Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Türkiye bir yıla yakın süredir derin ve uzun bir ekonomik krizin etkisi ve hâkimiyeti altındadır. Özellikle son günlerde birbiri ardına açıklanan ekonomik veriler, aksi görüşlere rağmen; krizin bariz bir şekilde devam ettiğini, sosyal ve ekonomik sistemi her yönden baskı altına aldığını göstermiştir. Başbakan Erdoğan’ın yok farz ettiği, başka tartışma ve sanal gündemlerle görmezden geldiği ekonomideki yangın gittikçe yayılmış ve ekonomik afet her hanenin kapısına dayanmıştır. Bugün Türkiye’nin ekonomik güvenliği hiç olmadığı kadar tehdit ve tehlikelere maruz kalmış bulunmaktadır. Durum ciddidir ve Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında gelen ekonomideki buhran telafi edilemeyecek bir aşamaya gelmiştir. Gecikmeyle açıklanan ve üç yıllık bir sürede ekonomideki hedefleri içeren Orta Vadeli Program; ekonomide olumlu yönde değişim ve umut verici gelişmelerin olmayacağını ilan etmiştir. Son zamanlarda içine çekilmek istenen dipsiz kuyulardan kurtulmanın çarelerini arayan aziz milletimiz, bir tarafta da ekonomide dinmek ve tükenmek bilmeyen sarsıntıların sancılarını yaşamaktadır. Kimliklerin kışkırtıldığı, demokratikleşme söylemleriyle üzeri örtülen yıkım sürecinin alt yapı çalışmalarının yapıldığı bugünkü ortamda; ekonomideki bozgun ve tahribat alabildiğine artmıştır. Bu kapsamda AKP iktidarı tarafından Türkiye ekonomisi unutulmuş, kriz başıboş bırakılmış, alınması gereken tedbirler ihmal edilmiş ve maalesef milletimiz kendi kaderine terk edilmiştir. Geçen hafta açıklanan 2009 yılı ikinci çeyrek GSYH rakamlarına göre Türkiye ekonomisi bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde yedi oranında küçülmüştür. Dokuz aydır daralan ve resesyon çarkında öğütülen ekonomik sistemin sonucunda Türk milleti fakirleşmiş, sefalete mahkum olmuş ve işsizliğin önlenemez yükselişiyle geleceğinden endişe eder bir duruma gelmiştir. En son açıklanan Orta Vadeli Ekonomik Program’da; içinde bulunduğumuz yılda ekonominin eksi yüzde 6 oranında gerileyeceğinin hükümet tarafından itirafı 2009 yılının kaybedilmiş bir yıl olduğunun kanıtıdır. Yeterli ve gerekli gelirden mahrum olan toplumsal yapıya devamlı tüketimi tavsiye eden mevcut iktidar zihniyetinin bu haliyle, üretimi önceliğine alması ve buna göre bir ekonomi politikası kurgulaması mümkün olmayacaktır. Başbakan Erdoğan’ın; bize bir şey olmaz, diyerek geçiştirmeye çalıştığı krizin ekonomik büyümede yol açtığı zayiat milletimizin işsizlik sorununa daha uzun bir süre muhatap olacağını göstermektedir. En son açıklanan işsizlik verileri; Türkiye genelinde işsiz sayısının geçen yıla göre 972 bin kişi artarak 3 milyon 269 bin kişiye yükseldiğini ve işsizlik oranının ise 3,6 puanlık artış ile yüzde 13 seviyesinde gerçekleştiğine işaret etmektedir. İş aramayan, ancak çalışmaya hazır olan 1 milyon 848 bin kişiyle birlikte toplam işsiz sayısının ne kadar endişe verici bir aşamaya geldiği tartışma götürmez bir gerçek olarak karşımızdadır. Orta Vadeli Ekonomik Program’da işsizlik oranının 2009 yılı için yüzde 14,8; 2010 yılında yüzde 14,6; 2011 yılında ise yüzde 14,2 olacağı göz önüne alındığında, gelecek yıllarda da işsizliğin en öncelikli problem olmaya devam edeceği net olarak ortaya çıkmıştır. Toplumsal bütünleşmeyi risk altına sokan, sosyal yapıda kaosa neden olabilecek işsizlik sorunu çözülmeden ekonomik istikrardan ve gelişmeden bahsetmek ancak milletimizi kandırmak olacaktır. Çözülen ve dağılan üretim sistemini ayağa kaldırmadan, toplumsal güven ve siyasal huzuru sağlamadan işsizliği zayıflatacak yatırım ortamının tesisi ihtimal dâhilinde görülmemektedir. İşsizliğin en başta gelen nedenleri arasında yer alan; sanayi üretimindeki düşüş, imalat sanayindeki kapasite kullanımının azalması ve diğer üretim göstergelerindeki gerilemeler tersine çevrilmeden istihdam artışını sağlamak çok zor olacaktır. Yeni iş sahalarının açılmasının en önemli belirleyicilerinden olan ihracat sektöründeki kan kaybı sürmekte, bu alandaki olumsuzluklar AKP hükümeti tarafından küresel gelişmelere bağlanarak sorumluluk almaktan ısrarla kaçınılmaktadır. 2009 yılı Temmuz ayında, 2008 yılının aynı ayına göre yüzde 28,3 düşen ihracat ayağa kalkmadan, yeni istihdam alanları oluşturulması mümkün olmayacaktır. Sürekli gerilim ve milli konulara duyulan alerjiyle birlikte kaybolan güven neticesinde, kuşkuyla yaklaşılan bir ülke haline gelen Türkiye’de; ekonomik sektörlerin normale gelebilmesi, kalıcı bir canlanma ve büyümenin sağlanabilmesi Başbakan Erdoğan’ın siyasi anlayışıyla çok zor görülmektedir. Büyümedeki düşme ve doğal sonucu olan işsizlikteki yükselmenin yanı sıra kamu maliyesi tam anlamıyla felç olmuştur. Ocak-Ağustos döneminde 171 milyar 741 milyon TL’lik bütçe giderleri karşılığında, 140 milyar 405 milyon TL bütçe geliri ortaya çıkmış; bütçe açığı da geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 779,7 artışla 31 milyar 336 milyon TL düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu korkutucu tablo tutarsız, sorumsuz ve ne yaptığını bilmez AKP iktidarının eseridir. Bütçe açığının kontrolden çıkması sonucunda yakın zamanda kamu finansman sorunu ortaya çıkacak, borç miktarı yükselecek ve uzun dönemde, şimdi bile katlanılamaz olan hayat pahalılığı artacaktır. Milletimizin dibe vuran refahından vereceği ödünlerle kapatılmaya çalışılacak olan bütçe açığı, daha az yatırım, daha az iş, daha az ekmek ve daha az umut olarak herkese fatura edilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi; Başbakan Erdoğan ve hükümetinin böylesi bir bedeli Türk milletine ödetmeye hakkı ve haddi olmadığına yürekten inanmaktadır. Bütçenin bu hali, izlenen ekonomi politikalarının da iflas ettiği anlamına geleceğinden, yoğunlaşan belirsizlik ve yükselen risklerle birlikte Türkiye hızla karanlığa doğru sürüklenecektir. AKP iktidarının, ekonomiden siyasete, diplomasiden güvenliğe kadar ülkemizi içine soktuğu girdaptan çıkarma niyet ve isteğinin hiç olmadığı gün gibi ortadadır. Siyasi uygulamalarıyla milli bütünlüğümüzü tehlikeye sokan AKP iktidarının; Türk milletinin birliğini tehlikeye sokacak açılımları bir kenara bırakarak, asıl ekonomide kapsamlı bir reform ve çiftçiden esnafa, memurdan emekliye, işçiden dul ve yetimlere kadar her kesimi içine alacak ve artık elzem haline gelen bir açılım başlatması bizim en samimi dileğimizdir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin ekonomik yapıdan kaynaklanan sorunlarının çözülmesi için atılacak her adımın yanında ve destekçisi olacak; ancak ayrışma ve bölünme getirecek girişimlerin de sonuna kadar karşısında olmaya devam edecektir.
|