Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Boğaziçi Üniversitesi’nde süregelen habis eylemler mutat ve kanuna muvafık bir Rektör atanmasına gösterilen eften püften tepkilerden maksat itibariyle farklı ve fazla anlamlar taşımaktadır. Türkiye’nin boğazını sıkmak isteyen provokatörler Boğaziçi’ne tutunmanın arayışındadır. Milletimizin hassasiyetleriyle oynamayı özgürlük, mukaddesatını hedef almayı demokrasi, toplumsal huzur ve sükûnetini baltalamayı eğitim hakkı gibi lanse ve servis eden iç ve dış mihraklar, devşirdikleri piyonlarla yasa dışı protestoları yaygınlaştırmanın amacındadır. 28 gündür ülkemizin gündeminde yer alan Boğaziçi Üniversitesi, demokratik bir hak arayışına veya masum bir öğrenci itirazına sahne olmamıştır. Bu üniversitenin kapısına öğrencinden başka her türlü haşarat ve anarşist gruplar sırayla yuvalanmıştır. Nitekim her şey ortadadır. Boğaziçi Üniversitesi’nin giriş kapısı kilitlenmişse, bunun nedeni terör örgütlerinin eylem ve manevra alanını daraltmak içindir. Mesele öğrenci ya da Rektör meselesi değildir. Asıl mesele üniversiteleri kapsayacak olası bir dalgalanmayı toplumsallaştırıp siyasallaştırmaktır. CHP, HDP, İP ve bunların diğer yandaş partileri Boğaziçi Üniversitesi’nde oynanan oyuna doğrudan iştirak etmişlerdir. Üniversiteye sırtlarını dönen sözde akademisyenler ise bu sakat tutumlarıyla başka bir açıdan Türkiye muhaliflerine kucak açmışlardır. Bilime sırt dönenler; karanlığa yüz verirler, karışıklığa omuz verirler, krize onay verirler, kargaşaya destek verirler. Üstelik bazı çapulcuların kutsallarımıza hakaret etmelerine de ses çıkarmazlar. Çıkarsalar kör ideolojik muhitlerince aforoz edileceklerini gayet iyi bilirler. Millete ve maneviyata sövenleri el birliği edip övenler, emel birlikteliğine heves edenler aydın değil, asalaktır. Merhum Cemil Meriç isabetle demişti ki: “Bizim aydınımız din düşmanı değil, İslam düşmanıdır.” Acıklı olsa da ne kadar doğru bir tespit değil mi? Geçtiğimiz Cuma günü, Kâbe resmi üzerine şahmeran temalı figür ve LGBT-İ temalı paçavra asılması aydınım diyen hiç kimseyi de rahatsız etmemiştir. Bu alçak olayın faillerinin ne öğrencilikle, ne eğitimle, ne ilim ve irfan gayesiyle hiçbir bağı ve bağlantıları yoktur. Kabe’yi aşağılayanların, bu mabedimizi asırlar evvel mancınıklarla vurup yıkan Yezid’in askerlerinden, Ebabil kuşlarınca kafalarına taş yağdırılan Yemen Valisi Ebrehe ve askerlerinin durumundan, hatta 20 Kasım 1979’da Kabe’yi işgal eden teröristlerden hiç mi hiç farkı yoktur. Kabe-i Muazzama’ya hakaret edenleri lanetliyorum. Görülen ve görülmeyen faillerinin hukuk ve maşeri vicdan karşısında hak ettikleri cezaları bulacaklarına yürekten inanıyorum. Be hey kalpsizler, kuldan utanmıyorsanız bari Allah’tan korkun. Bizden uzak, feci sonunuza da yakın durun. Bu vesileyle şahsımı ve milletimizi sevindiren bir gelişmeyi de özellikle paylaşmak istiyorum. 30 Ocak 2021 tarihinde Resmi Gazete’de Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yayınlanan bir Genelge’yle 2021 Yılının Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak kutlanacağı ilan edilmiştir. 2021 yılı “Bizim Yunus” olarak anılacak, yurt içinde ve yurt dışında “Dünya Dili Türkçe” adıyla kampanyalar tertip edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Kültür ve Turizm Bakanımıza ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Merhum Necip Fazıl Kısakürek, Yunus’la ilgili olarak yazdığı şiirlerden birine “Bizim Yunus” başlığını seçmişti: “Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş; toprakta devrilmiş, göğe çömelmiş… Bizim Yunus, Bizim Yunus… Sayıları silmiş, BİR’e yönelmiş, Bizim Yunus, Bizim Yunus…” Yunus Emre’nin yaşadığı çağ, 13. asrın sonları ile 14. asrın ilk çeyreğidir. Sadece yaşadığı zamana değil çağların damarına girerek insanlığa huzur ve umut aşılamıştır. Dost, onda gönülde ağırlanır: “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.” diyen de odur. Yunus milli birliğimizin fazıl sesidir, hem serverimiz hem de servetimizdir. Türkçe biziz, biz Türkçe’yiz. Bekamızın bakiliği Türkçe’yle temellenmiştir. Türkçe dil bayrağımız, varoluşumuzun seslenişi, dünyayı okuyuşumuzun ebedi gücü ve güvencesidir. Bizim Yunus’u rahmetle, hürmetle anıyorum. Türk milleti ve Türkçemiz çok yaşasın diyorum.
|