18.02.2007 - Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Irak'taki Siyasi Oluşum İle İlişki Kurulması Yolundaki Son Beyanları Hakkında Yaptığı Yazılı Basın Açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
Başbakan Erdoğan’ın Kuzey Irak’taki Siyasi Oluşum İle İlişki Kurulması
Yolundaki Son Beyanları Hakkında Yaptığı Yazılı Basın Açıklaması

18 Şubat 2007

Başbakan Erdoğan güvenlik ve dış politika konularındaki her beyanıyla yeni bir gaflet ve delalet örneği sergilemektedir.

Başbakan’ın Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt hükümetiyle diyalog ve ilişki kurulması konusundaki son beyanları;

  • AKP hükümetinin doğru esaslar üzerine bina edilmiş, stratejik hedefleri doğru konulmuş tutarlı bir Irak politikasının bulunmadığını;
  • Başbakan’ın Irak’taki tehlikeli gelişmeleri doğru okuyamadığını ve derin bir idrak ve vizyon bunalımı içinde olduğunu;

Bir kere daha göstermiştir.

Bu vizyonsuz, pusulasız ve ilkesiz siyasetin, Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye düşüreceği ve milli çıkarlarını çok ciddi biçimde zedeleyeceği ortadadır.

Başbakan’ın bu gaflet siyasetinin akıl ve mantık ölçüleriyle makul bir izahı bulunmamaktadır.

Siyasi sonu gelen ve önce Türk milletine, sonra da Türk adaletine hesap verme gününün yaklaştığını gören Başbakan’ın sözlerinin ve davranışlarının izahının, belki de, bu panik psikolojisinde aranması yerinde olacaktır.

Türkiye’yi çok tehlikeli bir yola sürükleme hazırlığı içinde olan Başbakan’a şu gerçekleri hatırlatmak ve kendisini uyarmak istiyorum.

  • Kuzey Irak’ta fiilen oluşan siyasi yapının amaçları ve stratejik hedefleri ortadadır.
  • Bu yapının başı olan Barzani’nin Türkiye’ye hergün husumet ilanında bulunduğu, PKK’nın koruyucusu olduğu, terör kartını Türkiye’ye karşı bir tehdit aracı olarak kullandığı ve Kuzey Irak modelini Türkiye’de uygulamak hevesi peşinde koştuğu bir gerçektir.
  • Kuzey Irak’taki peşmerge gruplarının Türkmenlerin varlığını tehdit ettiği ve Kerkük’ü zorla ele geçirmek istediği de keza bilinen bir husustur.

Bütün bu gerçekler ortadayken, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki siyasi oluşumu resmi muhatap alarak ilişki kurması, siyasi ve hukuki planda şu sonuçları doğuracaktır.

  • Kuzey Irak’taki fiili siyasi yapılanma, devletleşme yolunda çok ileri aşamaya gelmiştir. Türkiye’nin bu yapıyı resmi siyasi muhatap olarak tanıması, Barzani’nin siyasi meşruiyet eksiğini tamamlayacaktır.

Erbil’in muhatap alınması, bu fiili yönetime siyasi meşruiyet kazandıracak ve resmen tanıma sürecinin ilk adımı olacaktır.

Bu fiili yapının hukuki planda siyasi varlık olarak Türkiye tarafından tanınması halinde, bağımsız devlet olma yönünde önünde hiçbir engel kalmayacaktır.

  • Irak’ı bekleyen en büyük tehlike, parçalanma ve bölünme dinamiklerinin önüne geçilememesi, geriye çevrilememesidir.

Türkiye’nin Kuzey Irak’la resmi ilişki kurması halinde Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasından artık söz edilemeyecektir.

  Türkiye, Irak siyasetinin en önemli stratejik hedefinden vazgeçmiş olacak ve Irak’ın parçalanma sürecine hız kazandıracaktır.

Diğer bir ifadeyle, Kuzey Irak’ta teröre destek veren, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir devleti kendi eliyle kurmuş olacak, bunun önüne ve yolunu açacaktır.

  • Kuzey Irak’la böyle bir ilişki kurulması, Türkmenleri yok ederek Kerkük’ü gasp etmesi için Barzani’ye yeşil ışık yakmak, davetiye çıkarmak anlamına gelecektir.

Başbakan Erdoğan, bu konuda Barzani’ye açık çek vermiş olacaktır.

  • ABD’nin himayesinden ve AKP’nin ezikliğinden cesaret alan Barzani’nin Türkiye’yi hedef alan tahrikleri giderek yeni boyutlar kazanmaktadır.

Türkiye’nin içini karıştırmak ve güvenliğini tehlikeye düşürmek tehdidini hergün tekrarlayan Barzani, bununla da kalmayıp, Türkiye’nin karşısındaki ayrılıkçı terör sorununa siyasi çözüm bulunmasını kendisine misyon edinmiştir.

Bu amaçla, PKK adına siyasi bölünme reçeteleri hazırlamakta ve Türkiye’ye akıl vermeye kalkmaktadır.

Kuzey Irak’la resmi ilişki kurulması, Barzani’yi bu yönde daha da cesaretlendirecektir.

Başbakan Erdoğan’ın Barzani’yi resmi muhatap olarak tanıması, Türkiye ile terörist PKK arasında bu yolla “dolaylı ve aracılı” diyalog ve temas kanalı açılması anlamına gelecektir.

  • Başbakan, bu suretle, İmralı Canisi, Kandil’deki PKK yöneticileri ve Barzani ile siyasi çözüm sürecinde aynı noktada buluşmuş olacaktır.

Bunlarla aynı resim karesi içine girecek, aynı aile fotoğrafında yerini alacaktır.

  • Böyle bir gaflet, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin baskı ve tehditlere boyun eğdiği şeklinde yorumlanacak ve Türkiye utanç verici bir duruma düşecektir.  
  • Bu eziklik ve teslimiyet, Kuzey Irak’a özenen içerdeki bölücü hainlere de ümit ve cesaret kazandıracaktır.

Sokaklara inen şehir eşkıyaları ile inlerinde pusuda bekleyen hain teröristlerin, böyle bir ortamda tahrik ve saldırılarına hız vermeleri beklenmelidir.

Barzani, Başbakan’ın bu açıklamasından büyük memnuniyet duyduğunu sözcüleri aracılığıyla açıklamıştır.

Ancak, Barzani’nin Başbakan’ın bu açıklamasıyla aynı gün Fransız Le Monde gazetesine verdiği demeçler her bakımdan ibret vericidir.

Barzani, bu demecinde Türkiye’nin Kuzey Irak’a bir müdahalede bulunması halinde, bunun Türkiye için ağır sonuçları olacağını ve Türkleri “çiçekle karşılamayacaklarını” belirtmiştir.

Bu meydan okuma bir tarafa, Barzani’nin demecinin en ilginç ve ibret verici kısmı, Türkiye’deki seçimler sonrası “milliyetçiler iktidara gelirse diyalog ihtimalinin ortadan kalkacağını, AKP’nin kazanması halinde diyaloga daha açık olacağını” söylemesi olmuştur.

Görüleceği gibi, Başbakan Erdoğan’ın Türkmenistan’a giderken yolda yaptığı diyalog ve ilişki kurma açıklamasından haberdar olmayan Barzani, bu konuda isabetli bir öngörüde bulunmuştur.

“Kalp kalbe karşıdır” deyişinin doğruluğunu ve geçerliliğini ortaya koyan bu durum, Başbakan Erdoğan tarafından herhalde bir gurur ve iftihar vesilesi olarak görülecektir.

Ancak, Başbakan Erdoğan bunun altından kalkamayacağını, bu ihanet yolunun sonunu getiremeyeceğini bilmelidir.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı