Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin
Kerkük’te yaşanan gelişmeler hakkında yaptıkları basın açıklaması

5 Ağustos 2008

Son dönemde Kerkük’te hız kazanan tahrikler ve Türkmenlere yönelik baskı ve şiddet politikaları çok tehlikeli boyutlara taşınmıştır.

Irak’ın kurucu asli unsurlarından olan Türkmen toplumu bugün bir beka sorunuyla karşı karşıyadır.

Kürt grupların Kerkük’ü zorla ele geçirmek ve Kürt bölgesel yönetimine bağlamak için son beş yıldır uyguladığı sistemli çabalar çok ileri bir noktaya gelmiştir.

Kerkük Vilayet Meclisi’nin Kürt İttifakı mensubu 26 üyesinin geçtiğimiz günlerde Kerkük’ün Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetime bağlaması için tek taraflı başvuruda bulunması bu gasp politikasının son tezahürü olmuştur.

Kerkük’te Türkmen, Arap ve Kürt grupların yönetime eşit olarak katılmasını öngören Yerel Seçimler Yasasına karşı çıkan Kürt gruplar, Kerkük’te gerilimi tırmandırmışlar ve Türkmenlere karşı kanunsuz şiddet uygulamalarına hız vermişlerdir.

Kerkük’ün statüsü, Irak’ta iç barış, güvenlik ve istikrarın anahtarıdır.

Kerkük’ün zorla ele geçirilmesi, bölge ülkelerini de içine alacak ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit edecek bir krizi tetikleme riskini taşımaktadır.

Türkmenlerin varlığını tehdit eden şiddet politikalarının sürmesi karşısında AKP hükümetinin birkaç sudan beyan dışında sessiz kalması kabul edilemez bir durumdur.

Kürt grupların yayın organlarının Kerkük’ün Kürt bölgesine bağlanması için başlatılan girişimlere Türk hükümetinin destek verdiği yolunda yayın yapmaları çok düşündürücü ve ibret verici olmuştur.

Türkiye’nin Kerkük ve Türkmenler konusundaki hassasiyeti ve kararlılığı hakkında Kürt grupların çok açık biçimde uyarılmaları ve Türk hükümetinin emri vaki heveslerine karşı etkili bir caydırıcılık için gerekli tedbirleri alması hayati önem taşımaktadır.

ABD’nin baskısıyla Kürt grupları siyasi muhatap olarak alma yolunda adımlar atan AKP hükümetinin Türkmenlerin verdiği yaşam mücadelesi ve Kerkük konusunda etkili ve ciddi bir tepki göstermemesi, Barzani ve Talabani gruplarını bu yolda cesaretlendirmektedir.

Başbakan Erdoğan ve hükümeti bu gerçekleri görmeli ve Türkiye’nin milli çıkarlarının çiğnenmesine seyirci kalmanın, Türk milletinin ve tarihin affetmeyeceği bir gaflet olacağını artık anlamalıdır.