Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin
Çok Değerli Milletvekili Arkadaşlarım, Medyamızın Kıymetli Temsilcileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi 23. Dönem 3. yasama yılında Milliyetçi Hareket Partisi’nin ilk Grup toplantısını yapmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi üçüncü yasama yılı çalışmalarına, belirsizliğin ve kriz işaretlerinin arttığı, siyasi çatışmaların tehlikeli boyutlara ulaştığı ve Türkiye’nin varlığına kastetmeyi amaçlayan kanlı terörün tırmandığı yüksek gerilimli bir kargaşa, huzursuzluk ve istikrarsızlık ortamında başlamaktadır. Türkiye’mizin risk ve tehditlerle dolu bir dar boğazdan geçtiği, içte ve dışta ağır sorunların çözüm beklediği bu ortamda, dört gün önce yaşadığımız elim olay neticesinde ortaya çıkan şahadetler aziz milletimizi derinden yaralamış ve elbette ki haklı bir infiale neden olmuştur. Vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birliği uğruna canlarını vermekten kaçınmayan aziz şehitlerimiz muhteşem katılımlarla baba ocaklarında toprağa verilmiş; artık bu konudaki sabrı sınırına dayanmış bulunan milletimiz, kahramanlarını bağırlarına basarak teröre karşı milli tepkilerini yüksek sesle göstermişlerdir. Bu hunhar saldırıyı nefretle lanetliyor, şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar, ailelerine, aziz milletimize ve silah arkadaşlarına sabır ve başsağlığı dileklerimi tekrarlıyorum. Muhterem milletvekilleri, Bugünkü Grup konuşmamda yer vermeyi düşündüğüm;
Bu itibarla, bu konulardaki kapsamlı değerlendirmelerimizi önümüzdeki toplantılarda yapacağımızı, bugün terörle mücadeledeki değerlendirmelerimize yer vereceğimizi açıklamak istiyorum. Bunun yanı sıra 22 Temmuz seçimlerinden bu yana 23. dönem 1 ve 2. yasama yılında yaşanan yoğun gündemin bir analizini, partimizin bu konulardaki duruşunu ve önümüzde çözüm bekleyen muhtemel gelişmeleri ana hatları ile açıklamaya ve aziz milletimizle paylaşmaya çalışacağım. Değerli Arkadaşlarım, Hiçbir vatan sevdalısının tepkisiz kalamayacağı, hiçbir insan evladının sessiz duramayacağı, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği kanlı terör tablosu karşısında, ne öne sürülecek bahaneler, ne mazeret olacak gerekçeler ve ne de sözde kararlılık mesajları konunun aciliyetini ve vahametini ortadan kaldıramayacaktır. Gerçekleştirilen son hain saldırının yeri, zamanı ve şekli ile güvenlik güçlerimizin doğrudan ve ağır silahlarla hedef alınması, terör örgütünün kazandığı cüretin boyutlarını da gözler önüne sermiştir. Bu elim olayın ardından öncelikle yapılması gereken kaçan teröristlerin tam bir imhası ile sonuçlanana kadar havada ve karada, her türlü zeminde yürütülecek askeri bir operasyonun tam kararlılıkla ve ısrarla sürdürülmesidir. Teröristlerin uğrayabilecekleri ancak böylesi bir akıbet belki milletimizin vicdanını bir nebze olsun ferahlatacak, öfkesini dindirebilecek ve aziz şehitlerimizin ruhlarını şad edebilecektir. Bu kapsamda, Irak’ın kuzeyindeki inlerine kaçan teröristlerin gidebildikleri son sığınak neresi olursa olsun ve ne kadar uzakta bulunursa bulunsun, artık uluslar arası hukukun tanıdığı meşru sıcak takip şartlarının tamamı oluşmuştur. Hain saldırıda ağır silahların kullanılmış olunması, sınır ötesine yapılacak askeri harekâta yönelik orantılı güç kullanımını önleyecek eleştirileri de tamamen ortadan kaldırmış ve bir mazerete imkân vermeyecek kadar durum netleşmiştir. Hükümet derhal Türk Silahlı Kuvvetlerine teröristlerin tam bir imhası ile sonuçlanacak kapsam ve derinlikte bir harekât için siyasi irade göstermelidir. Bunun yanı sıra, bu harekâtla bağlantılı olarak, bu bölgelerde madem ki her terör saldırısında, çetin arazi şartlarının örtü ve gizlenmeye imkân verdiği ifade ediliyorsa, teröristlere üstünlük kazandıran bu fiziki zafiyete bir son vermek üzere; geçmişte yaptığımız önerimizi tekrarlıyoruz. Irak’ın kuzeyindeki Türkiye’ye sızmaların mutlaka önüne geçilmek üzere komşu ülke coğrafyasında bulunan ve önleyici tedbirler için Irak’ın kuzeyinden fiziken uygun arazilerden başlatılmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından “Güvenlik Bölgesi” oluşturulmalıdır. Bunlar bu defada yapılamazsa; sınır ötesine operasyon yetkisi veren Tezkere’nin uygulamalarının kamuoyunda sorgulanması ve toplumun mücadeleye olan güveninin sarsılması kaçınılmaz olacaktır. Artık herkes kabul etmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti, adına ne denirse denilsin, yıllardır komşumuz Irak coğrafyasından sevk ve idare edilen açık bir terörist saldırısı ve düşmanca bir tavırla karşı karşıyadır. Dış kaynaklı bu terörist unsurlar ile içteki siyasal uzantılarının bir cephe oluşturarak eylem, fikir ve emel birliği içinde bulundukları, bu ilişki ve işbirliğini her ortam ve fırsatta açıkça ifade etmekten asla kaçınmadıkları da bir gerçek olarak ortadadır. Geldiğimiz bu aşamada,
Bunun başka yolu ve yorumu kalmamıştır. Muhterem Milletvekilleri, Her saldırı sonucunda yaşadığımız acılar elbette ki toplumca paylaşılmalı, acı kayıplarımızın kutlu hatıraları milletimizin gönlünde sonsuza kadar yer bulmalı ve yaşatılmalıdır. Ancak, burada inandırıcılığı giderek zayıflayan taziye mesajları ve malum kararlılık beyanlarından daha da önemli olan, terörün kalıcı olarak durdurulması, bölücülüğün son bulması ve yeni şehadetlerin önüne geçilmesi için tedbirler alınması ve önerilmesidir. Bunların yanı sıra iç siyasi kaygıların neden olduğu oy avcılığının da terörle mücadeleyi gevşeten önemli bir faktör olduğunu unutmamak gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, terörle mücadele konusunu; teröristle mücadelenin üstünde ve onu da kapsayan bir bölücülükle mücadele stratejisi çerçevesinde görmektedir. Partimiz, bölücülüğün önünü açan ihmal, kasıt ve düzenlemelerin, terörü ortaya çıkaran şartlar ile etkenlerin ve teröre cesaret kazandıran ortam ve söylemlerin önünün kesilmediği ve bu olumsuz iklim ortadan kaldırılmadığı takdirde terörün ve bölücülüğün bitirilmesinin güç olacağını öngörmektedir. Bu itibarla, olayı yüzeysel ve basite indirgeyen yaklaşımlarla ve yalnızca askeri tedbirlere sığınan bir çözüm yolunu asla tercih etmemiş, siyasal duruşumuzun ve tekliflerimizin ilamı olan 2007 Seçim beyannamemizde de yer verdiğimiz gibi siyasi hedeflerinin arasında askeri ve güvenlik tedbirlerine ilave olarak;
Bizim buradaki endişemiz, etnik tahriklerin Türkiye’yi bir kardeş kavgasına sürüklemesi ve bunun sonucunda Türk milletinin bin yıllık kardeşlik hukukunun yara almasıdır. Son günlerde Balıkesir’de yaşanan üzücü olaylar ve gerginlikler, tehlikenin büyüklüğünü ve kaygılarımızın haklılığını bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Bölücü hainlerin bu alçak emellerine set çekmek ve bu oyunu boşa çıkarmak, bugün hepimiz için vatan görevidir. Türk Milliyetçileri ve Ülkücü Gençlik bu sorumluluk anlayışı içinde olmayı sürdürecek, şartlar ve tahrikler ne kadar ağır olursa olsun bu alçak senaryonun sahneye konulmasına geçit vermeyecektir. Bu hassasiyet herkes tarafından gösterilmediği takdirde, etnik kimliklerin okşanması, bölünmeyi hızlandıracak eğitim ve resmi dil taleplerinin önünün açılması, bölücülerin hamisi olan Irak’lı aşiret reisleri ile resmi temasların başlatılması, üzerinde ısrarla durduğumuz kardeşlik duygularına ağır bir darbe vuracaktır. Bölücü terörizmle siyasal bölücülük arasındaki doğal ve doğrudan ilişkiyi tersten yorumlayarak, bölücü taleplere hak vermenin, sessiz kalmanın ve anayasal zemin hazırlamanın terörü ortadan kaldıracağını zannetmek, gafletin de ötesinde ihanetle eşdeğer bir yanılma olacaktır. Eline silah almış teröristleri, sözde üst kimlik baskısı altında bunaldıkları için dağa çıkmak zorunda kalmış hak arayan masumlar olarak görmeye başlarsanız, onları sözde dağa çıkaran sorunları siyasi tavizlerle çözdüğünüzü zannederseniz bu belayı sona erdirmeniz asla ve asla mümkün olmayacaktır. Elbette ki 30 yıla yaklaşan bölücü terörle mücadelede bu tehdidin makul seviyelere bir türlü indirilemeyişinde herkesin ve her kesimin, her kurum ve kuruluşun sorumluluk ve payı vardır ve olmalıdır. Ancak bizim tespitimize göre, milletimize musallat olan bu belanın yıllardır gösterilen kahramanlık ve şehadete, çekilen acı ve meşakkate rağmen bugüne kadar bitirilemeyişinin en önemli nedeni, teröristle mücadelede güvenlik güçlerinin gösterdiği kararlılık ve inancın; terör ve bölücülükle mücadeleden sorumlu olan siyasi kadrolarca gösterilememiş olmasıdır. Bu itibarla bugün de aynı yanlışlara düşerek bir yandan güvenlik kuvvetlerine mücadele etmeleri için yetki ve izin verip, öte yandan terörü besleyecek kaynakların ve moral unsurlarının siyaset tarafından canlı tutulmaya çalışılması, teröre kredi açmaktan ve Mehmetçiği ateşe atmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir. Partimiz yıllardan beri çok hassasiyetle takip ettiği bu milli meseledeki önerilerini kamuoyu ile içtenlikle paylaşmış, siyasal iktidara yöntem olacak beli başlı çözüm yolarını yüksek sesle ve defalarca önermiştir. Bugün bu söylediklerimizi tekrar edecek olmamız, öngörülerimizin haklı çıktığına dair basit bir hesabın; ya da hükümetin bir zafiyetini daha yakalamış olmak anlamında çiğ bir yaklaşımın ürünü asla değildir. Keşke terörle ve bölücülükle ilgili olarak biz söylediklerimizde haksız çıkmış, buna karşılık terör belası ülkemizden kalkmış, acılar son bulmuş ve milletimiz huzura kavuşmuş olsaydı. Bu kapsamda olmak üzere defalarca yaptığımız çağrılarda;
Ve bunların yanında az önce ifade ettiğim Güvenlik Bölgesi oluşturulmasına yönelik teklifimiz sıcaklığını ve geçerliliğini hala korumaktadır. Yaptığımız, tespit, öngörü ve öneriler tarihe düşülmüş kayıtlar olarak geçmişteki açıklamalarımızda yerini almıştır. Bugüne kadar önerdiğimiz bunca tedbirlerin hükümet tarafından uygulandığına dair hiçbir emare mevcut değildir. Hükümet teröristle mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetlerine ihale etmiş, terörle mücadele gibi çok yönlü mücadele alanında ise sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Biz dün söylediklerimizde haklı çıktık. Yarın için söylediklerimizde de haklı çıkacağımıza inanıyoruz ve kendimize güveniyoruz. Siyasette yapamayan gider, yapacak olan gelir. Ancak bu demokratik devir teslim gerçekleşinceye kadar yaşanacak bütün kayıpların vebali hükümetin omuzlarında, Milliyetçi Hareketin hesap soran elleri ise sorumluların yakasında olacaktır. Değerli Milletvekilleri, Terör yoğunluklu ortamın ağırlaştırdığı bu dönemde gündemin ilk maddesi olan Sınır Ötesi Operasyon için hükümete izin ve yetki veren Tezkere’nin önemi bir kat daha artmıştır. Bitirilemeyen bölücü terör tehdidi karşısında öncelikle yapmamız gereken, 17 Ekim 2007 tarihinde bir yıl süre için hükümete verilen Türk Silahlı Kuvvetlerine Sınır Ötesi Operasyon yapma izin ve yetkisinin Meclis kararıyla tekrarlanmasıdır. Bu belanın teröristle ilgili boyutunu tamamen ortadan kaldırmak için Türk Silahlı Kuvvetlerinin son derece kararlı olduğu, ısrarlı ve istikrarlı açıklama ve uygulamalarından anlaşılmaktadır. Türkiye’nin milli birliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik bölücü teröre karşı hem ülke sathında hem de sınır ötesinde eş zamanlı, etkili ve amansız bir mücadele verilmesi için, başta AKP hükümeti ve yüce Meclis tam bir siyasi irade ve kararlılığı somut olarak ortaya koymalıdır. Bu konuda artık kamuoyu ile paylaşılması kaçınılmaz bir ihtiyaç haline geldiği anlaşılan ve Komutanlık Devir Teslim Törenlerinde yüksek sesle dile getirilen talepler öncelikle hükümet ve sonra Meclis tarafından ciddiye alınmalıdır. Bu kapsamda ülkemizin güvenliği diğer sorunların üstünde tutulmalı, güvenlik güçlerimizin fedakârlıklarını sekteye uğratan, mücadelelerine zorluk çıkartabilecek hukuki engeller varsa, bunlar mutlaka aşılmalıdır. Bu itibarla, Milliyetçi Hareket bölücülüğün ve bölücü terörün tamamen yok edilmesinde alınacak kararlar için her desteği vermeye hazır ve kararlıdır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin muhterem milletvekilleri, Genel Kurul Salonunda tam kadro hazır bulunacak ve milli güvenliğin sağlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu olan Bakanlar Kurulu’na, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bir yıl süreyle daha Sınır Ötesi Operasyon yapma yetkisi veren Tezkereye evet oyu vereceklerdir. Aziz Milletvekili Arkadaşlarım, Yakından bildiğiniz ve içinde yaşadığınız gibi Türkiye, 22 Temmuz seçimlerinden sonra gerilimlerle dolu bir siyasal ortamı bütün şiddeti ile yaşamıştır. Bu sürecin, hatırlamakta fayda mülahaza ettiğim ve derin izler bırakan fay hatları şunlardır.
Rejim bunalımına dönüşmenin eşiğine gelinen siyasi krizlerin yaşandığı bu süreçte, gerek parlamento çalışmalarıyla gerekse siyasi her kademedeki teşkilatlarıyla Milliyetçi Hareket Partisi,
Ve inanıyorum ki daha büyük çalkantılara neden olabilecek kargaşalardan bir nebze olsun ülkemizi uzaklaştırmıştır. Bu bir yıllı aşkın dönemde, milletin temsilcisi olmaya hak kazanan siz değerli arkadaşlarım üslendiğiniz görevin idraki içinde bulunduğunuzu gösterdiniz. Milliyetçi Hareketin 40. yılına girecek olan siyasal birikimini, günlük hesaplar ve ucuz siyaset ile heba etmeyecek bir siyasi akla, bilince, öz disipline ve yeterli tecrübeye sahip olduğunuzu ortaya koydunuz. Aziz milletimizin hizmetine başlarken namus ve şeref gibi kavramlar üzerine içtiğiniz andın mukaddesatına sadakatle bağlı olacağınızı herkese ispat ettiniz. Bu konuda yapıcı çalışmalarınız ve gösterdiğiniz fedakârlıklar nedeniyle hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum. Ağır sorunların beklediği yeni yasama döneminde de aynı başarılı çalışmaları sürdüreceğinize yürekten inanıyorum. Hepinize ayrı ayrı başarılar diliyorum. Muhterem Milletvekilleri, Yılladır süren siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel bünyemizi çürüten müzminleşmiş hastalıklarla mücadele, yeni dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önündeki en önemli konudur. Türkiye’nin kaderini ilgilendiren bu sorunların, 22 Temmuz seçimlerinin belirlediği Meclis aritmetiği çerçevesinde çözümü konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi çok daha hayati görev ve sorumluluklarla karşı karşıyadır. Bugün içinden geçilen yüksek gerilimli ortamdan çıkılması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yılında normalleşme sürecini başlatacak somut adımlar atması bütün siyasi partilerin ortak sorumluluğu olarak görülmelidir. Türk milletinin siyaset kurumu ve Parlamento’dan ortak talebi ve beklentisi;
Siyaset kurumunun bu haklı talep ve beklentilere karşı kayıtsız kalması hiçbir şart altında düşünülemeyecektir. Son dönemde yaşanan bunalımların, gerginlik ve skandalların ortak akıl ve sağduyu ile bir fırsat penceresine dönüştürülmesi, çalkantılar içinde sarsılan Türkiye’nin durulmasını sağlayacak ve Türk milletinin gerçek gündemine dönülmesini mümkün kılacaktır. Bu bakımdan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bu konulara öncelik verecek bir gündemi mümkün olabilecek en geniş tabanlı bir mutabakatla ve süratle hayata geçirmesi, siyasi partilerin “temiz siyaset, temiz yönetim ve temiz toplum” idealine bağlılık konusunda ne derecede samimi olduklarının bir göstergesi olacaktır. Demokrasinin bütün kurum ve gerekleriyle işler hale gelmesi ve rejime dışarıdan müdahale heveslerinin önünün kesilmesi ancak böyle bir ortamda mümkün olabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, bugünkü darboğazın demokratik rejimin meşru zeminlerinde aşılabileceğine samimiyetle inanmaktadır. Bu konuda somut unsurlarıyla ortaya koyduğumuz önerilerimizin siyasi partiler tarafından, dile getirdiğimiz bu mülahazalar ışığında iyi niyetle değerlendirilmesi bu bakımdan önem taşımaktadır. Değerli milletvekillerinin yapacakları çalışmalar ve gösterecekleri ferasetle ülkemizi bunalım sürecinden çıkartacak tek organın, milli iradenin tecelli ettiği yegâne yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu ispat edeceklerini ümit ediyorum. Türkiye’nin bütün sorunları, ortak aklın ve sağduyunun rehberliğinde ve müşterek sorumluluk duygusu ile bu çatı altında çözülmek mecburiyetindedir. Beklentimiz, içinde bulunduğumuz toplumsal gerilim ve güvensizlik ortamının mimarı olan kronik çatışma aktörlerinin;
Geçmiş olumsuzluklarda payı olanların yeni döneme başlarken namuslu bir vicdan muhasebesi yaparak hatalarından dönmelerini ümit etmek istiyoruz. Aksi halde eski tutumların sürdürülmesi durumunda, böylesi bir gelişmenin tarih ve millet önündeki vebali, çatışma aktörlerinin ve ilkesiz siyaset tüccarlarının vicdanlarında bir kara leke ve omuzlarında ilelebet bir yük olarak kalacaktır. Muhterem Milletvekilleri, Gelişmeler ve tecrübeler, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ağır sorunlarla yüklü yoğun bir siyasi gündemin beklediğini göstermektedir.
Nitekim küresel ekonomide baş gösteren yangın hali, sanal başarılarla günü kurtarmaya çalışan Türkiye ekonomisinin kapısına dayanmıştır. Alınmayan önlemlerin ortaya çıkaracağı risklerin, her geçen gün katlanarak altından kalkılamayacak kadar ağır bir krize doğru sürüklediği ortadadır. Yine bu kapsamda artan yolsuzluk haberlerinin uyandırdığı temiz toplum, temiz siyaset ve temiz yönetim arayışları da siyaset gündemine yerleşmiştir. Bu konulardaki değerlendirmelerimizi izleyen süreçte kamuoyu ile ayrıntılı olarak paylaşacağımızı buradan duyurmak istiyorum. Bu ve benzeri ağır sorunların çözümünde elbette ki ilk muhatap, sorunları adım adım davet eden siyaseti ile iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi kadroları olacaktır. Ancak, Türkiye bizim için bu ilkesiz iktidara bırakılamayacak kadar önemli ve vaz geçilmez bir ülke, Türk milleti bu vatandan başka gidecek yeri olmayan, hak ettiği huzur ve refaha bir türlü kavuşamayan asalet sahibi bir beşeri cevherin adıdır. Tavizkâr bir iktidar zihniyetinin insiyatifine teslim edilemeyecek kadar kadar önemli, değerli ve kutludur. Bu itibarla Milliyetçi Hareket Partisi yeni dönemde de ilkeli, yapıcı ve çözüm öneren siyasetini sürdürecek, birileri istese de istemese de doğruları söylemeye; beğense de beğenmese de yanlışları eleştirmeye devam edecektir. Bu düşüncelerle yeni yasama döneminin, vekaletin sahibi olan aziz milletimize ve muhterem vekillerine hayırlı uğurlu olmasını diliyor, başarılı çalışmalarının devamını temenni ediyorum. Dr. Devlet Bahçeli |