Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Ankara Milletvekili “AKP’YE İHTAR” Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 15.06.2013 tarihinde Ankara-Sincan, 16.06.2013 tarihinde ise İstanbul-Kazlıçeşme mitinglerinde açılan üç hilâlli Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) bayrakları ve orada verilen bazı mesajlarla ilgili değerlendirmelerimizi Türk kamuoyunun dikkatine sunarız. Anlaşılmaktadır ki, bundan yaklaşık dört ay evvel Türk milliyetçiliğini “ayaklar altına” alan Başbakan, bugün itibarıyla saplandığı çaresizlik batağında yegâne kurtuluşu milliyetçi-ülkücü camianın ipine sarılmakta görmektedir. Doğrusu, AKP’nin tutarsız ve dengesiz siyasetine uzun zamandır alışmıştık. Fakat geçtiğimiz haftasonu resmedilen manzara, Sayın Başbakan’ın bu sahada yeni bir aşamaya geçtiğini tescillemiştir. Bir yandan Taksim’deki bebek katili posterlerine atıf yapacak ve onları eleştireceksin (ki bu tavır son derece isabetlidir) diğer yandan ise söz konusu alçakla alenen müzakere edecek ve pazarlık masasına oturacaksın. Bir yandan basındaki azılı militanlarına Gezi Parkı hadiselerini “MHP kökenli polislerin kışkırttığını” yazdıracaksın, diğer yandan ise mitinglerinde ön kısımlarda kiralık ahmaklara MHP bayrakları açtıracaksın. Bir yandan MHP’yi –kimliği ve tabanıyla- “faşist” diye yaftalayacak ve destekçilerimize hakaret edeceksin, diğer yandan ise “Mehapeli kardeşlerim bizimle” diyerek iğrenç bir manipülasyon teşebbüsünde bulunacaksın. Demokratik saçılım ve PKK ile müzakere gerekçeleriyle 63’lüklerine “terörist başına terörist denmesin” talimatı veren Sayın Başbakan’ın, aynı müsamahayı genç vatandaşlarımızdan “arkalarında terör örgütleri var” argümanıyla esirgemesi, içinde bulunduğu karmaşık ruh hâlini de teşhir eder niteliktedir. Sayın Başbakan’ın makyavelizm meraklısı olduğunu, amacı için her aracı mubah saydığını biliyorduk. Fakat iktidarına sarılmak uğruna böylesi devasa çelişkilerini, böylesi derin bir zihin bulanıklığını bu denli açık biçimde ortaya dökeceğini öngöremez ve düşünemezdik. Yalanı ve tezgâhı meşrulaştıran bu tutum kabul edilemezdir. Anlaşılan odur ki, AKP’nin yönetici kadrosu MHP’nin ne ifade ettiğini idrak edememiştir. MHP ve Üç Hilâl üzerinden siyaset devşirmeden önce iki kez düşüneceksiniz. Üç Hilâl demek, Başbuğ Alparslan Türkeş demektir. Üç Hilâl demek, şehit kanlarıyla sulanmış bir kutsal demektir. Üç Hilâl, merhum Başbuğ ve arkadaşlarının uğruna sayısız çile çektikleri bir davanın sancağıdır. Üç Hilâl demek, Dursun Önkuzu, Yusuf İmamoğlu ve Halil Esendağ demektir. O bayrak şereften ve haysiyetten yoksunların ellerinde kirletilemez ve kirlettirilemez. Şayet bu yapılıyorsa da, bu işin sorumluları elbet bir gün kaçınılmaz neticelerine katlanırlar. AKP’nin siyasî ahlâksızlığı bir “ilke” şeklinde benimsediği ve MHP üzerinden kirli emeller güttüğü bu günlerde Merhum Başbuğ’un “solun ihanet derecesine varan davranışları karşısında, sağ ile olan kavgamızı erteledik” sözlerini hatırlamaktan kendimizi alamıyoruz. Sayın Başbakan’ın her defasında “sabrımız tükeniyor” ifadesine büyük bir gönüllülük ile başvurduğu herkesin malûmudur. Cenâb-ı Allah, Sayın Başbakan’a milliyetçinin sabrının tükendiği günü göstermesin. Saygıyla duyurulur.
|