Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu’nun “Adım Adım 2023 – İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Toplantıları” kapsamında İstanbul Silivri’de yapmış olduğu konuşma. 26 Mart 2022
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili
Sayın İsmail Faruk Aksu’nun
“Adım Adım 2023 – İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Toplantıları”
kapsamında İstanbul Silivri’de yapmış olduğu konuşma.
26 Mart 2022

 

 

Kıymetli konuklar,

Değerli dava arkadaşlarım,

Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’nin talimatları doğrultusunda, Silivri İlçe Teşkilatımız tarafından düzenlenen “Adım Adım 2023; İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma” “Yeni sistem, güçlü siyaset, milli destek, kutlu emanet” temalı Toplantımıza teşriflerinizden dolayı teşekkür ediyorum.

Öncelikle Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in selam ve muhabbetlerini sizlere iletmek istiyorum.

Toplantımızın hayırlara vesile olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.

Gerçekleştirdiğimiz bu toplantılarla amacımız, bugünkü üst yönetimi ile CHP’nin nereye savrulduğunu, nasıl bir hüviyete büründüğünü, HDP ile ittifakını, terörle mücadeleye karşı gelişini ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le bağını koparışını milletimizle paylaşmak, yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmeleri değerlendirmektir.

Son iki yıldır ekonomik ve sosyal hayattaki gelişmeler, Covid 19 salgınının seyrine bağlı olarak şekilleniyor.

Küresel ekonomiyi derinden sarsan salgına bağlı olarak tüm dünyada işsizlik, yüksek enflasyon ve yoksulluk daha fazla yaşanır hâle geldi.

Küresel ekonomideki daralmaya rağmen Türkiye, CBHS’nin sağladığı demokratik siyasi istikrar, etkin icra ve güçlü meclis sayesinde bu süreçte diğer ülkelerden pozitif yönlü ayrıştı.

2020 yılını büyüyerek kapatan iki ülkeden birisi olurken, 2021 yılında da sürdürdüğü yüksek performans ile yüzde 11 oranında büyümeyi başardı.

Güçlü sağlık ve kapsayıcı sosyal güvenlik alt yapısı sayesinde Covid-19 ile Dünyanın gıpta ettiği bir mücadele yürüttü.

Aşı üretmeyi başaran az sayıda ülkeden birisi oldu.

Salgının olumsuz etkilerini azaltmak için esnaf, sanayici, çiftçi, çalışan ve ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza önemli destekler yapıldı.

Bir yandan da terörle ve egemenlik haklarımıza yönelik saldırılarla kararlı mücadele sürdürüldü.

Bununla birlikte Türkiye’nin kendi dinamikleri dışında gelişen küresel ekonomik riskler, jeopolitik gelişmeler ve bunlara bağlı üretim kısıtları ve maliyet artışları, Türkiye ekonomisini de etkiledi.

Geldiğimiz noktada özellikle küresel düzeyde yaşanan enerji sorunları ve emtia fiyat artışlarına bağlı konjonktürel sıkıntılar yaşansa da üretim çarkları tüm hızıyla dönmekte, ekonomimiz büyümekte, ihracatta rekorlar kırılmakta, istihdamda pandemi öncesi dönemin üstüne çıkılmış bulunmaktadır.

Uygulanan gelir artırıcı politikalarla da vatandaşlarımız enflasyona karşı korunmaktadır.

Suriye, Irak, Afganistan, Kafkaslar, Doğu Akdeniz, son olarak da Ukrayna Rusya krizi olmak üzere yaşanan olayların büyük çoğunluğu yakın coğrafyamızda cereyan etmekte, bu çatışmaların yol açtığı sorunlar bölge ülkeleri ile birlikte ülkemizi de yakından etkilemektedir.

Çok şükür ki Türkiye, bu kaotik ortamda bir huzur ve güven adasıdır.

Türkiye güven duyulan bölgesel ve küresel aktör olarak, diplomasinin de önemli merkezlerinden birisi haline geldi.

Uyguladığı politikalarla bir yandan daha adil bir dünya inşa etmek, diğer yandan da krizlerle çevrili coğrafyada milli çıkarlarımız çerçevesinde varlık gösterebilmek için mücadele vermektedir.

Küresel meydan okumalara rağmen egemenlik haklarımıza yönelik saldırıları kararlılıkla püskürtmeye devam etmektedir.

Temel gayesi güçlü devlet, etkin icra, demokratik istikrar olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemiyle Türkiye, parlamenter sistemin ürettiği prangaları söküp attı.

Millî iradenin doğrudan tecelli ettiği yeni sistemle artık yasamayla birlikte yürütme yetkisini de doğrudan aziz milletimiz vermekte, hesabı da kendisi sormaktadır.

Bu şekilde demokrasimiz güçlendi, Cumhur ile Cumhuriyet kucaklaştı.

Vesayet odaklarının yürütmeye müdahalesine son verildi.

Uygulama sürecinde, etrafımızdaki ateş çemberine rağmen elde edilen kazanımlar sistemin başarısını ispat etti.

Cumhur İttifakı Türkiye’nin egemenlik haklarına, çıkarlarına, beka ve güvenlik hassasiyetlerine cesaretle sahip çıktı ve milletimizden aldığı destek sayesinde azim ve kararlılıkla Türkiye'yi adım adım küresel bir güç haline getirme misyonunu üstlendi.

Artık iç çekişmelerle oyalanan, kendi sorunlarından dışarıda ne olup bittiğinin farkında olmayan bir Türkiye yoktur.

Gelişmelere yön veren, olaylar karşısında daha hızlı reaksiyon gösterebilen, hak ve menfaatlerini koruma kararlılığıyla hem diplomasinin imkânlarını, hem de caydırıcı gücünü ortaya koymaktan çekinmeyen bir Türkiye vardır.

Bu gelişmeler kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin sunduğu imkân ve Cumhur İttifakı'nın sağladığı istikrar ve kararlılıkla başarıldı.

Ancak Türkiye’nin gelişmesinden, güçlenmesinden, demokratik kazanımlarından, uluslararası alandaki etkinliğinden rahatsızlık duyan güçler CBHS’nden de rahatsızlık duydu.

Hatırlanacağı gibi CHP öncülüğünde hazırlanan ve CBHS karşıtlığı üzerine inşa edilen    “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” mutabakat metni, ikinci 28 Şubat bildirisi olarak açıklandı.

Yapılan ortak açıklamada yarının Türkiye’sinin amaçlandığı ifade edilse de muhtevası parlamenter sistem dönemindeki kısa ömürlü hükümetleri, milletvekili transferlerini, siyasi tehditleri ve istikrarsız bir ülkeyi hatırlatmaktadır.

Açıklama Türkiye’nin; aldığı mesafeden, ekonomik ve sosyal gelişmişlikten, dünya çapında sahip olduğu alt yapı yatırımlarından, teknolojik ve kurumsal kapasiteden, demokratik kazanımlardan ve milletler camiasındaki saygın yerinden habersizdir.

Üzerinde aylardır çalışıldığı ifade edilen içi boş belge, esasen muhalefetin kifayetsizliğinin de itirafı olmuştur.

Yeni hiçbir şey söylenmediği gibi metinde; Türk yoktur, Türk Milleti yoktur, Atatürk yoktur. Milli birliğe, beraberliğe ve kardeşliğe vurgu yoktur. Ama kimlik siyasetine işaret, üniter yapıya tuzak, HDP’ye mesaj vardır.

Kısacası ikinci 28 Şubat bildirisiyle açıklanan “güçlendirilmiş palavra sistem”, “güçsüzleştirilmiş Türkiye” demektir ve Türkiye’yi yeniden siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklara mahkûm etme projesidir.

Değerli konuklar,

Dünyada ve ülkemizde önemli gelişmeler yaşanırken bugünkü yönetimiyle CHP, kuruluşunu inkâr eden, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden uzaklaşan, milli politikaları tamamen terk eden bir yapıya dönüşmüştür.

Cumhuriyet Halk Partisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 9 Eylül 1923’te “Halk Fırkası” adıyla kurulmuş, 1924 yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935 yılında ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır.

Atatürk döneminde yeni Cumhuriyetimizin kalkınması yolunda çok büyük işler başarılmış, ülkemize önemli eserler kazandırılmıştır.

Atatürk’ün vefatından sonra kurulan CHP hükümetleri dönemlerinde önemli bir eser ortaya konulamamış, ekonomide ve sanayileşmede kayda değer bir gelişme olmamıştır.

CHP muhalefette kaldığı dönemlerde, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına öncülük eden büyük projelere karşı çıkışlarıyla hafızalara kazınmıştır. CHP'nin itiraz etmediği büyük proje neredeyse yoktur.

Bugün geldiğimiz noktada ise CHP; takip ettiği siyasetle, Türk Milletinin egemenlik ve tarihsel haklarıyla bütünüyle çatışan hale bürünmüştür.

CHP Türkiye’nin terörle mücadelesini hukuksuz ve insan haklarına aykırı göstermek suretiyle ülkemiz aleyhine içerde ve dışarda kamuoyu oluşturmak peşindedir.

Bölücülük sorununu, “kürt sorunu” olarak ifade ederek PKK’nın taleplerini çözüm diye takdim etmektedir.

Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, Türkiye’nin terör ve bölücülük sorunu vardır.

Kürt kökenli kardeşlerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit haklara sahip onurlu bireyleridir.

CHP bu politikaları ile Türkiye’nin karşısında, Türkiye hasmı çevrelerin yanında durmaktadır.

Muhalefet demek, Türkiye’ye karşı cephe açmak, ayağımıza pranga vurmak değildir.

Siyaset, hükümet gitsin de ülke yanarsa yansın diyerek devlete düşmanlık yapmak hiç değildir.

Dünyanın zorlu bir dönemden geçtiği, ülkemizin birçok cephede mücadele verdiği, vatandaşlarımızın huzur, refah ve esenliği için canla başla mücadele edildiği bir dönemde, muhalefet kisvesi altında emperyalizme taşeronluk yapmak siyaset değildir.

Yozgat’ta başka, Diyarbakır’da başka mesajlar veren bir siyasetçinin Türkiye’ye hayrı dokunmayacağı da açıktır.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Diyarbakır gezisinde, “tarihimiz kirli, yüzleşmemiz gerekir.” demiştir.

Türk tarihine kirli demek, PKK terör örgütünün vesayeti altında bulunanların hezeyanı, vatan ve millet sevgisinden nasipsizlik, emperyalizme sözcülük, meşru haklarını kullanan Türkiye’ye işgalci diyenlere hizmettir.

Nitekim CHP’nin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi operasyonlarına izin veren tezkereye HDP ile beraber Mecliste hayır oyu kullanması emperyalistlerin isteğidir.

YPG Suriye topraklarından ülkemize roket atarken CHP, onların Türkiye’ye saldırı düzenlemeyeceğini savunmuştur.

Kılıçdaroğlu, YPG’yi meşru bir yapı olarak tarif etmiş, Mehmetçiğimizi şehit eden kanlı terör örgütünü vatanını savunanlar olarak nitelendirmiştir.

PKK’lı teröristleri “piknik yapan” masum insanlar ve “barikat kuran arkadaşları” olarak ifade etmiştir.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, PKK ile irtibatı nedeniyle görevden alınan belediye başkanlarını görevine iade edeceğini, Kavala ve terörist Demirtaş’ı serbest bırakacağını ve KHK ile atılan FETÖ’cüleri affedeceğini söylemektedir.

Haklarında mahkûmiyet kararı verilmiş FETÖ mensuplarının isimlerini miting meydanında okuyup alkışlatmak suretiyle FETÖ’yü aklama gayretine girişmiştir.

CHP yöneticileri, Türkiye’nin Libya’da bulunmasından şikâyet etmiş, mavi vatan kavramıyla “saldırganlık ve yayılmacılık” yapıldığı iftirasını atmış, Türkiye’nin Karabağ’a cihatçı taşıdığı ithamında bulunmuş, terörist Demirtaş’a barış insanı diyerek barışa ihanet etmiştir.

Kısacası CHP yönetimi PKK’yla helalleşmiş, terörle mücadeleye hayır demiştir.

FETÖ’yle helalleşmiş, 15 Temmuz’a tiyatro, masal, düzmece iftirası atmıştır.

HDP’yle helalleşmiş, ittifak kurmuştur.

Terörist Demirtaş’la, Soros’çu Kavala’yla helalleşmiş, cezaevinden çıkarılmalarını istemiştir.

Sömürgecilerle helalleşmiş, ne işimiz var Libya’da, Suriye’de, Karabağ’da, sınır ötesinde diyerek onlara zeytin dalı uzatmıştır.

Bugünkü CHP yönetimi Atatürk’ün partisiyiz derken Türkiye Cumhuriyet’ini yıkmak, Türk vatanını bölmek isteyenlere, devleti işgalcilikle ve katliam yapmakla suçlayanlara sahip çıkmıştır.

Milletten umudunu kesen CHP, milli irade yerine emperyalist güçlere bel bağlamıştır.

CHP’nin, iktidar olmayı dış güçlerin destek ve anti demokratik müdahalelerinden umması emperyalizme karşı yürüttüğü milli mücadele sonucu devletimizi kuran aziz Atatürk’e en büyük ihanettir.

Cumhur İttifakı Türk milletinin milli birliğini, tarihsel haklarını, toplumsal huzurunu, iç barışını, bekasını, refah ve zenginliğini temine kararlıdır.

Oysa CHP, Operasyonlara açık bir Türkiye hayal etmektedir.

Bunun için toplumsal ayrışmayı körüklemek, Türkiye’yi eskiden olduğu gibi müdahalelere açık bir ülke haline getirmek istemektedir.

Bugünkü üst yönetimi ile CHP, Atatürk ilkelerinden ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel niteliklerinden sapmıştır.

Türk milletinin egemenlik haklarını yok sayanlarla iş birliğine girişmiş, Atatürk’ün düşmanlarına dost olmuştur.

Türkiye’nin ahdi haklarını savunmak yerine, Türkiye’yi hasımlarına jurnallemeyi seçmiştir.

Başkent Ankara yerine meşruiyetini başka başkentlerden arar hale gelmiş, demokratik değerlerden uzaklaşmıştır.

Atatürk’ün “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek çıktığı yolu çoktan terk etmiştir.

Kısacası, bugünkü üst yönetiminin getirdiği noktada CHP’, artık Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le bağını koparmıştır.

Biz, “Ne Mutlu Türküm Diyene” düsturunun mimarı, tam bağımsızlık yanlısı ve Türk milliyetçisi büyük Atatürk’ün emanetlerine, misyonuna ve en büyük eserim dediği Cumhuriyete can pahasına da olsa sahip çıkmayı sürdüreceğiz.

Değerli Konuklar,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizi ve milletimizi güvenli bir geleceğe taşımaya, Türkiye’yi lider ülke yapmaya kararlı ve hazırlıklıyız.

İnanıyoruz ki Cumhur ittifakı ile ülkemizin geleceği aydınlıktır, aşılamayacak sorunumuz, çözülemeyecek problemimiz yoktur.

Önemli olan millî birlik ve beraberliğimizin korunması, güçlü demokrasimizin, siyasi istikrarımızın bozulmaması, Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyenlere, amaçları uğruna ülkemizi yangın yerine çevirmekten çekinmeyenlere fırsat verilmemesidir.

Gayretimiz, insanlarımızın mutlu, huzurlu ve gelecekten daha umutlu olduğu; "Herkes Eşittir Türkiye" anlayışıyla, küresel güç Türkiye’nin inşasıdır.

Türkiye’nin istiklal içinde istikbale taşınması, Devletimizin ve milletimizin ilelebet payidar kılınmasıdır.

Konuşmama son verirken katılımınız için tekrar teşekkür ediyor, sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.