Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünün yeni bir demokrasi zaferiyle taçlanma vakti yaklaştıkça, aziz millet iradesinin sandıkta tecelli edeceği tarihi güne sayılı günler kaldıkça, iç ve dış menşeli hain provokasyonların eşzamanlı olarak devreye alındığı gözlemlenmektedir. İsveç’in başkenti Stockholm’de Cumhurbaşkanımızı hedef alan alçak teşebbüsten kısa bir süre sonra bu defa da Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik aşağılık bir tertip, zalim bir eylem Türk-İslam aleminde infiale neden olmuş, hitamında sabır taşını çatlatmıştır. İsveç yönetiminin, Danimarkalı soysuz bir siyasetçinin Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakmasına izin vermesi yalnızca skandal değil, bunun da ötesinde barbarlığın ve vandallığın aleni gösterimi ve somut örneğidir. Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına izin vermek, en az yakmak kadar iğrenç ve ilkel bir rezalettir. Milliyetçi Hareket Partisi kutsallarımıza el uzatan, periyodik saldırı düzenleyen, Türk ve İslam düşmanlığında sınır tanımayan İsveç hükümetini ve provokatörleri lanetlemektedir. İsveç, bu yanlıştan dönmek, Türk ve İslam toplumlarından özür dilemek mecburiyetindedir. Milli ve manevi değerlerimize husumet besleyen bir ülke ya da ülkelerle NATO ittifak hukukunu paylaşmak şöyle dursun, siyasi ve diplomatik ilişki kurmak bile abestir, sakıncalıdır. Müstevli cephesinin zillet ittifakını cesaretlendirmek ve arkasında durduğunu göstermek adına siyasi operasyonlarına hız vermesine, varoluşumuza suikast düzenlemesine Müslüman Türk milleti tahammül etmeyecek, algı oyunlarına kanmayacaktır. Her siyasi parti tarih ve millet huzurunda tarafını netleştirmek, nerede durduğunu belirlemek, Türkiye’nin yanında olup olmadığını açıklığa kavuşturmak, milli ve manevi emanetlerimize yapılan saldırılara karşı tercihini ve tutumunu ortaya koymak durumundadır. The Economist Dergisinde Türkiye’ye yapılan hakaret ve Türk düşmanı John Bolton’un çarpık ve çirkin beyanatları elbette sonuçsuz kalmaya, ayaklar altında ezilmeye mahkumdur. Zillet ittifakının gizli ortakları artık saklanma ihtiyacı duymayacak kadar pervasızlaşmıştır. Fikir ve düşünce hürriyetinin sınırlarını ihlal edip inanç ve insanlık onurunu çiğneyen hiçbir şer odağı içimizdeki işbirlikçileri eliyle hayalini kurduğu teslim alınmış, tasfiye edilmiş, bölünmüş ve parçalanmış bir Türkiye’ye ulaşamayacaktır. Sandık ne İsveç’te kurulacak ne Bolton’un evinde açılacak ne de diğer ülkelerin denetiminde olacaktır. Türk milleti hür iradesini seçim vakti geldiğinde ibra ve işaret edecektir. 14 Mayıs seçimlerini kundaklamak için zillete destek olan muhasım güçler yine kaybedecektir. İsveç’in NATO üyeliği bu şartlar altında Gazi Meclis’in onayından geçemeyecektir. Dinimize, dilimize, değerlerimize, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimize hıyanetin ve saygısızlığın muhakkak bir sonucu olacaktır. Bu sonuca ulaşmak için diyorum ki: “Aziz Milletim Sıra Sende” Dinin sahibi Allah’tır. İman ediyoruz ki, hem Allah’ımız hem de milletimizle birlikte İslam alemi batıla, küfre ve haçlı emellerine vakti saati geldiğinde kaçınılmaz hesabı soracaktır.
|