Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “AKP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan’ın MHP hakkındaki tutarsız eleştirilerine cevaben” yapmış olduğu basın açıklaması. 2 Ağustos 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “AKP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan’ın
MHP hakkındaki tutarsız eleştirilerine cevaben” yapmış olduğu basın açıklaması.
2 Ağustos 2014

 

10 Ağustos’ta sandığa gittiğinde halk; bir başbakan, bir siyasi parti lideri veya politika yapacak bir milletvekili seçmeyecektir. Aksine kendi birlik ve bütünlüğünü, dirlik ve düzenini, devletin yüksek haysiyet ve onurunu temsil edecek; vizyon, feraset ve itidal sahibi, uzlaşma kültürünü önemseyen bir figürü Köşk’e yollayacaktır. O bakımdan bütün adaylar partiler üstü tutum takınmalı, siyasi polemik ve seviyesiz taşlamalara tevessül ederek seçim kampanyasını çığırından çıkarmamalıdır.

Ne var ki AKP’nin adayı Erdoğan, başından beri bütün insani ilke ve hukuki kurallardan müstağni, siyaset ötesi ve keramet sahibi bir yaratık gibi davranmaktadır.

   Erdoğan; vaktiyle uyum içinde birlikte çalıştığı mutabakat adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun dünya görüşü, şahsiyeti ve güvenilirliği konusunda en küçük eleştiri getirememektedir. Buna rağmen rakibi hakkında sokak ağzıyla yakışıksız isnatlarda bulunabilecek küçüklüğü göstermekten nefsini men edememektedir. Bu iflah olmaz zaafı, onun küstah ve egoist politik kişiliği ile fıtratı ve seciyesi hakkında yeterince fikir vermektedir.

Her ne kadar Yüksek Seçim Kurulu hukukun üstünlüğünü çiğneyerek iktidar lehinde karar vermiş olsa da Tayyip Erdoğan artık başbakan değildir. O sadece AKP’nin cumhurbaşkanı adayıdır. Aday Tayyip; konuşmalarına ve üslubuna dikkat etmek, kendine çekidüzen vermek zorundadır.

Madem Erdoğan’ın Köşk’e çıkınca pasif cumhurbaşkanı olmamak ve icraya müdahale etmek gibi bir iddiası vardır,  o zaman rakiplerine çamur atarak kıratını ortaya koyacağına edeceği hizmetleri anlatmalıdır ki millet kendisini adam sansın.

Ne var ki Tayyip Erdoğan hemen her konuşmasında oy ve koltuk uğruna bütün insani ilkeleri sıkılıp utanmadan çiğnemektedir. Siyasi Makyavelizm ve çıkarcılık, Erdoğan’ın 12 yıllık icraatının özetidir.  

Tayyip Erdoğan’ın partimize yönelik “MHP içinde yer aldığı kirli ittifakları pasif ve edilgen tavrı artık seçmenine izah edemez hâle geldi." tarzındaki eleştirisi ise kendi üzerindeki pisliği gözden kaçırmak için başvurduğu bir taktikten ibarettir.

Tayyip Erdoğan, meydanlarda Cumhuriyet’in yarı yaşındaki MHP’yi dizayn etmeye, şekillendirmeye çalışarak oy devşirme çabasındadır. “MHP’li kardeşlerim” şeklindeki sahtekârca yaklaşımlarına da verilecek en anlamlı cevap, “her fırsatta dinlerine, imanlarına ve fikirlerine sövdüğün MHP’liler senin nereden kardeşin oluyor utanmaz adam?” şeklinde olacaktır.

Aynı taktiğe daha önce Adana ilimizde, son olarak da Manisa’da başvurmuş ve yine haddini aşıp MHP’ye ve liderine dil uzatmıştır. Tayyip Erdoğan için Manisa ve Adana Müslüman mahallesidir. Maalesef kendisi “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmış” ve MHP’ye ömür biçmiştir. AKP’nin Cumhurbaşkanı adayına hatırlatırız; 46 yıldır MHP’ye ömür biçenler çok olmuş ancak bunların hepsi siyaset sahnesinden birer birer silinmiştir. Artık siyaset sahnesinden silinme sırası Tayyip Erdoğan ve partisine gelmiştir. AKP’yi er veya geç siyasi partiler mezarlığına göndermek, Türk milliyetçilerinin boynunun borcudur.

Aday Erdoğan “Hani siz milliyetçiydiniz?” lafını ise ağzına hiç almamalıdır. Türk milliyetçiliğini savunmak Erdoğan’a mı kalmıştır?

AKP adayına hatırlatırız; MHP meydanlardadır, Sivas’ın ötesi derken PKK ile uzlaşıp üleştiğinizi zannettiğiniz vatan topraklarındadır. MHP yeri geldiğinde Urumçi’de, Orhun’da veya Irak-Suriye Türkmenlerinin yanı başındadır. Hâlbuki Erdoğan ve avenesi bölücülerin yanındadır.

MHP olarak vatandaşın dikkatini şer ittifaklarının Erdoğan tarafından nasıl hayata geçirildiğine çekmek istiyoruz. Tayyip Erdoğan, iktidara geldikten sonra tarihimizin en karanlık, en şerli ve en çıkarcı iş birliklerine soyunmuştur. Erdoğan’ın daha ilk günden beri kurduğu “müteselsil şer ittifakları”nın sadece bir kısmı bile milletimiz tarafından anlaşıldığında AKP kurmayları sokağa çıkamayacaktır.

Aziz milletimize buradan duyuruyoruz. Erdoğan’ın şer ittifakları karnesindeki ihanet ve işbirliği maddelerinin en önemlileri şunlardır:

  1. Tayyip Erdoğan tarihimizin en kirli şer ittifakını BOP eş başkanlığını üstlenerek ABD ile yapmıştır.    
  2. Tayyip Erdoğan, “Teröristlerle müzakere etti diyenler şerefsizdir.” demiş, ancak Oslo Görüşmeleri ortaya çıkınca hükûmetin PKK ile pazarlık masasına oturduğu, hatta pazarlıkların daha ileri götürülerek Türkiye’nin federatif yapılara dönüştürülmesi ve bir dikta rejimi kurulması için uzlaşmaya varıldığı anlaşılmıştır.
  3. BOP’çu Erdoğan MİT’i kullanarak Suriye ve Irak içlerine lojistik destek ve silah sevkiyatı yaptırmış, ABD’nin mayın eşeği olarak kullandığı IŞİD’e destek vermiştir.
  4. PKK ile gizlice ateşkes imzalayarak bölücü örgütün militanlarının PYD’ye omuz vermesine fırsat tanımış, Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e kadar uzanan bölgede bağımsız bir devlet ilanına zemin hazırlamıştır.
  5. Diplomasi fukarası Ahmet Davutoğlu ile birlikte yürüttüğü dış politika, Mesut Barzani’nin Irak’ın kuzeyinde bağımsızlık ilan etmesini sağlayacak şartları hazırlamıştır.
  6. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için İmralı canisinin bütün talepleri yerine getirilmiş, Kandil’in ve PKK’nın siyasi kanadı HDP-BDP’nin istediği yasal değişiklikler meclisten geçirilmiştir.
  7. PKK’nın arkasındaki Ermeni faktörünü ele veren bir yaklaşımla Ermenistan’ı şımartan açıklamalar yapılmış, Azerbaycan Türklüğünün Karabağ Davası’na derin bir darbe indirilmiştir. Böylece Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarını terk etmemesi için uygun atmosfer yaratılmıştır.
  8. Kıbrıs Davası; müttefikimiz(!) ABD ve AB’nin ellerine bırakılarak Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliği tehlikeli biçimde ihlal edilmiş, Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarları baltalanmıştır.

Tayyip Erdoğan’ın geçenlerde Türkiye’ye gelen IKBY lideri Mesut Barzani ile kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmeler, Erdoğan’ın hangi ittifakların peşinde olduğunun bir başka göstergesidir. Erdoğan-Barzani işbirliğinin arkası federasyonculuğa, savaşa ve kaosa çıkacaktır. Tayyip Erdoğan’ın dış politika anlayışı, bütün diktatörlerde olduğu gibi kan üzerine kuruludur. Erdoğan Türkiye’yi bu yüzden Orta Doğu batağına sürmüştür. Erdoğan da yardımcısı Atalay da bölgede akan kandan beslenmektedir. PKK’dan ve Barzani’den beslenmektedirler.

Bu mesele petrol pazarlığından ve ticari çıkarlardan ibaret değildir. IŞİD’in operasyonlarından sonra bölgede hareketlenme hızlanmıştır. IKBY Irak’ın kuzeyinde bağımsızlık ilanına hazırlanmakta, Erdoğan da iç ve dış siyasetini bu gelişmelere uygun şekilde kurgulamaktadır.

Diğer taraftan, TBMM’den çözüm süreci kılıfıyla çıkarılan ihanet yasası, yasa da konjonktüre uygundur. Barzani’nin bağımsızlık kararına paralel bir teşebbüstür. Böylece PKK’nın da önü açılmak istenmektedir. Bu ihanet yasası, PKK’ya verilen sözleri tutmak ve seçimde bölücü örgütün desteğini almak üzere hazırlanmıştır. İktidar hedefine ulaşmıştır; bu değişiklikler karşısında şaşkın ve memnun olan bölücüler, aday Erdoğan’a teşekkür üzerine teşekkür yağdırmaktadır.

Hesap bellidir. Erdoğan 10 Ağustos’taki birinci turda zaten seçilemeyeceği için ikinci turda PKK ve siyasi kanadı mutlaka Erdoğan’ı destekleyecektir. Selahattin Demirtaş’ın sahte demokrat söylemlerine, “Kimsenin lehine çekilmem.” yavelerine inanmayınız. Kandilin posta tatarı olan Demirtaş, sağ gösterip sol vurmaktadır. Asıl kirli ittifak budur.

Tayyip Erdoğan, yandaşlarından ve bendelerinden başka herkesi şer ittifakından saymaktadır. Buna karşılık PKK ve onun siyasi kanadına verilen tavizler sonucunda Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda oluşan fiili durumdan tek kelimeyle bile söz etmemektedir. PKK’nın devleti yok sayan ve bölgede devlet otoritesini ortadan kaldıran eylem ve girişimleri karşısında, bölücü terör örgütünün siyasi kanadını oluşturan HDP-BDP’nin başka bir ülkenin temsilcileriymiş gibi davranmaları karşısında çıtı çıkmamaktadır.

İmralı canisinin “yarı özgür ve tam etkin” siyasi figür olmasında, PKK’nın meşrulaşıp siyasallaşmasına zemin hazırlayan AKP, kendi icraatına dönük tenkitlere cevap vermeyip dut yemiş bülbül gibi susmaktadır.

Bölgede atı alan Üsküdar’a geçmişken, Tayyip Erdoğan sadece bölünme sürecine hız veren adımlar atmakta, buna karşılık millete de birlik ve beraberlik yalanları söylemektedir. Erdoğan Köşk’e çıktığı takdirde dün Kandil’de cinayet talimleri yapanlar yarın devlet kurumlarından genel müdür ve müsteşar olacaktır. İmralı canisi de meclise girip siyaset yapacaktır. Çocuklarımıza, kadınlarımıza, asker ve polisimize kurşun atanlar devletten maaş alıp yönetime ortak olacaklar, hayatımızı kâbusa çevireceklerdir. Devlet ihaleleri Murat Karayılanlara, Cemil Bayıklara verilecek, Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığına Selahattin Demirtaşlar getirilecektir. Dışişleri ve İçişleri ve Millî Eğitim Bakanlıklarına da bölücü başının önerdiği isimler getirilecektir. Asıl şer ittifakı budur. Tayyip Erdoğan’ın MHP için sarf ettiği kirli kelimesi kendi pis ittifakının yanında yunmuş yıkanmış kalmaktadır. Türk milletinin geleceğine ve egemenlik haklarına yönelen kötü niyetler ve ihanet, ortak bir hedefe kanalize edilmiştir. Bu, kokusu bütün Türkiye’yi sarmış iğrenç bir “siyasi kanalizasyon ittifakı”dır. Biz, aziz milletimizin bu pis ittifakı görüp oyunu bozacağına yürekten inanıyoruz.

Türkiye’yi bu kaygı verici belirsizliğe iten Tayyip Erdoğan’ın hâlâ büyük adam havalarında Köşk’e çıkmaya yeltenmesi doğrusu çok şaşırtıcıdır. Erdoğan akademik tezlere konu olacak bir siyasi aymazlık, ilke tanımazlık ve istismar fenomenidir. Tayyip Erdoğan’ın ipi pazara çıktığında ve mukaddesatımızın arkasına sakladığı çirkin yüzü ortaya serildiğinde milletimizin geç kalmış olmamasını diliyoruz.