13.12.2009 - "Bin Yıllık Kardeşliği Yaşa Ve Yaşat" Mitinginde Yapmış Oldukları Konuşma Metni.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi  Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"Bin Yıllık Kardeşliği Yaşa Ve Yaşat" Mitinginde
Yapmış Oldukları Konuşma Metni.
13 Aralık 2009

Bin Yıllık Kardeşliği Yaşa ve Yaşat  - 13 Aralık 2009 Ankara Tandoğan Meydanı

Kardeşlikle geçen bin uzun yılın kaynaştırdığı Büyük Türk Milleti.

Gönüllerindeki vatan sevgisini Tandoğan’da buluşturan dava arkadaşlarım,

Bir kez daha tarih yazmak için seferber olan aziz Ankaralılar,

Kardeşliğimize sahip çıkmak için heyecanla, inançla buraya koşan ülküdaşlarım,

Sesimizi Ankara’dan Türkiye’ye duyuracak olan basın ve televizyonlarımızın değerli temsilcileri,

“Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat” inancı ile yapacağımız toplantıların ilkinde, Başkentimiz Ankara’da sizlerle buluşmuş olmaktan bahtiyarım.

Hepinizi sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.

Göğsümüzü kabartacak bu ihtişamlı coşkudan görüyorum ki,

Üzerimizde oynanan oyunlara,

Aramıza sokulmak istenen fitnelere, rağmen,

Al bayrağımızı yükseltmek için,

Şehitlere sahip çıkmak için,

Gazileri kucaklamak için,

Kardeşliği savunmak için,

Ben de varım ve buradayım,

Yıkılmadım ve ayaktayım demek için

Heyecanla toplandınız. Buluştunuz.

Kucaklaştınız. Kaynaştınız.

  • Altındağ’dan, Çankaya’dan, Etimesgut’tan Keçiören’den, Mamak’tan, Sincan’dan geldiniz,
  • Yenimahalle’den, Akyurt’tan, Ayaş’tan, Bala’dan, Beypazarı’ndan, Çamlıdere’den, geldiniz,
  • Çubuk’tan, Elmadağ’dan Evren’den, Gölbaşı’ndan, Güdül’den, Haymana’dan geldiniz,
  • Kalecik’ten, Kazan’dan, Kızılcahamam’dan, Nallıhan’dan, Polatlı’dan ve nihayet Şereflikoçhisar’dan geldiniz.

Kahraman seğmenlere katılmak, verecekleri karara, duruşa, heyecana ortak olmak için Ankara’mızın çevre illerinden ve Türkiye’min her yerinden ulaştınız.

Tıpkı Milli Mücadele yıllarındaki gibi,

Tıpkı ilk Meclisin açıldığı günlerdeki gibi inançla, gururla Başkent’e, Tandoğan’a toplandınız.

İlçe ilçe, cadde cadde, sokak sokak Ankara’mızı başkent yapan ruhu bu meydana getirdiniz.

Hepiniz hoş geldiniz.

Onurlu geleceği işaret eden bu coşkuyu bizlere gösterdiği için,

Bizleri bir kez daha buluşturduğu için, Cenab-ı Allah’a şükrediyorum.

Ve bu muhteşem coşkuyu yaşatan sizlere teşekkür ediyorum.

Türk milletinin büyük uyanışını ve buluşmasını müjdeleyen bu toplantıya katılan herkesi en içten duygularımla kutluyorum.

Ekranları başında yürekleri bizimle beraber çarpan aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

  • Ankara toprağının uluları Ahi Şerafettin’in, Hacı Bayram-ı Veli’nin, Ahi Elvan’ın dualarını bu meydana getirdiniz.
  • Şehitlerin, gazilerin, kahramanların hatıralarını bu meydana getirdiniz.

Başımızın üstünde yeriniz var.

Hepiniz hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Ankaralılar,

Yüreğinizle, gönlünüzle, geldiğiniz bu toplantı, tarihi bir kucaklaşmadır.

Bu muhteşem manzara, Türk milletinin şahlanışının işaretidir.

Bu muhteşem manzara, ayrılmak, bölünmek istemeyenlerin doğruluşudur.

Milli mücadeleyi gerçekleştiren ruh bugün bu meydandadır.

Devletimizi kuran yüksek irade ve kucaklaşma burada, bu meydandadır.

Bugün burada, başkentimiz Ankara’da, şerefli bayrağımız altında toplanan asil yürekler, yüce gönüller,

Tarihe, ecdada, şehitlere ve bayrağa sahip çıkmak,

Ortak geleceği kucaklamak,

Milli değerler etrafında kenetlenmek,

Türkiye’nin onurunu yüceltmek,

Milli birliği, kimliği ve devleti korumak, 

Bin yıllık kardeşliği yaşamak ve yaşatmak için bir araya gelmiştir.

Bugün bu meydanda;

Ecdadımızın duaları,

Şehitlerimizin ruhları,

Şehit analarının gözyaşları,

Yetimlerinin yürek yaraları,

Nesillerin gelecek ümitleri,

Bizimledir, bizim yanımızdadır ve bizim aramızdadır. 

Haberiniz olmasın dendi.

Engellenmek istendi.

Susmanız beklendi.

Duymanız istenmedi.

Ama bunların hepsini aştınız,

Hepsini elinizin tersiyle ittiniz ve Tandoğan’a toplandınız.

Nereli olursanız olunuz,

İster güneyden, ister kuzeyden,

İster doğudan, ister batıdan,

Kim olursanız olunuz,

Ülkemin neresinde doğarsanız doğunuz,

Kökünüz, kökeniniz, mezhebiniz ne olursa olsun,

Vatanım, bayrağım, milletim, kardeşliğim ve mukaddesatım demek için burada buluştunuz.

Bu ihtişamlı coşkudan görüyorum ki,

Bin yılın kaynaştırdığı Türk milleti üzerindeki;

Oyunlar boşa çıkmıştır.

Tuzaklar bozulmuştur.

Kurulan düzen dağılmıştır.

Bu muhteşem manzara, Türk milletinin dirilişidir.

Hepinizle iftihar ediyorum.

Sağ olun var olun.

Bizlere heyecan katıyorsunuz.

Coşkumuzu artırıyorsunuz.

Güç ve şevk veriyorsunuz.

İnancım odur ki,

Bugün Tandoğan’dan yükselen ses, Türkiye’nin kurtuluş umudu olacaktır.

Bugün Tandoğan’dan yükselen ses, Türk milletine biçilen kefenleri parçalayacaktır.

Bugün Tandoğan’dan yükselen ses, biriz, beraberiz, kardeşiz diyenlerin kararını dünyaya ilan edecektir.

Buna yürekten inanıyorum.

Bunun işaretini sizlerden alıyorum.

Yüce Allah, yeniden milli doğuş ve doğruluş yolunda yardımcımız olsun.

Türkiye’nin birliğine sahip çıkma davanızda;

Yolunuz, alnınız ve bahtınız açık olsun.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye son yedi yıldır AKP iktidarı ile can çekişmektedir.

Siyasi, ahlaki ve vicdanı hiçbir ölçü tanımayan,

İlkesi, iradesi ve heyecanı olmayan,

Yalan, riya ve istismardan başka sermayesi kalmayan,

Yolsuzluk, hırsızlık ve soygun çamuruna batmış,

Sorunlara başka başkentlerden bakan,

Başarısız, kötü niyetli, şaibeli bir zihniyet yönetmektedir.

AKP iktidarında geçen yedi kayıp yıl, 86 yıllık Cumhuriyet tarihinin kaos, kriz ve kargaşa içinde geçen en acılı ve en karanlık dönemidir.

AKP’nin yedi yıllık yıkım ve tahribatı, afet boyutlarına ulaşmıştır.

Tek başına iktidar gücü ile israf edilen bu yedi yılda;

Aziz milletimizin sosyal dokusu ağır yara almıştır.

Toplumsal sorun alanları alabildiğine genişlemiştir.

Kamplaşma ve kutuplaşmalar derinleşmiştir.

Çatışma dinamikleri her alana yayılmıştır.

Devlet kurumları kuşatılmış, siyaset kurumu kirlenmiştir.

Ahlaki çöküntü, sosyal çözülme, kültürel çürüme ve siyasi kokuşma dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır.

Bugün milletimiz daha yoksul, daha çaresiz, daha umutsuzdur.

Karşımızdaki enkaz tablosunun satırbaşları;

Geleceği kararmış halk kitleleri,

Hayat kavgası veren milyonlar,

Her geçen gün artan işsizler,

Peşkeş çekilen milli kaynaklar,

Kapanan dükkânlar,  çalışmayan fabrikalar, ödenmeyen senetler,

Tarlada kalan ürünler, iflaslar, cinnetler, intiharlar,

Evine ekmek götüremeyen babalar, aş pişiremeyen analar,

Birer birer gelecek umudu sönen ocaklardır.

AKP’nin dış politikası da her yönüyle bir iflas, hezimet tablosudur.

Teslimiyetçi, aciz ve şahsiyetsiz dış politika anlayışı sonucu;

Milli davalarımız ver-kurtul anlayışıyla feda edilmiştir.

Milli çıkarlarımız tehlikeye atılmıştır.

Sıfır sorun denilerek Türkiye’nin haysiyeti ayaklar altına alınmıştır.

Ülkemiz, yabancı başkentlerin güdümüne sokulmuştur.

ABD’nin küresel projelerinin emrine girilmiştir.

Avrupa Birliği ile hastalıklı ilişkiler kurulmuştur.

Türkiye; Kıbrıs’ta Rumların, Irak’ta Barzani’nin ve Kafkasya’da Ermenilerin peşinden koşan ülke olmuştur.

Kıbrıs Türkleri kaderlerine terk edilmiştir.

Irak Türkmenlerine ve Kerkük’e sırt çevrilmiştir.

Azerbaycanlı kardeşlerimiz küstürülmüştür.

Balkanlar’daki kardeşlerimiz, Batı Trakya’daki soydaşlarımız unutulmuştur.

Ancak, bugün ülkemiz bunlardan çok daha ağır ve çok daha önemli beka düzeyinde tehdit ve tehlikelerle karşı karşıyadır.

Türkiye’mizin önündeki bu sorunun adı: Bölücülük ve terördür.

Vatan evlatlarının şehadetleri sürmektedir.

Anaların ağıtları yürekleri dağlamaktadır.

Daha bu hafta hain bir saldırı, yedi kahramanı aramızdan aldı.

Altı gün önce, gececik yedi fidanımızı Tokat’ta şehit verdik.

Teröre kurban verdiğimiz gencecik kızımızı Hakka uğurladık.

Yüreğimiz ezik, acımız taze, üzüntümüz büyük.

Gönlümüz Reşadiye’nin dağlarında kaldı.

Gözyaşımız sel oldu aktı.

Feryatlarımız kabardı taştı.

Fatihalarımız arşa ulaştı.

Adanalı Harun Arslanbey,

Adıyamanlı Onur Bozdemir,

Ordulu Kemal Bide,

Muşlu Ferit Demir ve Yakup Mutlu,

Giresunlu Cengiz Sarıbaş

Hataylı Fatih Yonca şehitler kervanına katıldılar.

Onlar, önceki on binlerce şehit gibi, vatanımızın için canlarını verdiler.

Huzurumuz için.

Esenliğimiz için.

Birliğimiz için,

Bayrağımız için.

Bizim için, şehadete ulaştılar.

Hepsine Cenab-ı Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum.

Milletimizin gönlünde taht kurdular.

Ruhları şad, mekânları Cennet olsun.

Ve ne mutlu ki, büyük milletim,

Her türlü kara propagandaya,

Her türlü istismara ve baskıya,

Her türlü melanete rağmen şehitlerini yalnız bırakmadı.

Düşmanları güldürmemek için ağlamayacağını söyleyen, yüreği yanık babalara,

Düğün hazırlığı yaparken şehit olan oğlunun ardından “kuzum sana hakkım helal” diyen gözü yaşlı analara,

Ağabeyinin naşına selam duran acılı kız kardeşlere,

“Beni de asker yazın” diyerek şehadete talip olan ağabeylere, ailenizden biri gibi sahip çıktınız, sarıldınız.

“Hepimiz Mehmet’iz, hepimiz askeriz” haykırışlarıyla eşsiz bir asalet gösterdiniz.

Size yakışanı yaptınız.

Sizden bekleneni ispat ettiniz.

Bu tavrınızla,

Kimliğini kaybetmiş,

İnancını kaybetmiş,

Değerlerini kaybetmiş bir yönetime milli duruş gösterdiniz.

Dünya’ya milletimizin gücünü, kararını, ilan ettiniz.

Milli bir heyecanı ve ihanete karşı duruşu vatan sathına dalga dalga yaydınız.

Gözlerimiz yaşla dolu olarak, hepinizle iftihar ettik.

Yüreklerimiz umutla dolu olarak, hepinizle gurur duyduk.

Haykırışlarınız milletimize güven verdi.

Duruşunuz yüreklerimize su serpti.

Meydan boş değil, biz de varız dediniz.

Tahammül sınırına dayandığınızı gösterdiniz.

Sesinizi tüm dünya işitti.

Haykırışlarınız Avrupa’ya ulaştı,

Okyanus ötesini aştı. Irak’ta yankılandı.

Hasım yüreklere kaygı düşürdünüz.

Dosta güven verdiniz, düşmana korku saldınız.

“Şehidim hakkını helal et” diye bağırdınız.

“Türkiye seninle gurur duyuyor” diye haykırdınız.

Ve siz  “Şehitler ölmez” diye bağırdıkça birileri huzursuz oldu.

Siz  “vatan bölünmez” diye haykırdıkça birileri rahatsızlık duydu.

Bu tavrınızla, Türkiyelilik zırvasına dur dediniz.

Askeri yan gelip yatmakla itham eden zihniyete dur dediniz.

Şehide kelle, katile sayın diyen çürümüş anlayışa dur dediniz.

Ve açılım denen yıkımın taşeronlarını rahatsız ettiniz.

Huzursuz ettiniz.

Umutlarını boşa çıkardınız.

Hepinizle iftihar ediyorum.

Hepinizle gurur duyuyorum.

Tarih boyunca, “yurduna alçakları uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden” bütün şehitlerimizle övünüyoruz.

Türk milletinin bağımsız ve onurlu yaşaması için, “bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmiş” kahramanlarımıza minnet duyuyoruz.

Anıları yüreklerimize,

Sevdikleri vicdanlarımıza,

Sorulacak hesapları namusumuza emanettir.

Dikkat ediniz, Uyanık olunuz:

Şehadet deyince,

Gazilik deyince,

Al bayrağı görünce,

İstiklal marşını duyunca,

Gözleri hasretle yaşarmayan,

Göğüsleri gururla kabarmayan,

Yürekleri coşkuyla çarpmayan,

Vicdanları titremeyenle, paylaşacak ekmeğimiz olmayacaktır.

Ve sizleri buradan uyarıyorum.

Onlara dikkat ediniz.

Onlardan uzak durunuz.

Onları iyi belleyiniz.

Onlar asla ve asla bizden değildir.

Bizimle değildir.

Buradan, bu meydandan bir kez daha ve bütün gücümüzle haykıralım.

Seslerimiz, Kocatepe’den, Anıttepe’den, Çankaya’dan duyulsun.

Başkente oturan, kör gözlerde, sağır kulaklarda, mühürlü kalplerde yankı bulsun.

Ve hala ders almamışların suratlarına bir şamar gibi insin.

Açılımın sahipleri, yıkımın işbirlikçileri, ihanet erbapları duysun ve irkilsin.

Öyle bir inançla haykıralım ki,

Vashington, Erbil, Erivan, Kandil, İmralı ve Söğütözü titresin.

“Her şey vatan için” diyerek askere uğurladığımız; aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun.

Yurdumuzun her köşesinde, sizin gösterdiğiniz kararlılığı ben de buradan haykırıyorum.

Ve buradan huzurlarınızda bir kez daha tekrarlıyorum:

“Şehitler ölmez, Vatan bölünmez”

Bu vesile ile buradan Erdoğan’a sesleniyorum:

Başbakansın, yürütmenin başısın.

Ülkenin güvenlik ve esenliğinden sorumlu sensin.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkından sorumlu sensin.

İncinen canın, dökülen kanın, kırılan gururun sorumlusu sensin.

Kefil olman gereken kanlı teröristler değildir.

Senin şehadetlere de kefaletin var.

Senin mazlumlara da mesuliyetin var.

Kaçma, terörle mücadele senin görevin.

Çekinme, vatanın birliği senin görevin.

Başbakansan gereğini yap ve açılım denen yıkımdan vazgeç.

Yedi yılda milli değerlerimizi fazlasıyla tahrip ettin.

Türkiyelilik zırvasıyla hain gönülleri hoş tuttun, cesaret verdin.

Eşkıyayı masaya davet ettin.

İmralı ile işbirliği yaptın.

Aşiret reislerini kucakladın.

Teröristi Habur’da törenle karşıladın.

Kimliğimizi sorguladın, birliğimizi kurcaladın.

Bizi otuzaltıya bölmeye çabaladın.

Kimlikleri kaşıdın ve yeterince kanattın.

PKK’nın yapamadığını sen yaptın.

Kardeşliğimizi derinden sarstın.

Kanlı terörü hoş gördün, masum talepler dedin.

Ve bizi utanmadan, sıkılmadan kanla beslenmekle suçladın.

Sayın Başbakan,

Olayların ve gidişatın sahibi de sorumlusu da sensin.

Şimdi ise oturduğun yerden seyrediyorsun.

Bölücüyü ezmek için ayak sürüyorsun.

Hangi hesabın peşindesin?

Kimi incitmekten korkuyorsun?

Verilmiş bir sözün mü var?

Kimden kaçıyorsun?

Millet terörü ezmek istiyor.

Millet bayrağı yükseltmek istiyor.

Bu mesajı doğru oku.

Tandoğan’a kulak ver.

Bu sesi işit.

Bu ses, Yesevi’nin, Dedem Korkut’un, Hacı Bektaş’ın tarihten gelen sesidir.

Bu ses, Kürşad’ın, Ulubatlı’nın, Sütçü İmam’ın, Kara Fatma’nın maziden ulaşan sesidir.

Bu ses, zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun sesidir.

Bu ses, teslimiyetçi, tavizkâr ve kişiliksiz yönetime karşı duruşun sesidir.

Başından beri ısrarla açılım denen yıkımın;

Küresel proje olduğunu söyledik,

Bu Avrupa dayatmasıdır dedik,

Milli varlığın tehlikeye atıldığını uyardık.

Çatışma ve bölünmeyi davet edeceğini vurguladık.

İmralı Canisi’nin muhatap alınacağını ikaz ettik.

Gidişatın, kutuplaşma oluşturacağını haber verdik.

Bu gidişin yıkım olacağını, her zemin ve ortam kullanılarak defalarca ve ayrıntıları ile anlattık.

Ve bunların hepsi doğru çıktı,

Her tespitimizde haklı çıktık.

Bölünme modeliniz demokrasi olacak,

Bizim direnişimiz bölücülük sayılacak. Bunu asla kabul etmeyiz.

Tahrikler çağdaşlık sayılacak,

Bizim sükunetimiz ilkellik görülecek. Bunu şiddetle reddederiz.

Ayrışmanız açılım olacak,

Bizim duruşumuz yıkıcılık sayılacak. Bunu elimizin tersiyle iteriz.

Parçalanmanın adı  açılım olacak,

Bizim tavrımız alçakça suçlanacak. Bunu sahibine derhal iade ederiz.

Teröristin döktüğü kan unutulacak,

Biz kandan beslenmiş olacağız. Bu alçaklığı lanetleriz.

Terörist törenle karşılanacak,

Bizim şehide sahip çıkmamız eleştirilecek. Çürümüş zihniyete hak ettiği cevabı veririz.

Buradan, bu meydandan sizlere soruyorum ve cevabını bekliyorum.

Türk milletinin kardeşliğini bozanları affedecek misiniz? (HAYIR)

Teröriste kucak açanları hoş görecek misiniz? (HAYIR)

İmralı ile pazarlık yapanları unutacak mısınız? (HAYIR)

Bıçak kemiğe dayanmıştır.

Sabır taşma noktasına gelmiştir.

Tahammül sınırı aşılmıştır.

Kardeşliğimizi bozmaya hangi bed-baht cesaret edecektir? Hiç kimse.

Türk milletini bölmeye hangi gafilin gücü yetecektir? Hiç birinin.

Çabalar boşuna, çırpınışlar beyhudedir.

Buradan Türk milleti için hasmane duygular besleyenlere sesleniyorum:

Buradan Türk’e kefen biçmeye hazırlananları bir kez daha uyarıyorum:

Türk milleti, yalnızca bugün işbaşındaki kokuşmuş zihniyetten ibaret değildir.

Bu zihniyetin dümen suyuna girenlerin gösterdiği zafiyet sizleri iştahlandırmasın.

Sakın aldanmayın. Yanlış hesap yapmayın.

Bu hatanın bedelini Çanakkale’de ödediniz.

Bu yanlışın bedelini Kocatepe’de ödediniz.

İşbirlikçilerinize bakarak, milletimizi çaresiz sanmayın.

İşte, Türk Milleti.

İşte, Türkiye sevdalıları,

İşte Milliyetçi Hareket Partisi,

Buradalar ve dimdik ayaktalar.

Bu davayı, asla aşamazsınız,

Bu kaleyi asla geçemezsiniz.

Milletimiz gerçek samimiyeti, gerçek sevgiyi bu meydanda bulmuştur.

Devletimiz, tarihimiz, mukaddesatımız aradığı inancı, gücü ve kararı bu meydanda bulmuştur.

İnsanımız, kendisini kucaklayan, hasretle sarılan, el ele tutuşan gerçek sevdayı bu meydanda bulmuştur.

Bu meydanda, ihanete dur diyenleri,

Bu meydanda, alçaklığa karşı çıkanları,

Bu meydanda, bölünmeye, kardeş kavgalarına, ayrışmaya, kutuplaşmaya, hayır diyenleri bulmuştur, görmüştür, sarılmıştır.

İnancım odur ki, bu kutlu mücadelede emeklerimiz, niyetlerimiz, karşılıksız kalmayacaktır.

Biz sefere talip olduk, zafer Cenab-ı Allah’tandır.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Ankaralılar,

Bugün Türkiye bir ateş çemberinden geçmektedir.

Aziz milletimizin birliğine kasteden bir ihanet giderek büyümektedir.

Bin yıllık kardeşliğimize yönelik tahrikler tırmanmaktadır.

Adına çare denilmiştir, bölücü sokaklara taşmıştır.

Adına çözüm denilmiştir, ihanetle pazarlık başlamıştır.

AKP’nin verdiği her taviz, attığı her yanlış adım, her teslimiyet, bölücülüğün kazandığı yeni bir mevzi olmuştur.

Analar ağlamasın dedikçe, aziz şehitlerimiz bayraklara sarılmış halde, evlerine geri dönmektedir.

Açılım dedikçe, bölücüler azmaktadır,

Fırsat dedikçe, İmralı Canisi ile Başbakan el ele vermektedir.

AKP zihniyeti ;

Taşeronluğunu yaptığı ihanet projeleriyle birlikte, Türk milletini tarih önünde ölümcül bir sona doğru sürüklemektedir.

Ağır bedeller ödenerek oluşmuş Türk milleti; birbirinden kopmuş kabileler haline getirilmek istenmektedir.

Bu işbirlikçi yönetimin elinde;

Bedeli kanla ödenerek kazanılmış bin yıllık varlığımız,

Bin yıl boyunca sevgi ile yoğurduğumuz kardeşliğimiz,

Birlikte yaşanan bin yılın eseri olan milli kimliğimiz,

Bin yılda oluşan dayanışmanın temeli huzurumuz tehdit altındadır.

AKP zihniyeti, sınır ötesinde korkaktır.

Sınır berisinde ise aciz ve çaresizdir.

Milletimiz ateşle imtihan edilmektedir.

Sabrımız tahriklerle sınanmak istenmektedir.

Ve bu vahim durumun sorumlusu, AKP hükümetidir.

Başbakan Erdoğan’dır ve etrafındaki işbirlikçi lobileridir.

Siz bunları artık iyi tanıyorsunuz.

Bunlar bazen, kalemi kiralanmış sözde yazarlardır.

Bazen, üniversite zeminini kullanmaya çalışan fırsatçı mihraklardır.

Bazen, siparişle sonuç çıkartan araştırma şirketleridir.

Bazen, güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarıdır.

Bazen, ecdadımıza hakaret eden kadrolu sahte aydınlardır.

Bazen, menfaat bağı ile göbeklerinden bağlanmış medya kanallarıdır.

Bazen, bunlar sözde sivil toplum işbirlikçileridir.

Bazen, devletin resmi medya kurumunu işgal etmiş kokuşmuş zihniyet temsilcileridir.

Ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasını;

Millî ve üniter yapımızdan duydukları rahatsızlık,

Türk tarihini karalamak için kolladıkları fırsatlar,

Terörle elde edilememiş sonuçların siyasetle sağlanması,

Milli kimliği parçalamak için yürütülen kampanyalar oluşturmaktadır.

Türkiye giderek ağırlaşan bu ortamda;

  • Bölücü ve etnik tahriklerin tırmandığı,
  • İç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun yara aldığı,
  • Tuzaklarla dolu sancılı bir döneme doğru ilerlemektedir.

Türkiye’nin ve Türk milletinin etrafındaki çember daralmıştır.

Ağır bir kuşatma her alanda etkisini göstermeye başlamıştır.

Bizleri bir arada tutan birlik ve beraberliğimiz hükümet eliyle tahrip edilmiştir.

Bu tablo karşısında, buhranın mimarı Başbakan Erdoğan’a göre:

Terörü İmralı’dan yönetmek,

Peşmerge ile kucaklaşmak,

İsyanları kutsamak,

PKK’yı aklamak,

Bayrağı çiğnemek,

Polisi taşlamak,

Araçları, evleri, dükkanları yakmak ve

Mehmetçiği şehit etmek demokratik bir haktır.

Al bayrağı yerden kaldıran coşkunun adı tahrik,

Terörü bitir demek, teröristin teslim alınmasını istemek, kanla beslenmek,

Şehit cenaze törenleri ve şehadete sahip çıkmak ise kışkırtmadır.

Bu durum, Milliyetçi Hareket için kabul edilemeyecek bir hezeyandır.

Bu durum, canlarıyla vatanı kurtaran kahramanlara karşı bir ihanettir.

Biz, buna asla müsade edemeyiz.

Biz, bu zillete asla katlanamayız.

Rengini şehitlerimizin kanıdan almış al bayrağımızın düşmesini,

Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını,

Bin yıllık kardeşliğimizin fitne ile bozulmasını, asla sineye çekemeyiz.

Dün bu dayatmaları Çanakkale ‘de Mehmetçik reddetmişti.

Bugün Türkiye Sevdalıları reddetmektedir.

Dün bu ihaneti Milli Mücadele durdurmuştu.

Bugün Milliyetçi Hareket durdurmaya kararlıdır.

Biz bunun için varız ve bunun için buradayız.

Tandoğan’daki coşkunun anlamı buradadır.

Ve elbette ki bozulan kardeşliğin bir bedeli de olacaktır.

Bunun bedelini Başbakan Erdoğan ve kadroları mutlaka ödeyecektir.

Milliyetçi Hareketin nefesi enselerinde,

İki eli bu şebekelerin yakasında olacaktır.

Hesap sorma zamanı gelmektedir.

Ve bu hesabı soracak olanlar sizlersiniz.

Başına çuval geçirilen askerlerimizin hesabını sizler soracaksınız.

Yıllardır Kandil’e neden gidilmediğinin hesabını sizler soracaksınız.

Peşkeş çekilen devlet imkânlarının hesabını sizler soracaksınız.

Birliğimize yönelik tahriklerin hesabını sizler soracaksınız.

Teröristlere tören düzenleyenlerin hesabı sizler soracaksınız.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Ankaralı Kardeşlerim, Hemşehrilerim.

Bin yıllık kardeşliği “yaşamak” için buradasınız.

Bin yıllık kardeşliği “yaşatmak” için buradasınız.

Burada bu meydanda, Türk milletinin kardeşlik, sevgi ve dayanışma ruhu ayağa kalkmıştır.

Bu, bin yıllık bir kaynaşmanın ilanıdır.

Bu, bin yıllık bir kenetlenmenin duyurusudur.

Bu bin yıl, Orhun’dan kopup gelen bir büyük milleti ortaya çıkarmıştır.

Bu bin yıl, tarihi aşıp gelen bir milletin adını zirveye yükseltmiştir.

Bu milletin adı, parçalamaya çalışan Başbakana inat “Türk milleti”dir.

Bu milletin adı, bölmeye uğraşan Avrupa’ya inat “Türk milleti”dir.

Bu varlık, etnik kalıntı değildir.

Kabile artığı değildir.

Aşiret bozuntusu değildir.

Muhteşem bir beşeri varlığın adıdır, ünvanıdır, şanıdır, şerefidir.

Adı birdir, anısı birdir, acısı birdir,

Bayrağı bir, inancı bir, dili birdir.

Kimliksizlere bir kez daha duyuruyorum ki adı: Türk milletidir.

Bin yılda oluşmuş,

Bin yılda yetişmiş ve

Bin yılda doğmuştur.

Bin yılda ilmek ilmek örülmüş,

Bin yılda nakış nakış işlenmiştir.

Bizi biz yapan bin yıllık beraberliktir.

Bizi biz yapan bin yıllık buluşmadır.

Bu bin yıl, fetihtir, zaferdir, ülküdür.

Bu bin yıl, çiledir, göçtür, dönüştür.

Bu bin yıl umuttur, inançtır, heyecandır.

Bu bin yıl, yürektir, şuurdur, sabırdır.

Bu bin yıl, kaynaşmadır, birleşmedir, kucaklaşmadır.

Bin yıl, kınalı ellerle dokunan kilimlerdeki göz nurudur.

Bin yıl, sabırla örülen işlemelerdeki alın teridir.

Bin yıl, tandırda pişen ekmek, bölüşülen aş, uğraşılan iştir.

Bin yıl gurbet türküsü, düğün halayı, beşikte ninnidir.

Bin yıl fetihlerin coşkusu, yenilgilerin hüznü, direnişlerin gururudur.

Bin yıl, hoyrattır, türküdür, ağıttır, semahtır.

Bu bin yıl, Malazgirt’ten, Bizansın Fethine, Çanakkale’den Kocatepe’ye kadar şehadettir, sadakattir, kahramanlıktır.

Ve bu bin yılın sahibinin yalnız ve yalnız bir tek adı vardır:

Nerede doğulmuş olursa olsun,

Nerede yaşanmış bulunursa bulunulsun,

Ve ana diliniz ne olursa olsun bu zenginliğin adı: Türk milletidir.

Büyük Bir Aile olan Türk Milleti;

Aynı gövdenin dalları, aynı dalın yaprakları olmuştur.

Aynı denize dökülen nehirler, dereler çaylar olmuştur.

Ayırmak ne mümkün, et ve tırnak gibi kaynaşmıştır.

Hakkarili ne ise, Edirneli odur.

Trabzonlu ne ise Mersinli odur.

Tuncelili ne ise, Denizlili odur.

Diyarbakırlı ne ise, Ankaralı da odur.

Hepsi birdir.

Hepsi bir milletin eseridir.

Ve hepsinin adı: Türk milletidir.

Bizim bin yıllık kardeşliği “yaşamaktan” kastımız budur.

Bizim bin yıllık kardeşliği “yaşatmaktan” muradımız da böyledir.

Biz köklere, kökenlere bakmayız.

Biz inançlara, mezheplere ayırmayız.

Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız.

Bayrağa saygı var mı, ona bakarız.

Millete hürmet var mı, ona bakarız.

Vatana sadakat var mı ona bakarız.

Ve bin yıl boyunca ne yapıldığına,

Bin yıl boyunca ne söylediğine değer veririz.

Gün gelip, kınalı kuzularını cepheye dualarla uğurladığını biliriz.

Gün gelip evlatlarının zaferleriyle övündüğünü biliriz.

Gün gelip, hataların açtığı yaranın sızısını yüreğine gömdüğünü biliriz.

Gün gelip, “vatan sağ olsun” deyip gözyaşını içine akıttığını biliriz.

Gün gelip, yemeyip yedirdiğini, giymeyip giydirdiğini biliriz.

Şimdi bunları, bu geçmişi yok sayan Başbakan, demek istiyor ki;

Bunlara anlam veremeyen kimliksiz AKP diyor ki;

Siz bir millet değilsiniz,

Bin yıllık kaynaşma ve kardeşlik sona erdi,

Şimdi otuzaltı parçaya ayrılın.

Eğitiminizi, yönetiminizi,

Ocaklarınızı, Camilerinizi,

Okullarınızı, Mezarlarınızı,

İllerinizi, , köylerinizi ayırın

 Gönüllerde, yüreklerde

Heyecanda, hayallerde

Umutlarda ve düşlerde bölünün.

Ayrışın. Yabancılaşın. Çözülün. Ufalanın

Çatışın, parçalanın ve dağılın diyorlar.

Bunu kabul etmemiz, boyun eğmemiz mümkün değildir.

Camileri, okulları, televizyonları ayırmaya hakkınız yoktur.

Van’lıyı İzmir’den, Mardinli’yi İstanbul’dan, Diyarbakırlı’yı Bursa’dan kopartmaya hakkınız yoktur.

Güneydoğulu kardeşlerimizi hedef göstermeye hakkınız yoktur.

Kardeşlerimizi incitmeye hakkınız yoktur.

Ayrılmanın malzemesi yapmaya hakkınız yoktur.

Siyasetinizin hedefi haline getirmeye hiç hakkınız yoktur.

Bunun adı ve tanımı bölücülüktür.

Bölücüyü dağda ve ovada aramaya gerek yoktur.

Bölücü hükümettedir. İktidardadır.

Ve bugün içinde bulunduğumuz bu karanlık ortam ve şartlarda;

Tehlike budur, Tehdit ağırdır, Tezgah sinsidir..

Türk milleti bunu asla kabul etmez.

Bu zilleti çekmeye bu kantar yetmez.

Milletimiz, bir olur, birlik olur.

Ayağa kalkar, yumruğunu vurur.

İmralı canisine,

Kandil çetelerine,

Bölücü hainlere,

Küstah Peşmergelere,

Okyanus ötesine,

Brüksel komiserlerine,

Damat Ferit kalıntılarına,

Şeyh Sait bozuntularına ve

Yıkım taşeronu Recep Tayyip Erdoğan’a cevabını mutlaka verir.

Sizlere sonuna kadar güveniyorum.

Türk milletine inanıyorum.

Eminim ki, milletimiz ihaneti unutmayacak ve bir köşeye yazacaktır.

  • Kötü giden talihinin zincirini iradesiyle kopartacak,
  • Ellerine geçirilmek istenen kelepçeleri kıracak,
  • Talan ve taviz sarmalını parçalayacak,
  • Küresel sömürüyü ve yağmayı durduracaktır.
  • Bölünmeye, ayrılmaya, kimliksizleştirmeye,
  • Yokluğa, yoksulluğa, yolsuzluğa,
  • Onursuzluğa, aşağılanmaya, hakarete,
  • Kutuplaşmaya, istismara, kargaşaya mutlaka dur diyecektir.
  • İmralı’nın hesaplarını,
  • Kandil’in tuzaklarını,
  • Peşmergenin emellerini,
  • Başbakan’ın heveslerini boşa çıkartacaktır.

Türk Milleti;

İzmir’iyle, Siirt’iyle ve Afyon’uyla,

Malatya’sı, Şırnak’ı ve Maraş’ıyla,

Batman’ıyla, Balıkesir’iyle ve Ağrı’sıyla,

Samsun’u, Urfa’sı ve Rize’siyle,

Erzurum’u, Trabzon’u, Muş’uyla,

Tunceli’si, Bingöl’ü ve Manisa’sıyla,

Iğdır’ı, Adana’sı ve Bitlisi’yle,

Van’ı, Ağrı’sı ve Ankara’sıyla,

Doğusu ve Batısıyla, Kuzeyi ve Güneyiyle ayağa kalkacak ve bu ihanete  topyekün karşı duracaktır.

Teröre teslimiyeti kabul etmeyecek

Ve etnik bölücülüğe geçit vermeyecektir.

Türkiye,

İmralı’ya, Kandil’e, Barzani’ye,

Vaşington’a, Brüksel’e, Erivan’a boyun eğmeyecektir.

Türk milleti,

Yıkım taşeronlarına, ihanet odaklarına,

İşbirlikçi lobilere, kötü adamlara rağmen,

Ve Başbakan Erdoğan’a inat ayrışmayacağını çatışmayacağını ve bölünmeyeceğini haykıracaktır.

Biliniz ki susmuşsanız, Türkiye yok olmuş demektir.

İnadına ve ısrarla konuşacaksınız, haykıracaksınız.

Milletimizin kurtuluş ve yükseliş ruhu olacaksınız.

Gelişmeler, önümüzdeki dönemin taraflarını netleştirmiştir:

Artık, herkesin tarafını belli etme zamanı gelmiştir.

  • Bir yanda, AKP ve işbirlikçi çıkar çevrelerinin koalisyonu vardır.

Diğer yanda, milletini karşılıksız seven Türkiye sevdalıları.

  • Bir yanda, Türkiye’den intikam almaya niyetli mihraklar vardır.

Diğer yanda bin yıllık kardeşliğe yemin etmiş Türk milleti.

  • Bir yanda, varlıklarımızı sömürmeye hazırlanan küresel odaklar vardır.

Diğer yanda hakkaniyet ve adaleti savunan vatan evlatları.

  • Ve Bir yanda, siyasi ikbal ve menfaat için tahrik edenler vardır.

Diğer yanda Türkiye’ye talip olan Milliyetçi Hareket vardır.

Artık karar anı gelmiştir.  Herkes tavrını belirlemek zorundadır.

Ya birlikten beraberlikten yana olacaksınız, yada gerilim ve kavga dolu bir geleceğe sürükleneceksiniz.

Ya, kardeşliğin devamını isteyeceksiniz, ya da ağır bir yıkımı göze alacaksınız.

Milliyetçi Hareketin Sevdalıları kararını çoktan vermiştir.

Tarafını belirlemiştir.

Bizler kırılma noktasına kadar bükülmüş olan Türkiye’de tarafsız olamayız.

  • Biz Türk milletinden tarafız.
  • Biz milli kimlikten yanayız.
  • Biz bin yıllık kardeşlikten yanayız.

Bu ülkülere ulaşmak için;

Barışmak, kucaklaşmak için fırsat arayan vatandaşlarımı Türkiye ve Türk milleti değerleri etrafında buluşmaya davet ediyorum.

Buradan, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kararlılığını ve fikriyatını bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Büyük Türk milleti, tüm dünyaya son sözünü 29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ile söylemiştir ve bu konu ilelebet kapanmıştır.

Kimler ve hangi mihraklar, hangi oyunları tertip ederlerse etsinler, hangi ihanetlerin içine girerlerse girsinler bir kez daha ilan ediyorum ki;

  • Türkiye Cumhuriyeti tektir ve üniter bir devlettir.
  • Türk milleti ayrılık kabul etmeyen bir bütündür.
  • Milli devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti ebedi yurdumuzdur.
  • Al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, sembolüdür.
  • Türkçemiz, bizleri bir arada tutan resmi dilimizdir.
  • İstiklal Marşımız, kahramanlık ve bağımsızlık destanıdır.
  • Milli birlik ve bütünlüğümüzün temelleri tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür.

Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini mutlaka koruyacaktır.

Bunlar, Milliyetçi Hareketin varlık ve yaşama nedenleridir,

Bu kutlu siyasi hareketin kırmızı çizgileridir.

Milliyetçi Hareket, bu değerleri muhafaza etmeye yeminlidir.

Bilinmelidir ki, bu aziz vatan hepimizindir.

Türkiye’mizin bir yıkıma sürüklenmesini önlemek hepimiz için milli bir görevdir.

Herkes üstüne düşen sorumluluğu, siyasi hesapları bir kenara bırakarak yerine getirmelidir.

Aksi halde yarın çok geç olacaktır.

Buradan her zaman olduğu gibi çağrımı tekrarlıyorum,

Gün birleşme günüdür.

Gün dayanışma günüdür.

Bizim gönlümüzde herkese yer vardır.

Bizim yüreğimiz herkesi kucaklamaya yeter.

Bize göre bütün vatandaşlarımız Cenab-ı Allah’ın bir emanetidir.

Biz herkesi büyük Türk milletinin saygıdeğer bir evladı olarak görürüz.

Milliyetçi Hareket memleketimizin her evladına kucağını açmaktadır.

Bu topraklara vatanım diyen herkese ocağımız açıktır.

Bu insanlara milletim diyen herkese kucağımız açıktır.

Bu bayrak benim, bu ülke benim diyen herkese kapımız açıktır.

Bu kavramlar size yabancı gelmiyorsa,

Bu değerlerde bir sıcaklık buluyorsanız,

Hepinizi çağırıyorum:

Gelin bir olalım. Diri olalım. İri olalım.

Türkiye’nin geleceğini el ele ve hep birlikte inşa edelim.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Ankaralılar,

Bugün de dün gibi Türk milletini yaşadığı buhrandan çıkartacak güç sizlerin elinizde, yüreğinizde ve fikrinizdedir.

Tahrip edilmeye çalışılan binlerce yıllık kültür kodlarımızın,

Yok edilmeye çalışılan köklü devlet yapımızın ve

Asil milletimizin yegâne koruyucusu ve kollayıcısı Milliyetçi Hareket olacaktır.

Bu coşkudan, bu heyecandan ve bu güvenden bunun işaretlerini alıyorum.

Cevabını sizlerin sesinden duymak istiyorum:

Bayrağa sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Onurunuza sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Geleceğinize sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Bin yıllık kardeşliğimizi yaşayacak mısınız? (Evet)

Bin yıllık kardeşliğimizi yaşatacak mısınız? (Evet)

Polisler karakollarında,

Mehmetçik sınırlarında,

Korucular köylerinde destek istiyor ve dualarınızı bekliyor.

Sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Hepinizi kutluyorum.

Sizden aldığım güçle ve inançla artık diyorum ki,

Aziz milletimiz:

  • Yoksulluğu bir kader olarak kabul etmeyecektir.
  • Bölücülüğü meşru ve normal görmeyecektir.
  • İstismara ve işbirlikçiliğe izin vermeyecektir.
  • Yolsuzluğu kabullenip sineye çekmeyecektir.
  • Çatışma ve kavganın vebaline ortak olmayacaktır.
  • Milli değerler etrafında kenetlenecek,
  • Bölünmeyeceğimizi dosta ve düşmana gösterecektir.

Çünkü önünde güveneceği Türkiye Sevdalıları,

Yanında Milliyetçi Hareketin gönül ve ülkü kadroları vardır.

Ve bu hareketin varlığı en büyük teminattır.

Milliyetçi Hareket, Türk milletinin dimdik ayakta kalmış son burcudur.

Milliyetçi Hareket, Türk milletini küresel sarmaldan çekip çıkaracak son kudretidir.

Milliyetçi Hareket, Türk milletinin birlik, refah, huzur ve kalkınma yolunda son umududur.

Milliyetçi Hareket Partisi, asla teslim olmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, sonuna kadar mücadele edecektir.

Ve Mutlaka başaracaktır.

Bu heyecanı sizlerde görüyorum.

Bu ruhu gözlerinizden okuyorum.

Burada sizlerden aldığım güçle, inançla vurguluyorum ki;

Tarihi bir mesajı huzurunuzda tekrarlamak istiyorum ki;

Küresel uzantılar, ihanet şebekeleri nerelere demir atmış olurlarsa olsunlar,

Geldikleri gibi gideceklerdir.

Yıkım projelerinin taşeronları ve işbirlikçileri ise

Açılımlarını açtıkları gibi kapayacaklardır.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Ankaralı Kardeşlerim,

Türkiye gergin, kaygılı, öfkeli, huzursuz ve tedirgindir.

Küçük bir kıvılcım, telafisi mümkün olmayan hadiselere neden olur.

Bu hassas ortam tahrik ve kışkırtmalara açıktır ve müsaittir.

Bu nedenle önümüzdeki süreç dikkat, sağduyu ve akıl gerektirmektedir.

Türk milleti müsterih olsun.

Gönlünü geniş tutsun.

Milliyetçi Hareket çatışma için değil, kardeşlik vardır.

Ancak, milli varlık tehlikeye düşerse gereğini yapmaya da hazırdır.

  • Bayrağın gönderden indiği yerde,
  • Bin yıllık kardeşliğin katledilmek istendiği anda;
  • Maldan, mülkten ve candan vazgeçmeye hazırdır.

Bu bizim Türk tarihine olan şeref borcumuzdur,

Türk milletine olan namus borcumuzdur.

Bu bakımdan herkes ayağını denk almalı, herkes kendine gelmelidir.

Bu vatan sahipsiz değildir.

Bu aziz millet çaresiz değildir.

Ayrışma, çatışma ve bölünme ise Türkiye için kader değildir.

Ancak; unutmayalım ki bu mücadelede,

İçinde bulunduğumuz hassasiyet,

Tarihin milliyetçi harekete kazandırdığı tecrübe,

Türk milliyetçiliği davasının oluşturduğu ortak akıl ve

Ecdadımızın nasihatleri ve dersleri bizlere,

İhanetlere karşı dikkat;

Fitnelere karşı uyanıklık;

İstismara karşı temkin;

Tahriklere karşı sükûnet tavsiye etmektedir.

Sokaklarda arayacağımız, sokaklarda bulacağımız geleceğimiz yoktur.

Biz başkaları sokakta iken, iktidarda olacağız ve terörü devlet gücü ile yeneceğiz.

Bizi bu hedeften uzaklaştıracak;

Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyeceksiniz.

İstismarcılara itibar etmeyeceksiniz.

Tahrik ve tertiplere dikkat edeceksiniz.

Tek bir ses, tek bir nefes olacaksınız

Türk milletinin size yalnız bugün değil, gelecekte de ihtiyacı olacaktır.

Milliyetçi Hareket Türkiye için vardır,

Türk milletinin birliği, kardeşliği ve mutluluğu için vardır.

Türkiye var olduğu sürece, Türk milletinin emrinde ve hizmetinde olacaktır.

Şimdi evlerinize, illerinize, mahallelerinize ve işlerinize döneceksiniz.

Kazancınız bol olsun. Huzurunuz daim olsun. İnancınız tam olsun.

Bugünden itibaren döneceğiniz vatan köşelerindeki her vatandaşımıza, her kardeşimize sevgi ve selamlarımı ayrı ayrı götürünüz.

Tandoğan meydanındaki bu muhteşem heyecanı, milli şuur ve kararlılığı Türkiye’mizin en ücra köşelerine kadar taşıyınız.

Kötü talihlerini yenmeleri yolunda partimizin yaptığı buluşma çağrısını milletimizin her ferdine iletiniz.

Hiçbir ayrım yapmadan, “bayrak” ve “vatan” ortak paydasında, “Ne mutlu Türküm” diyebilen herkesle kucaklaşınız.

Önümüzdeki dönem Türk milletinin geleceğine damga vurmanız ve iradenize sahip çıkmanız için tarihi bir fırsatı sizlere sunmaktadır.

Bu milli görevi yerine getirmek için her eve ulaşarak, her vatan evladının sevgisini ve gönlünü kazanmak zorundasınız.

Aziz milletimizi, ülkemizin doğruluşunda omuz vermeye, bu kötü gidişe dur demeye çağırmalısınız.

Türkiye’nin onurlu, huzurlu ve kudretli geleceğinde söz sahibi olmaya davet etmelisiniz.

Bizim yegâne güç kaynağımız, Türk milletinin şaşmaz sağduyusu, temiz vicdanı ve yüreğidir.

O halde yarından tezi yok her kapıyı çalınız.

Her yüreği kucaklayınız.

Bıkmadan, usanmadan anlatınız.

Ayak basmadık yer, ulaşmadık gönül bırakmayınız.

Durmayınız, düşmeyiniz,

Yılmayınız, yıkılmayınız, yorulmayınız.

Partimize yönelik karartma kampanyaları ile milletimizin gözüne çekilmek istenen perdeyi de böyle yırtacaksınız.

Bu vesile ile Türk milletini düştüğü buhrandan çıkaracak, milli kimliğine sahip çıkacak dava arkadaşlarıma mücadelelerinde üstün başarılar dilerim.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Ankaralılar,

Basınımızın Mümtaz Temsilcileri,

Bugün üzerinde hayat bulduğumuz aziz vatanın gerçek sahipleri bize bu varlıkları emanet eden, bin yıllık sevginin, kahramanlığın, hasretin ve inancın temsilcisi olan ecdadımızdır.

Bugün varsak onlar sayesindedir.

Bugün bir değeri savunuyorsak onların eseridir.

Hepsine şükranlarımızı sunuyoruz.

Hepsini minnetle hatırlıyoruz.

Hepsine olan borcumuzu biliyoruz.

Bu vesile ile,

  • Geride kalan bin yılı yaşatan, canlarını vererek Anadolu’yu vatan yapan kahraman ceddimizi,
  • En karanlık dönemlerde aziz hatırasından ve eserlerinden güç ve cesaret aldığımız Milli Mücadele’nin Başkomutanı ve Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ve mücadele arkadaşlarını,
  • En güç ve ağır şartlarda ayağa kalkarak bugün içinde bulunduğumuz Cumhuriyetimizin sınırlarını kanlarıyla çizen evlatlarımızı,
  • Yoktan ve yokluktan ele alıp ülkemizi ve milletimizi kalkındırmak, yükseltmek için emek veren, alın teri döken, akıl yoran devlet, siyaset, bilim, fikir ve sanat adamlarını,
  • Ömrünü Türk milletinin yükselmesi ülküsüne adamış, Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i, ve hayatta olmayan bütün dava ve ülkü arkadaşlarımızı,
  • Bugün, terörle mücadelede vatan ve bayrak uğruna toprağa düşen asker, polis, korucu ve kamu görevlisi bütün aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükran duygularımla anıyorum.

Bu kutlu değerler uğruna mücadele eden herkesi minnet, şükran ve hasretle yad ediyorum.

Bu toplantıya soğuk ve yağış demeden katılan bütün dava arkadaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum.

Televizyonları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarıma en samimi hissiyatımla saygılarımı sunuyorum.

Hepiniz sağ olun, var olun.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Dün kurşun yağmurlarına göğüs gererek bugüne geldiniz

Bugün bereketli yağmurlarla yarına koşacaksınız.

Sonsuza kadar “Var Ol” Türkiye

Ne mutlu Türküm diyene.

Ne mutlu Türküm diyene.