Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Aziz Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Türk milletinin altın sırması, gariplerin müşfik sığınağı, hükümran mazimizin bayraklaşmış yadigârı, şehzadeler yurdu Amasya’da sizlerle bir arada olmaktan kıvanç duyuyorum. Bu vesileyle hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Her yanı tarih, her taşı yakut olan Amasya’dan gönül ve kültür coğrafyalarımıza en kalbi selamlarımı gönderiyorum. Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümündeyiz. Türkiye’nin kader seçimlerinin eşiğindeyiz. Adım adım sandık ve seçim gününe yaklaşıyoruz. Herkes konuşacağını konuştu, şimdi söz sizdedir. İrade milletindir. Hüküm milletindir. Karar milletindir. Türk milletinin önünde ve üstünde hiçbir kuvvet, hiçbir kudret de yoktur. 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılması gündemde olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri Türkiye’mizin gelecek ümitlerini tazeleyecektir. Bu seçimler Lider Ülke Türkiye hedefini gerçeğe dönüştürecektir. Önümüzdeki seçimler Türk ve Türkiye Yüzyılının çatısını örecektir. Bu nedenle diyorum ki: “Aziz Milletim Sıra Sende.” Amasyalı kardeşlerim, sıra sizlerde. Birlikte başaracağız, birlikte yapacağız, Türkiye’mize hep beraber sahip çıkacağız. Soruyorum sizlere; √ Bu kutlu mücadelede yanımızda mısınız? (Evet) √ Bu inançlı mücadelede bizimle yürüyecek misiniz? (Evet) √ İç ve dış işgal cephesine karşı Milliyetçi Hareket Partisi’ne destek verecek misiniz? Cumhur İttifakı’na olur ve omuz verecek misiniz? (Evet) Allah razı olsun hepinizden. Güvencemiz Amasya, gücümüz büyük Türk milletidir. Gözümüz parlak ufuk çizgisinde, gönlümüz her daim sizlerledir. Yavuz Selim Meydanı’nda coşkusuyla bizlere şevk ve heyecan veren siz değerli kardeşlerimize, buraya kadar gelemese de gözü, kulağı ve duası bizimle olan muhterem vatandaşlarımıza en iyi dileklerimi sunuyorum. Açık hava toplantımızın düzenlenmesinde, tertibinde ve temininde emeği geçen Amasya il Başkanımıza, Belediye Başkanımıza, feragat timsali tüm dava arkadaşlarıma bu vesileyle teşekkür ediyorum. Alayınıza hoş geldiniz sefalar getirdiniz diyorum. Muhterem Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Tarihi vesikalar göstermektedir ki, Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a gelmiş, müteakiben Havza’ya geçmiş, nihayetinde de 12 Haziran 1919 Perşembe günü Amasya’ya intikal etmişti. Askeri erkân, Amasya Müftüsü, eşraf ve halk tarafından coşkuyla karşılanmıştı. Amasya 104 yıl önce Milli Mücadele’nin ilk karargâhı olmuştu. Milli duyuş, milliyetçi duruş buradan yedi düvele meydan okumuştu. Mustafa Kemal Paşa Amasya’nın merkez olarak seçilme nedenini bakınız şöyle açıklamıştı: “En uygun yer Amasya’dır. Burası Türklüğün öz kaynaklarından birisidir. Uzun zaman şehzadelerin merkezi olması ile de merkezi idareye intibak itiyadı vardır.” Amasya iliklerine kadar Türk’tür, milli onurun medarı iftiharıdır, nitekim en buhranlı dönemlerde karar ve hareket mihveri olarak sivrilmiştir. Amasya demek vatana sevdalı yüreklerin mecmuu demektir. Amasya demek, yurdunu alçaklara uğratmayanların, al bayrağa yan baktırmayanların, milletine laf ettirmeyenlerin mukadderat membaı demektir. 1815 Viyana Kongresi’nde Osmanlı İmparatorluğu’na hasta adam yaftası vurulmuştu. Kanlı savaşlar, karanlık oyunlar, kalleş tuzaklar, soysuz entrikalar hem insan varlığımızı hem de vatan topraklarımızı sistematik şekilde budamıştı. Türk milletinin tarihten silinmesi planlanmıştı. Türkleri Anadolu’dan çıkarmanın zalim projeleri hazırlanmıştı. Bilmiyorlardı ki, bağımsızlık milletimizin kaderidir. Görmüyorlardı ki, tek dişi kalmış canavarın sonuç alması imkânsızdır. Merhum Akif’in, “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.” haykırışı ruh kökümüzün yankısı ve yansıması idi. Merhum Mithat Cemal Kuntay’ın şu muhteşem şiiri Türk milletinin ortak irade seslenişiydi: Düşmez yere haşa o bizim bayrağımızdır. Bir fecr olarak doğmadadır her dağımızdan. Ay yıldız, o mazideki süstür, emin ol, Atide güneşler doğacak bayrağımızdan.
Altına yatarken de bizimdir yerin üstü, Bir kal’e olur toprağımız vecde gelir de; Dağlar, kayalar göğsümüz üstünde tepinse, Düşmanları biz ram ederiz kan kesilir de.
Deryaları kan, taşları bitmez kemik olsa, Bir son nefesin aynı olup bitse nesimi, Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta, Çekmez kürenin sırtı o tabut-u cesimi.
Kürenin sırtı Türk milletini çekemez. Küresel sırtların hükmü Türkiye’ye geçmez, geçemez. Bunun ispat ve işareti 22 Haziran 1919 tarihinde yayımlanan Amasya Genelgesi’dir. Sekiz maddelik işbu Genelgede, milletin istiklalini yine milletin azim ve kararının kurtaracağı, milletin hukukunu savunacak bir heyetin kurulacağı ilan ve ilam edilmişti. Amasya Genelgesiyle tezahür eden istiklal iradesi aynısıyla Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın mert ve soylu siyasetine emanettir. Bu emanet çiğnenmeyecek, çiğnetilmeyecektir. Bu emanetin feyziyle Cumhuriyet’in yeni yüzyılı inşa ve imar edilecektir. Maalesef Türkiye’nin aleyhine kudurmuş gibi faaliyet gösteren işbirlikçiler yeniden çifte sürülmüşler, yine araziye çıkarılmışlardır. Husumet cephesinde toplaşan lekeli güruh, ülkemize bir kez daha ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin peşine düşmüştür. Amasya Genelgesi, Cumhuriyet’in ilk yüzyılının beyannamesiydi, şimdi de yeni bir yüzyılın sayfası açılmaktadır. 1919’lu yıllarda, milletimizin varlığına, birliğine ve bağımsızlığına kim saldırmışsa, kimler suikast yapmışsa, biliniz ki, bugünkü tortuları, bugünkü torunları gene aynı gayeyle işbaşındadır. Dün devşirilmiş manda ve himayeciler vardı, bugün de vardır. Dün zalimlere yandaşlık yapanlar vardı, bugün de karşımızdadır. Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal Paşa’yı karşılayanlar arasında bulunan Müftü Hacı Tevfik Efendi demişti ki: “Paşam bütün Amasya emrinizdedir.” Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa da tarihe geçen şu konuşmasını yapmıştı: “Memleket elden gidiyor, eğer düşman Samsun’a ayak basacak olursa çarıklarımızı giyip dağlara çıkmamız, vatan toprağını son parçasına savunmamız gerekecek.” İşte bu cesur yürek, bu dirayetli tavır vatanımızın üzerine serpilen ölü toprağını kaldırıp atmıştır. Bu mücadelenin mana ve mirasıyla her türlü iç ve dış tehdide karşı tetikteyiz, teyakkuz halindeyiz. Türkiye’yi zilletin anaforuna çekmek için fırsat kollayanları tanıyoruz. Şimdi sizlere soruyorum, öyle bir cevap veriniz ki, bütün muhasım odakları titretin, hepsine Amasya’nın mesajını duyurun: √ Vatana sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Bayrağa sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet) √ Hakkınıza, haysiyetinize, hukukunuza sahip çıkacak mısınız? (Evet) Allah sizleri her daim var etsin diyorum. Beraber çok daha güçlüyüz. Birlikte her zorluğu aşmaya muktediriz. Çünkü ayrılıkta azap, birlikte rahmet olduğunu çok iyi biliyoruz. Kim hangi oyunu oynarsa oynasın, kim hangi tuzağı kurarsa kursun, ayrılmayacağız, ayrışmayacağız, aramızda ayrık otu barındırmayacağız, bihakkın saflarımızı sıkı tutacağız, el ele, gönül gönüle Kızılelmaya doğru koşar adım yürüyeceğiz. Yılmayacağız, yıkılmayacağız, yıktırmayacağız, sonunda yükseldikçe yükseleceğiz. Taviz vermeyeceğiz, teslim olmayacağız, tembellik göstermeyeceğiz, mutlaka kazanacağız. Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünde cumhurun muhteşem zaferine hep birlikte omuz vereceğiz. Yine soruyorum, ama az önceki cevaplarınızın şiddetini geçmenizi istiyorum: √ 14 Mayıs seçimlerine hazır mısınız? (Evet) √ Seçim günü gelip çattığında sandığa gidecek misiniz? (Evet) √ Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy verecek misiniz? (Evet) √ Cumhur İttifakı’na destek olacak mısınız? (Evet) Kim ne söylerse söylesin, bizim Cumhurbaşkanı adayımız belli, kararımız nettir. Kriz severler boşuna uğraşmasın, sözümüz sözdür; değerli adayımızın da, şaşmaz kararımızın da sonuna kadar arkasındayız. Bulanık sularda balık avlama merakında değiliz. Uçurum kenarlarında oyalanma arayışında değiliz. Meçhul bir istikametin kulvarına sürüklenme niyetinde değiliz. Hele hele Türkiye’nin zillete düşmesine katiyen tahammül edecek değiliz. Diyorum ki, “Aziz Milletim Sıra Sende.” Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün amacındayız. Zalimlere karşı aynı siperdeyiz. Zillete karşı aynı mevzideyiz. Hainlere karşı aynı hizadayız. Türkiye düşmanlarına karşı aynı çizgideyiz. Biriz, diriyiz, hep birlikte Türkiye’yiz, Türk milletiyiz. Doğudan batıya, kuzeyden güneye büyük bir aileyiz. Hedefimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açık ara farkla tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi, TBMM’de milletvekili sayısı ve siyasal destek itibariyle çok güçlü bir Milliyetçi Hareket Partisi grubunun ve Cumhur İttifakı’nın oluşmasıdır. Gayemiz budur, gayretimiz buna yöneliktir. Soruyorum sizlere; √ Buna var mısınız? (Evet) √ Bize destek olacak mısınız? (Evet) √ Üç hilalin yanında mısınız? (Evet) √ Beraber miyiz? Birlikte miyiz? Bizimle misiniz? (Evet) Bu evetler, 104 yıl önce Amasya’da uyanan, zafere giden yol haritasını hazırlayan, teslim olmayacağını haykıran milli direniş ruhunun gür sesidir. Bu evetler boyun eğmeyen iradenin cümle aleme seslenişidir. Değerli Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Türkiye’miz içeriden ve dışarıdan yaylım ateşine tutulmuştur. Cumhur İttifakı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin karalanması için her türlü çirkeflik sahnelenmektedir. Seçim tarihi yaklaştıkça ABD’sinden İngiltere’sine, Almanya’sından İsveç’ine sırayla Türkiye’ye algı operasyonları düzenlenmektedir. İsveç’ten Danimarka’ya kadar dinimize ve diyanetimize hakaretler edilmektedir. Hiçbir insanın kabul edemeyeceği ilkel ve iffetsiz sataşmalar ülkemize, Cumhur İttifakı’na ve Cumhurbaşkanımıza reva görülmektedir. FETÖ’cüler zillet ittifakının yanındadır. Sosyal medya terörü bütün insani ve vicdani ölçüleri berhava etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi’ne şerefsizler, vatan hainleri, sömürgeci caniler eliyle kumpas kurulmaktadır. İtibar cellatları devreye girmektir. Müfteriler korosu fazla mesai yapmaktadır. Münafıklar koalisyonu aralıksız fitne saçmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi’ne son dönemlerde yoğunlaşan, eşzamanlı ülkemize ve Cumhur İttifakı’na karşı ilerletilen düşmanlığın sebebi 14 Mayıs seçimlerinde küresel emperyalizmin Türkiye’den intikamın alma çabasıdır. Provokasyonların sebebi budur. Huzur ve güvenliğimizi zaafa düşürmek için sistemli bir faaliyet gündemdedir. Gafiller, hainler, zeka ve vicdan özürlüsü içimizdeki haçlı severler bu kapsamda sonuca ulaşacaklarını sanıyorlar. Amasya’yı kandırmayı hayal ediyorlar. Türkiye’nin belini kırmanın arayışındalar. Milli silah sanayindeki dev atılımlardan korkuyorlar. Göz kamaştıran alt yapı yatırımlarından, hayranlık uyandıran eser ve hizmet seferberliğinden rahatsız oluyorlar. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin son beş yıldaki muhterem ve müstesna performansından, devlet-millet dayanışmasının müthiş ve muazzez seviyesinden, zorlukların ve zorbaların üstesinden fedakarca gelme kararlılığından ürküyorlar, kabus yaşıyorlar. Gücüne güç katan Türkiye’ye tahammül edemiyorlar. Türk Devletleri Teşkilatı’nın varlığıyla uyanışa geçen Türk Birliği hedefinden çılgına dönüyorlar. Kızılelma ülküsünü duyunca, insansız savaş uçaklarını görünce, bölgesel ve küresel alanda sesi yükselen bir Türkiye’ye şahit oldukça ödleri patlıyor. Milletimizin kronikleşmiş sosyal ve ekonomik sorunları birer birer çözüldükçe sabahı zor ediyorlar, kızarmaz gözleriyle, yaşarmaz gözleriyle, utanmaz siyasetleriyle her yapılana kulp takıyorlar, her başarıya kara çalıyorlar. Bunlar nimet bilmez, bunlar ekmek bilmez, bunlarda vefa, millete mensubiyet ve sevgi yoktur. Yabancılarla el ele vererek Türkiye’ye muhalefet edecek kadar zillete gömülmüşlerdir. Memurlarımızın, işçilerimizin, esnaflarımızın, emeklilerimizin, dul ve yetimlerimizin, şehit yakınlarımızın, polislerimizin, askerlerimizin, gazilerimizin, hülasa toplumun her kesiminin ihtiyaç ve talepleri sırasıyla karşılandıkça CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden Deva’sına, serokundan diğer marjinal zihniyetlere kadar alayı siyasi şok geçirmektedir. CHP Genel Başkanı, terörle mücadelede kahramanlıklar gösteren Türk Silahlı Kuvvetleri’ni iftiralarla durdurmaya çalışmaktadır. PKK terör örgütüne çıtını çıkaramayan bu köksüz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesini alçakça suçlamaktadır. Türk askerinin cepheden kaçtığını iddia edecek kadar aciz, korkak ve art niyetlidir. Kahraman güvenlik güçlerimiz şehadet pahasına terör örgütlerine dünyayı zindan ederken Kılıçdaroğlu adeta hop oturup hop kalkmaktadır. Şerefli Türk askerinin üniformasını Ortadoğu ülkelerindeki askerlerin üniformalarıyla bir tutacak kadar akıl, ahlak ve izan sınırlarından taşmıştır. Kılıçdaroğlu Türkiye’nin karşısındaki mihraktır. Kılıçdaroğlu bölücülerle, yağmacılarla, teröristlerle, Türkiye düşmanı çevrelerle aynı gemidedir. Aynı istikamettedir. Aynı hevestedir. İP Başkanı Diyarbakır’a gidip utanmadan, sıkılmadan, vicdanı sızlamadan silahlara veda mesajı vermiştir. Ne hazindir ki, PKK’ya yeşil ışık yakmıştır. Bölünmeye selam salmıştır. Teröristlerle mütarekeye efendilerinin emriyle tamam demiştir. Bunun adı demokrasi olamaz. Bunun adı iyilik hiç olamaz. Bu olsa olsa küresel güçlerin kafa kola aldığı, ağzına bir parmak bal çalıp zalim bir projede konu mankeni yaptığı çarpık siyasetçi hezimetidir. Meyvesiz ağaç, susuz dere, hedefsiz ülke, değersiz insan, vatansız millet, milletsiz devlet neyse Türkiye’nin karşısına geçmiş zillet ittifakı bire bir fotokopisidir. Bu nedenle zillette hayır yoktur. Zillette umut yoktur. Zillette ufuk yoktur. Zillet partileriyle ulaşılacak hiçbir gelecek yoktur. Soruyorum sizlere; √ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yanında mısınız? (Evet) √ Cumhur İttifakı’nın yanında mısınız? (Evet) √ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında mısınız? (Evet) √ Milliyetçi Hareket Partisi’nin sonuna kadar arkasında mısınız? (Evet) Allah sizlerden razı olsun, iradeniz irademizdir, gücünüz gücümüzdür. Bu evetleriniz Türkiye’nin önünü pırıl pırıl aydınlatmaktadır. 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerini sabote etmek, toplumsal huzuru bozmak, milli mukavemeti kırmak, iç kargaşa ve çatışma ortamını yaratmak maksadıyla alçak bir proje uygulamaya geçilmiştir. Amaç Türkiye’nin teslim olmasıdır. Amaç Türkiye’nin iddialı ve iradeli duruşundan tavizler koparmak, cumhurun yükseliş ve büyüme seferberliğini baltalamaktır. İsveç’te Yüce Kitabımıza karşı işlenmiş nefret suçunun sebebi budur. İsveç yönetimi Türkiye Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakılmasına izin vererek vahim ve vandal bir skandala imza atmıştır. Bilahare İsveç’in İsrail Büyükelçiliği önünde Tevrat yakılmasına izin verilmemiş, elbette doğru yapılmıştır. Ne var ki sıra dinimize, kitabımıza, Türk ve İslam’ın tüm değerlerine gelince İsveç ve diğer muhasım niyetli ülkeler insan onurunu, inanç hürriyetini yok saymaktadır. Bu alçaklıktır. Bu zulüm tetikçiliğidir. Biz ne dinimize ne de başka dinlere saygısızlığı asla hoş görmeyiz. Şayet konu ifade ve düşünce özgürlüğü ise buna en fazla riayet edip hürmet gösteren Türk milleti olduğunu dostun da düşmanın da yüzüne söyleriz. Doğruya doğru yanlışa yanlış deriz. Kur’an-ı Kerim’i yaktıklarını zannedenler aslında kendilerini yakan Cehennem ehlileridir. Müslüman Türk milleti 14 Mayıs yaklaştıkça tuzakların yaygınlaştığını görmektedir. Ancak zalimlerin zulmü cumhurun zaferine gölge edemeyecektir. Küresel oyuna teşrifatçılık yapan zillet ittifakının oyunu sandıkta bozulup parçalanacaktır. Şimdi siz söyleyiniz: √ Sandık günü geldiğinde Türkiye’nin varoluşunu kurcalamaya cüret eden, yabancılarla bir olup milli varlığımızı kundaklamaya çalışan zillet ittifakına gerekli demokratik cezayı kesecek misiniz? (Evet) √ Bunları gelmemek üzere defedecek misiniz? (Evet) √ Cumhurbaşkanımızın maketini tersten asıp mukaddesatımıza el ve dil uzatanları, Milliyetçi Hareket Partisi’ni günlerdir tahrik ve taciz kampanyasıyla zedelemeye uğraşan bölücü teröristlerle FETÖ’cü alçakları, siyasetteki ve medyadaki kimliksiz uzantılarını pişman edecek misiniz? (Evet) √ Buna söz veriyor musunuz? (Evet) √ Milliyetçi Hareket Partisi’ne, Cumhur İttifakı’na ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan amasız, fakatsız destek olacak mısınız? (Evet) Amasya Genelgesi’nin hükümleri vicdanımızda mahfuzdur. Samimiyetle ve yiğitlikle pekişmiş bu mesajlarınız Amasya’nın açık ve net kararının demokratik tescilidir. Aziz Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Zillet ittifakının hala ve henüz Cumhurbaşkanı adayı yoktur. Seçim tarihi belli olunca adayı açıklayacağız demişlerdi, ancak müstakbel zillet adayını şimdiye kadar ne duyan ne de öğrenen vardır. Altılı masanın 26 Ocak 2023 tarihli 11’inci toplantısından da sonuç çıkmamıştır. Aralarındaki gizli ve şiddetli rekabet iradelerine haciz koymuştur. Bugünden yetki krizinin pençesine düşmüşlerdir. Altılı masa konsey yapılanmasıyla kukla bir Cumhurbaşkanı arayışına girmişlerdir. Ortak imzayla ülke yöneteceklerini deklare etmişlerdir. Sonuç bildirgesi olarak yayımladıkları kağıt parçası ise siyasetsizliğin, hazırlıksızlığın, rant ve ikbal paylaşımındaki gerilimin esasen belgesi niteliğindedir. Zillet ittifakı darmadağındır. Zillet ittifakına sahiplerinden henüz şunu aday gösterin talimatı gelmiş değildir. Biden muhtemelen son kararını iletmemiştir. Bizim garibimize giden husus ise öncelikle şudur: CHP Genel Başkanı geçtiğimiz günlerde bir gazeteciye şöyle demişti: "Erdoğan'ın aday olup olmamasına kilitlenmek gibi bir düşüncemiz yok" Sonra da bir televizyon kanalında, "Erdoğan’ın adaylığına karşı üçüncü dönem itirazı yapacak mısınız?" sorusuna ise "Yok hayır. Net; aday olmak istiyorsa buyursun gelsin, millet herkesin boyunun ölçüsünü verecektir. Özel bir tartışma yapmayacağız. Bu tartışmalar artık geride kalmalı. Biz yapmayacağız.” cevabını vermişti. Bu düşüncelerini bir hafta evvel paylaşmıştı. Buna rağmen altılı masanın 26 Ocak tarihli toplantısının ardından yapılan ortak açıklamada, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına hukuksuz ve vesayetçi anlayışla karşı çıkılmış, demokrasi tarihine eklenen kara bir sayfa olarak değerlendirilmiştir. Altılı ganyana bu aklı kim vermiştir? Bir hafta içinde değişen ne olmuştur? Bu zaman sürecinde kimlerin görüşü sorulmuş, kimin mesajına köle gibi riayet edilmiştir? Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığına karşı çıkılmasını esas alan metin nerede hazırlanmış, hangi ülkenin büyükelçiliğinde kaleme alınmıştır? Be hey gafiller, be hey densizler, be hey demokrasi muhalifleri Sayın Erdoğan’ın adaylığından bu kadar mı korkuyorsunuz? Çelişkide bocalıyorsunuz, bu suretle yanlışı savunacak beyhude gerekçeleri hangi mihraklar üretip elinize tutuşturuyor? Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı meşrudur, hukukidir, anayasaldır, ahlakidir, tartışmaya açan cumhura, Cumhuriyet’e savaş açan demokrasi kaçkınları, adalet inkarcıları, milli irade dolandırıcılarıdır. Tespitimiz zillet ittifakının kaosa oynadığı yönündedir. Sandıkta alamayacağı neticeyi sokakta zorlamak için denklem kuran bir curcuna ve cukka ittifakı karşımızdadır. Bizim adayımız belli, kararımız nettir. Cumhurbaşkanı adayımız sonuna kadar Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Merhum Namık Kemal’den esinlenerek diyorum ki: “Felek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin, millet yolunda hizmetten, Cumhurbaşkanımızın adaylığından vazgeçersek namerdiz.” Aziz Milletim Sıra Sende. Zalime direniş için sıra sende. Zillete haddini bildirmek için sıra sende. Mühürlü kalpleri rezil etmek için sıra sende. Egemenlik haklarımıza, milli bekamıza ve milli çıkarlarımıza korkusuzca sahip çıkmak için sıra sende. Türkiye’nin kategorik ve kesintisiz diriliş ve yükseliş azmine sahip çıkmak için sıra sende. Sıra sende Amasyalı kardeşim. Türk ve Türkiye Yüzyılına sahip çıkmak için sıra sende. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne sahip çıkmak için sıra sende. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni bir beka sorunu haline geldiğini iddia eden süfli ve silik zillet siyasetini tasfiye etmek için sıra sende. Nerede bir mazlum varsa, nerede hakkı yenmiş bir masum bulunuyorsa, nerede barış ve huzura susamış mağdur görülmüşse oraya el uzatan Türkiye’ye sahip çıkmak için sıra sende. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’i Müslüman gönüllerle buluşturan güçlü iradeye sahip çıkmak için sıra sende. Tahıl koridorunun açılmasına ortam hazırlayarak açlıktan bir deri bir kemik kalmış gariplerin yanında duran siyasi haysiyete sahip çıkmak için sıra sende. Abdülhamid Han Sondaj gemimizle birlikte 4 sondaj, 2 de sismik araştırma gemimiz sayesinde Türkiye’nin mavi vatandaki varlığını ve kararlılığını sergileyen, enerji alanında yeni bir vizyon haritası çizen devlete sahip çıkmak için sıra sende. 28 yıl sonra Karabağ’ın esaret ve işgalden kurtarılmasında öncü rol oynayan şerefli duruşa sahip çıkmak için sıra hepinizde. Vakit, hiçbir ayrım yapmadan, “bayrak”, “vatan” ve “millet” ortak paydasında kucaklaşma vaktidir. Bizim düşünce ve inanışımıza göre, Türkiye’de yaşayan 85 milyon vatandaşımız Cenab-ı Allah’ın kutsal bir emanetidir. Her yöremizi, bin yılın barışından ve kardeşliğinden doğmuş her insanımızı bağrımıza basıyoruz. Herkese elimizi uzatıyoruz. Ancak bölünme gayreti içerisinde olanları da affetmemizin mümkün olmadığını buradan ilan ediyoruz. Çağrımız birliğe, dirliğe ve kardeşliğedir. Çağrımız, önce ülkem ve milletim diyen her kardeşimedir. Çağrımız, bu millet, bu vatan, bu bayrak benim diyen her kardeşimedir. Çağrımız, milli birlik ve huzurlu yarınlara ulaşmak isteyen her kardeşimedir. Çağrımız, her insanımızı kardeş, her yöremizi aziz bilen Türkiye sevdalılarınadır. Paylaşılacak vatanım, vazgeçilecek insanım yok diyen her vatan evladıyla kaderimiz birdir. Biz birlikte Türkiye’yiz diyen herkes bizim özbeöz kardeşimizdir. Soruyorum sizlere; √ 2023 yılında sandığa gidecek misiniz? (Evet) √ Cumhurun muazzam iradesini gösterecek misiniz? (Evet) √ Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı’na oy verecek misiniz? (Evet) √ Amasya’nın tarihi kararını oyunuzla zillet ittifakına tebliğ edecek misiniz? (Evet) Hepinize şükranlarımı sunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarını ve aziz şehitlerimizi hürmetle, rahmetle, minnetle anıyorum. Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun diyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun. Ne Mutlu Türküm Diyene.
|