Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Değerli Dava Arkadaşlarım, Sayın Basın Mensupları, 31 Mart seçimlerinden sonra ilk kez gerçekleştirdiğimiz belediye başkanları toplantımızın başında hepinizi en kalbi duygularımla birlikte hasretle, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. Yurdumuzun her köşesinde yaşayan, aynı zamanda yurt dışında hayat ve varlık mücadelesi veren aziz vatandaşlarımızı en iyi dileklerimle selamlıyor, şükranlarımı sunuyorum. Kızılcahamam Patalya Otel’de düzenlediğimiz bu toplantımızın hayırlı sonuçlara kapı aralamasını niyaz ve temenni ediyorum. 31 Mart 2024 tarihinde, “Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi” yapılmış ve Türkiye zincirleme seçimler dönemini geride bırakmıştır. Ülkemiz artık seçim gündeminden çıkmıştır. Mensubiyetinden iftihar ettiğimiz ve egemenliğin yegane sahibi aziz milletimiz nihai kararını vermiş, böylelikle seçimsiz geçecek dört yıllık süreye girilmiştir. Ülkemizin demokratik rüştü 31 Mart’ta bir kez daha ve üst düzeyde ispat edilmiştir. Seçilsin veya seçilmesin, gerek belediye başkan adayı, gerek il genel ve belediye meclis adayı olsun, partimizin ve Cumhur İttifakı’nın millet huzuruna çıkan bütün muhterem isimleri sorumluluklarını bihakkın yerine getirmişlerdir. Sizler 31 Mart 2024 tarihinde; il, ilçe ve beldelerinizde yaşayan vatandaşlarımızın takdir ve tercihiyle belediye başkanı olarak seçilip tarihi bir sorumluluğu omuzladınız. Nice engeli aşarak, nice zorluğu yenerek başarıya ulaştınız. Evvelemirde belediye başkanlığı görevine talip olarak demokratik ve medeni cesaretinizi inançla ve iddiayla gösterdiniz. Nihayet vatana, millete ve yörelerinize hizmet onuruna ulaşabilmek, partimizin belediyecilik konusundaki hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla bütün imkan ve gücünüzle sahada varlık gösterdiniz. Marifet elbette iltifata tabidir. Marufiyet elbette iradeyle tabiidir. Bu nedenle hepinizi, her belediye başkanımızı, seçimlerde aday olup seçilemeyen her arkadaşımızı, bunun da fevkinde bütün teşkilatlarımızı yürekten kutluyor, bilhassa sizlere önümüzdeki beş yıllık sürede üstün muvaffakiyetler diliyorum. Allah yardımcınız olsun diyorum. Niyaz ederim ki, yürüdüğümüz yolda ayağınıza taş değmesin, bahtınız da açık olsun. Aziz Dava Arkadaşlarım, Değerli Belediye Başkanlarım, 31 Mart 2024 seçimlerinin kendine özgü şartları içinde partimiz ve Cumhur İttifakı hamd olsun başarıya ulaşmış, seçimlerden yüz akıyla çıkmıştır. Kaldı ki somut ve sarih sonuçlar başkaca bir yoruma yer ve gerek bırakmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin oy oranına yönelik karalama çabalarının bizim nazarımızda hiçbir değeri, hiçbir itibarı, hiçbir geçerliliği yoktur. Zira bariz gerçekler ulu orta meydandandır. Saklayacağımız, gizleyeceğimiz, utanacağımız, üzerini örteceğimiz ve mahcubiyet duyacağımız bir şeyden bahsetmek mümkün değildir. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin kesin sonuçları Yüksek Seçim Kurulu tarafından 6 Mayıs 2024 tarihinde açıklanmış, bir gün sonra da Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Mahalli İdareler Seçimlerinde partilerin aldığı oyun sağlıklı ve gerçekçi değerlendirmesi için il genel meclis üyeliği seçimlerine bakmak akla yatkın tek çare, tek yoldur. Çünkü belediye başkanı seçiminde tezahür eden oy verme eğilimiyle il genel meclis üyeliği seçiminde tebarüz eden oy verme eğilimi pratikte de, teoride de farklı farklıdır. Birisinde aday profili kısmen daha baskın iken diğerinde parti kimliği ön plandadır. Ülke genelinde, Milliyetçi Hareket Partisi il genel meclis üyeliği seçimlerinde yüzde 16,64 oy almış ve çok önemli bir gelişme kaydetmiştir. Cumhur İttifakı’nın toplam oy oranı da yüzde 48,8 düzeyinde vuku bulmuştur. Bazı zeka özürlülerin ve hastalıklı ruhların zaviyesinden baktığımızda, partimiz büyükşehir belediye seçimlerinde yüzde 1,65 oy almıştır. 30 büyükşehir belediyesinin 28’inde ittifak çatısı altında giren ve sadece iki büyükşehirde kendi adayını gösteren Milliyetçi Hareket Partisi’ni yüzde 1,65 oy oranıyla tartıya çıkarmak, bu suretle siyaseten tahrip etmeye kalkışmak aymazlık olduğu kadar karanlık ve kalleş bir niyetin mahsulü değil midir? Hatta kronik ve kemikleşmiş bir Türk düşmanlığına işaret etmeyecek midir? Havanda su dövenlerin havaları sönmüştür. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye çapında müstesna bir sonuç almış ve çok şükür başarılı olmuştur. Bu kapsamda partimiz 96 belde, 114 ilçe, 8 il belediye başkanlığı kazanarak yerel yönetimlerde varlığını ibra etmiştir. Başarımızı hazmedemeyenler, başarımızı sindiremeyenler, başarımızdan ürkenler abuk sabuk, ileri geri konuşsa da milletimiz hükmünü vermiş, sevdalılarının başını öne eğmemiştir. İradenin sahibi aziz milletimizin kararı başımızın üstündedir. Yine de sonuçları her yönüyle analiz edip gerekli dersleri çıkarmaktan geri durmayacağımızın bilinmesinde yarar vardır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı ister yerel yönetimlerde, ister merkezi yönetimde olsun, milletimize hizmetle mesul, çalışmalarının birine bin eklemekle memurdur. Türkiye seçimlerin yüksek gerilimli atmosferinden uzaklaşmalıdır. Yumuşama ve normalleşme çağrıları sözde kalmamalıdır. Hem nalına hem mıhına vurarak ulaşacağımız bir yer yoktur. Milli birlik ve kardeşlik hissiyatının tahkimi, halka halka genişleyen sosyal, ekonomik ve yasal reformların takviyesi, milletimizin taleplerinin temini önümüzdeki asıl gündem konusudur. Türk ve Türkiye Yüzyılı Hedeflerini yakalamak milli yeminimiz olmalıdır. İç ve dış vesayet odaklarının tertip ve tezgâhlarını boşa çıkarmak, Türkiye’yi dipsiz tartışmaların içine sürüklemekten kaçınmak hepimizin mütemadi vazifesidir. Temiz toplum, temiz siyaset, tertemiz ve parlak bir gelecek için yapacaklarımız çok, yavaş hareket etme hakkımız ise yoktur. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Önce ülkem ve milletim diyorsak netleşmemiz, samimiyet göstermemiz, nerede durduğumuzu gözden geçirmemiz lazımdır. Türkiye ve Türk milletinin tarih, kültür ve kardeşlik vadisinde buluşup birbirimizle kenetlenecek miyiz, yoksa sudan sebeplerle, eften püften bahanelerle birbirimize sırt mı çevireceğiz? Huzur, refah ve istikrarımıza elbirliğiyle sahip mi çıkacağız, yoksa her gün yeni bir kavga ve karışıklık ortamı için provokasyon nöbeti tutanlara göz mü yumacağız? Devleti ebed müddet, milleti ebed müddet amacıyla tek yürek olmuş bir Türkiye’nin çağlar üzerine sıçramasına hizmet mi edeceğiz, yoksa nefislerimize, egolarımıza, siyasi ihtiralarımıza teslim olup günlük polemiklerle vakit mi kaybedeceğiz? Belediye kaynaklarını terör örgütüne ve bölücü yandaşlarına peşkeş çekenlerin yakasından mı tutacağız, yoksa demokrasi ve özgürlük istismarı yapanların dayatmalarına tamam mı diyeceğiz? Önümüzdeki süreç herkes için dürüstlük testi mahiyetindedir. Mühim olan ne söylendiğinden ziyade ne yapıldığı veya yapılacağıdır. Biz ne diyorsak onu yaparız, çünkü sözümüz senet, özümüz kefildir. Siyasi mücadelemizde akli tutum ve ahlaki tutarlılık ihmal etmeyeceğimiz ilkelerimiz arasındadır. Bizim kucaklaşma ve uzlaşma vasatımız ülkemizin ve milletimizin baki çıkarları, vazgeçilmez değerler hazinesidir. Terörizme boyun eğmek bir uzlaşma veya yumuşama değil, acziyet ve teslimiyettir. Terörü bir hak arama vasıtası görenlere, bunu destekleyenlere makul bakış devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yok saymaktır, bu zeminde yumuşama, diyalog ve normalleşme diye de bir şey söz konusu olmayacaktır. “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” suçunu işlemiş olanlara hoşgörüyle bakmak, dış tehditlerle bağımsız ve tarafsız yargıyı işlevsiz hale sokmanın hesabını yapmak uzlaşma ve yumuşama değil, tükeniş ve altüst oluş demektir. Terörist Demirtaş’ın ve 6-8 Ekim olaylarını azmettiren diğer bölücülerin ceza almasına hukuksuzluk demek, itiraz etmek, karşı gelmek devlete ve millete en ağır hakaret olup bunun yumuşama ortamına zarar verdiğini ileri sürmek art niyetlilik, terör seviciliği ve ikiyüzlülüktür. Mesele milli ve manevi değerlerde uzlaşmaktır. Yumuşama beklentimiz usulde değil üslupta olmalıdır. Usul esasa mukaddemdir, yani usul esastan önce gelmektedir. Özellikle muhalefet partilerinin arayışı usulde bir yumuşama ise muhataplarını uyarıyorum ki, böylesi bir yumuşama yıkıma çanak tutmak, krizlere ortam açmak, hukuk devletinin surlarında gedik açmak demektir ve mutlak butlanla batıldır. Kutuplaşmayı besleyenler bellidir. Karamsarlık ortamını canlı tutmak için el ovuşturanlar berrak şekilde karşımızdadır. Yeni anayasa çağrılarına kulak tıkayıp, önce yürürlükteki anayasaya uyma şartını masaya koyanlar, İlave olarak Cumhurbaşkanımızın bir kısım tasarrufunu, 31 Mart’tan sonra gelişen diyalog ve normalleşme anlayışına uygun düşmediğini iddia edenler alışkın oldukları bulanık havayı tekrar tesis etmek için fırsat kollayan tatlı su kurnazlarıdır. Siyasette yumuşama pek tabii sürekli ve sürdürülebilir boyutlara tırmanmalıdır. Aksini düşünmek sorumsuzluktur. Ancak yumuşama kisvesi altında yumuşakça olmamızı, köşelerimizin törpülenmesini, sesimizin kısılmasını, irademizin kırılmasını hiç kimse beklememeli, böylesi bir tarihi yanlışa da tavsiyem heves etmemelidir. Özellikle altını çiziyorum ki, kumpasçılarla işimiz olamaz. Komplo peşinde koşanlarla ortak noktamız bulunamaz. Devletin içinde, FETÖ benzeri hukuk dışı yapılanma ve gayri meşru hiyerarşik sistem kuran, güç devşiren, pozisyon mücadelelerine girişen, kendi tarikat veya cemaat mensupları dışında kim varsa fişleyip berhava etmek için nifak üreten odaklarla asla yolumuz kesişemez. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Devletin, hukukla yollarını ayırdığı anda herhangi bir çeteden farkının kalmayacağı bilinen bir husustur. Yönetimde istikrar sağlanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Kabinesi görevinin başındadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi müessirdir ve dört başı mamur şekilde çalışmaktadır. Hiç kimse kendisine güç vehmetmemeli, karanlık senaryolarla, sipariş talimatlarla, gizli tanık ifadeleriyle, üstlendiği görevi kötüye kullanmak suretiyle iç huzur ve barış ortamımızı zedelemeye kalkışmamalıdır. Eğer bu kalkışma olursa, buna cüret edenlerin başı mutlak surette ezilmeli, bağ ve bağlantılarının, devlet, toplum ve medya içindeki uzantılarının tasfiyesi, tecridi ve tecziyesi acilen sağlanmalıdır. Mevzu bahis konu, devlet ve milletin istikbali ise hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Terörist Demirtaş’ın, Sorosçu Kavala’nın ve Gazze politikasının rövanşını almak amacıyla iç işgal cephesinde konuşlananları dürte dürte harekete geçirenlere meydanı boş bırakmayacağız. Dahası onlara dünyanın kaç bucak olduğunu da göstereceğiz. Atalarımızın dediği üzere, düşman karınca bile olsa, kendimizi merdane tutacağız. Doğruları söylemekten hiç korkmayacağız. Etki ajanlarına, emperyalizmin kuklalarına, dış güçlerin operasyon elemanlarına asla taviz vermeyeceğiz. Bürokratik oligarşinin alt yapısını kurmak için eylem ve emel birlikteliği içinde olan çevrelerin oyunlarına tepkisiz durmayacağız. Statüko özlemi çekenlere, demokrasi karşıtlarına, milli iradeye pranga vurmak için hava koklayanlara sessiz kalmayacağız. FETÖ ve FETÖ benzeri yapıların devleti zehirleyip, devlet içinde feodal ve imtiyazlı alanlar oluşturmalarına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımızın yanındayız, devlet ve milletle ortak kaderin ta merkezindeyiz. Değerli Arkadaşlarım, Değerli Belediye Başkanlarım, Bildiğiniz gibi, Milliyetçi Hareket Partisi’nin üretken belediyecilik anlayışı bugüne kadar takdir edilmiş, uygulamada çarpıcı ve göz alıcı sonuçları görülmüştür. Bizim belediyelerimizde her şeyden evvel haysiyet, huzur ve hadim bir yürek hakimdir. Sadece kapımız değil kalbimiz de her vatandaşımıza açıktır. Belediye başkanlarımızdan hassaten ricam, üstlendikleri vazifenin hakkını sonuna kadar vermeleridir. Partizanlık bize uzaktır. Kayırmacılık bize yabancıdır. Eş, dost ve akrabaları kollamak, onlara liyakat esaslarını çiğneyerek makam tahsis etmek bizim siyasi ahlakımıza terstir ve aynı şekilde vebaldir. Oy veren oy vermeyen ayrımıyla hizmette tarafgir davranmak bizimle anılamayacak, bizim kitabımızda yazmayacaktır. Yörelerinizdeki her insanımızı bir ve eşit görünüz. Onları Cenab-ı Allah’ın bir emaneti kabul ediniz. Bir selamın bin hatır edeceğini unutmayınız. Tevazuu elden bırakmayınız. Alicenap ve müşfik bir tavrın izinden ayrılmayınız. Büyüklenmek yerine sofradaki ekmeği büyütmek için çaba harcayınız. Şehirlerinizin, beldelerinizin çehresini Türk ve Türkiye Yüzyılına müzahir şekilde güzelleştirip güçlendiriniz. Sevgi, saygı ve empati her kilitli kapıyı açacak anahtardır. Ne güzel de söylemiş Yunus Emre; Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için, Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı gönüller yapmak, gönüller kazanmak, gönüllere girmek için seferdedir. Gözlerde yaş varsa, silen el siz olun. Yüreklere hüzün çökmüşse, paylaşan ve çözüm üreten siz olun. Umutsuzca bakışlar varsa, çare olan erdem sizler olun. Bu hafta başında ilan edilen Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketinde yer alan hedeflere aynen riayet ediniz. Belediyenin görev ve sorumlulukları yalnızca; imar, su, kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel altyapı sorunlarını çözmek değildir. Belediyenin görev ve sorumlulukları yalnızca; çevre, çevre sağlığı, temizlik, katı atık, zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma, ambulans, şehir içi trafik, defin, mezarlıklar, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar, konut, kültür, sanat, turizm, tanıtım, gençlik, spor, orta ve yüksek öğrenim yurtları alanlarında iş üretmek, hizmet vermek değildir. Belediye demek insan onuruna, insan şerefine, insanın varlık haklarına sonsuz bağlılık, anlayışlı ve kucaklayıcı muamele demektir. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızı görmeyen, gözetmeyen, onların yanında olmayan belediye gerçek manada görev ve sorumluluklarını yerine getirmiş sayılamaz. Bizim belediyeciliğimizde insanı bilmek, insanla can beraberi olmak asıldır ve hakimdir. Bugüne kadar Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı yönetimindeki belediyelerde esas ve bağlayıcı husus hep bu olmuştur. Ümit ederim ki, bundan sonra da böyle olacaktır. Hizmet edenin himmet göreceğine; dürüst ve samimi olanın dua ve rıza kazanacağına; helal-haram ayrımı yapanın iki dünyasını da kurtaracağına iliklerimize kadar inanırız. Bizler günü birlik siyasi hesap ve mevzi kazanımlar peşinde değiliz. Bizim için vatandaşlarımızın huzuru, refahı ve güvenliği her şeyden önceliklidir. Çünkü milletimiz huzursuz ve memnuniyetsizse, geleceğe umutla bakamayız. Milletin desteği olmadan hiçbir siyasi hedef başarıya ulaşamaz. Halden, dertten, gönülden anlamayanlar yüksek hedeflere varamaz. En büyük arzumuz milletimizi her açıdan layık olduğu şekilde temsil etmek, hak ettiği gelişmişlik seviyelerine çıkarmak, sorunlarını köklü çözümlerle buluşturmaktır. Her insanımızın beklentilerini karşılamak; dik baş, tok karın, mutlu yarın amacına ulaşmak için çok çalışmanızı istiyorum. Elbette hep birlikte başaracağımıza inanıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı varsa; umut vardır, ufuk vardır, huzur vardır, ruh vardır, duruş vardır, milli hedeflere ulaşılması da inşallah mukadder olacaktır. Gözlerini açan, bununla da kalmayıp ayağa kalkan dev, Cumhuriyet’in yeni yüzyılına imza atacaktır. Türk milletinin desteğiyle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ivmesiyle Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleri birer birer hayata geçecek, hadisata ve tarihin akışına yön verecektir. Ayırmadan, ayrışmadan Türkiye için canla, başla çalışacağız. Bu vesileyle her belediye başkanımızı ayrı ayrı kutluyor, millete hizmet yolunda başarılar diliyorum. Aziz Dava Arkadaşlarım, Yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayacağız. 19 Mayıs, aynı zamanda tam bağımsızlığa giden sürecin ilk halkasıdır. Tarihte her şey ilk adımla başlamıştır. Adımlar birleşip yürüyüş olmuştur. Yürüyüşler gönüllerde yükselip mücadeleyle buluşmuştur. Mücadeleler genişleyip tarihin sayfalarını mühürlemiştir. Ve bir an gelmiş, o tarih Türk diye okunmuştur. Gün olmuş, o tarih Türk milletinin kahramanlıklarını insanlığın idrakine şakır şakır söyletmiştir. Tam 105 yıl önce Samsun’dan; √ Milli Mücadele’nin ilk adımı atılmıştır. √ İşgal ve esarete karşı ilk hamle yapılmıştır. √ Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk harcı karılmıştır. Türk milleti, Samsun’dan İzmir’e kadar inançla yürümüştür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Samsun’dan başlattıkları yürüyüşle yorgunluğu ve yılgınlığı aşmışlardır. Vatanımıza göz diken, varlığımıza kefen biçen emperyalist vahşilik ilk cevabını Samsun’dan almıştır. 19 Mayıs; milliyetçi şuurun millet iradesine döndüğü ilk merhaledir. 19 Mayıs; zalime, haine, alçağa, işbirlikçiye yıldırım gibi çarpan Türk’ün kudretli yüzüdür. 105 yıl önce Türk milleti zafere doğru harekete geçmiştir. İlk adım; vatanı sahipsiz, milleti çaresiz sanan bedhahlara karşı var oluş kıyamıdır. İlk adım; bölünmemizi, parçalanmamızı, tarihten silinip gitmemizi amaçlayan müstevlilere ve işbirlikçilere karşı Türk milletinin imanlı cevabıdır. İlk adım; bitmemizi, tükenmemizi, yersiz yurtsuz kalmamızı projelendiren zalimleri İzmir’e kadar kovalayan kahramanlığın şahlanışıdır. Bu şahlanışa hürmet ve hayranlık duyuyoruz. Buna leke sürdürmemek için biz de adımlarımızı sıklaştırıyoruz, biz de 19 Mayıs’ın ruhuyla zillete, rezalete, ihanete, yerli ve yabancı çıkar gruplarına sonuna kadar direniyoruz. Samsun’dan atılan ilk adım devletimizin yol haritası, aziz milletimizin kahramanlık beratıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’yi tarihin gerisine düşürmeye kimsenin gücü de, nefesi de yetmeyecektir. Çünkü ilk adımın ruhu maşeri vicdanda hala kor gibi durmaktadır. Gerekirse 105 yıl önceki adımı bir kez daha atarız, yeniden Kocatepe’ye karargah kurarız. Gerekirse Dumlupınar’a aşkla koşar, namertlere kafa tutarız. Yetmezse soluğu İzmir’de alırız, önümüze kattığımız ne kadar hain, bölünmemizi bekleyen ne kadar şiddet ve şekavet yuvası varsa denize dökeriz. Dün yaptık, yine yaparız. Dün başardık, bir kez daha başarırız. Kendimize güveniyoruz. Türk milletinin varlığını sonsuza kadar yaşatmaya and içiyoruz. 19 Mayıs 1919'da başlayan süreç, umutsuzluk içindeki millet varlığına olan yüksek inancın ifadesi olması bakımından örnek almamız gereken bir mücadele yöntemi olarak önümüzü aydınlatmaktadır. En az dün kadar bugün de gerekli olan aynı ruhun Türk gençliğine kazandırılması milli geleceğimiz açısından hayati derecede önemlidir. Gençlik, yeni fikirler, parlak düşünceler, taze güç ve dinamik bir kuvvetin karşılığı olarak, yaşlanması mukadder olan bir toplum yapısına giren zindeliği, heyecanı, enerjiyi ve umudu ifade etmektedir. Ancak, geleneksel bağların hızla koptuğu, yerine yeni değerlerin ikame edilemediği, dilini, tarihini, kültürünü ve çağı yeterince benimsememiş bir gençliğin milletimizin geleceğine katkı sağlamasını beklemek fazla iyimserlik olacaktır. Yüreği millet sevgisi ile dolu, insanlığa, ülkesine, ailesine ve kendisine karşı sorumluluklarının bilincinde olan ve yüksek ülküleri hedeflemiş gençliğin yetişmesiyle Cumhuriyetimizin bekası güvenceye kavuşabilecektir. Bu sayede lider ülke Türkiye gayesine ulaşılmış olacaktır. Türk gençliği oy kaygısı değil, milli şerefin istikbal meşalesidir. Gençlerimizin her birisi başımızı tacı, geleceğimizin güvencesidir. Onlardan esirgeyeceğimiz hiçbir şey olmaz, olmamalıdır. Onları mahrum bırakacağımız ne varsa günü geldiğinde ufkumuzu perdeleyecektir. Huzurlarınızda, büyük Türk milletinin ve geleceğimizin teminatı sevgili gençlerimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını bütün içtenliğimle kutluyorum. İlk adımın mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını, kurucu kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum. Sözlerime son verirken sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden aziz vatandaşlarımızı hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.
|