21.07.2010 - "Başbakan Erdoğan'ın son hezeyanları" hakkında yaptığı yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"Başbakan Erdoğan'ın son hezeyanları" hakkında yaptığı yazılı basın açıklaması.
21 Temmuz 2010

 

Başbakan Erdoğan’ın 20 Temmuz 2010 günü AKP Meclis Grup toplantısında yaptığı konuşma siyasi tarihimize kara bir ilkesizlik, riyakârlık, siyasi sahtekârlık ve münafıklık örneği olarak geçecektir.

Türk milleti yalan gözyaşları döken Başbakan’ın siyasi tükenişinin hazin tablosunu ibretle izlemiştir.

Türkiye’yi etnik temelde bölmeyi amaçlayan “PKK açılımı”nın ve AKP’nin sekiz yıllık yıkım dönemindeki yolsuzluk ve hırsızlıklarının hesabının yargı önünde görüleceği siyasi mahşer günü çok yakındır.

Siyasi ihtiras ve korkuların ruhunda yarattığı kasırgaların etkisi altındaki Başbakan’ın marazi ruh halinin nedeni budur.

Bu hezeyanlar Başbakan’ın son çırpınışlarıdır.

Başbakan’ın Anayasa değişikliği konusundaki gizli amacı ve niyeti “etnik bölücülüğün önünü açmak ve yolsuzlukların hesabını vermekten kaçmak”tır.

Bu nedenle bütün ümidini Türk milletini son bir kez aldatarak referandumda evet çıkmasını sağlamaya ve kendisini koruma altına alacağını hesapladığı yandaş yargı düzenlemesini yaparak hazin akıbetten kurtulmaya bağlamıştır.

  Bunun için hiçbir ahlaki ve vicdani ölçü tanımadan bütün yalan ve riya malzemesini bu son çırpınışında cepheye sürmüştür.

Ülkücü şehitler için sahte gözyaşları dökmesi bu tiyatronun yeni bir sahnesidir.

Grup konuşmasında “trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim, bu dram olacak” diyen Başbakan aslında kendi dramını sahneye koymuştur.

12 Eylül 1980 askeri darbesinde darağaçlarında ve işkencelerde hayatlarını kaybedenlerin hatıralarına sığınan Başbakan’ın hem ülkücü hem de devrimci özelliklerini bugüne kadar içinde gizlediği bu vesileyle anlaşılmıştır.

Ancak, bunu otuz yıl nasıl sakladığı, bu bastırılmış duyguların ruhunda nasıl bir tahribata yol açtığını tam olarak anlaşılamamıştır.

Psikiyatrinin alanına giren bu ilginç durumun konunun uzmanlarınca incelenmesi yararlı olabilecektir.

Ülkücü şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’nun son mektubunu bazı pasajları atlayarak kürsüde okuyan Başbakan’ın senaryo gereği sahte gözyaşı dökmesi riyakârlığın ve ilkesizliğin zirvesi, son noktası olmuştur.

Başbakan bu konuda da kendisini aşmış, bilinen riya ve takiye özelliklerinin ötesine geçerek bir siyasi sahtekârlık tiyatrosunun aktörü olarak Türk milletinin karşısına çıkmıştır.

Başbakan’a okurken kürsüde ağladığı ülkücü şehidimizin son veda mektubunda atladığı şu satırları hatırlatmak istiyorum.

“Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır.

Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın.”

Başbakan’ın aynı gün Hakkâri Çukurca ve Van’da PKK terör saldırıları sonrası toprağa düşen yedi şehidimiz karşısında bu kadar duygulanmaması, gerçek niyetlerin ne olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Buradan ağlayan Başbakan’a seslenmek istiyorum:

Dün Meclis’te Ülkücü şehitler için döktüğünüz sahte gözyaşlarının bir damlası ile aynı gün ocaklarına ateş düşen yedi şehidimizin muhterem annelerinin döktüğü gözyaşlarının bir damlasının vicdan laboratuarında samimiyet testinden geçirilmesi sonucu ortaya çıkacak ahlak ve dürüstlük raporu karşısında yüzünüz kızaracak mıdır?

Türk milleti Başbakan’ın Anayasa değişikliğini pazarlamak için utanmadan sergilediği bu siyaset kalpazanlığının, bu milli irade dolandırıcılığının gerçek nedenlerini ve arkasındaki çirkin yüzü elbette görecek ve hükmünü verecektir.

Ülkücü şehitler için sahte gözyaşları dökerek siyasi münafıklığın şahikasına çıkan Başbakan’ın ve kahraman Özel Harekât mensuplarını milliyetçi oldukları için bıyıklarından hareketle aşağılamaya yeltenen yardımcısının başını çektiği “AKP Yalan Kumpanyası”nı bekleyen akıbet 12 Eylül 2010 günü milli irade duvarına çarpmaktır.

Türk milliyetçileri ve ülkücü camia, şerefli hatıralarını ebediyete kadar yüreklerinde yaşatacağı aziz şehitlerimizin ruhları ile birlikte 12 Eylül 2010 günü Başbakan’ı referandum sandığı başında bekliyor olacaktır.