Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun sözleri üzerine yapmış olduğu basın açıklaması. 1 Eylül 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun
sözleri üzerine yapmış olduğu basın açıklaması.
1 Eylül 2012

Ana muhalefet partisi CHP, terör sorunuyla ilgili adımlar atarken AKP’nin denediği başarısız açılım yöntemlerini benimsemiş, böylece daha başından yanlış yola girmiştir. Küresel güçler ve bunların taşeronu bölücü terör örgütünün talepleri karşısında millî bütünlüğümüzü ve Cumhuriyetin değerlerini savunması gereken ana muhalefet partisi, Atatürk çizgisini tamamen terk etmiştir. Yeni CHP, yeni bir açılımcı ve teslimiyetçi politikayla malûl durumdadır. Bölgedeki kaos ve Türkiye’deki siyasi kriz de, son dönemde Marksistlerin kalesi hâline gelen CHP’ye aradığı ortamı sağlamıştır. Türkiye’nin ve bölgenin AKP tarafından içine düşürüldüğü durum, bulanık suda balık avlamayı seven CHP’ye bir başka Marksist örgüt BDP ve işbirlikçileriyle ile bağ kurmak için fırsat yaratmıştır.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP tarafından düşünülen ama bir türlü dillendirilmeye cesaret edilemeyen tavizleri 12 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde Hakkâri’de gündeme getirmiştir. CHP lideri, “Özerklik vereceğiz” diyerek bölücülere ala dağdan arsa bağışlamıştır. Bol keseden toprak dağıtan CHP liderinin mesajları, bölücüler nezdinde derhal pozitif algı oluşturmuş ve iki örgüt arasındaki flört dönemi böylece başlamıştır.

Bunun üzerine ana muhalefet partisi, bahar havasını sürdürmek üzere daha somut hamleler yapmıştır. Bebek katili teröristbaşının avukatlığını yapan ve kan emicileri savunan bir adam, bağırsağında boncuk var zannedilerek kiralama yöntemiyle transfer edilmiştir. Kamuoyu bu olayı şaşkınlıkla seyrederken, şeytanın avukatı sadece milletvekili olmakla kalmamış, genel başkan yardımcısı yapılarak fazlasıyla ödüllendirilmiştir. O artık CHP’deki yeni açılımcı zihniyetin vitrin süsü ve ana muhalefetin bölücüleri kucaklama stratejisinin bir parçası olmuştur. CHP’nin uzattığı zeytin dalından fazlasıyla memnun kaldığı içindir ki PKK, bu partinin bir milletvekilini Tunceli kırsalında birkaç gün misafir etmiştir.

CHP son on yıldır AKP kurmaylarının terör sorunuyla ilgili kullanmayı gelenek haline getirdiği baltayı taşa vurma yöntemini de taklit etmekten geri durmamıştır. Bu yöntem, şehit cenazelerinin ardından milletin verdiği haklı tepkiyi ve ettiği feveranı dile getiren MHP’yi bundan nemalanmakla suçlamaktır. Zaten, CHP’de bir süreden beri MHP fobisi had safhaya ulaşmış, kuruluş kimliğini ve gayesini kaybetmiş olan bu siyasi partinin ileri gelenleri birer birer partimize diş göstermeye başlamışlardır.

Hatırlanacağı üzere, MHP her defasında terör konusunda ayağı yere basan çözümlere destek vereceğini deklare ettiği hâlde AKP’lilerin suçlamaları sürmüştür. Akan kanların hesabını veremeyenler, sorumluluğu üzerlerinden atmak için bu rezil yolu seçmişlerdir. Şimdi aynı yola CHP yöneticileri de sıklıkla başvurmaya başlamıştır. Ancak ana muhalefetin hedefi, daha çok, politika yapacak kabiliyetten mahrum olan bazı vitrin süslerini parlatmak, onları tabanlarına beğendirmek ve flört ettikleri çevrelere mesaj göndermektir.

Son olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, MHP’yi şehit cenazelerinden nemalanmakla suçlayarak baltayı taşa vuranlar liginde ilk defa forma giymiştir. Bunun halk dilindeki değerlendirmesi şudur: Dinime küfreden de bari Müslüman olsaydı!

MHP’yi şehit kanından nemalanmakla suçlayacak en son kişi, 30 bin kişinin ölümünden sorumlu bebek katili bölücübaşının avukatıdır. Kiralık milletvekili Tanrıkulu ve onun gibilere hatırlatırız ki MHP, milletin sesi, milletin vicdanıdır. Sözlerinin ayarını tutturamayıp “Bunun hesabını soracağız” deme cüretini göstermek, haddini bilmezliktir. Tanrıkulu, MHP’den hesap sormak şöyle dursun, kendi kirli siyasi geçmişinin hesabını veremeyecek durumdadır. Kendisinin zaman zaman bölücülerin cenazesine katılarak devlet ve millet aleyhinde yaptığı konuşmalar medya organlarının kayıtlarında mevcuttur.

Kiralık vekillerin,  şehitlerin mübarek adını ağızlarına almaya bile hakkı yoktur. Bölücü katiller adına yıllarca söz söyleyen ve onların haklarını savunanların, şimdi başka safta görünmesi, yüzsüzlükten öteye pişkinlik ve utanmazlıktır. Böylesi, ancak şeytanın avukatlarına yakışır.

Ne acıdır ki Cumhuriyeti kuran bir siyasi parti, küresel güçlerin yeni yerel oyuncağı hâline getirilmiştir. Buna rağmen, CHP ile bölücü örgüt arasında siyaset tuğlalarına Marksist riyakârlık sıvası sürülerek kurulmuş bir köprünün ayakları zayıftır ve üzerinden hiçbir ihanet kervanı geçemeyecektir.