Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, Antalya’da düzenlenen Belediye Başkanları Toplantısında yapmış oldukları konuşma. 26 Mart 2022
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Antalya’da düzenlenen Belediye Başkanları Toplantısında
yapmış oldukları konuşma.
26 Mart 2022

 

 

 

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Belediye Başkanlarımız,

Medyamızın Değerli Temsilcileri,

Antalya Belek Sueno Otel’de düzenlediğimiz Belediye Başkanları Toplantımızın açılışı münasebetiyle sizlerle paylaşacağım görüş ve düşüncelerime geçmeden önce hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımıza ve Antalya’da yaşayan kardeşlerimize en iyi dileklerimi sunuyorum.

Yörelerinin umut ışığı, ufuk pırıltısı, huzur sıcaklığı olan her belediye başkanımızla iftihar ediyor, bu suretle hepinize hoş geldiniz diyorum.

Özellikle KOVİD-19 salgınıyla mücadele süresince hayatın olağan akışının kesintiye uğradığı, sosyal hayatın akışkanlığında tıkanmaların yaşandığı malumlarınızdır.

Alınan tedbirler kapsamında siyasi faaliyetlerimizin hızı da mecburen yavaşladı, zamana yayıldı.

Bu yüzden sizlerle planladığımız toplantılarımızı bir türlü gerçekleştiremedik, birlikte olamadık.

Salgının tesirini kaybetmesinin sonucunda şüphesiz hayat normale dönmüş, siyasi çalışmalarımız da makul ve beklenen kıvamına etap etap ulaşmıştır.

4-5-6 Şubat 2022 tarihlerinde “Milletvekillerimiz, Merkez Yönetim Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu”muzun değerli üyelerinin ortak katılımıyla Ankara Kızılcahamam’da gayet başarılı, gayet verimli bir toplantı yaptık.

Takip eden hafta sonunda da “İl Başkanları Toplantımızı” yine aynı ilçemizde gerçekleştirdik.

Bugün de “Belediye Başkanları Toplantımız” vesilesiyle Antalya’dayız, nitekim şehirlerinin emini sıfatını lafta değil sahiden hakkeden siz değerli arkadaşlarımla kavuşmanın memnuniyetini yaşıyoruz.

 

Değerli Arkadaşlarım,

Milliyetçi Hareket Partisi’nin belediyecilikte marka değeri çok yüksektir.

Çünkü iş bilenin, kılıç kuşananındır.

Dürüst, ilkeli, iradeli, inançlı ve müşfik belediye yönetimlerimiz bizim ve elbette Türkiye’nin yüz aklarıdır.

31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerinin üzerinden geçen 3 yıllık zaman herkese ve hepimize göstermiştir ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin belediyecilik anlayışı insan odaklıdır, hizmet ve gönül seferberliğinin olgunluğudur.

 “Beka İçin Milli Karar, Cumhur İçin İstikrar” dedik, gece gündüz çalıştık.

“Sağduyunun Birlikteliği, Cumhur İttifakı” dedik, illerimizi, ilçelerimizi, beldelerimizi geliştirmenin, güzelleştirmenin, ihya etmenin mücadelesini verdik.

31 Mart 2019 öncesinde, “Türkiye’nin Ehline Emanet” edilmesini diledik, yönetimini üstlendiğimiz belediyelerde mümeyyiz farkımızı, müessir vasfımızı ibra ve ispat ettik.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne umut bağlayan vatandaşlarımızı mahcup etmedik.

Geleceğini partimizde ve Cumhur İttifakı’nda gören vatandaşlarımızı hayal kırıklığına uğratmadık.

Söz verdik, yerine getirdik.

Vaat ettik, arkasında durduk.

Yapacağız dedik, elimizi taşın altına koyduk.

Bizde yalan yoktur, palavra yoktur, hayal tacirliği yoktur, umut kalpazanlığı yoktur.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz; özümüz birdir, gönlümüz geniştir, sözümüz senettir.

Belediye yönetimi, milletimizin emanetidir.

Emanete gölge düşürmek, emanete leke sürmek, bizim kitabımızda yazmayan, yazmayacak bir yanlışlık ve yozlaşma halidir.

Bizim belediye başkanlarımız, şehirleri, beldeleri kara kışla boğuşurken, balık yemeyi aklından dahi geçirmez.

Bizim belediye başkanlarımız, şehirleri, beldeleri sele mahkum olmuşken, deniz kıyısında tatil yapacak kadar vicdansız olmaz.

Bizim belediye başkanlarımız arasından, şehirlerinde, beldelerinde deprem yıkımı yaşanmışken, tatile gidip karın üstünde kayak yapacak kadar izansız ve itibarsız yüzler çıkmaz.

Biz milletimiz ne diyorsa ona bakarız.

Biz insanımızın ne dediğine, neyi beklediğine, nasıl huzur bulacağına kilitleniriz.

Her zaman da büyük halk ozanımız Yunus’un dediği gibi sesleniriz:

“Hoştur bana senden gelen. Ya gonca gül, yahut diken. Ya hayattır, yahut kefen. Narın da hoş, nurun da hoş. Kahrın da hoş, lütfun da hoş.”

Gerek siyaset mücadelemiz, gerekse de belediye başkanlıklarında üstlendiğimiz sorumluluklar nefsimizi kamçılamak veya dünyevi heveslerimizi doyurmak maksatlı olmayıp, Allah’ın rızasını kazanmak, insanımızın hayır duasını almak içindir.

Biz samimiyiz, içimiz bir, dışımız bir, gecemiz bir, gündüzümüz birdir.

Hırslarına boyun eğen, ben merkezli hayat çemberine sıkışan, siyasete ve mahalli idareler yönetimine kayıp-kazanç merceğinden, ikbal-çıkar prizmasından bakan hiç kimse bizi anlayamaz.

Bu tiplerle aynı yerden baksak da gördüğümüz farklıdır.

Biz dünya saltanatına değil, milletimizin sevdasına talibiz.

Çünkü biz, “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” diyen fedakar vicdanlarız, aynı şekilde ilkeli ve tutarlı Türkiye sevdalılarıyız.

Belediye yönetimlerinde ayrımcılık olmaz.

Dar kadroculuk olmaz.

Kayırmacılık, partizanlık olmaz, olmamalıdır.

Bir belediye başkanı, yöresinin en mağdur insanını mutlu ve huzurlu insan yapasıya kadar rahat uyku bile uyuyamaz.

Mesele sadece park, bahçe, yol yapmak değildir.

Elbette bunlar da olacaktır, ancak insan merkezli bir belediyeciliğin temel ilkesi uzanacak el bekleyen kim varsa onun yanında bulunması, onun derdiyle dertlenip sevincine ortak olmasıdır.

İnsandan kopmuş bir siyaset anlayışının ve belediye yönetiminin zaman içinde çatısının çökmesi kaçınılmaz bir hayat ve sosyoloji gerçeğidir.

Toplumun gerisine düşen, hadiseleri dikiz aynasından takip eden, akut ihtiyaçlara müdahalede devamlı geciken, mağdur insanlarımızın göz pınarlarından süzülen yaşları silmekten aciz kalan bir belediyenin ne şehrine ne de Türkiye’nin gelişmesine bir faydası olmayacaktır.

İnsanlığın son 300 yılına damgasını vuran “Modern Endüstriyel Toplum” aynı zamanda bir çalışma toplumudur.

Kaldı ki, çalışmak, emek vermek, helal kazancın peşinden koşmak şerefli bir hayatın, onurlu bir ömrün bereketidir.

Bu insan için geçerli olduğu kadar siyaset müessesi ve devlet kurumları için de geçerli bir kuraldır.

Hiçbir bahane çalışmanın tehirine yol açmamalıdır.

Belediye yönetimlerinin yorulmaya, yılgınlığa, bahaneler üretmeye hakkı yoktur.

Çalışacağız, çalışacağız, bir daha çalışacağız, Allah’ın izniyle hep birlikte başaracağız.

Biz çalışmazsak, çamurlaşmış zihniyetler evvela bize yetişecekler, sonra önümüze geçeceklerdir, arkasından da ellerine geçirdikleri fırsatlarla Türkiye’ye kast edeceklerdir.

Allah Muhafaza böyle bir vebalin hesabını ne bu dünyada, ne de Mahkem-i Kübra’da verebilmemiz mümkün değildir.

Bizi anlamakta zorluk çekenler çıkabilir, vazgeçmeyeceğiz, davamızı ve yüksek amaçlarımızı devamlı anlatacağız.

Durmayacağız, hatta öf bile demeyeceğiz.

Bizi sabote etmek isteyenler çıkabilir, çekinmeyeceğiz, niyeti hayır olanın akıbetinin de hayır olduğunu bilip ona göre davranacağız, hep bir adım önde olmanın arayışında olacağız.

Karamsarlar, kötümserler, kötüler yan yana gelip iftira mevzii kursalar da, inandıklarımızdan, irademizden, istikbale duyduğumuz bağlılıktan dünya tersine dönse bile taviz vermeyeceğiz.

Hiç kuşkusuz zafer inananlarındır.

Hiç kuşkusuz hakka ve halka meftun olanların alnı da, bahtı da, yolu da açıktır.

Kimlere dikkat etmemiz gerektiğini esasen Şeyh Edebali bizlere öğretmiş ve şöyle demiştir:

Cahil ile dost olma;

İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez, üzülürsün.

Saygısızla dost olma;

Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez, üzülürsün.

Açgözlü ile dost olma;

İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez, üzülürsün.

Görgüsüzle dost olma;

Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez, üzülürsün.

Kibirliyle dost olma;

Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez, üzülürsün.

Ukalayla dost olma;

Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur, üzülürsün.

Namertle dost olma;                           

Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez, üzülürsün.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne gönlünü açan hiçbir insanımızı üzmedik, üzmeyeceğiz, buna karşılık maskeli şeytanlarla, mayası ve meşrebi karmakarışık olan şer cephesiyle iki cihanda da hesaplaşacağız.

Biz tarafız, hakikatin, haysiyetli yaşamın tarafındayız.

Biz tarafız, milli birlik ve dayanışmanın tarafındayız.

Biz tarafız, kardeşliğin, kucaklaşmanın, kader ortaklığının tarafındayız.

Vicdanımız müsterih, vakarımız müftehir düzeydedir.

Verilemeyecek bir hesabımız yoktur.

Yüzümüzü kızartacak bir ilişki ağı içinde bulunmadığınız gayet nettir.

Ne mutlu bizlere ki, inançlıyız, ilkeliyiz, iradeliyiz, istekliyiz, itibarlıyız, elbette sonuna kadar Türk milletinin emrinde ve hizmetindeyiz.

Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyecek cesaretteyiz.

Bukalemun siyasetçilerden hiç olmadık.

Geçmişini unutanlar arasında yer almadık.

Menfaatperestliğe tamah edip milletimize sırt çevirmedik.

Millet dedik, zilletin foyasını ortaya çıkardık.

Cumhur dedik, müstesna bir ittifak ahlakıyla Türkiye’yi muhafaza ve müdafaa ettik.

Belediye başkanlarımız üretken ve ülke sevdalısı bir belediyeciliğin adeta sembolü haline geldiler.

Kıt imkânlarla, kısıtlı personel sayısıyla yörelerinize en iyi hizmeti sunmanın mücadelesini verdiniz.

Başkaları zillete düştü, sizler millet dediniz.

Başkaları hesap yaptı, siz hasbi davrandınız.

Adam gibi belediye başkanı oldunuz.

Karakter demek, kendi arzularımıza, diğer insanlarla ilişkilerimize yüklediğimiz ahlaki ve etik değerlerdir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin belediye başkanları hem insani hem siyasi karakterin burcudur.

Bu itibarla hepinize teşekkür ediyorum.

Zor zamanlarda takdir ve tebrik edilecek işlere imza attınız.

Yönettiğiniz şehirlerde nerede sorun varsa oraya el attınız.

Hepinizin ne yaptığını biliyor, en küçük tereddüdünüz olmasın ki, takip ediyorum.

İnanıyorum ki, göz kamaştıran hizmet siyasetinize devam edeceksiniz.

Bunu sizlerden bilhassa bekliyorum.

Sizlerin başarısı Milliyetçi Hareket Partisi’nin başarısıdır.

Zira vatandaşlarımız her belediye başkanımızın yaptıklarına veya yapacaklarına göre partimizi değerlendirecektir.

Bunun yanında sorumluluklarınız fazladır.

Her durumda vicdan muhasebesi yapacağınızı düşünüyorum.

Önümüzdeki mahalli idareler seçimlerinde hem mevcudumuzu koruyup hem de pek çok yeni belediye başkanlığını kazanmak stratejik hedefimizdir.

Bunu birlikte yapacağız.

Omuz omuza mücadele edeceğiz.

Yolumuzdan şaşmayacağız.

Çizgimizden sapmayacağız.

Daha güçlü bir devlet, daha müreffeh bir millet, daha huzurlu bir gelecek hedefine Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak mutlaka ulaşacağız.

Umutlarımızı diri tutacağız, umutsuz vakaları ademe mahkum edeceğiz.

Siyasetimizi aklın, sabrın, ahlakın, sağduyunun, milli ve manevi değerlerin rotasından asla çıkarmayacağız.

Bizim yüzümüz de yüreğimiz de Türk milletine dönüktür.

Geleceğimiz Türk vatanındadır.

Al bayrak, altında toplandığımız bağımsızlık sembolü, şehitlerimizin örtüsüdür.

Çakal senaryoları yazanlara Bozkurtun fermanını okuyacağız.

Milli varlığımıza musallat olanlara dünyayı dar edeceğiz.

Korkulukları yıka yıka ilerleyeceğiz.

Himmet ve himaye Allah’tan, destek ve takdir aziz milletimizdendir.

Hep dedim, yine tekrarlıyorum: Sefer bizden, zafer Allah’tandır.

Gidecek başka bir yurdumuz yoktur.

Sığınacağımız başka bir toprak yoktur.

Sırt döneceğimiz tek bir insanımız yoktur.

Burası Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Biz hep birlikte Türk milletiyiz.

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’nin ve partimizin önünde iki yılı kapsayan iki siyasi ve demokratik sınavın olduğunu ve buna yönelik hazırlık içinde bulunmamız gerektiğini hatırlatmak isterim.

Bunlardan birincisi, 2023 yılının Haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleridir.

Diğeri de 2024 yılının Mart ayında yapılacak Mahalli İdareler Seçimidir.

Özellikle 2023’ü yılını kapsamına alan, takip ve teminiyle mükellef olduğumuz beş ayaklı stratejik hedefimizi 6 Şubat 2022 tarihinde “Milletvekillerimiz, Merkez Yönetim Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu”muzun değerli üyelerinin iştirakiyle yaptığımız ortak toplantıda açıklamıştım.

Tekraren paylaşmak isterim ki;

Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın vatan ve millet sevgisiyle pekişmiş ahlaki ilkelerine bağlı ve sadık kalacaktır.

Bu bizim birinci stratejik hedefimizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla işlerliği ve ilerleyip güçlenmesi için insanüstü bir çaba gösterecektir.

Bu bizim ikinci stratejik hedefimizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi, 2023 yılının Haziran ayında TBMM’nde milletvekili sayısını azami düzeye çıkarıp Cumhur İttifakı’nın Anayasa’yı değiştirme çoğunluğuna ulaşması, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrardan ve açık ara farkla Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için olağanüstü bir mücadele azmi sergileyecektir.

Bu bizim üçüncü stratejik hedefimizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi, terörün kökünü kazıma, bölücülüğün kafasını koparma seferberliğinde her fedakârlığı seve seve yapacak, desteğini önşartsız verecek, bilahare milli ve yerli bir ekonominin tesisi için üzerine düşen sorumlulukları gecikmeksizin icra edecektir.

Bu bizim dördüncü stratejik hedefimizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle uyumlu, en geniş demokratik katılımın sağlandığı, toplumun her kesiminin önerilerinin dikkate alındığı, Başkanlık Sistemi’ni kurumsallaştıran yeni bir anayasanın hazırlanması konusunda çalışacak ve bu uğurda siyasi faaliyetlerini yoğunlaştıracaktır.

Bu bizim beşinci stratejik hedefimizdir.

Biz bu stratejilerin istikametinde ne gerekiyorsa yapacağız.

Parti olarak, Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümüne muazzam ve muhtevalı bir hazırlık içindeyiz.

Heyecanımız ve hızımız günbegün yoğunluk kazanmaktadır.

4 Eylül 2021 tarihinde Afyonkarahisar’da başlayan, müteakiben 9 ayrı ilimizde komşu illerin katılımıyla icra edilen bölge toplantılarımız milletimizden müstesna bir destek bulmuş, ziyadesiyle ilgi görmüştü.

“Güçlü Siyaset, Lider Türkiye, Hedef 2023; Siyasette Yeni Dönem: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Stratejik Hedefler” konseptiyle vatanımızın her yerine ulaştık, gönül kapılarını çaldık.

Hamd olsun beklediğimiz sonuçları aldık, çıktığımız yol bizleri muhteşem bir kucaklaşmaya taşıdı.

Ardından 30 Ekim 2021 tarihinden itibaren, “Adım Adım 2023; İl İl Anadolu” temasıyla 9 Aralık 2021 tarihine kadar 81 ilimizin tamamında vatandaşlarımızla birebir temas kurduk.

Milletvekillerimiz, Merkez Yönetim Kurulu ile Merkez Disiplin Kurulu’muzun değerli üyelerinin katılımıyla çalışmalarımız vatan sathına yayıldı.

Elbette yerimizde saymayacağız, devamlı daha iyisini yapmayı düşüneceğiz.

19 Şubat 2022 tarihinde başlamak suretiyle, en son seçimlerde CHP’nin sandıktan birinci çıktığı 6 il ve 125 ilçeyi kapsamına alan 131 ayrı seçim bölgesinde, bu partinin gerçek yüzünü, zillete nasıl düştüğünü, bölücülüğe nasıl teşne olduğunu, karanlık yönlerini birer birer anlattık, milletimizi aydınlattık.

Bunun yanında bütün ilçelerimizde çalışmalarımız yaygınlaştıracağız.

Temamızı da, “Adım Adım 2023; İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Toplantıları” olarak belirledik.

Bu zincirleme çalışmalarımızın hayırlı sonuçları alınmaya başlanmıştır.

CHP’ye oy veren kardeşlerimiz oynanan oyunları görmüş, böylelikle Kılıçdaroğlu ve yönetiminin ipliği pazara çıkmıştır.

Huzurlarınızda, Türkiye’nin dört bir yanına gidip duruşumuzu ve mesajlarımızı anlatan değerli arkadaşlarımıza Antalya’dan teşekkür ediyorum.

CHP Genel Başkanı, son grup toplantısında şahsımı hedef alıp, “Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin, merakım o” diye soru sormuş.

Sayın Kılıçdaroğlu, fazla merak iyi değildir, ne gelirse insanın başına meraktan gelir.

Biz yüzmeyi değil tummayı biliriz, tumduğumuz yerde de senin gibilerini nasıl boğulduklarını görürüz.

Sanıyorum yüzmeyi seviyorsun, yüze yüze kuyruğa kadar geldik, geldiğimiz yerde de senin sandıkta imdat çığlıklarını cümle alem duyacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin baraj diye bir sorunu olmadığını sen de, senin efendilerin de, hatta bölücü ortakların da açıkça biliyor.

HDP’nin bir eşbaşkanı grup toplantısında “iktidarın küçük ortağı eriyor” diye konuşmuş.

Ağız aynı, üslup aynı, usul aynı, siyaset aynı, kan bile aynı.

CHP ile HDP arasında herhangi bir fark kalmadı, alın birini vurun ötekine.

Tencere yuvarlana yuvarlana kapağını sonunda buldu.

HDP, CHP’nin paslı anahtarı oldu.

Terörist Demirtaş’ı cezaevinden çıkaracağım diyen Kılıçdaroğlu, bize küstahça baraj hatırlatması yapıyor.

Çünkü canı öyle istiyor, çünkü Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı uykularını kaçırıyor.

Sayın Kılıçdaroğlu, bizi bırak da, maşeri vicdanın barajını nasıl geçeceksin, milli ahlakın barajını nasıl geçeceksin, milli onurun barajını nasıl geçeceksin, milli ve manevi emanetlerin barajını nasıl geçeceksin? Sen onu söyle, ona cevap ver.

Madem yüzme biliyorsun, haydi git Boğaz’dan haç çıkarmayı dene.

Bir yanda seçim barajının yüzde 3’e düşmesini isteyen Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin, diğer yanda yüzde 7 ile ilgili partimiz üzerinden spekülasyon yapması garabettir, hezeyandır.

Kılıçdaroğlu senin için rahat yok, bilmelisin ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin nefesi ensendedir.

Türkiye’ye kim yanlış yapmışsa, Türkiye’ye kim karşı çıkmışsa, Milliyetçi Hareket Partisi onlarla kıyasıya mücadele edecektir.

Bölücülüğün baraj kapaklarını indirip ihanetin yüz görümü olan CHP’yi ne tarih, ne de millet affedecektir.

Siz bakmayın zillet ittifakı onu demiş, bunu söylemiş.

Siz bakmayın kim kime kulp takmış, kim kiminle düşüp kalkmış.

Tarih ne diyor ona bakın, millet ne diyor ona bakın, ecdat ne diyor ona bakın, şerefli mazimiz neyi işaret ediyor, neyi ifade ediyor ona kulak verin.

Nefsimize diz çöktüremezsek, davamızı devleştiremeyiz.

Ben dersek, bencilce hareket edersek, davayı yüceltemeyiz.

Cumhur İttifakı Türkiye’nin geleceğini kuruyor.

Milliyetçi Hareket Partisi de buna uygun karar ve hazırlık içinde hareket ediyor.

Hem belediye hem de beka diyoruz, tarihi ittifakımızı koruyoruz.

İlle de bir tercih yapacak olursak on defa, bin defa, on bin defa beka diyeceğimi herkesin bilmesinde fayda görüyorum.

Pazarı bilmezler, çarşıyı bilmezler, manavı bilmezler, vatandaşlarımız ne yer ne içer kaygı duymazlar; ama konu istismarsa, konu provokasyonsa, konu yalansa, konu dedikoduysa bunlardan daha kabiliyetlisi çıkmaz, çıkamaz.

Yoksulluktan medet ve menfaat umuyorlar. Zira işlerine böyle geliyor.

Enflasyon canavarı başını kaldırdı mı mutlu oluyorlar.

İşsizlik oranı ve işsiz sayısı arttı mı sevinçten havalara uçuyorlar.

Bütçe açık verdi mi bayram ediyorlar. 

Dış ticaret açığı artmaya görsün, gülmekten kendilerini alamıyorlar.

Hele dövizin fiyatı bir yükselsin, felaket tellalları hemen ortalığa üşüşüyor.

Onursuz bir kazancı, onurlu bir kayba üstün tutuyorlar.

Varsın Türkiye zarar görsün, hiç umursamıyorlar.

Ne yapsalar boştur, ömürlerinde bir kez olsun adam gibi adam olmayı beceremezler.

Bir kez olsun yerli ve milli duruş sergileyemezler.

Bugün açsak yarın doyarız. Hayatın şaşmaz gerçeği budur.

Bugün işimiz yoksa yarın buluruz. Haysiyetli yaşamın doğası budur.

Şeker yoksa pancar ekim alanını genişletiriz, yağ yoksa ayçiçek ekim alanını artırırız, un yetersizse buğday üretimini yükseltiriz, yine de hiç kimseye mihnet etmeyiz.

Türkiye tarım ürünlerinde dünyada kendi kendine yetecek nadir ülkeler arasındadır.

Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşın dünyaya çıkardığı fatura çok ağır olmuş, ülkemiz de bundan etkilenmiştir.

Türkiye, bu savaşın diyalog ve diplomasiyle çözümü için muazzam bir faaliyet yürütüyor.

Ancak zillet ittifakı bunu görmüyor, göremiyor; Rusya’ya yaptırım uygulansın diye dayatıyor.

Gelsinler de bunu otelcilerimize söylesinler.

Gelsinler de bunu Antalya’ya anlatsınlar.

Domates üreticilerimizden tutun da turizm sektöründe çalışan kardeşlerimize varıncaya kadar yaptırımların olması gerektiğini paylaşsınlar, hodri meydan.

Bunları kumanda eden güçler, ne konuşacaklarını, neleri söyleyeceklerini de sipariş veriyorlar.

Zillet ittifakı figürandır, üstelik emperyalizmin, Türk düşmanlarının figüranıdır.

Ne devlet, ne millet, ne de vatan dertleri vardır.

Selamsız Babacan geçtiğimiz günlerde demiş ki:

“Bahçeli, işkencecilerin alınlarından öperek kendisine yakışanı yaptı.”

Türkiye düşmanı sözde bir vakfın Adana Seyhan’daki kanunsuz eylemlerine zamanında ve yerinde müdahale eden Türk polislerinin alınlarından öptüğümü grup toplantımızda söylemiştim.

Doğrudur, ben kendime yakışanı yaptım. Yine yaparım.

Bu polislerimizin tertemiz alınlarından bir kez daha öpüyorum.

Bu sevimsiz selamsız Babacan, Türk polisine işkenceci diyor.

Bölücülerle iş tutan bu güvenilmez ve dönek şahsın, polislerimize işkenceci demesi hem sefil bir iftira hem de asılsız ve alçak bir iddiadır.

Zillet partileri namerttir, zillet partileri vefasızdır ve itibarsızdır.

Karamollaoğlu da bizi “Allah akıl fikir versin” diyerek ilzam etmiş.

Sayın Karamollaoğlu, bizim aklımız bize yeter, sen CHP’nin, HDP’nin yanında ne arıyorsun, bu tembihi kimden aldın, ondan bahset.

Zillet ittifakının Türkiye gibi bir meselesi yoktur.

Yalan bunlarda diz boyudur.

Zillet İttifakı’nı oluşturan partiler diyor ki, beka sorunu yoktur.

Cahiller ve cani ruhlular bilmese de, büyük milletlerin her zaman beka meselesi vardır.

Çünkü büyük milletler ebediyete kadar var olmayı hedef belirler.

Bu hedefe ulaşmak için pek çok badireye göğüs gererler.

Zulmete dayanırlar, çileye katlanırlar, hezimet ve yenilgilerden tekrar doğmayı bilirler.

Türk milleti büyüktür, her zaman da büyük kalacaktır.

Ve bugün beka sorunlarımız geçmişe nazaran ağırlaşmıştır.

Ukrayna’nın işgali almasını bilenler için çok ciddi dersler içermektedir.

İnsanı yaşatmak bekayla ilgilidir, devlet ise bekasıyla yaşayacaktır.

Beka olmadan ekmek olur mu?

Beka olmadan ucuz yedim, pahalı aldım demek mümkün mü?

Beka olmadan belediyenin, siyaset yapmanın bir manası söz konusu mu?

Geçmişte, Türk milletinin kahraman evlatları yeri geldi çekirge yiyerek mukaddesatını savundu.

Aziz ecdadımız yeri geldi günlerce aç susuz kalıp vatanını müdafaa etti.

Bu zillette hayır yoktur, ufuk yoktur, Türkiye’yi düşünmek asla yoktur.

Nerede husumet varsa zillet oradadır.

Nerede fitne varsa zillet oraya yuvalanmıştır.

Zillet İttifakı Türkiye’ye karşı inancını kaybettiğinden kalben çoraklaşmış, kafa olarak çölleşmiştir.

CHP –İP – HDP – SP – ÖDP - Devası Geleceğine yetmeyen partiler aynı kervana girmişler, aynı kafilede yerlerini almışlardır.

Atatürk’ün partisi terör örgütleriyle düşüp kalkmaktadır.

FETÖ bunların yanındadır.

CHP Genel Başkanı telaş ve korku içindedir.

Yalan üstüne yalan konuşmaktadır.

Şuuru kapanmış, akıl ve izan ölçüleri tümden kaybolmuştur.

Bir gün dediğini diğer gün inkar etmektedir.

Sabah başka, akşam başkadır.

CHP Genel Başkanı PKK/YPG’nin Türkiye’ye saldıracağına inanmıyor.

Tezkereye hayır diyerek terörle mücadeleye karşı çıkıyor.

Diyarbakır’da Türk tarihine, utanmadan, sıkılmadan karanlık iftirası atıyor.

İbn-i Sina ne demişti; “Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.”

Bir tarafta zillet, diğer tarafta millet vardır.

Bir tarafta zillet, diğer tarafta ise milletin ruh kökünden doğan Cumhur İttifakı vardır.

Merhum Abdürrahim Karakoç ne diyordu:

"Beden ölür, çürür, cana bakın siz. 

Kim kiminle yürür, ona bakın siz. 

Bırakın dönsün dönme dolaplar, 

Haktan, hakikatten yana bakın siz."

Bu zillete kucak açanlar, muhterem ecdadımızın yüzüne yarın nasıl bakacaklar?

Ne anlatacaklar? Hangi bahaneleri ileri sürecekler?

Gafletteydik, görmedik, bilmedik, düşünmedik mi diyecekler?

Oy peşindeydik, günü kurtarmaya çalışıyorduk mu diyecekler?

Pazarlıklar böyleydi, arkamızdan itiyorlardı mı diyecekler?

Çaresiz kaldık, tutsak alındık, boynumuzu eğdik mi diyecekler?

Yolu karanlığa çıkan, felaketlere kılavuzluk yapan Zillet İttifakı Mehmetçiğe kurşun sıkan hainlerle, sözde Kürdistan hatırlatması yapan siyasi bölücülerle işbirliğini, tarihe nasıl anlatacak? Bunun günahını nasıl üstlenecek?

Zillet İttifakı’nın ortakları bunun hesabını iki cihanda nasıl verecek?

Hayır, Türk milleti bunu asla kabul etmez.

Bu ihanete yenilmez, bu ihaneti sineye çekemez.

Mezhebi, kökeni, yöresi ne olursa olsun, hiçbir kardeşim buna razı olamaz.

Türkiye bir ve bütün olur, aşılmaz kale gibi yükselir, bu oyuna gelmez.

Kardeşliğine, birliğine ve varlığına musallat olan bu tehlikeyi elinin tersiyle iter.

Sonsuza kadar var olmanın inancıyla, zilletin muhataplarına hak ettiği dersi verir.

Bunun hesaplaşma tarihi de 2023 yılının Haziran ayıdır.

Bugünkü CHP’nin, 1920’li yıllardaki CHP’yle uzaktan yakından alakası kalmamıştır.

Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi altındaki CHP tanınmaz haldedir.

CHP, Türk milletinin hassasiyetleriyle alenen oynamaktadır.

Bunu siyaset zannedecek kadar da ateşle oyun halindedir.

Ve günü geldiğinde de Türk milletine hesap verecektir.

 

Değerli Belediye Başkanlarımız,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Kanaatim ve ümidim odur ki, iki gün boyunca devam edecek “Belediye Başkanları Toplantımız” çok hayırlı neticelere vesile olacaktır.

Buradan çıkacak karar ve ortak irade mahalli idarelerdeki gücümüze güç katacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, sözlerime son verirken, hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyor, her birinize üstün başarılar diliyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.