Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Aziz milletimizin refah, huzur, kalkınma ve güvenlik beklentisiyle 3 Kasım 2002 tarihinde tek başına iktidar olma fırsatını verdiği ve bu imkanı 22 Temmuz 2007 tarihinde tekrarladığı Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri için geride bıraktığımız 2009 yılı iradesini ve meşruiyetini tamamen kaybettiğinin anlaşıldığı bir yıl olmuştur. Türkiye 2010 yılının ilk günlerine de yalan, istismar, şantaj, kayırma, korku ve iftiralar üzerine şekillenen bir hükümet etme modeli ile girmiş; gelişmeleri öngöremeyen ve yönetemeyen bir siyaset çaresizliği AKP iktidarına bütünüyle hakim olmuştur. Bitmek tükenmek bilmeyen vaadlerle ve umut tacirliği ile yönetimini ve ömrünü sürdürmeye çabalayan bu ilkesiz kadrolarla ülkemizin hiçbir sorununun çözülemeyeceği belli olmuş, siyaseten tükenişinin bütün emareleri birer birer görünmeye başlamıştır. Toplumun her kesiminde yaşanan vahim gelişmeler Türkiye’nin AKP zihniyetini ve yönetimini daha fazla taşıyamayacağını işaret etmektedir. Türkiye’mizin bütün sorunlarını çözümü için çok elverişli bir süre olan yedi uzun yıl, sanal başarı masallarıyla, sahte kahramanlık gösterileriyle ve sürekli tekrarlanan vaatlerle geçiştirilmiş ve maalesef heba edilmiştir. Türkiye bugün dünden daha yoksul, daha umutsuz, daha karamsar, daha yorgun ve daha yılgındır. Yarınların da bu iktidarla daha iyi olacağına dair hiçbir emare ve ışık görünmemektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi ile geride kalan kayıp yılların özeti, artık bir AKP klasiği halini almış olan “Kriz, Kargaşa, Kaos, Korku, Kutuplaşma, Kavga, ve Karanlık” dan oluşan “7-K”lı tahribat zinciridir. Toplumun her yanını saran siyasi, sosyal, ahlaki ve ekonomik “kriz” hali giderek derinleşmektedir. Devleti oluşturan kurumlar arasında derin bir yetki ve sorumluluk çatışması başlamış, erklerin birbirinin işlerine müdahale ettiği, birbirine güven duymadığı “kargaşa” idari sistemi zayıflatmıştır. Hükümet ile devlet kurumları arasındaki güven bunalımı had safhaya ulaşmış, yaşanan belirsizlik ortamı, haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın, meşru ile meşru olmayanın birbirine karıştığı bir “kaos”un doğmasına neden olmuştur. Hükümetin dayatma, baskı ve zorlama ile demokratik ölçüleri aşan başına buyruk ve despot siyaseti kişilerde ve kurumlardaki güvensizliği tırmandırmış, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine, gözlenildiğine, dinlenildiğine, izlenildiğine dair yaygın bir “korku”, topluma hakim olmuştur. Yedi yıldır hükümetin etnik ve mezhep temelli ağır tahriklerine maruz kalan, bin yıllık kardeşliği ağır yara alan, derin bir inanç istismarına uğrayan aziz milletimiz ve hükümetin zorlamalarına karşı durmaya çalışan devlet kurumları maalesef cepheleşme eğilimi göstererek “kutuplaşma” sürecine girmiştir. Yaşanan derin ayrışmalar beraberinde öfke ve direniş doğurmaya başlamış, özelikle etnik tahrikler toplum içinde; hükümet zorlamaları ise devlet kurumları arasında “kavga” ortamını hazırlamıştır. Yaşanan bütün bu olumsuzluklar, milletimizin birliğini, geleceğini ve kardeşliğini, devletimizin varlığı, bütünlüğü ve bekasını, insanımızın huzurunu, refahını ve güvenliğini “karanlık” bir geleceğe mahkûm hale getirmiştir. Bu “7-K”, 58. Cumhuriyet Hükümetinden başlayarak 59 ve 60. Hükümetleri de kapsayan ve toplam yedi yıl bir ay 20 gündür devam eden AKP tahribatının simgesi haline gelmiştir. Bugün Türkiye, bir yanda “açlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın ve asayişsizliğin”; diğer yanda ise “yokluğun, yolsuzluğun, yoksulluğun ve yozlaşmanın” acımasız yüzüyle ve bunların kaynağı olan AKP gerçeğiyle karşı karşıyadır. Yıllardır, bugün değilse yarın diyerek sabırla ve belki düzelir ümidiyle ısrarla bekleyen Türkiye’nin bu ağır tabloyu daha fazla taşımasının imkânı kalmamıştır. İzlenen teslimiyet anlayışının içte ve dışta yol açtığı büyük tahribatın onarımı; ilkeli, güvenilir ve onurlu ilişkilerin yeniden tesisi, güçlü ve tek başına yeni bir iktidarın başta bulunmasını artık kaçınılmaz hale getirmiştir. Siyasal, sosyal ve ekonomik gidişat millet iradesinin tazeleneceği “seçim sandığını” işaret etmektedir. Bu itibarla, 2010 yılının ilk toplantısını yapan Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu, toplantı tarihi olan 7 Ocak 2010 tarihini AKP’nin yedi huzmeli ampulünün “7-K”sından “kurtuluş” günü olarak ilan etmiştir. Önümüzdeki dönem, Türkiye için AKP iktidarından bir kurtuluş fırsatı; Milliyetçi Hareket Partililer ve Türk milliyetçileri için yeniden yükseliş ve ülke yönetimine gerçek anlamda ve tek başına talip olma imkânı sunmaktadır. Bu tarihi toplantı bu yönüyle Adalet ve Kalkınma Partisi’nden kurtulmanın ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarı ile kucaklaşma inancının kararı ve kararlılığı olmuştur. Zamanında yapılması halinde 556 gün sonra, 17 Temmuz 2011'de veya bugün olgunlaşmış siyasal sürecin zorladığı 2010 yılı sonbaharında yapılması muhtemel olan Milletvekilliği Genel Seçimlerinde bugün itibariyle, “tek başına iktidar” hedefi ile yola çıkılmıştır. Bu tarihten sonra bütün siyasi hazırlıklar, olağanüstü şartlar yaşamaya başlayan ülkemizde ihtiyaç duyulacak her an seçime girilecek ve iktidara ulaşılacak hazırlık, eğitim, donanım ve teşkilat yapısına yönelik olacaktır. Yıllardır yaşadığı yokluktan, yoksulluktan, kutuplaşma ve cepheleşmeden, tahrik ve istismardan bir kurtuluş yolu arayan milletimizden alacağımız destekle Türk milliyetçiliğinin bir asırlık fikri olgunluğu, partimizin kırk yıllık siyasal birikimi ve kadroları bu hedefe ulaşılmasını sağlayacak hazırlıktadır ve güçtedir. Milletimiz müsterih olsun; Türkiye’nin yaşadığı bütün ağır sorunlarını çözecek imkân ve tecrübeye sahip olan partimiz, büyük Türk milleti için ülkü edindikleri kalkınma ve yükselme mücadelesini, alınları ak, başları dik, yürekleri inançla dolu olarak mutlaka sonuçlandıracaktır. İnancımız odur ki, geride kalan yıllardan ders çıkaran aziz milletimiz de teveccühünü,
Bugünden itibaren er yada geç yapılacak olan Milletvekilliği Genel Seçimleri ile sonuçlanacak siyasal süreç içerisinde milletimizle kucaklaşmaya başlayarak, bağımsız, güçlü, adil ve huzurlu bir Türkiye oluşturmak adına, Milliyetçi Hareketin yüksek karakterini ve hizmet aşkını tanıtmak üzere yapacağınız çalışmalarda başarılar diliyorum. Milliyetçi Hareket, kendisine gönül vermiş muhterem vatandaşlarımın ve dava arkadaşlarımın destek, gayret ve fedakârlıkları ile Türkiye’mizin ve Türk milletinin yegâne güvencesi olmayı sürdürecek ve tek başına iktidar hedefine ulaşacaktır. AKP’den kurtuluş gününüz kutlu ve iktidar yolunuz açık olsun.
|