27.11.2010 - Belediye Başkanları Toplantısında yapmış oldukları konuşma metni.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin,
Belediye Başkanları Toplantısında yapmış oldukları konuşma metni.
27 Kasım 2010

 

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Değerli Belediye Başkanları,

Sayın Basın mensupları,

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bugün burada, sizlerle bir araya gelmekten duyduğum mutluluğu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Partimizden seçilen ve milletimize hizmet yolunda imrenilecek başarılar sergileyen belediye başkanlarımızla, belirli aralıklarla bir araya gelip, ülke gündemini ve mahalli sorunları etraflıca değerlendirme imkanı bulmaktayız.

Bunlardan birisini daha, Akdeniz’in bu güzel yöresinde gerçekleştirmekteyiz.

29 Mart 2009 Mahalli İdareler Seçimleriyle, milletimizin teveccühünü kazanıp yerel yönetimlerde sorumluluk üstlenen partimize mensup il, ilçe ve belde belediye başkanlarımızla yapacağımız bu toplantının milletimize, ülkemize, demokrasimize ve siyasi hayatımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Her bir belediye başkanı arkadaşımı bu zamana kadar göstermiş oldukları özverili, tutkulu, iyi niyetli ve gayretli çalışmalarından dolayı ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Basın Mensupları,

Ülkemiz ve milletimiz tehlikeli ve tehditlerle dolu bir dönemin tüm sancılarını yaşamaktadır.

AKP iktidarının neden olduğu karmaşa ve kargaşa her zeminde filiz vermekte ve sürekli mesafe almaktadır.

Endişe verici huzursuzluk ve gerilim hattı, milletimizi çepeçevre kuşatmış durumdadır.

AKP’yle birlikte merhamet ve hoşgörü ucuzlamış ve içi boşaltılmış; milli ve insani değerler çarpıtılmış ve yıpratılmıştır.

Hayal kırıklıkları yaygınlaşmış, umutsuzluk girdabı genişlemiş, milletimizin gelecekle ilgili olumlu bekleyişleri karamsarlıkla yer değiştirmiştir.

Vatandaşlarımızın refahında gözle görülür bir iyileşme, hissedilir ve sevineceğimiz bir gelişme ne yazık ki yaşanmamıştır.

AKP zihniyeti devlet ve organlarını, geçmişten kalan kini doğrultusunda hesaplaşma arenasına çevirmiş, milletimizin inançlarını, milli ve manevi değerlerini ise arsızca istismar malzemesi haline getirmiştir.

Gündemi meşgul eden hiçbir konu samimi ve soğukkanlılıkla ele alınamamış, hiçbir sorun vicdanları rahatlatacak ve herkesi tatmin edecek bir içerikle çözülememiştir.

AKP’nin gerginlikten beslenen ve kökü çatışma dinamiklerine bağlı olan siyasi uygulamaları rahatsızlıkları, kaygıları, kuşkuları artırmış ve taşınması zor bir noktaya getirmiştir.

Teröre teşrifatçılık yapan, teröristle müzakere eden, İmralı’ya saygınlık kazandıran AKP hükümetinin; sıra başka meselelere geldiğinde inanılmaz bir tahammülsüzlük ve öfke hali gösterdiği açıktır.

Nitekim AKP’nin, zayıflatmak ve hırpalamak amacıyla uzun süredir sistemli bir biçimde hedef tahtasına yerleştirdiği Türk Silahlı Kuvvetleri bundan kendi payına düşen hisseyi fazlasıyla almıştır.

En son olarak, ilgili bakanların, görevleri başında bulunan üç Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunu açığa almasıyla yeni bir tartışmanın fitili ateşlenmiştir.

Anlaşıldığı kadarıyla, Yüksek Askeri Şura’da terfi ettirilmeyen bu kişilerin, daha sonra yargıdan lehlerinde olumlu karar çıkmasına ve terfi kararnamelerinin hazırlanmasına rağmen hükümetçe bu durum uygun görülmemiş ve idari tedbir olarak açığa alma işlemi uygulanmıştır.

Meselenin bu aşamaya gelmesinde, kamuoyunca Balyoz darbe planıyla ilgili hazırlanan iddianamede, söz konusu kişilerin bulunmasının belirleyici olduğu görülmektedir.  

Şüphesiz kim demokrasinin varlığından rahatsız ve buna karşı duruyorsa; ek olarak mevcut hukuk düzenini yıkmak ve hükümeti devirmek için gayrimeşru faaliyetlerde bulunuyorsa bunlara tevessül edenlerin, cezaların şahsiliği prensibine sadık kalarak haklarında mutlaka hukuki işlemler yapılmalıdır.

Darbe niyetinde, düşüncesinde ve çalışmasında bulunanların yakasından yapışmak için kimsenin elini tutan yoktur ve bunun da gereği bir an önce yerine getirilmelidir.

Halen süren davaların da bir an önce sonuçlandırılması, mahkemelerin hızlı çalışması için icap eden tedbirlerin ivedilikle alınması zorunluluk arz etmektedir.

Bunlar hepimizin üzerinde mutabık olduğu ve asla tartışma kabul etmeyeceğimiz prensip, yöntem ve kurallardır.

Ne var ki yargının hakkını teslim ettiği ve terfilerinde bir engel görmediği kişileri de mağdur etmek doğru ve insaflı bir tutum olmayacaktır.

Ne yazık ki uzun bir süredir Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sindirme ve hırpalama sürecinin işlediği ortadadır.

Sahip oldukları vatan sevgisi ve millet aşkıyla, bölücü hainlerle mücadele eden, birliğimiz ve bütünlüğümüz için gece-gündüz çaba gösteren ve görevini yaparken birçok şehit veren ordumuzun, mütecaviz girişimlerle etkisiz ve aciz bir pozisyona sürüklemesinin hesabını bu iktidardan sormaya kararlıyız ve ihanete kol kanat gerip, Mehmetçiği darbeciymiş gibi gösterenlere mutlaka şamarı indireceğiz.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin milletimiz nezdinde zor duruma düşürülmesine, fesadın ve fitnenin AKP ikmalli taarruzuyla sırtının yere getirilmesi için pusuda bekleyenlere asla izin ve fırsat vermeyeceğiz.

Ayrıca bizim açımızdan çok ciddi bir çelişki de ortada durmaktadır ve Adalet ve Kalkınma Partisi nedense bunu hiç hatırına ve gündemine getirmemektedir.

Eğer hükümeti yıkmayı düşünen şüpheliler ve bu sebeple de darbe planları yaptığı iddia edilenler varsa ve bunlarla ilgili haklı olarak lazım gelen tedbirler alınıyorsa; o zaman Türk devletini yıkmayı ve milletimizi bölmeyi amaçlayan alçaklarla nasıl olur da pazarlığa cüret edilir?

Bir tarafta hükümetin varlığının korunmasına yönelik haklı gayret ve titizlik gösterilirken, öbür tarafta milletimizin birliğinin ve devletimizin bütünlüğünün hiç dikkate alınmamasının kabul edilebilir hiçbir makul ve geçerli mazereti bulunmamaktadır.

Madem Başbakan Erdoğan darbe girişimlerine karşı bu kadar hassas ve tepkilidir, o halde Türk milletine ve devletine yönelik saldırıları nasıl ve hangi bağlamda ele almaktadır?

Bu çürümüş zihniyetin sorularımıza vereceği cevabı elbette tahmin ediyoruz, ancak darbe girişimleri bahanesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin tümünün zan ve itham altında bulunmasına şiddetle karşı durduğumuzu da bilmelerinde fayda görüyoruz.

Kim darbe oluşumlarının içindeyse, bu ilişki ağında yer almışsa, suçu şahsidir ve gecikmeksizin hakkındaki yaptırımlar yerine getirilmelidir.

Ancak, bölücülerle sarmaş dolaş olan AKP zihniyetinin, el altından Türk Silahlı Kuvvetlerini taciz etmesine, yıpratmasına ve gayri meşru örgütlenmelerin merkeziymiş gibi sunmasına asla müsamaha göstermeyeceğimizi ve sonuna kadar da bununla mücadele edeceğimizi Manavgat’tan muhataplarına bildirmek istiyorum.

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

AKP hükümetleri döneminde yalan hiçbir dönemde olmadığı kadar hâkim ve görünür olmuş, gerçekler hiç olmadığı kadar karartılmıştır.

Her zaman söylediğimiz gibi, taviz bu dönemde başarı, teslimiyet zafer, kriz fırsat olarak değerlendirilmiştir.

Katiller, bölücüler ve Türk’lük düşmanları iktidarın inşa ettiği özgürlük ve demokrasi paravanının arkasına gizlenmişler, AKP’nin koruyucu kalkanları arkasında rahata ermişlerdir.

Başbakan Erdoğan’ın sahip olduğu niyetin ve kafasındaki hesapların, yalnızca partisinin ve yanındaki çıkarcıların yararına işlediği bugün daha iyi anlaşılmıştır.

Bu itibarla, hamasi sözlerin büyüsüyle kendisinden geçen Başbakan ve hükümetinin, milletimizin lehine ve faydasına takdir edilecek bir icraatta bulunması artık mümkün değildir.

Hem iç politika, hem de dış politika alanında iflas eden AKP iktidarının aldatmalarına milletimizin daha fazla katlanması ve tahammül etmesi mümkün değildir.

NATO karşısında pusan, Avrupa Birliği’nin talimatlarına ve boyunduruğuna sessiz kalan, konu ABD olduğunda geri çekilen Başbakan Erdoğan, ne acıdır ki, ne zaman Ortadoğu’ya gitse birden bire İsrail’e karşı şahin kesilmekte, oradaki Müslüman kardeşlerimizi tıpkı ülkemizde olduğu gibi kandırmaya çalışmaktadır.

Nitekim Füze kalkanın ülkemize kurulma kararını bir türlü izah edemeyen ve bu çerçevede, mazlum din kardeşlerimizi kıyıma uğratan İsrail’in korunmaya alındığı itirafından da ısrarla kaçınan Başbakan’ın, sahte kabadayılıklarının milletimiz açısından hiçbir anlam ve önemi olmayacaktır.

Şayet Başbakan Erdoğan İsrail’e katil diyorsa, o zaman füze kalkanının öncelikle kimi muhafaza etmek için planladığını açık ve dürüstçe milletimize açıklamalıdır.

Aksi takdirde arkada İsrail’le el altından pazarlık eden, önde de İsrail düşmanlığı yapan münafık ve şahsiyetsiz siyasetçi özelliği yakasına bir daha çıkmamak üzere yapışacaktır.

Sultan olmaya kendisini kaptıran ve Ortadoğu sokaklarında şahsının, böyle propaganda yapılmasından da son derece keyifli olan Başbakan’ın, başını ülkemize çevirip, kalan iktidar yıllarında milletimizin sorunlarına kafa yorması bizim en büyük dileğimizdir.

Darfur’dan, Kabil’den, Ramallah’tan, Bağdat’tan ya da Haiti’den bahsedince küresel bir bakış açısına sahip olacağını zanneden Başbakan’a hatırlatmak isterim ki;

Vatanımızın dört bir tarafında açlıktan, sefaletten, yoksulluktan en az bu yerler kadar, belki de buralardan daha fazla muzdarip şehirlerimiz, ilçelerimiz, köylerimiz olduğu bir hakikattir.

Başbakan Erdoğan Darfur’dan söz edeceğine, önce Antalya’nın, Burdur’un, Ağrı’nın, Hakkâri’nin problemlerini halletmelidir ve başkent Ankara vizyonuyla dünyaya bakmalıdır.

Sanal kahramanlık düzmecesine ve senaryosuna iyiden iyiye kapılan ve alışan Başbakan, milletimizin gerçeklerine ve acil çözüm bekleyen sorunlarına bir an önce eğilmelidir.

Küresel düzlemdeki ekonomik adaletsizliklerden, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olmasından ülkemiz dışında şikâyet ederken, aynaya bakmasını ve Türk milletini ne hale getirdiğiyle ilgili bir vicdan muhasebesinde bulunmasını kendisine bu vesileyle tavsiye ederim.

 

Muhterem Belediye Başkanları,

29 Mart 2009 tarihinde yapılan Mahalli İdareler seçimlerinin üzerinden tam 19 ay 28 gün geçmiştir.

Partimiz, bu demokratik yarıştan başarıyla ve alnının akıyla çıkmış ve göstermiş olduğu adaylara aziz milletimizin verdiği destekle gücüne güç katmıştır.

Milliyetçi Hareket’e verilen her oy bizim için eşsiz bir kıymete sahiptir. Hiçbir zaman heba olmayacak bir kararlılığın ifadesidir ve siyasi şerefimize emanettir.

Yurdumuzun değişik yörelerinde partimizin değerli adaylarına vatandaşlarımız tarafından gösterilen ilgi ve alaka; çözülmeye ve çöküşe karşı dik duruşun ve yüksek erdemin bir kanıtı olmuş; ahlaksızlığa, yolsuzluğa, yoksulluğa güçlü ve haklı bir itirazın adeta belgesi niteliğini taşımıştır.

En zor şartlar altında ve iktidarın ağır baskı, yıldırma ve tahrikleri karşısında; Milliyetçi Hareket Partisi önemli sayıda il, ilçe ve belde belediye başkanlıkları kazanmış ve buralarda siyasi sorumluluk üstlenmiştir.

Halen biri büyükşehir olmak üzere 9’u il, 119’u ilçe ve 313’ü belde belediyesi olmak üzere 441 vatan beldesinin belediye yönetimi, aziz dava arkadaşlarım tarafından gerçekleştirilmektedir.

İlave olarak, 412 il genel meclis üyesiyle, 5 bin 896 belediye meclisi üyesi arkadaşımız partimizi temsilen görevlerini yürütmektedirler.

Bugüne kadar, yerel yönetimlerin her kademesinde gösterilen ve ortaya konulan performansın sevindirici ve milletimiz açısından ümit verici olduğu kuşkusuzdur.

Özellikle, AKP iktidarının partimiz üzerinde çevirdiği dolaplar ve tertiplediği tezgâhlar dikkate alındığında, aslında değerli dava arkadaşlarımın ne kadar büyük zorluklar ve tuzaklar karşısında mücadele ettiği daha iyi anlaşılabilecektir.

Hatırlarsanız, 12 Eylül Referandumunun öncesinde ve sonrasında MHP’li belediyeler üzerinde alçakça ve hiçbir dönemde olmadığı kadar karanlık senaryolar projelendirilmiş ve iktidar gücü kullanılarak bazı belediye başkanlarımızın partimizden istifa etmeleri sağlanmıştır.

AKP, belediye başkanlıklarımızı içine almak maksadıyla kirli bir karaborsa kurmuş; hükümet imkânlarını, teftiş ve soruşturma silahını, kaynakların tahsisi hususunu hayâsızca aleyhimize kullanmaya yeltenmiştir.

Mesnetsiz ve temelsiz şikâyet ve ihbarlar; tetikçi denetim elemanlarının yanlı raporları, belediyelerimizin ilgili kanunlardan kaynaklanan hak ettiği parasal gelirlerinin gasp edilmesi, merkezi yönetimle bağı ve bağlantısı olan işlerin kasıtlı olarak geciktirilmesi ve savsaklanması, sizlerin yaşadığı ve bizlerin de bildiği en bariz sorunlardan bazılarıdır.

Maalesef, AKP’nin siyasi oyunlarına gelen, tehditlerine boyun eğen ve partimizden ayrılarak cephe alması sağlanan bazı belediye başkanlarımızın varlığına şahit olduk.

Üstelik bunların bir kısmı, partimizi eleştirerek, sözüm ona ilkelerden bahsetme talihsizliğine düşmüşler ve AKP’nin siyasi kumpasının çekim alanına göz göre göre kapılmışlardır.

Biz, partimizden aday olarak seçilen, ancak daha sonra nefesleri ve mücadele azimleri yetersiz olduğundan dolayı aramızdan ayrılan belediye başkanlarımıza haklarımızı helal ediyoruz.

Ancak, kendilerine üç hilalin kutlu çatısı altında destek veren, sahiplenen, himmet gösteren ve arkalarında duran aziz milletimizin aynı derecede hoşgörülü olacağına da ihtimal vermediğimizi buradan bildirmek istiyorum.

Beraber yola çıktığımız, vatan ve millet yolunda omuz omuza olduğumuz, AKP iktidarının hepimizce malum olan tahripkâr politikalarına yönelik birlikte tavır geliştirdiğimiz bazı belediye başkanlarımızın yarı yolda düşüp kalmaları ve bizimle yollarını ayırmaları, en başta kendilerinin gerçek niyet ve duruşlarını ispat etmesi bakımından hepimize önemli bir fikir vermiştir.

Biliyoruz ki, gerek siyasi namusları, gerekse de dava ve mensubiyet bilinci aşınmış olanlar gittikleri yerlerde de itibar ve saygı görmeyecekler, inanmasalar da halen saflarında bulundukları siyasi zihniyet aciz bir konuma düştüğünde, aceleyle sığınacakları yeni yerler aramaya başlayacaklardır.

Bugün MHP’yi terk edenin, yarın AKP’yi de yüzüstü bırakacağı şüphesizdir.

Belki ilkesiz ve köksüz AKP zihniyeti için böylesi bir durum önemli olmayabilir, ancak bizim açımızdan siyaset öncelikle inanç, dürüstlük, ahlak ve milli kabuller kapsamında ele alındığından dolayı, yapılanlar ve sorumlular asla unutulmayacaktır.

Siyasi mücadelede mesele yalnızca bir koltuk elde etmek ya da seçim kazanmak değildir.

Eğer siyaseti bu dar ve sığ alana kıstırırsak, o zaman belirlenen her amaca ulaşmayı mubah gören fırsat düşkünü, anaforcu, değerlerle kavgalı, davranışlarıyla düşündükleri arasında kapanmaz çelişkiler bulunan anlayış ve şahsiyetlere de üremeleri için uygun ortam sağlamış oluruz.

Hedefimiz vatandaşlarımızı huzurlu ve mutlu etmek, onların sorunlarını samimi bir şekilde belirleyip çözmekse, önce dikkat ve itina göstermemiz gereken husus iradeli ve haysiyetli olmak ve bu konularda da asla taviz vermemektedir.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, siyasi ahlak ve terbiye konusundaki zavallılığı elbette bu söylediklerimizi bırakın idrak etmeyi, hissetmesine bile mani olacaktır.

Bu itibarla partimizi zayıflatmak, küçültmek, milletimiz nezdinde dağılıyormuş gibi imaj oluşturmaya çalışmak bir AKP projesidir ve bunun için de bazı belediye başkanlarımızın hükümet kancasına tutunmaları tesadüf olmamıştır.

Belediye başkanlıklarımıza yönelik bitmeyen bir taciz ve sinsi faaliyet sürdüren, siyasi hırsızlıktan da sabıka yiyen bu iktidar zihniyetinin şirret amaçlarına asla ulaşamayacağına, uzanan kirli elinin aziz dava arkadaşlarım ve milletimiz tarafından kırılıp atılacağına yürekten inanıyorum.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Belediye hizmetlerinin niteliği, boyutu, etkinliği ve her haneye erişme hızı, doğaldır ki siyasi partilerin yönetim kudretini, çalışma ve başladığı projeleri tamamlama kabiliyetini ve bununla beraber kadrosunun düzeyini yakından gösteren en önemli yollardan birisidir.

Hiç kuşkunuz olmasın ki, bunlardan dolayı yörelerinizdeki aziz vatandaşlarımız, siyasi karar ve niyetlerini belediyelerin başarı durumuna göre şekillendirmekte, sonucunda da partileri bu minvalde kantara vurmaktadır.

Bundan dolayı yapacağınız her çalışma partimizin daha da güçlenmesini sağlayacak ve tek başına iktidar hedefine biraz daha yakınlaştıracaktır.

Yerel yönetimler, merkezi iktidar için bir test sürüşüdür ve buradan edineceğimiz tecrübe, birikim ve aziz millet desteğiyle Allah’ın izniyle Milliyetçi Hareket’in tek başına iktidarı gerçekleşecektir.

Burada bulunan her dava arkadaşımın bu şuurda olduğunu biliyorum. Ve kendilerine bağlanan umutları, iletilen talepleri, yardım bekleyen yürekleri süreleri içinde ve tam bir hakkaniyet dâhilinde boşa çıkarmayacaklarını ümit ediyorum.

Belediye yönetimlerinde partimizin millet sevgisini, hoşgörülü tutumunu, mütevazı özelliğini, sağduyulu yaklaşımını, şevkle çalışmasını, sorun çözen bir zihniyete sahip olduğunu tartışmasız gösterecek ve en iyi şekilde ortaya koyacak sizlersiniz.

Her yeri mamur hale getirip güzelleştirmek, tarihi ve kültürel eserleri koruyup geliştirmek; yoksulun, darda kalmışın şartlar ne olursa olsun yanında ve yakınında bulunmak, sobasında yakacağı olmayanı, mutfağında aşı pişmeyeni mutlaka ama mutlaka tespit edip partimizin esas gayesinin onları mutlu ve rahat ettirmek olduğunu göstermelisiniz.

Etkin ve verimli bir yönetim modeliyle, israftan kaçınarak, yönlendirdiğiniz kaynakları isabetli ve adaletli tahsisini yaparak önemli mesafeler alacağınızı düşünüyorum.

Bürokratik hantallığa aldırış etmeden, ama kuralsızlığa da prim vermeden vatandaşlarımıza belediye hizmetlerini mesai mefhumuna da saplanmadan götüreceğinizden eminim.

Hiçbir ayrımcılık yapmadan, her daim yanınızda, yakınınızda ve arkanızda durmuş olan kardeşlerimizi de ihmal etmeden; dini, dili, kökeni ve mezhebi ne olursa olsun herkesi kucaklayarak yerel yönetimlerdeki vizyonumuzu ortaya koymalısınız.

Müşfik tavrınızla, hukuka ve fazilete bağlılığınızla, adaletli ve vakarlı yapınızla vatandaşlarımızın huzur ve esenliği uğruna üzerinize düşenleri fazlasıyla yapacağınızdan kuşku duymuyorum.

Önümüzdeki süreçte önce merkezi hükümete, sonra da yerel yönetimlerde güçlü bir temsil kudretine ulaşmak en büyük amacımızdır.

Artık başta üç büyük şehir belediyesi olmak üzere, tüm il ve ilçe belediye yönetimlerine talip olduğumuzu ve bu yolda başarılı olmak için tüm dava arkadaşlarımın çalışmalarını şimdiden yoğunlaştırmalarını içtenlikle ve kararlıkla istiyorum.

Bu kapsamda olmak üzere, 19 ay 28 gündür AKP iktidarının hiçbir baskı ve zulmüne aldırmadan, gözdağına kulak asmadan, engellere takılmadan milletimizin size verdiği görevi layıkıyla yerine getirdiniz ve getirmeye de devam ediyorsunuz.

Onurluca partimizin vazgeçilmez ilkelerine bağlı kaldınız.

En aşağılık propaganda ve sindirme taktiklerine itibar etmediniz.

Doğru bildiğiniz yoldan şaşmadınız ve Türk milliyetçilerinin şartlar ne olursa olsun nasıl mücadele vereceğini fazla söze hacet kalmadan ispat ettiniz.

Cesaretin ve fedakârlığın muhterem örneklerini şahsınızda somutlaştırdınız, uygulamalarınızla da gösterdiniz.

Biliniz ki sizlerle iftihar ediyorum.

Milliyetçi Hareket hepinizle gurur duyuyor.

Bu duygu ve düşüncelerle siz muhterem dava arkadaşlarımı kutluyor ve başarılarınızın devamını diliyorum.

Hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.