Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Temsilcisi olmaktan onur duyduğumuz büyük Türk Milletini ve yüksek heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sizlere hitap etme imkânı bulduğum bu en büyük millet eserinin ve kutlu mekânın kurucusu olan ecdadımıza şükranlarımı arz ediyorum. Bu günün armağan edildiği sevgili çocuklarımızı ve aziz milletimizi en samimi duygularımla kutluyorum. Değerli Milletvekilleri, Takdir edersiniz ki tarihi olayları hatırlamanın gerçek değeri, onlardan çıkaracağımız ders ve sonuçlarla kazanacağımız ilham ve heyecanın, bugünümüzü aydınlatması ve geleceğimize ışık tutmasında yatmaktadır. Aksi halde, tarihe yalnızca geride kalmış olaylar olarak bakmak, birbirinden irtibatsız yaşantılar olarak yorumlamak, geçmiş ile gelecek arasındaki bağı; dün, bugün ve yarın arasındaki terkibi anlamaktan bizleri uzaklaştıracaktır. Bu yaklaşımla, döneminde mütevazı bir Anadolu kenti olan Ankara'da, 1920 yılı Nisanının 23. gününde yaşanan muazzam olayı, bütün yönleriyle dile getirirken, gözden kaçırmamamız gereken en önemli husus, bu tarihin bir son değil, bir başlangıç olduğu gerçeğidir. Bu tarihte neyin başladığını anlamak ise, ecdadımızın Anadolu'yu yurt tutmak üzere ayak bastığı binli yıllardan bugüne uzanan çizgide, bu topraklarda tutunabilmek için verdiğimiz zorlu sürecin tamamını ve Türklüğün Anadolu'dan uzaklaştırılması için sergilenen senaryoları bilmekten ve doğru okumaktan geçmektedir. Özellikle, asırlar sonra ilk toprak kaybımızın gerçekleştiği 1699 yılından 1920 yılına kadar geçen zorlu 220 yılın muhasebesinin hem vicdanlarda, hem de şuurlarda bir kez daha yapılması ve tazelenmesi şarttır. Geniş bir zaman aralığını bütüncül bakışla okuyacağımız böylesi bir derin ve kapsamlı muhasebe, milletimizin yüzyıllardır mücadelesini verdiği gerçeklerin, günümüze kadar ulaşmış yeni boyutunu ve şeklini de doğru anlamamızı sağlayacaktır. Bu itibarla, küresel gelişmelerin Türkiye'ye sunduğu fırsatları veya getireceği riskleri tahlil ederken; Büyük Millet Meclisi'nin hangi şartlar altında, hangi olayların sonucunda, hangi imkânlarla, kimlerin mücadelesiyle kurulmuş olduğunu; aziz milletimizin yüzyıllarca nasıl bir bedel karşılığında bu sonuca ulaştığını dikkate almamız milli bir sorumluluk olarak karşımızdadır.
Değerli Milletvekilleri, 23 Nisan 1920 tarihi, elbette ki üç yıl sonra varlığını ve bağımsızlığını bütün dünyaya ilan edecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve hukuki alt yapısının hazırlandığı bir döneminin başlangıcıdır. Bu yönüyle ilk Meclis, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesidir ve değeri asla tartışılamaz. Yine bu tarih, varlığıyla övündüğümüz millet iradesinin en büyük tecelli mekânı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temelinin atıldığı gündür. Bu yönüyle de demokrasi ve milli egemenliğe doğru attığımız ilk adımdır ve anlamı çok büyüktür. Ve inkâr edilemez bir gerçektir ki yine bu tarih, vatanın bağımsızlığı ve milletin varlığı için yüreğini ortaya koymuş muhteşem kadroların, büyük Atatürk önderliğinde tarihe damgasını vurduğu dönüm noktasıdır. Bu yönüyle ise bu olay, yeni Türk devletinin habercisidir. Ancak, bütün bunlara ilave olarak 23 Nisan 1920 tarihine anlam ve özel değer katan bir başka husus daha vardır: Bu tarihi gün, Osmanlı Devletinin hâkimiyet havzalarını birer birer kaybederek, Türklüğün yaşama alanının Anadolu'ya sıkıştığı, vahim ve ıstırapla dolu bir tablo içinde, milletimizin o dönemdeki en son ve en etkili hamlesinin de adıdır. Yıllardır geniş coğrafyalarda evlatlarını kaybetmiş, sayısız göçlerle büyük acılar çekmiş Türk milleti için, artık dönülecek toprak parçasının, izlenecek göç yolunun, kaptırılacak vatan köşesinin kalmadığının nihai kararıdır. Ankara'nın Ulus Meydanındaki tek katlı taş binadan ortaya çıkan sonuç,
Bu itibarla, Meclisimizin açılışı, milletler mücadelesinin acımazca sürdüğü bir dönemde;
İzzeti nefsi ve haysiyeti ile oynanmayı reddeden Türk milletinin topyekün ayağa kalktığı bir diriliş ve yükseliş abidesidir. Ne kadar övünsek azdır. Değerli Milletvekilleri, Büyük Millet Meclisinin açılması, aziz milletimizin varlığına ve bekasına yönelmiş olan ve sabırları zorlayan dayatma ve gelişmeler karşısında, neleri göze alıp, nasıl başarabileceğinin de emsalsiz bir örneğini teşkil etmiştir. Gerek Büyük Millet Meclisi'nin açılış destanı ve şartları, gerekse sonradan yaşanan siyasi, sosyal gelişmelerin tamamı; bizleri küçümseyen, onurumuza ve mukaddesatımıza el ve dil uzatmaya yeltenen, gücümüzü sınamaya kalkışanları nasıl bir akıbetin beklediğini anlamaları açısından da tarihi bir ibret ve ihtar belgesi olmuştur. Bu nedenle, Millet Meclisimizin açılması ile başlayan sürecin manasını ayrıntıları ile bilmenin, devlet ve millet hayatımızda yeniden karşımıza çıkan benzer tehditlerin ve gelişmelerin doğru anlaşılması bakımından da çok önemli olduğuna inanıyorum. En karamsar ortamda, en müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni maceralarla ve yollarla şanslarını bir kez daha denemeye çalışmaları bu açıdan beyhude bir gayret olacaktır. Büyük Millet Meclisi'nin açılması ile milletimiz son sözünü o tarihte söylemiştir. Bu son sözün karşılığı, 1915 Çanakkale'sinden, 1922 İzmir'ine kadar karış karış savunulan vatan toprakları ve dökülen şehit kanlarıyla tescil edilmiş ve bedeli ödenmiştir. Tercihini bin yıllık kardeşlikten ve kaynaşmadan yana kullanan, tam bağımsızlıktan başka hiçbir arayışı olmayan alnı açık, bahtı açık, yolu açık millet temsilcileri tarafından bu konu 23 Nisan 1920'de bir daha açılmamak üzere kapatılmıştır. Bu nedenle, tarihin acı ve tatlı hatıralarla kapanmış sayfalarının, son bulmayan öç ve intikam duygularıyla, asla hak etmediğimiz insanlık dışı iftiraların yüzleşme adı altında canlı tutulmaya çalışılması dikkat etmemiz gereken bir konu olarak tekrar karşımızdadır. Aksi takdirde, Türk milletini, Selçuklu Sultanı Alparslan adına Romen Diyojen'den, Osmanlı Padişahı Fatih adına Konstantin'den ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk adına ise yedi düvelden özür dilemeye kadar götürecek olan suçlamaların ve hesaplaşmanın kapısının aralanmasını kim engelleyecektir? Buna fırsat tanımamız ve bu dayatmaları kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir. Büyük Millet Meclisi'nin manevi mirası da buna kesinlikle izin vermez. Unutmayalım ki, inancımızın ve iddialarımızın devamı, ancak dayanma gücümüz, dik duruşumuz ve savunabilme direncimiz kadar olabilecektir. Bunun en güzel örneği de Büyük Millet Meclisi'nin açılışıdır. Değerli Milletvekilleri, Bu toprakları vatan yapan ecdadımızdan devraldığımız mirasın, omuzlarımıza yüklediğini görev elbette ağırdır. Ancak bu kutlu vazifeyi yerine getirmek için ihtiyacımız olan cesaret ve ilham ise tarihimizin şanlı sayfalarında fazlasıyla mevcuttur. Türkiye'nin yükselişi de, tıpkı 23 Nisan 1920‘de tecelli eden şuurda anlamını bulduğu gibi; sorunlara yalnızca başkent Ankara'dan bakan, ayrışmayı değil birleşmeyi, dağılmayı değil buluşmayı, parçalanmayı değil kucaklaşmayı, farklılaşmayı değil bütünleşmeyi hedefleyen kolektif anlayışla mümkün olabilecektir. 23 Nisan 1920'nin aziz hatıralarını aramak ve anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur.
Bugün de dün olduğu gibi, kardeşliğimize musallat olan gelişmeler karşısında en önemli direnç ve dayanma gücümüz, yüreklerinin vatan ve millet sevgisi ile dolu olduğunu düşündüğüm siz muhterem milletvekillerinin yüksek iradesinde saklıdır. Aziz milletvekillerinin atacakları her adımda, verecekleri her kararda mensubu oldukları "Gazi Meclis"in tarihine, şerefine, namusuna ve anlamına uygun hareket edeceklerine olan inancım tamdır. Değerli Milletvekilleri, Cumhuriyetimizden üç yıl önce açılmış olan Yüce Meclisimiz, nasıl ki yeni Türk Devletinin doğuşunu müjdelemişse, pırıl pırıl çocuklarımız da ülkemizin onurlu ve yüksek geleceğini müjdelemektedir. Bu kutlu günün çocuklarımıza armağan edilmesinin en önemli nedeni ve gerekçesi de bu olsa gerektir. Milletimiz, bağrından yetişen yeni nesillerle varlığını sürdürecek, devletimiz genç kuşaklarla geleceğe umutla ve aydınlıkla bakmaya devam edecektir. Bu vesile ile sevgili çocuklarımızın ve bugünün kendilerine ithaf edildiği dünyadaki bütün çocukların bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. Gerçek ve kalıcı barış, huzur, mutluluk ve kardeşlik diliyorum. Yüzyıllarca hüküm sürdüğümüz coğrafyalarda, varlığını feda ederek huzur içinde yatan milyonlarca meçhul kahramanın aziz hatıralarını hürmet ve hayranlıkla yâd ediyorum. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde hayat ve vücut bulmamızı sağlayan kahraman evlatlarımızı, bu kutlu Meclis'i emanet eden büyük Atatürk'ü, dâvâ arkadaşlarını ve bugün hayatta olmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aziz mensuplarını şükran duygularımla, minnet ve rahmetle anıyorum. Yüce heyetinize bir kez daha sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Devlet Bahçeli
|