Hamdolsun bu erdem, bu haslet, bu nitelik Milliyetçi Hareket’in kadrolarında fazlasıyla mevcuttur. Bahane değil çözüm üreten, milletimize rağmen değil milletimiz için yapılan her gayreti takdir ve tebrikle karşılamamız bundandır. Hiçbir endişeniz olmasın, emanetiniz tekraren emin ellerdedir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin inançlı kadroları sizlerin talep ve beklentilerini karşılamak üzere sadece Karabük’te değil, vatanın her köşesinde gecesini gündüzüne katacaktır. Verdiğimiz sözleri tutacağız. Vaatlerimizi yerine getireceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Partimize yönelik teveccühlerinden dolayı Karabüklü kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyor, belediye başkanlarımıza başarılar diliyorum. Karabük’ü daha gelişmiş yapma mücadelemizde sizlerin desteğini bekliyor, Cenab-ı Allah’ın yardım ve himayesini niyaz ediyorum. Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun. Ne Mutlu Türküm Diyene.
|