Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Değerli Milletvekili Arkadaşlarım, Saygıdeğer Misafirler, Basınımızın Değerli Temsilcileri, Bildiğiniz gibi, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri münasebetiyle Gazi Meclisimiz yasama faaliyetlerine bir süre ara vermişti. Bugün itibariyle Meclisimiz çalışmalarına başlamış, 31 Mart seçimleri sonrasında da parti grubumuz ilk kez toplanmıştır. Bu vesileyle sizlerle tekrar bir araya gelmenin bahtiyarlığını yaşıyor, hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Siz değerli arkadaşlarım başta olmak üzere, TBMM’nin her üyesine ve siyasi parti gruplarına başarılar diliyor, Allah’tan kolaylıklar niyaz ediyorum. Toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından olmak üzere; Televizyon ekranları, radyo kanalları ve sosyal medya platformlarından takip eden aziz vatandaşlarımıza, Gönül ve kültür coğrafyalarımızda varlık ve birlik mücadelesi veren değerli kardeşlerimize en kalbi selamlarımı iletiyor, şükranlarımı sunuyorum. Tüm iyimserliğimle, tüm iyi niyetimle, tüm irade hürriyetimle ülkemizin, milletimizin ve partimizin bahtının açık olmasını diliyorum. Aziz Dava Arkadaşlarım, İnsanından kopan siyasetçinin kaderi suya nakışlar çizmek, sonunda ise dibe çakılmaktır. Nasıl ki aydının görevi aydınlık getirmekse, siyasetçinin görevi de insanıyla hemhal olmak; huzur, refah, birlik, kardeşlik ve istikrar hedeflerine çevik ve çelebi bir ruhla destek vermektir. Siyaset, nesillerin hayatını müspet yönde etkileyip değiştirecek kılavuz olmalıdır. Siyasetin ekseni akıl, enerjisi ahlak, edimi hizmet, edası da hürmet ve muhabbettir. Bizim siyasetten anladığımız elbette bunlardır. Araya araya bulmayı amaçladığımız define milletimizin eşsiz vicdanında mahfuzdur. O vicdan ki; doğru ile yanlışı, hak ile batılı, samimiyet ile sahteliği, mazlum ile zalimi, şehit ile caniyi sıfır hatayla tefrik edecek basirete, beceriye ve berraklığa haizdir. Hiç kuşkusuz egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet ne diyorsa, neyi istiyorsa, nasıl karar veriyorsa saygımız ve sadakatimiz tamdır ve tartışmasızdır. Bizim demokrasiye bağlılığımız sözde değil özdedir. Milli iradenin hükmüne toz kondurmamız düşünülemeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’ye ve Türk milletine varlığını adamış iman neferleriyle, dava ve gönül erleriyle siyasetçinin değil seçmenin mutluluğunu her zaman ve her şart altında gaye edinmiştir. Buna da aynen ve şevkle devam edilecektir. Geride kalan bir aylık zaman diliminde hem partimiz hem de ülkemiz adına iki mühim demokratik etap geçilmiş, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşma mücadelemiz kamçılanmıştır. Bunlardan ilki, 17 Mart 2024 tarihinde coşkuyla gerçekleştirdiğimiz 14’üncü Olağan Büyük Kurultayımızdır. Bu kapsamda Merkez Yönetim Kurulumuz ve Merkez Disiplin Kurulumuz yenilenmiş, aynı zamanda parti tüzüğümüzün bazı maddeleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine uygun hale getirilmek maksadıyla değiştirilmiştir. Kurultay sonrası ilk MYK-MDK toplantımız da dün yapılmış, bu suretle Başkanlık Divanımız teşekkül etmiştir. Huzurlarınızda Başkanlık Divanında görev alan değerli dava arkadaşlarıma önümüzdeki zor ve zahmetli mücadele döneminde başarılar diliyor, üstlendikleri tarihi sorumluluğu alınlarının akıyla taşıyacaklarına yürekten inanıyorum. Özellikle her birimizin hissesine düşen vazife; kafa karıştıran, şüphe uyandıran, vehimleri sulayan, ortamı bulandıran çarpık ve çürük zihniyetlerin kara propagandalarına aldırmadan hak bildiğimiz yolda, halkın yanında, hakkın izinde arkamıza bakmadan hızlı adımlarla yürümektir. Ancak böylesi emin, erdemli ve enerjik bir yürüyüşün istikrarlı hızı bizi zinde tutacak ve nihayet zirveye taşıyacaktır. Bugünün sosyal ve ekonomik temelli ihtiyaç ve isteklerinin aksine siyaset yapamayacağımız gibi, geleceğin tasarım ve planlamasını ihmal ederek de asla mevzi ve mesafe alamayız. Biz görevimizin farkındayız. Yapacaklarımızın da şuurundayız. Vizyonu yetişmeyenlerin nefeslerinin tükendiği yerde terk etmeleri, hatta farklı tesirlerin sonucu yılmaları, umutsuzluk ve yılgınlık çarkına kapılmaları bundan sonra da muhtemeldir. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi’nin inanmış, irade göstermiş, ahlaki ve fikri olgunluğa erişmiş hiçbir mensubunun devşirilip yarı yolda devrilmesi artık söz konusu değildir. Türkiye’mizi hak ettiği gelişmişlik statüsüne mutlaka çıkarmalıyız. Türk milletini layık olduğu yüksek mevkie muhakkak ulaştırmalıyız. Bütün bunları yaparken siyaset önceliğimiz sınıflara, zümrelere, şahıslara hiçbir ayrıcalık tanımadan yalnızca milletimizin tamamını tarihi perspektif içinde kucaklayan ve onun devamını amaçlayan bir kavrayışla hareket etmektir. Bizim milliyetçiliğimiz, Türk milletinin tarih içerisinde yoğrulmuş olan milli değerleriyle, çağın birikimi olan gelişmeleri birlikte yaşatmayı; milli ile evrenseli, yerel ile küreseli beraberce değerlendirmeyi esas almaktadır. Bu çerçevede; Günümüzün ekonomik, enformatik, teknolojik, diplomatik ve diğer alanlarında günbegün cesameti artan ters akıntılara göğüs germeliyiz. Türk siyaset yapısını, gelişen toplumun taleplerine göre milli ve manevi değerlere müzahir olacak şekilde yeniden ele almalı, yeni bir anayasayla da taçlandırmalıyız. Siyaset, medya ve ekonomi ilişkilerini demokratikleştirmeli, Türk devrinde insanımızın mutlu, müreffeh ve güvenli olacak bir dönemin kapılarını el birliğiyle, ortak değerler etrafında kenetlenerek açmalıyız. Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara köklü cevaplar hazırlayarak, Türk ve Türkiye Yüzyılına temel olacak kalıcı ve güçlü reformları peş peşe hayata geçirmeliyiz. Üreterek, yabancı sermayeyi özendirerek, tasarrufu artırarak, fiyat ve finansal istikrarı kurumsallaştırarak, ihracat ve yatırım seferberliğini teşvik ederek, bilhassa adil ve insani paylaşımı canlandırarak yeni yüzyılda Türkiye ekonomisini zincirlerinden kurtarmalıyız. Milletler mücadelesinin acımasız rekabetinde Türk milleti ortak paydasında buluşmalı, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimseyi yabana atmadan geçmişin muzaffer hatıralarını geleceğin ufkuyla eklemleştirmeliyiz. Bunu yapacak irade, inanç ve itibar Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nda mevcuttur. Katılaşmış önyargıları, zembereğinden boşalmış kısır çekişmeleri bir kenara bırakmalıyız. Vatan ve millet sevdasıyla hareket edebilme ferasetini derhal gösterebilmeliyiz. Türkiye hepimizindir, hepimizin ortak vatanıdır. Farklı başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır. Tek çare, dünyaya “Türkiye” merkezli bakmakla, küresel ilişki ağlarını “Türkçe” okumakla mümkündür. Böyle bir siyaset anlayışı, yalnızca Türkiye’yi değil soydaşlarımızı, din kardeşlerimizi ve yardım eli gözleyen mazlum milletleri de kurtaracak yeni bir hamle üstünlüğü kazandıracak, tıpkı bir bayrak gibi yükselecektir. Bilinmelidir ki, “Ülke İçin Var Olduk, Bir Ülküye Yar Olduk.” Unutulmasın ki, “Ülkeye Sevdalandık, Ülküye Yemin ettik.” Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşakkatle elde ettiği bir değer olan demokrasiye gönülden bağlıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, insanın insan olması sıfatından kaynaklanan temel hak ve hürriyetlere saygı duymaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, herkes için bağlayıcı olan adaleti, düzeni, barışı ve hürriyeti birlikte tesis etmeyi hedefleyen hukukun üstünlüğüne inanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, vatandaşlarımızın inançlarını yok saymadan, bir arada kardeşçe yaşamasının güvencesi olan din ve vicdan hürriyetini savunmaktadır. Bunlar bizlere demokrasinin getirdiği nimet ve yükümlülüklerdir. Ve milli kültürümüzde kökleri vardır. Hiçbir şüphem yoktur ki, geleceğin süper gücü Türkiye’dir. İstanbul’un fethinin 600’üncü yıldönümü olan 2053’te bu ideal gerçekleşecektir. İstiklalin ve istikbalin güvencesi Cumhur İttifakı’dır ve varlığını kararlılıkla devam ettirecektir. Tarihte büyük devletler kurmuş ve bu potansiyeli defalarca göstermiş olan Türk milletinin bugün her evde, her ocakta, her ailede, her ana yüreğinde yaşattığı medeniyet kudreti, onu saklı durduğu yerden çıkaracak samimiyeti, marifeti ve cesareti beklemektedir. Beklenen o samimiyet, o marifet, o cesaret şükürler olsun ki, Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur İttifakı’nda tecessüm ve tecelli etmiştir. Gelen Türk asrıdır, Türkiye ve Türk milleti 2071’de cihan ve uzay hakimiyeti mefkûresini Allah’ın izniyle başaracaktır. Zafer sabredenlerin ve inananlarındır. Her zaman ifade ettiğim gibi, gayret bizden, tevfik Allah’tandır. Türk milliyetçileri, milli görev ve sorumluluklarının idraki içinde emaneti kırıp dökmeden, günlük hesaplar içinde çarçur etmeden yarınlara ulaştıracak siyasi akla ve şuura sahip olduklarını fedakarlıklarıyla yine gösterecekler, yine ispat edeceklerdir. Değerli Milletvekilleri, Son bir aylık zaman diliminde geçtiğimiz ikinci demokratik etap 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleridir. Türk milleti hükmünü vermiştir. Önümüzdeki beş yılın yerel yöneticileri seçilmiştir. Geldiğimiz bu aşamada, Milliyetçi Hareket Partisi’nin 31 Mart seçimleriyle ilgili görüş ve değerlendirmeleri 3 madde halinde şunlardan müteşekkildir: 1– 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinden yaklaşık 10 ay sonra milletimiz bu defa da yerel seçimler için sandık başına gitmiştir. Yeni yüzyılın ilk seçimi tamamlanmış, seçimsiz geçecek 4 yılın önü açılmıştır. Milletimizin hür iradesiyle verdiği demokratik karara saygılıyız, seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize ve siyasi partilere hayırlı olması da temennimizdir. Yerel seçimlerin doğasıyla genel seçimlerin doğası elbet farklıdır. İkisini birbirine karıştırmak fahiş bir yanlıştır. Yerel seçimlerde özne ve öncelik adaylar olduğu halde, genel seçimlerde partilerdir, bununla mündemiç ülkenin ve uluslararası ilişkilerin bütününü kapsayacak program ve projeleridir. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra el değiştiren, birisinin çıkıp diğerinin indiği bir iktidar yapısı yoktur. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra rota değiştiren, hedeflerinden sapan, iddialarından cayan, yerinde sayan bir Türkiye yoktur, olması da mevzu konusu değildir. “Yerelde iktidar olduk” diyenler hayal âlemindedir. Türkiye’de iktidar tektir ve o da Cumhurbaşkanlığı Kabinesidir. Fazladan üç beş belediye başkanlığı kazanmakla yerel iktidar tantanası koparanların siyasetin nesnel gerçeklerine, milletin irade künhüne vakıf olmadıkları ayan beyan ortadadır. Kendi partilerinde disiplini tesis edemeyenlerin, birlik ve beraberlik vasatını kaybedenlerin, üstelik hiçbir projeleri olmayanların, hasbelkader, konjoktürel sebeplerle ulaştıkları sonuçlara güvenip zafer nutukları atmaları sadece mizahi bir yanılgıdır. Şımarıklığın alemi hiç yoktur. Çünkü bugün şımaranların yarın milletten şamarı yemeleri mukadderdir. 2- 31 Mart seçimlerine katılım oranı diğer seçimlerle mukayese edildiğinde çarpıcı şekilde düşüktür. Nitekim 31 Mart 2019 seçimlerinde yüzde 84,1 olan katılım oranı, 31 Mart 2024’de yüzde 78,11’e inmiştir. 31 Mart’ta yaklaşık 13 milyon 300 bin vatandaşımızın sandığa gitmediği anlaşılmaktadır. Bundan dolayı milli irade tam ve eksiksiz olarak sandığa yansımamıştır. CHP Genel Başkanının “yüzde 25’lik cam tavanı çatlatma” masalını anlatmasının dayanağı da budur. Tavanı çatlamış bir partinin ayağı yere basmayacaktır. Kaldı ki, tavanı çatlak olanın temeli çürüktür, ayakta kalması mucizelere bağlıdır. “Sokağın sesini duyduk, değişim sandığa yansıdı, sandık ittifakı işliyor, rehavet yok, şimdi icraat vakti” diyerek böbürlenen, kendilerini dev aynasında gören DEM’lenmiş siyasi garabetlerin; ne bir dünya görüşü, ne de mütekamil bir fikir ve siyaset çizgisi vardır. Tesadüflerin ve tepkiselliklerin bileşkesinde elde edilen gelip geçici seçim başarısının nasıl ağır bir yüke dönüşeceğine her insanımız yakın bir vadede şahit olacaktır. Geçmişinden ibret almayanların geleceği de hüsrandır. 3– 31 Mart seçimlerine tesir eden olgulardan birisi ekonomik sıkıntılar ve emeklilerimizin yaşadığı sorunlar, diğeri ise mahalli özellik ve şartlara muvafık adayların tespitindeki bazı açmazlardır. Parti olarak milletimizin mesajını aldık ve gerekli çalışmaları başlattık. Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur İttifakı’nın çok güçlü bir şekilde millete hizmet yolculuğunu sürdüreceğinden herkesin emin olması başlıca arzumdur. 31 Mart seçimlerinden sonra müfteriler yine boş durmadılar. Partimizin oy oranının düştüğünü, tabanımızın kaydığını, seçmen kaybettiğimizi, eridiğimizi, dibe çöktüğümüzü utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan yazanlar, söyleyenler, televizyon televizyon gezip boş keseden sallayanlar, ulu orta atıp tutanlar oldu. Hepsini takip ve not ettik. Kötürüm emel sahibi bu bay ve bayanların Milliyetçi Hareket Partisi’ni tanımadıklarını, tanısalar bile karalamak için her yola saptıklarını gayet iyi biliyoruz. Merhum Mithat Cemal Kuntay diyordu ki: Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta; Çekmez kürenin sırtı o tabut-u cesimi! Milliyetçi Hareket Partisi için de şunu söylemek mümkündür: Yıkılmaz, yolda kalmaz bu dava, farz-ı muhal aksini iddia eden şarlatanlar olsa da; Hiçbir hain, hiçbir iç ve dış düşman da baş edemez Türklüğün mukadderat onuruyla, mukaddesat ruhuyla! Milliyetçi Hareket Partisi 30 büyükşehrin 28’inde Cumhur İttifakı’nın adayını desteklemiştir. Sadece Manisa ve Mersin’de kendi adaylarımızla seçime girdiğimiz malumunuzdur. 51 ilin 22’sinde MHP ile AK Parti seçime ayrı ayrı; 29 il merkezinde de işbirliği halinde katılmıştır. Yerel seçimlerde parti oylarının doğru ve sağlıklı anlaşılması için il genel meclisi seçim sonuçlarına bakmak kaçınılmaz bir mecburiyettir. 51 ili kapsamına alan il genel meclis seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nin oy oranı yüzde 16,62’dir. Hani nerede yüzde 5’in altına inen oy oranımız? Hani nerede zayıflayan seçmen desteğimiz? Hani nerede küçülen, kaybeden, tekleyen ve gerileyen Milliyetçi Hareket Partisi? 31 Mart seçimlerini işlerine geldiği gibi okuyanlar, keyfi olarak yorumlayanlar, ilkel ve ideolojik dürtülerle asıl bağlamından koparanlar zillettedir, ziyandadır, kalpleri de kaskatı kesilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinden başarıyla çıkmıştır. Hiç kimse bu gerçeği karalamaya ve kapatmaya teşebbüs etmemelidir, zira buna güç yetiremeyecektir. Türk milleti sevdalılarına sahip çıkmıştır. Türk milleti geleceğini Cumhur İttifakı’nda görmüştür. Bayram mesajımda da değindim üzere; Türkiye sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır. Dönemsel olarak sivrilenlerin günü geldiğinde silinip gitmeleri de yaşanacak bir akıbettir. Değerli Arkadaşlarım, Rusya ile Ukrayna, İsrail ile Filistin arasındaki savaş ve çatışmalar önce ateşkes, sonra barış ve siyasi çözümle düğümlenmelidir. Kiev ile Moskova, İstanbul’da el sıkışmalı, üçüncü dünya savaşı senaryosunu tedavüle sokan, nükleer savaştan bahseden zalimlerin tezgahı boşa çıkartılmalıdır. Yeni bir dünya savaşı cinayettir, Allah muhafaza beşeriyetin sonunu hazırlayacaktır. Rusya ile NATO’yu çatıştırma, Fransa’nın Ukrayna’ya asker yollama ihtimalleri ateşe benzin dökmektir. Barış herkesin yararına, her ülke ve millet için hayat memat konusudur. İsrail ile İran arasındaki yoğunlaşan gerilimin, karşılıklı çatışma ve silaha sarılma tercihinin son bulması, Ortadoğu’ya barış, sağduyu ve sükûnetin hakim olması dileğimizdir. Bölgesel bir savaşın patlak vermesi zincirleme felaketleri tetikleyecektir. Buna hiç kimsenin, hiçbir devletin hakkı yoktur. İsrail’in 1 Nisan’da İran’ın Şam diplomatik misyonunu hedef alması, İran’ın da 13 Nisan’ı 14 Nisan’a bağlayan gece yarısı 100 balistik füze, 30 seyir füzesi, 170 İHA ile misilleme de bulunması herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri İsrail’e destek vererek ikiyüzlü siyasetlerini teyit etmişlerdir. İran’ın, operasyonun başarıyla tamamlandığı açıklaması, dahası bu operasyonda fırlatılan füze ve uçurulan İHA’ların tamamıyla etkisiz hale getirilmesi, tek bir kişinin dahi burnunun kanamaması başka bir tartışma konusudur. Adeta Gazze katliamının perdelenmesi ve dikkatlerin farklı yöne çekilmesi için iki devletin ön planda olduğu bir tiyatro gösterisi sahnelenmiştir. İsrail’in Gazze’deki soykırım suçuna tahammül etmek, sabır göstermek, alttan almak hiçbir vicdan sahibinin yapacağı bir şey de değildir. Netenyahu canidir, istifa etmelidir, hesap vermelidir, barış yanlısı bir hükümet kurulmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Kabinesinin Filistin ve Gazze gerçeğini dünyaya anlatan insani, vicdani, ahlaki tutarlılığı olan politikaları kesintisiz devam etmelidir. İsrail ile Filistin arasındaki barış arayışlarına sonuna kadar destek verilmelidir. Bunun yanı sıra iki devletli çözüm ortamı derhal teessüs etmelidir. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarına haiz, egemen, bağımsız, siyasi ve toprak bütünlüğünü sağlamış bir Filistin devleti kurulmadan ne Ortadoğu’da ne de dünya çapında sular durulmayacak, barış ve çözüm iklimi yeşermeyecektir. Türkiye’miz; Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’yu kapsayan stratejik ve zorlu coğrafi bir üçgenin ağırlık merkezindedir. Bir başka deyişle, Anadolu coğrafyası Avrasya jeo-politiğinin kalbidir. Düşmanımızın, dostumuzdan fazla olmasının nedenlerini bu jeopolitik mirasta aramak lazımdır. Ayrıca ülkemizin istikrarlı devlet ve yönetim geleneği, modern siyasi kurumları ve demokratik rejimi muadil ülkelerden pozitif ayrışmaktadır. Türkiye, jeo-ekonomik ve jeo-politik avantajları hasebiyle, doğal kaynakların ve stratejik hammaddelerin üretim ve pazar yollarının üzerinde bir yanda köprü diğer yanda da terminal işlevi görmektedir. Bundan kaynaklanan paylaşım mücadelelerinin tam göbeğindedir. Jeo-kültürel müktesebatımız ise tarihi, dini, insani hasletlerimizin yanı sıra, dünyada emsalsiz, aynı zamanda gerilimli bir mevkiimiz olduğunu işaret etmektedir. Medeniyetlerin, kültürlerin ve dinlerin buluşma potasında yer alıyor oluşumuz hem sorumluluk yüklemekte hem de uyanık ve dikkatli olmamızı gerektirmektedir. Allah’ın bir lütfu olan Anadolu coğrafyasında payidarlığın sırrı; komşularla dostane ilişkiler kurmak, muhtemel doğal afetlere karşı kalıcı tedbirler geliştirmek, çevremizde barış kuşağı tesis etmek, iç cepheyi sağlam tutmak; askeri, siyasi ve ekonomik caydırıcılığa sahip olmaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin dış politikasının özü; tam bağımsızlık olup her ülkeyle karşılıklı çıkar ve egemenlik haklarına önşartsız riayet ve saygı dairesinde barışçıl diyalogları kalıcı hale getirmektir. Muhterem Arkadaşlarım, Başta TBMM İçtüzüğü olmak üzere, yürürlükteki hukuk mevzuatı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle uyumlaştırılmalı, bu alanda reformist adımlar atılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin aksayan yönleri tamir edilerek bütün kurum ve kurallarıyla kalıcı hale getirilmesi, yönetim hayatımızdaki istikrarın elbirliğiyle kökleştirilmesi önceliğimizdir. Tavsayan ve kasten uzatılan HDP’nin kapatma davası sonuçlanmalı, arkasından sıra DEM’e gelmeli, nitekim bölücü partilerin kapısı kilitlenmeli, başka isimlerle açılmaları anayasal çerçevede engellenmelidir. İttifak sistemi gözden geçirilerek siyasi ve demokratik istikrarı zaafa uğratan ve uygulamada şahit olunan bazı çarpıklıklar ilerleyen süreçte giderilmelidir. Önümüzdeki sıcak gündemlerden birisi de sivil, demokratik ve kapsayıcı yeni anayasa hazırlığı olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, 100 maddelik anayasa teklifiyle mezkur hazırlığa katkı vermek için samimi çağrısını yineleyerek herkesi sorumluluk bilinciyle hareket etmeye davet etmektedir. Biz hazırız, darbe anayasasını rafa kaldırmanın sadece zaman, emek, sabır, sağduyu ve ahlaki uzlaşma gerektirdiğine inanıyoruz. Türkiye’nin tarihsel varlığı, Türk milletinin istikbal umudu sekteye uğratılmayacaktır. Milletimizin her talebi başımızın üstündedir, çözülmesi de acildir. Sözlerime son vermeden önce, Antalya Konyaaltı’nda yaşanan teleferik kazasında hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza şifalar diliyorum. Sorumluların mutlaka hesap vermesini temenni ediyorum. İkinci defa FİBA Kadınlar Avrupa Ligi Şampiyonu olan Fenerbahçe Alagöz Holding Kadın Basketbol Takımımızın oyuncularını, teknik heyetini ve Fenerbahçe camiasını kutluyorum. Siz değerli arkadaşlarımın, aziz milletimizin ve Türk-İslam aleminin geçmiş Mübarek Ramazan Bayramını bir kez daha tebrik diyor muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
|