Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
AKP Hükümetinin Ermenistan’la diplomatik ilişki kurulması ve sınırın açılması sürecini başlatması, ilkesiz ve teslimiyetçi dış politika anlayışının yeni bir tezahürüdür. Ermenistan’la paraf edilen iki Protokol, hukuk dışı Ermeni talepleri karşısında boyun eğildiğini tescil etmiş, AKP hükümetinin lekeli dış politika siciline bir utanç vesilesi olarak geçmiştir. Tarihi bir dönüm noktası olarak pazarlanmaya çalışılan Protokollerin siyasi ve hukuki sakatlıkları şu noktalarda toplanmaktadır. Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesinin önündeki engellerin, Ermenistan’ın uluslararası hukuka aykırı talep, politika ve uygulamalarından kaynaklandığı çok iyi bilinmektedir. İki ülke arasında diplomatik ilişki kurulması, bunun zemininin ve dayanacağı ilkelerin açık ve somut olarak ortaya konulmasını gerekli kılmaktadır. Bu kapsamda, başta sınırların ve toprak bütünlüğünün karşılıklı tanınması, ilişkilere yön verecek ilkelerin genel ve soyut planda değil somut yükümlülükler olarak belirlenmesi uluslararası hukukun temel gereğidir.
Paraflanan Protokol’de bu hayati konu genel ifadelerle geçiştirilmiş, 1921 Kars anlaşmasına açıkça atıfta bulunulmamıştır. Protokol’ü geçersiz kılan birinci temel sakatlık budur.
Ağrı dağını da resmi devlet amblemi olarak kabul etmiştir. Bu toprak talepleri Anayasa hükmü haline getirilmiştir. AKP hükümetinin kabul ettiği Protokollerde Ermenistan’ın bu konularda Anayasa’sının ilgili hükümlerini gözden geçirerek uluslararası hukuka uygun hale getireceğine ilişkin somut bir yükümlülük yer almamaktadır. Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sorgulayan ve bu düşmanca tutumunu inatla sürdüren Ermenistan’la diplomatik ilişki kurulması AKP’nin başlattığı sürecin ikinci temel sakatlığıdır.
Ermenistan’la mutabık kalınan Protokollerde Erivan yönetiminin bu konudaki tutumunu terk etmesine hiç temas edilmemiştir. Türkiye’nin 1915 olayları konusunda ortak tarih komisyonu kurulması önerisi Protokol’de sulandırılmış ve anlamını kaybetmiş bir çerçevede yer almıştır. Kurulması öngörülen ilişkilerin tarihi boyutunu ele alacak alt komisyonda 1915 olaylarının soykırım olup olmadığının hiçbir şekilde tartışılmayacağını, bunu Ermenistan’ın kabul etmeyeceğini Cumhurbaşkanı Sarkisyan ilk baştan açıklamıştır. Protokollerin diğer bir sakatlığı da budur.
Dağlık Karabağ dışında yedi Azari rayonu işgal altında olup, bir milyona yakın Azeri kardeşimiz kendi vatanında mülteci konumuna düşürülmüştür. Türk-Ermeni kara sınırı 1993 yılında Ermeni işgali nedeniyle kapatılmıştır. AKP hükümetinin TBMM’ye sunmaya hazırlandığı Protokollerde bu konuyu hiçbir şekilde değinilmemiş, Ermeni işgali yok farzedilmiştir. Protokollerin paraf edilmesinden hemen sonra bir açıklama yapan Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye ile yürütülen sürecin Dağlık Karabağ konusundan bağımsız olduğunu ilan etmiştir. Bundan kısa bir süre önce 13 Mayıs 2009’da “Ermenistan’ın Dağlık Karabağ işgali sona ermeden sınırın açılmayacağı” konusunda kamuoyu önünde açık bir siyasi yükümlülük altına giren Başbakan Erdoğan, bu konuda hiçbir gelişme beklenmediği bir dönemde sınırın açılması kararını içeren ve bunu somut bir takvime bağlayan Protokollerle Türk milletinin karşısına çıkmıştır. Türkiye’nin bu konuda izlediği haklı ve meşru siyasette çok ciddi bir kırılma noktası olan Protokollerin sakatlıkla malul diğer bir yönü de budur.
Dış baskılara boyun eğen, komşularla sıfır sorun gibi klişe sloganlarla dış politikada maceradan maceraya koşan Başbakan ve hükümeti Türkiye’nin onurunu, itibarını ve haysiyetini sıfırlamıştır.
Hükümet protokolleri müzakere etmiş, içeriğini kabul etmiş ve paraf ederek iç hukukumuza göre bunlarla bağlanma iradesini ortaya koymuştur. Bu noktadan sonra protokollerin içeriği yeniden müzakere edilmeyecek, değiştirilemeyecektir. İmza ve onay için TBMM’ne sevk edilmesi Anayasa gereği olan son aşamadır. Bu bakımdan Başbakan’ın Meclis onayı olmadan protokollerin işlerlik kazanmayacağı sözleri malumun ilanı olup, kafa ve kavram kargaşası yaratarak, hedef saptırarak ayıbını saklama çabasından başka bir anlam ifade etmemektedir. TBMM’nin protokolleri değiştirmek yetkisi bulunmamaktadır. Ya aynen kabul edecek, ya da reddedecektir. Başbakan’ın sadık ve sessiz noteri haline gelen AKP milletvekillerinin oylarıyla protokoller onaylanacaktır. Başbakan’ın kurguladığı senaryo adım adım uygulanmaktadır. Altı haftalık iç siyasi istişare süreci bu bakımdan bir göz boyamadır. Başbakan ve arkadaşları bu süreyi Türkiye’deki Erivan lobileri, gönüllü “soykırım” avukatları ve bu projeyi dayatan dış mihrakların ortak çabalarıyla kamuoyunun tepkilerini dindirmek ve psikolojik açıdan şartlandırmak için kullanacaktır. Bu süreç esasen başlamış, sözde demokratik açılımda olduğu gibi aynı melanet cephesi sahnedeki yerini almıştır.
Bugüne kadar Ermenistan’la yürütülen sürecin sakatlık ve yanlışlıklarına ilişkin tespitlerimiz maalesef bütünüyle doğrulanmıştır. Bu uyarılarımıza duyarsız kalan AKP hükümeti Türkiye’yi çok tehlikeli bir yola sokmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi, Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sorgulayan hasmane politika ve uygulamaları değişmediği sürece diplomatik ilişki kurulamayacağını ve Azerbaycan topraklarının işgali sona ermeden de sınırın açılmayacağını sonuna kadar savunacaktır. Paraf edilen protokoller imzalanarak onay için TBMM’nin önüne getirildiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi bütün gücüyle karşı çıkacak, Başbakan ve arkadaşlarının tarih ve millet önündeki vebal ve sorumluluklarını bütün açıklığıyla ortaya koyacaktır.
|