: 24 Kasım 201224 Kasım 1928'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Atatürk'e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını verilmiştir. Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı olan 1981'den itibaren de, 24 Kasım her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 10 yıldan fazla süren savaşlar dönemi bittiğinde, sadece son imparatorluğumuzu kaybetmekle kalmamıştık; geride, yetişmiş insan gücünü çeşitli cephelerde şehit vermiş, kalanları her türlü yokluk, fakirlik ve cehaletle mücadele etmek zorunda olan bir millet de vardı. Kurulan yeni rejimin bütün bu güçlüklerin üstesinden gelebilmesinde en büyük pay sahibi, Cumhuriyet’in idealist öğretmenler kuşağı olmuştur. Cumhuriyet ideallerini gerçekleştirecek nesilleri yetiştirmeyi kutlu bir amaç olarak benimsemiş olan bu “çalıkuşları”, her biri ağızlarında taşıdıkları dal parçalarıyla “yurt” denilen o büyük yuvanın kurulmasına en büyük hizmeti sunmuşlardır. Kutlamakta olduğumuz bu günü borçlu bulunduğumuz Başöğretmen, bir topluluğun “millet” olabilmesi için mutlaka öğretmenlere muhtaç olduğunu, bir toplumu onların gerçek bir millet haline getirdiğini söylemişti. Gerçekten de; bir toplum ancak aynı kültür etrafında kümelenmekle bir “millet” haline gelir ve bu işin yapıcıları da öğretmenlerdir. Eğitim, bireyin bir kültürün içine yerleştirilmesi işidir. Bu iş ailede başlasa da, en erken dönemlerden itibaren ve sistematik olarak bu işin gerçek yürütücüleri öğretmenlerdir. Bu bakımdan onlar, kültürün ve kültüre bağlı toplumsal düzenin gerçek güvenceleridir. İdealist misyon taşımaları bir yana- bu güvence sahiplerinin yaptıkları iş, bir meslek olmak bakımından da, mesleklerin en saygını olmalıdır. Çünkü diğer tüm meslek grupları da onların eliyle şekillenmektedir. Peki, öyle midir? 24 Kasımların -yıllardan beri- öğretmenlerin sorunlarının dile getirildiği, ne var ki; bu sorunlara bulunmuş çözümlerin ortaya koyulamadığı günler olması bile, bunun böyle olmadığını gösterir. OECD ülkeleri içinde, öğretmenlerin çalışma saatlerinin en fazla, aldıkları ücretin en az olduğu ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye’deki öğretmenler, OECD ülkelerindeki yıllık çalışma saati ortalamasından 150 saat daha fazla çalışmakta, buna rağmen en düşük ücreti almaktadırlar. Açlık sınırına yakın ücretlerle çalıştırılan öğretmenlerin yarıdan fazlası geçinebilmek için ek iş yapmak zorundadır. Fazla çalışıp az ücret almalarına rağmen öğretmenlerin kendilerini “şanslı” sayabildiği bir ülkedir Türkiye. Bunun nedeni “kutsal bir meslek icra ediyor olmanın şuuru” falan da değildir. Bunun sebebi –ne yazık ki- ülkemizde 120 bin’den fazla öğretmen açığı bulunmasına rağmen, atamaları yapılmayan öğretmen sayısının da 350 bin civarında olmasıdır. ‘Devlet’i bir ‘şirket’ gibi gören ve serbest piyasa mantığıyla yönetmeyi deneyen AKP iktidarları –hâliyle- eğitimi de (İmam Hatipler okulları hariç) piyasanın insafına terk etmişlerdir. Görev yapan öğretmenlerinin sorunlarını çözmektense, bir türlü atanamayan meslektaşlarını görüp hallerine şükretmelerini beklemektedirler; sanki atanamayan öğretmenlerin bu durumda bulunmasından başkaları sorumluymuş gibi. Hâl böyleyken; atanmayan öğretmenler dururken, öğretmen açığını ücretli öğretmen uygulamasıyla kapatmaya çalışması ve onları da “mevsimlik işçi” durumuna düşürmesi de cabası. Bir ülkenin “Millî Eğitim” politikasının farklı parti iktidarlarıyla dahi değişmemesi gerekirken; AKP iktidarlarının her farklı bakanıyla birlikte değişir olmuş, eğitim adeta bir yaz-boz tahtasına dönmüştür. Bir yandan partizan bürokratların tasarruflarıyla baş etmeye çalışan öğretmenler öte yandan sık değişen eğitim politikalarının da mağduru olmuşlardır. Ülkelerin geleceklerini belirleyen en önemli unsur eğitimdir; eğitim politikalarıyla oynamak da bir ülkenin geleceğiyle oynamaktır. Hele de bu ülke, eğitim hayatı içerisinde –dünyadaki pek çok ülkenin nüfusundan fazla olan- yaklaşık 20 milyon çocuk ve gencin bulunduğu bir ülke ise. AKP iktidarlarının bu güne dek ortaya koydukları eğitim politikaları, onlardan, bundan sonrası için de, olumlu bir şeyler ummamıza olanak tanımamaktadır; belli ki, umutlarımızı öğretmenlerimizin özverisine bağlamaya devam edeceğiz. Bu duygu ve beklentiler içinde; UNESCO’nun 5 Ekim tarihini “Dünya Öğretmenler Günü” olarak tavsiye etmesinden çok önce, ülkemizde 24 Kasım tarihinde kutlanmaya başlanan bu anlamlı günde, başta Başöğretmen Atatürk ve bu güne dek şehit edilmiş öğretmenlerimiz olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle ve minnetle anıyor, onlardan devraldıkları eğitim meşalesini –her türlü güçlüğe rağmen- taşımaya devam eden eğitim neferlerinin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.
Atila KAYA İstanbul Milletvekili
ATİLA KAYA : Basın AçıklamalarıMilliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Atila KAYA’nın yaptığı yazılı basın açıklaması. 10 Eylül 201510 Eylül 2015Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Atila KAYA’nın yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 28 Ağustos 201528 Ağustos 2015Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Atila KAYA’nın “Cumhurbaşkanı’na Açık Mektup “Neyin ‘Türk Tipi’ki Başkanlığın Da ‘Türk Tipi’ Olsun!” başlığıyla yaptığı yazılı basın açıklaması. 11 Mart 201511 Mart 2015Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Atila KAYA’nın “Türk Âşıklık Geleneğinin Çınarı Şeref Taşlıova Hakk’a Yürüdü” başlığıyla yaptığı yazılı basın açıklaması. 22 Eylül 201422 Eylül 2014Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Atila KAYA’nın yapmış oldukları yazılı basın açıklaması. 1 Ağustos 201401 Ağustos 2014Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Atila KAYA’nın “Ne Bağımsız Ne De Ülkücü; Sadece Bağımlı Ve Satılık!” başlıklı yaptığı yazılı basın açıklaması. 26 Temmuz 201426 Temmuz 2014Detay İçin Tıklayınız BAŞBAKANI’NA AÇIK MEKTUP TÜRKİYE’NİN “IRKÇI” BAŞBAKANI’NA AÇIK MEKTUP 26 Şubat 2013Detay İçin Tıklayınızİstanbul Başakşehir Bayramtepe Mahallesinde meydana gelen yıkım olayları 14 Mayıs 2009 Perşembe günü, İstanbul Başakşehir Bayramtepe Mahallesinde, yıkım esnasında yaşanan olaylar hepimizi derinden üzmüştür. Bu Olaylar, basit bir "kaçak ev yıkma ve buna karşı koyan vatandaş" olayı değildir. Bu sürecin öncesini iyi irdelemek ve soruşturmak gerekmektedir. 16 Mayıs 2009Detay İçin TıklayınızTürkiye-Ermenistan Sınır Kapısı'nın açılması ABD Başkanı Sayın Obama'nın Türkiye ziyareti ile gündeme gelen, Türkiye-Ermenistan Sınır Kapısı'nın açılması, Milliyetçi Hareket Partisi adına kabul edilemez bir durumdur. 13 Nisan 2009Detay İçin TıklayınızMHP mitinginin Emniyet Güçleri tarafından engellenmesi Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu olayın peşini bırakmayacağımızı, suçlular adalet önünde hesap verinceye kadar olayın takipçisi olacağımızı bütün kamuoyuna duyuruyoruz. 23 Mart 2009Detay İçin TıklayınızMilletvekili Bulunamadı
|