Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ve Genel Kurulda 19 Nisan 2010 tarihinden itibaren sürdürülen Anayasa değişikliklerine ilişkin müzakereler ve oylamalar önceki gün itibariyle tamamlanmıştır. Yapılan görüşmeler sonucunda değiştirilmesi istenen toplam otuz madde içinden yirmisekiz madde AKP’li milletvekillerinin desteği ile kabul edilmiş ve bu sonuçla birlikte yeni bir siyasi süreç başlamıştır. Bu aşamadan sonra AKP çoğunluğunun onay verdiği “AKP Anayasası” hakkındaki hükmü milletin doğrudan iradesi verecektir. Türkiye’nin önündeki bu gerilim ve çatışma yüklü yeni dönemin baş aktörü de ve sorunların kaynağı da geride kalan yıllarda olduğu gibi Adalet ve Kalkınma Partisi ile teslimiyetçi kadroları olacaktır. Türkiye çok ciddi iç ve dış sorunlar ile karşı karşıya olup kritik bir dönemden geçmektedir. Bu sancılı süreçte; terörle mücadele, etnik bölücülük, uluslararası çalkantılar, yoksulluk ve işsizlik ülkemiz için son derece önem taşımaktadır Hayatın her alanını yakından ilgilendiren siyasal, sosyal, ahlaki, ekonomik ve güvenlik gibi sayısız sorunlar çözüm beklerken ülkemizin Anayasa değişiklikleri süreci ile oyalanması en büyük talihsizlik olmuştur. Başbakan Erdoğan’ın demokrasi, hukuk, özgürlük, değişim ve milli irade gibi sahte ambalajlar arkasına saklamaya çalıştığı gerçek niyetleri ve gizli gündemi ise Anayasa değişiklik süreci içinde açığa çıkmıştır. Bunlardan birincisi, çok ağır şartlarda geçim mücadelesi veren Türk milletinin acı gerçeği olan açlık, işsizlik, yoksulluk gibi temel sorunlarının tartışılmasını önlemek, bunlar üzerine örtü çekerek AKP’nin bu alanlardaki karanlık sicilini gözlerden kaçırmaya çalışmaktır. Tek başına iktidar imkânlarını geride kalan yıllarda birer birer israf eden hükümet Anayasa değişiklikleri ile kafa karıştırmak istemektedir. Başbakanın ikinci amacı, yedi buçuk yıllık vurgun, soygun, yolsuzluk ve talan döneminin hesabından kurtulmak için AKP’nin lekeli geçmişine uyarlanmış güdümlü bir yargı yapılanmasını oluşturmaktır. Üçüncü amaç, etnik bölücülüğü Anayasal suç olmaktan çıkararak önünü açmak, PKK açılımının ilerletilmesinin Anayasal alt yapısını ve kılıfını hazırlamaktır. Bu kapsamda, Başbakan Erdoğan’ın hayali olan otuzaltıya bölünmüş Türkiye’yi gerçekleştirmek için kendisini önleyecek hukuki engellerin “birinci Anayasa paketiyle” ortadan kaldırılmasıdır. Başbakanın dördüncü amacı, önceki uygulamaları tecrübeyle sabit bir oyunu tekrarlamak suretiyle gerilimler üzerinden toplumu cephelere ayırmak, çatışma ile oluşacak kamplaşmadan siyasi yığınak oluşturarak seçime kadar gidebilmektir. Beşinci amacı ise Anayasa değişiklik tekliflerinin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını müteakiben işleyen süreçte gidilecek referandumun sonuçlarına göre seçim kararı verebilmektir. Kendi siyasi varlığının devamı açısından son derece hayati olan bu konular üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmelerde AKP sahte demokratlık ve mili irade savunuculuğu maskesi altında her türlü çirkinliği sergilemiştir. Milletvekilleri üzerinde baskı oluşturarak hür iradelerin tecellisini önlemeye çalışmış, muradına erebilmek için 12 Eylül istismarı dahil olmak üzere siyasi ve ahlaki açıdan utanç verici bütün istismar yollarına başvurmaktan kaçınmamıştır. AKP zihniyetinin ve işbirlikçi medyanın ağız birliği ederek daha fazla demokrasi geleceğine, özgürlük alanının giderek genişleyeceğine, hukukun üstünlüğünün sağlanacağına ve darbecilerden hesap sorulacağına dair yalanları da bu gerçeği örtemeye yetmemiştir. Yaşanan süreçte aziz milletimiz, AKP’nin samimi ve dürüst değil içten pazarlıklı; demokrat değil dayatmacı olduğuna; sözde siyaset üzerindeki vesayeti kaldırmak isterken kendi vesayetini yerleştirmeyi hedeflediğine yakından şahit olmuştur. Değişik saiklerin etkisi altında bu değişikliklere evet oyu verenler tarih ve millet önünde vebal altına girmişler ve bundan sonra yaşanacak gelişmelerin sorumluklarını da bu yanlış tercihleri ile üstlenmişlerdir. Görüşmeler ve oylamalar aynı zamanda partilerin demokrasiye inancını, demokratik kültüre ve ahlaka bağlıklarını, TBMM’ne ve üyelerine saygı seviyelerini göstermesi bakımından ibret verici olaylara da sahne olmuştur. Anayasa değişikliklerinin müellifi olan İktidar partisi oylamada fire vermemek için her türlü baskı ve tesir imkanlarını kullanmış, bağlılıklarında tereddüt ettiği partisine mensup vekillerin tercihlerine ipotek koymuştur. Gizli olması gereken oylamalar, dayatma, şantaj ve tehditle kararların refakatçiler eşliğinde önceden ihsas edildiği bir oyuna dönüşmüş; demokrasi adına getirdiği iddia edilen değişikliklerin anlamının hilafına, AKP zihniyetinin demokrasiden ne anladığı da kendi milletvekillerine yönelik baskıcı tutumuyla ortaya çıkmıştır. Değişiklik maddelerinin geçemeyeceğine dair derin kaygılar yaşayan ve kendi milletvekillerinden her oylamada kuşku duyan AKP Grubunun, bazı maddelerin kabulünden sonraki taşkınlıkları ise tam bir ahlak zafiyeti ve siyasi çürümüşlük olarak sahiplerinin alnına kara bir leke olarak çalınmıştır. Ana Muhalefet Partisi ise görüşmelere katılarak görüş bildirmesine rağmen oylamalara girmeyerek milletvekillerinin iradelerini göstermelerine imkân tanımamıştır. Değişiklikler, büyük bir acele ile müzakere edilmiş, gerek kamuoyu nezdinde gerek yüce meclis çatısı altında yeterince tartışma ve yoruma fırsat vermeden çıkartılmıştır. Süreç, ülkemizdeki demokratik aktörlerin olduğu gibi AKP’nin de anayasadan, yönetimden, hukuktan, adaletten ne anladığını ortaya koyması bakımından ibret verici olmuştur. AKP için Anayasanın değişmesine yönelik girişimde temel sorun Türkiye’nin yeni bir anayasaya veya yargı reformuna ihtiyacı olup olmaması değil, özel gündemi, gerçek niyeti ve siyasi hesapları olmuştur. Sonuç itibariyle Başbakan Erdoğan’ın gizli gündemini meşrulaştırmak için TBMM’deki yasama zemininin kullanılmış olması, AKP’nin tek taraflı aldığı kararları demokratik yapmadığı gibi, değişikliklerin milletin ve Meclisin değil AKP’nin Anayasası olması gerçeğini de ortadan kaldırmamıştır. Türkiye'de toplumsal huzursuzluk kaynağı olan sorunların karşılıklı anlayış, hoşgörü ve uzlaşma ortamı içinde, milli birlik, bütünlük ve dayanışma ruhuyla makul çözümlere kavuşturulması önem taşımaktadır. Bu konuda kutuplaşmacı anlayışların terk edilerek, sevgi ve saygı temelinde, millet bütünlüğü içinde toplumsal kucaklaşma döneminin açılması en önemli temennimizdir. Bu anlayıştan yola çıkarak, Milliyetçi Hareket Partisi’nin yıllardan beri dile getirdiği Anayasa değişiklikleri konusundaki görüşleri bellidir ve nettir. Partimiz ilkeli duruşunu değişiklik önerilerinin gündeme geldiği ilk andan itibaren korumuş ve savunmuştur. TBMM’de yüksek bir görev şuuruyla milletine hizmet vermeyi sürdüren 69 milletvekilimiz, görüşmelerin tamamında hazır bulunmuşlar ve milletimizi adına tarihi uyarılarını sonuna kadar yapmışlardır. Görüşmeler süresince Anayasa değişiklikleri gibi haklı ve masum taleplerin arkasına saklanarak yaklaşan tehlikelerle dolu süreçten Türkiye’mizi kurtarmaya çalışmışlar ve tarihi bir görevi başarıyla icra etmişlerdir. Kişisel beklentilerinin cezbesine kapılmış, önümüzdeki gelişmeleri öngöremeyen, kimisi gönül bağının kimisi de menfaat ağının tesiriyle değişikliklerin ülkemizi götürdüğü akıbeti fark edemeyen AKP’li vekilleri uyarmak için demokratik her imkânı denemişlerdir. Partimizin sağduyulu milletvekilleri, Başbakan Erdoğan’ın önce başbakan, sonra eşbaşkan, şimdi ise başyargıç olma hezeyanlarına ve bu dünyada hesaptan kurtulma arayışlarına destek olmamışlardır. Türkiye’de etnik ayrımcılığa zemin oluşturacak ve Türk milletini bölerek ayrı bir millet şuuru yaratılması amacına hizmet edecek dayatmalara yasal kılıf arama ve Başbakanın tabiriyle hazmettirme sürecine seyirci kalmamışlardır. Ülkemizi bir yanlıştan kurtarmak için gece gündüz demeden, gerçek bir fedakârlıkla ve ısrarla diğer partilere mensup TBMM üyelerine sorumluluklarını hatırlatmaya çalışan vekillerimizin üstün gayretleri her türlü takdirin üzerindedir. Hepsini kutluyorum. Partimiz bu konuda da yıllardır ne düşünüyorsa onu savunmuş, daha önce ne söylemişse o ilkeleri takip etmeyi sürdürmüştür. AKP Anayasa değişikliklerinin TBMM Genel Kurulundaki oylamalar esnasında Genel Kurul salonunda hazır bulunan ve “red” oyu veren tek parti Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. Partimizin “red” oyunun arkasındaki gerekçelerimizin esasını Anayasa değişikliklerinin muhtevasından da önce, sürecin işleyişi, sürecin ahlakı ve sürecin yöntemine ilişkin itirazlarımız teşkil etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin Anayasanın değişmesinin gerekli ve doğal olduğu yönündeki görüşü bilinmekle beraber bu değişikliğin;
AKP’nin Anayasayı değiştirmedeki şekil, yöntem ve zamanlaması önceden ortaya koyduğumuz şartlarımıza uygun gerçekleşmemiş ve partimiz AKP’nin dayatmak istediği değişiklik önerilerine öncelikle bu nedenle prensip olarak karşı durmuştur. Sürece yapıcı katkılarda bulunmak, yol göstermek, mutabakat zemini oluşturmak, sağlıklı ve sağduyunun hakim olduğu gerçek demokratik anlayışı oluşturmak için anayasa değişikliklerine ilişkin önerdiğimiz yol ve yöntemler de diğer partiler ve özellikle AKP kadrolarında cevap bulmamıştır. Bu kapsamda olmak üzere; - Anayasa değişimi için TBMM’nde temsil edilen siyasi partilerden teşekkül etmiş bir ‘Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu’ oluşturulması, - Değişiklik talepleri üzerinde bu komisyonun mutabakata varacağı maddelerle ilgili ‘Demokratik Sözleşme’ yapılması, Ve üzerinde uzlaşılan değişikliklerle ilgili onayın 24.Dönem TBMM’nin iradesine bırakılması yönündeki görüş ve tekliflerimiz, muhataplarında karşılık görmeyince önerdiğimiz uzlaşma arayışı ve uygulama takvimi işbirliği imkânlarını tamamen ortadan kaldırmıştır. Gerek Anayasanın kamuoyu ile tartışılması sürecindeki zorlayıcı tavırlar, gerek yasalaşma sürecindeki acelecilik, gerekse nezaket ve uzlaşmadan kaçınarak yöneltilen tek taraflı dayatmalar partimizin ön şartlarının dikkate alınmadığını göstermiştir. Ancak siyasi istikrarın olduğu ve uzlaşmanın zemin bulduğu bir ortamda düşünülebilecek husus olan Anayasa değişiklikleri için hükümetin neden olduğu toplumsal gerilim ve başbakanın ruh hali bugünkü şartlarda böyle bir istikrardan söz etmeyi mümkün kılmamaktadır. Bu ortam altında, demokratik bir anayasanın hazırlanmasına yönelik geniş tabanlı, tartışmaya, görüşmeye ve uzlaşmaya açık müzakere şartlarının oluşmaması ve AKP’nin de bu şartları hazırlamaktan ısrarla kaçınması partimizin kararında belirleyici amil olmuştur. Anayasa değişikliklerine karşı duruşumuzdaki vazgeçilmez ölçümüz, Anayasamızın başlangıç ilkelerinde anlamını bulan temel değerler ile her değişiklik teklifinin bu değerlere ve gelecek dönemlerdeki gelişme ve hesaplara nasıl yansıyacağının kapsamlı analizinden geçmiştir. AKP hükümetinin “tek başımıza bir metin hazırlayıp bunu herkesle paylaştık. Beğenen beğendi, beğenmeyen beğenmedi, ne yapalım...” yaklaşımının Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarınca kabul görmesi mümkün değildir ve sonuç da öyle olmuştur. Bu haliyle toplumsal uzlaşmayı temsil etmesi gereken Anayasa değişiklikleri daha onaylanmadan kavganın, ayrışmanın ve kutuplaşmanın vasıtası haline gelmiştir. Şimdi Türkiye’nin karşısında Cumhurbaşkanının onayını müteakip işleyecek olan iki aylık süreç ve sonrasında yapılacak Halk Oylaması vardır. Milliyetçi Hareket Partisi ve muhterem vekilleri TBMM’de mükemmel bir ahlak ve siyaset sınavı vererek üzerlerinde oynanmak istenen oyunları ellerinin tersiyle itmiş ve hür iradelerini ve duruşlarını göstermesini bilmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeler esnasında AKP Anayasasına karşı çıkan; iktidar partisi milletvekillerini yöneldikleri hatalı yoldan dönmeleri için başarılı bir siyasi sınav veren Milliyetçi Hareket önümüzdeki süreçte de doğruları milletimize anlatmakta hazır ve kararlıdır. Dün, TBMM kürsüsünden milletimiz adına yaptığımız savunma ve verdiğimiz siyasi mücadelenin benzeri önümüzdeki süreçte de vatan sathındaki köylerimizde, beldelerimizde, şehirlerimizde verilecektir. Yarından itibaren başlayacak bu milli görev için her vatandaşımıza ulaşılacak, girilen tehlikeli yol ve karşımızdaki tehditler konusunda uyarılarımız aktarılacaktır. Milli iradenin gerçek sahipleri olan aziz milletimize, vekillerinin yaptıkları yanlışlar ve karşılarına çıkacak vahim sonuçlar meydanlarda, salonlarda, sokak ve caddelerde bıkmadan usanmadan anlatılacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, varlık nedeni olan büyük Türk milletine doğruları, gerçekleri söylemek, tehlikeli oyunları ve tuzakları bozmak için Anadolu’ya açılacak, her haneye ve her vatandaşımıza mutlaka ulaşacaktır. Referandum sandığı milletimizin önüne konulduğunda Milliyetçi Hareket Partisinin bütün muhterem mensupları gibi eminiz ki aziz milletimiz de tercihini birlikten, beraberlikten ve kardeşçe yaşamaktan yana kullanacaktır. Önüne çıkarılacak yeni oyunları fark edecek, nasıl bir tuzağın içine çekilmek istendiğini mutlaka anlayacaktır. Devletin birileri tarafından ele geçirilmesine, yargıdan kaçanların yargıyı kuşatmalarına, hesap vermekten kaçmalarına, bir yanlıştan kurtulurken başka bir yanlışa sürüklenilmesine izin vermeyecektir. Bölünmeye, parçalanmaya; teröristle kucaklaşmaya, terörle yaşamaya; açılım denilerek ayrışmaya hayır diyecektir. Devletimizin kurucu esaslarının yıkılmasına, milli birliğin daha fazla tahribine hayır diyecektir. Yıllardır kurtulamadığı yokluğa, yoksulluğa, yolsuzluğa, bunları örtmek için oynanan oyunlara hayır diyecektir. Yolsuzluk yapanların, haram lokma yiyenlerin, yetim hakkına el uzatanların, vurguncuların, soyguncuların aklanmasına, hesap vermekten kaçmasına hayır diyecektir. Devletin ve milletin soyulmasına, kaynakların yabancılara peşkeş çekilmesine, milli servetin talan edilmesine hayır diyecektir. Sözde özgürlük, darbelerden hesap sorma, vesayet kaldırma, demokrasi getirme gibi değerler üzerinden yapılan tahrik ve istismarlara hayır diyecektir. Referanduma evet demenin sekiz yıllık yıkım sürecinin artarak devamının geleceğini bilerek, milletimizin kaderine biçilmek istenen kefene hayır diyecektir. Türkiye’nin küresel oyunların merkezi olmasına, etnik tuzaklara düşmesine, ayrışmasına hayır diyecektir. Sözde demokrasi adına paketin içine serpiştirilmiş cazip tuzaklara düşmeyecek, nihai oyunu görerek karanlık niyetlere hayır diyecektir. Defalarca değişen anayasalara rağmen bir türlü değişmeyen kara talihinin devamına vereceği cevap mutlaka hayır olacaktır. Gün, çok geç olmadan, telafisi mümkün olmayan dönemeçlere girilmeden milletimizle kucaklaşma günüdür, yaklaşan tehlikeleri haber verme günüdür. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin birlik, beraberlik ve yükselişi için her teklifin, her çabanın ve çalışmanın yanındadır, sahibidir ve destekçisidir. Buna karşılık, millet varlığını ve birliğini tehlikeye düşürecek karanlık senaryoların amansız düşmanı, milletimizin bekasına musallat olacak bütün gelişmelerin korkulu rüyası olmaya devam edecektir. Partimiz, milli hayatımıza yönelik tehdit ve tehlikelere, sinsi oyunlara, siyasi pazarlık ve tuzaklara karşı durmayı sonuna kadar sürdürecek, milletimizi tehlikeler karşısında uyarmayı vaz geçilmez vatan görevi bilecektir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
|