Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin,
Malazgirt Meydan Muharebesi’nin sonucunda kazanılan muhteşem zafer Türk milletinin Anadolu coğrafyasındaki hâkimiyet beratı, hükümranlık bedelidir. Sadece Anadolu’nun değil tarihin ve talihin de yörüngesini değiştiren Malazgirt Zaferi, üzerinden 950 yıl geçmesine rağmen tesirleri ve tezahür ettirdiği neticeleri itibariyle hala sıcaklığını korumaktadır. 26 Ağustos 1071 Cuma günü Malazgirt Ovası’nda yalnızca iki ordu karşı karşıya gelmemiş, en az bunun kadar ehemmiyet ihtiva eden medeniyetler, kültürler, inançlar, hedefler de karşılıklı olarak hizalanmıştır. Bizans, karanlığın, köhneliğin, çürümenin ve yozlaşmanın sembolü iken; Selçuklu Devleti’nin kudretinde tecessüm eden Türk milleti adaletin, merhametin, cesaretin, hakkaniyetli bir yönetim sisteminin simgesi olarak sivrilmiştir. 950 yıl evvel Malazgirt kapılarına dayanan, asırlar boyunca özlemini çektiği vatan topraklarını fütuhat ruhu, gaza onuru, kahramanlık şuuruyla araya araya en sonunda bulan aziz ceddimiz destansı ve devasa bir muvaffakiyetle tarihe mühür vurmuştur. Malazgirt Zaferi sadece askeri bir başarıdan ziyade muazzam bir gönül seferberliğinin marifeti, vatan davasını var oluş meselesi gören serdengeçti bir atılganlığın stratejik muzafferliğidir. Türk milleti fetihlerle yolunu açmış, engin bir ferasetle engelleri aşmış, gönüller kazanarak Anadolu coğrafyasını yurt edinmiştir. Malazgirt’te atılan sağlam ve sarsılmaz adımlar Viyana’ya kadar giden ilerleyiş ve yükseliş dinamiklerini tetiklemiş, bununla birlikte cihanı kavrayan bir vizyon genişliğini temin etmiştir. Geçmişimizin hiçbir döneminde işgal veya istilaya rastlanmamış, böylesi bir sapma ve yanlışa heves edildiği de pek görülmemiştir. Çünkü Türk milleti fetih kültürüyle yoğrulmuş bir millettir. Halkın ve haklının rızası olmadan Hakk’ın rızasına layık olunamayacağına inanan beşeri bir cevherin, sıradan ve siparişle kurulan yağmacı topluluklarla benzeyen veya örtüşen hiçbir yanı yoktur. Malazgirt Zaferi büyük bir millet şuurunun eseridir. Malazgirt Zaferi “ölürsem şehit kalırsam gazi” diyen bir inanmışlığın mükafat esenliğidir. Elleri öpülesi ceddimiz Sultan Alparslan’ın 26 Ağustos 1071’de üzerine giydiği beyaz elbiseyi kefeni görmesi; şehadeti de, şecaati de saadet kabul edişi bunun bir işaret ve ispatıdır. Malazgirt Zaferi’nden tam 851 yıl sonra, yani 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz vatanı kurtaran bir meydan okuma, Sultan Alparslan’ın ve kahraman askerlerinin emanetini muhafazaya yeminli bir iradenin tecellisidir. 950 yıl önce vatan yapılan kutlu topraklarımız, 99 yıl önce fetih anlayışıyla mündemiç taarruz hamlesiyle Bizans tortularından ayıklanmış, milli devletin temelleri kazılmıştır. Hem Sultan Alparslan’a hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e milletimizin rahmet niyazlarıyla birlikte şükran duyguları hiçbir zaman eksilmeyecektir. Vatan kuran, vatan kurtaran muhterem büyüklerimize vefa borcumuzu emanetlerini, yani namus timsali gördüğümüz Türk vatanını koruyarak bir nebze de olsa ödemek mümkündür. Bizans artıkları faal olsa da, zalimlerin husumet kalemiyle yazılan zulüm fermanı coğrafyaları karışıklığa sevk edip kana bulasa da, Türk milleti mukavemet ve mücadelesiyle hiçbir namert eli vatanına değdirmeyecektir. Vatan mukadderatımız olduğu gibi aynı zamanda mukaddesat hazinemizdir. Hala aktif olan Bizans komplolarına karşı dikkat ve uyanık olmak en başta gelen sorumluluğumuzdur. Malazgirt’in, Büyük Taarruz’un, Dumlupınar’ın rövanşını almak, tarihi hesaplaşmaları tekraren görmek için fırsat kollayan husumet ve hıyanet cephesine karşı asla taviz verilmeyecektir. Vatan bir kez bulunmuş, asla kaybedilmeyecektir. Bunun aksini düşünenler karşılarında yüz yıllar içinde Malazgirt’ten Kocatepe’ye uzanan kökleşmiş ve çelikleşmiş kahramanlık surunu bulacaklardır. Ne terör saldırıları, ne düzensiz göç akınları, ne de küresel ve bölgesel menfur senaryolar Türk milletinin istikbalini karartamayacak, var oluş azmini kıramayacaktır. İrademiz Sultan Alparslan’ın iradesidir. İlhamımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün istiklal davasıdır. Bu irade ve bu dava yaşadıkça hiçbir oyun, hiçbir tezgah, hiçbir tuzak Türk milletini durdurmaya kafi gelemeyecektir. Malazgirt Zaferi’ni derin manasına ve zamanları aşan güçlü mesajına uygun şekilde kutlanmasına her yıl önayak olan, bu hususta samimiyetle öncülük yapan Sayın Cumhurbaşkanımıza özellikle teşekkür ediyorum. Anadolu’nun kapılarını kardeşliğe, sevgiye, hürmete, birliğe ve dirliğe açan büyük zaferimizin 950’nci yıl dönümünde aziz ceddimiz Sultan Alparslan’ı, Büyük Taarruz’un 99’uncu yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, fedakârlıklarıyla zirveleşen kahraman neferlerimizi, muhterem şehitlerimizi rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum. Malazgirt, hayranlık duyulan bir mazinin ihtişam yadigârı, yüksek hedeflerle billurlaşan milli bir geleceğin iftihar muştusudur. Niyazım odur ki, Allah bizi vatanımızdan ayırmasın, onun bunun eline baktırmasın, muhannete muhtaç ettirmesin.
|